Beyoğlu, 2000. Fotoğraf: Murat Germen'in özel izniyle.

“Beyoğlu’na Kim Dönüyor, 6-7 Eylül’de Gönderilenler mi?”

Festivalsiz sahaflar, açılıp kapanan kitapçılar, seçimde yerel yönetimin el değişmesiyle geri dönmeye niyetlenenler ve “Zaten buradaydık” diyenlerle Beyoğlu, Türkiye’nin en önemli kültür sanat alanı olmaya devam ediyor. İstiklal Caddesi’ndeki politik, sosyolojik ve kültürel değişimlerle bir süredir zorluklar yaşayan kitapçılara, hallerini ve yeni yönetimden neler beklediklerini sorduk...

/

Altı dönemdir Refah, Fazilet ve AKP’nin kazandığı Beyoğlu’nda 31 Mart seçimlerinde bu kez Cumhuriyet Halk Partisi adayı İnan Güney galip çıktı. 1999’dan beri AKP’nin yönettiği Beyoğlu’nda özellikle son yıllarda Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi’nin yaşadığı dönüşüm ve değişim, en çok “şikayet edilen” mesele haline gelmişti. Sadece ilçenin, kentin değil dünyanın da önemli caddelerinden biri olan İstiklal Caddesi’ndeki dükkânların kimlik değiştirmeleri, tarihi ve kültürel misyonları olan işletmelerin, Beyoğlu’na kimlik kazandıran ve onun tarihiyle bütünleşen kitapçıların kapanması ara ara gündeme geliyordu. Metrohan, Sevgi Soysal Kütüphanesi, Casa de Botter, Minoa Pera, İBB Kitapçısı gibi mekânlar bölgeye bir hareketlilik katmıştı ama birçok kişiye göre yeterli değildi.

Beyoğlu Kitapçıları Konuşuyor

Seçim sonrası uzun zamandır Beyoğlu’nun kültür–kitap hayatına emek verenlerin seçim sonrası beklentilerini merak ettik. İstiklal Caddesi’ndeki Mephisto’nun kitap bölümü müdürü Sedat Barkın’a, Hazzopulo Geçidi’ndeki sahaf Murat Uncu’ya, Aslıhan Sahaflar Çarşısı’ndaki Kâğıt Gemi’nin sahibi Gürsel Özer’e ve Koç Üniversitesi Yayınları mağazasının yöneticisi Ahmet Yeğin’e Beyoğlu’nun geldiği noktayı ve seçim sonrası “dönüşüm” beklentilerini sorduk.

“Kitap Alıcısı Neden Beyoğlu’na Gelsin?”

Ahmet Yeğin / Koç Üniversitesi Yayınları Kitapçısı

Bugün Beyoğlu’na baktığınız zaman ne görüyorsunuz ?

Beyoğlu’nun kültürel adacık haline gelmesi gerek, çünkü o özelliğini epeydir yitirmiş durumda. Elbette burada yine sanat etkinlikleri oluyor ama caddedeki dükkânların içeriği değişti daha çok yiyecek üzerine döndü. Burası sadece İstanbul’un, Türkiye’nin değil dünyanın da en önemli caddelerinden biri. Kimsenin işine bir şey dediğimiz yok ama burada kültür mekânlarının daha fazla olması gerekiyor. Burası Türkiye’nin atardamarı, bu kadar tarihi, derinliği olan bir cadde yok bu ülkede. Ayasofya’ya gitmeyen turist buraya geliyor, Beyoğlu’nun uluslararası olarak da Türkiye’nin imajı için çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Kültürel mekândan kasıt sadece kitabevi, galeri, kültür merkezi değil sanırım…

Hayır, mimari olarak da elden geçmesi gerek. Tam karşımızda Sümerbank binası var ve atıl duruyor. Dünyanın en önemli caddelerinin birinde bu kabul edilemez. Bütün yapıların belki tekrar bir gözden geçirilmesi, caddenin kimliğine uygun hale dönüştürülmesi çok önemli. Çünkü bazıları mesela aşırı bir modern, aşırı bir alışveriş merkezi havasında. Pera dediğimiz, Cadde-i Kebir dediğimiz yer burası değil. Buranın kendi köklerine geri dönmesi gerekiyor. Kezâ arka sokaklar da öyle. Oralardaki kimlik değişimi de çok önemli. Tarlabaşı, Tophane, Galata da bu söylediklerime dahil. Buranın tarihini iyi bilen hem geleceği hem geçmişi okuyabilen bilim- kültür insanları tarafından oluşan belki bir komite kurulabilir. Buranın hak ettiği anlamda kendi kimliğine yeniden kavuşması şart.

Beyoğlu’na kitap almaya gelen kaldı mı sizce?

Eskisi gibi değil. İnsanlar “Biz eskiden Beyoğlu’na kitap alamaya gelirdik” diyor ama şimdi öyle bir durum yok. Eskiden bugüne kalan birkaç yer var? Sahaflar var ama sahafların varlığı da pek bilinmiyor. Buraya gelip olmayan bir kitabı soranları ben sahaflara yönlendiriyorum. Aslıhan Sahaflar Çarşısı’nın turistik kayıtlara girmesi gerekiyor, belki yapı olarak yeniden gözden geçirilmesi de tabii.

“Narmanlı Han İçler Acısı”

Buraya ne kadar çok tiyatro, sinema, görsel sanatlar izleyicisi çekerseniz Beyoğlu’nun havası, kitlesi de öyle değişir. Çünkü her şey arz-talep meselesi. Yedi sekiz dönerci, falafelci sıra sıra dizilmiş, Narmanlı Han desen içler acısı. Kozmetik dükkânının Narmanlı Han’ın girişinde ne işi var? Mesele kültür, mesele tarihi miras ise o kadar da ticari bakmamak gerekiyor. Hâl böyle olunca kitap okuru, kitap alıcısı neden Beyoğlu’na gelsin? Bize sadece eski alışkanlıkları olanlar geliyor ya da akademisyenler, araştırmacılar, gazeteciler geliyor. Onlar da belli noktalara uğrayıp hızlıca buradan uzaklaşıyorlar. Burada kalmıyorlar.

“Beyoğlu çok önemli, çünkü…” Cümlenin devamını nasıl getirirsiniz?

Çünkü buraya gelen insan baktığı şeyden de kendi hayatında bir dönüşüme gidecek. Gördüğü şeyden, duyduğu müzikten, girdiği kitabevinde tesadüfen gördüğü bir kitaptan… Burası toplumsal dönüşüm açısından çok önemli. Hatta Türkiye’deki en önemli yer. Beyoğlu’ndan daha kıymetli, daha özel, daha kritik bir ilçesi yok Türkiye’nin. Ne Bağdat Caddesi, ne Sarıyer, ne Ankara Kızılay, ne İzmir Konak… Beyoğlu tek başına Türkiye’nin bence en önemli ilçesi. O yüzden buranın ilçe belediyesinin de üzerine tüm belediyelerden çok daha ağır bir sorumluluğu var. Buradaki her taşı yerinden oynatırken geçmişini bilerek ve geleceği okuyabilecek şekilde oynatmak lazım. Toplumsal dönüşümün de en önemli parçalarından biri. Biz her şeyi burada yaşadık.

Ahmet Yeğin (Koç Üniversitesi Yayınları)  ve Murat Uncu (Kitap Sahaf)

“Kültür Sanat Olmadan Beyoğlu Yaşamaz”

Murat Uncu/ Kitap Sahaf

Beyoğlu’nun geçirdiği dönüşüm bir kitapçı olarak sizi nasıl etkiledi?

Beyoğlu dönemsel olarak krizleri oldukça fazla yaşamış bir bölge. Bu krizlerden yenilmiş, dokusunu hızla kaybetmeye başlamış bir yer. İştigal ettiğimiz meslek bu kaybolan izler içinde kendini var etmeye çalışıyor. Lakin artık çok başarılı bir seyir izlemiyor. Yok olmanın eşiğine gelmiş durumda.

Eskiden Beyoğlu Sahaf Festivali yapıyordunuz ama ara verdiniz, süreci anlatır mısınız?

Beyoğlu Belediyesi ve Beyoğlu’ndaki sahaf esnafıyla birlikte mümkün olan en yüksek temsil kabiliyetiyle oldukça ses getiren başarılı bir etkinlik oldu. Dönemin kültür bakanlığı, belediye başkanlığının üstün gayreti takdire şayandı. Her güzel giden iş maalesef bizim ülkemizde bir süre sonra sekteye uğramaya başlar ki sahaf festivalleri de bu süreçte etkin rolünü kaybetti. Yerel yönetimlerin “benim sahafım” festivallerine döndü. Kalite ve kontrolün zedelendiği organizasyonlar olarak karşımıza çıktı. Var olan sahaf derneklerinin başından beri organizasyonlardaki aktif rol alması, bürokrasi tarafından gözardı edildi. Sonuç olarak hızla kaybettik.

Yeni Beyoğlu Belediyesi’nden hem Beyoğlu hem de bir kültür insanı olarak beklentileriniz nedir?

Beyoğlu, kültür sanat olmadan yaşamaz. Mevcut tarihsel geçmişiyle Türkiye’nin en önemli turizm alanlarından biri. Beyoğlu’nda var olan sivil inisiyatiflerle, meslek olarak bu alanda kendini hâlâ koruyan esnafların temsilde ön plana çıkarılmasını ve dikkate alınmasını istiyoruz. Beyoğlu ilçesini yönetmek, kent dokusuna, tarihine hassasiyetle yaklaşarak çok daha sağlıklı olacaktır.

İlginizi çekebilir:  “Yazan-Çizen LATİF DEMİRCİ”
Aslıhan Sahaflar Çarşısı

“Belediye, Sahaflar Çarşısı’na El Atmalı”

Gürsel Özer/ Sahaf Kâğıt Gemi

Yerel yönetimin Beyoğlu’nda el değiştirmesiyle birlikte beklentiniz ne yönde?

Beyoğlu Sahaf Festivali’ni geri istiyoruz. Bizim okurla, kitap meraklısıyla temasımız için festival çok önemliydi. Birkaç yıldır yapılamıyor ve bu bizi çok etkiliyor. Beyoğlu’nun kültürel kimliği açısından da Beyoğlu Sahaf Festivali çok önemli. Ama bu dediğim “kitap fuarı” değil, yayıncılar zaten fuarlara katılıyor ama sahaflar, ikinci el kitapçılar için festival yapılmıyor, biz dükkânlarımız içinde okuru bekliyoruz.

Sahaflar Çarşısı da sanırım biraz kültürel kimliğini kaybediyor gibi geliyor bana, siz ne dersiniz?

Evet, Beyoğlu’nun kültürel kimliğinin bir parçası ama içi ama bakın; yıkık dökük. İçi güzelleştirilse hatta tüm tabelalar tek tip olsa buraya ilgi daha da artar. Beyoğlu Belediyesi bunun için bir şey yapabilir. Ayrıca Sahaflar Çarşısı için turistik tabela olması lazım İstiklal Caddesi’nde, ki bu da belediyenin yapacağı bir şey. Bilmeyen için burası “yok bir mekân” oysa burası Beyoğlu’nun kültürel kimliği için önemli bir yer.

Gürsel Özer (Kağıt Gemi) ve Sedat Barkın (Beyoğlu Mephisto)

“6-7 Eylül’de Gidenler Mi Dönüyor?”

Sedat Barkın/ Mephisto Kitabevi

Sizce Mephisto Beyoğlu için ne ifade ediyor?

Mephisto, Beyoğlu için çok önemli bir yer. Yıllar içinde yolu bu caddeden geçen binlerce insan ilk kitabını, kasetini buradan almıştır desem abartı olmaz. Bu yanıyla Mephisto birçok insan için bir kitapçıdan daha büyük bir anlam ifade ediyor. Burada kitapçılar tek tek kapandı. Caddedeki kira fiyatları çok etkili ama bir yandan Gezi Direnişi sonrası, saldırılar, patlamaların olduğu süreçte çok etkilendi İstiklal Caddesi. Profil değişti, iş olanakları değişti. Bir yandan bazı yerler kapanıyor ama açılan yerler de var. Minoa Pera açıldı, Tünel’de Kırmızı Kedi açıldı, Galata’da Frankenstein açıldı. Hareketlilik devam ediyor ama buranın simgesel bir yer olduğunu unutmamak lazım.

Turist profili Beyoğlu’nu nasıl etkiliyor?

Mesela Arap turist çok olduğu için buranın esnafı da kendini onlara göre şekillendirdi, bence burada anlaşılmayacak bir şey yok. Caddenin kültürel dokusunu kaybetmemesi önemli ama bu tek başına bölge esnafının çözebileceği bir sorun değil. Son zamanlarda Arap turist dışında Ruslar ile beraber Avrupalı turistte de bir artış görüyoruz, birçoğu zaten müşterimiz. Kitap, CD, hediyelik eşya almak için sık sık uğruyorlar. Turist profili kozmopolitikleştikçe bölge de ona göre yeni bir şekil alacaktır, tarih boyunca olduğu gibi. Ruslar var, Avrupalı turistler var, bize geliyorlar sadece kitap değil plak ya da kırtasiye ürünleri de alıyorlar, hediyelik eşya ya da başka dillerde kitaplar da alıyorlar.

Sizin kültür ürünleri satan bir marka olarak Beyoğlu’nun geçireceği yeni dönemde beklentileriniz ne olur? Şu an nasıl bir Beyoğlu görüyorsunuz?

Sadece caddenin değil de Beyoğlu genelinin çok kötü durumda olduğunu düşünmüyorum. Yani böyle dışarıdan buraya hiç gelmeyenlerin anlattığı gibi “Beyoğlu bitti, Beyoğlu öldü, bir şey kalmadı”ları çok gerçekçi bulmuyorum. Caddeden haberleri yok. Tünel’den çıkıyorsunuz iki tane Kırmızı Kedi Kitabevi var, Metrohan açıldı, onun altında İBB’nin kendi kitapçısı var, Türk Alman Kitabevi var, Borusan Sanat, Salt Beyoğlu, onun üzerinde Robinson Kitabevi, YKY, Pera Müzesi, Meşher, İş Sanat, Akbank Sanat var. Kültür sanat Taksim’i, Beyoğlu’nu terk etti deniyor da; terk edip nereye yerleşti? Beşiktaş Balık Pazarı’na mı yerleşti, Bahariye Caddesi’ne mi, bizim mi haberimiz yok? Burası ölmüş bir yer değil. Bazı şeylerin değiştiğini kabul ederek söylüyorum bunları.

Kitap satışları tarafından bakalım…

O zaman şöyle örnek vereyim. Mephisto Beyoğlu’nun kitap müdürüyüm ama Beşiktaş ve Kadıköy’deki kitap satışını da biliyorum. Mesela İstos Yayınları bir kitap bastığı zaman ya da Aras Yayınları bir kitap bastığı zaman ya da Quir çevresi bir kitap bastığı zaman onu buradaki satışını da oralardaki satışını da görebiliyorum. Halen bu toprakların azınlıkları dediğimiz, farklı kültürler dediğimiz insanların çok yoğun olduğu bir bölge burası. Sosyalist ve feminist edebiyatın önemli kuramsal metinleri burada satılıyor.

“Beyoğlu’na Dönmek İsteyen Özne Kim?”

“Beyoğlu bitti”, “Cadde tekinsiz” diyenler çok beyaz bir yerden konuşuyorlar. Açık açık “Biz Arapları turist olarak bile görmek istemiyoruz” deseler de biz de dönmek isteyen öznenin hangi özne olduğunu rahat rahat görsek… Arap görmek istemiyorlar, esmer görmek istemiyorlar. Londra merkezinde de Berlin’de de bir sürü turist var. Şehirlerin merkezleri zaten böyle olur, karışık olur.

Ki zaten Beyoğlu kozmopolit bir yer…

Evet ama ben şuna geleceğim, “Beyoğlu’na geri dönüyoruz” deniyor. Beyoğlu’na kim dönüyor? 6-7 Eylül’de gönderilenler mi dönüyor? Birileri dönecekse onlar dönmeli, 60’larda gidenler dönsün. Benim ya da sizin dönmenizin hiçbir anlamı yok, onun dönmesinin anlamı var. İstanbul Rumları “#Dönüyoruz” diye bir hashtag açtı da bizim mi haberimiz yok…

“Kapanan kitapçılar” diye bir başlık açsam size, tek neden kültürel değişim miydi?

Bugün günde 10 tane kitap satılıyorsa sekizi internetten. Öyle bir gerçeklik var. Beyoğlu’nun profili değiştiği, kiralar arttığı için değil sadece. Bakın buraya çok insan geliyor, kitabı inceliyor, fotoğrafını çekiyor ama sonra gidip internetten alıyor çünkü kitap fiyatları çok yüksek. Ama bir yandan birileri bir şeyleri sahiplenmeye devam da ediyor. Robinson’u kapandı sananlar var; hayır kapanmadı taşındı. Belki kendini gösteremiyor ama SALT’ın üst katında duruyor. Çok seviyoruz nostaljiyi. Lebon kapanıyor ah vah yapıyoruz. Zaten gelmiyordun ki? Robinson da orada duruyor.

ArtDog Istanbul 22. Sayı150,00Mayıs – Haziran 2024

6. MARDİN BİENALİ “GELECEĞE” Sayısı

ArtDog Istanbul basılı dergi satış noktalarını görmek için tıklayın.

Kapak Görseli: Halil Altındere, “Star Wars: Mardin,” 2024, 3D animasyonlu video, 3D Generalist: Utku Turan
PİLOT Galeri’nin izniyle

Başarılı

Previous Story

Kendini Arayan Beyoğlu…

Next Story

Sanatı Kendi Etrafında Aramak

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.