Berlinale’de Tilda Swinton’ın Tarihi Konuşması - ArtDog Istanbul
Oscar ödüllü Tilda Swinton şimdi de yaşam boyu başarılarından ötürü Berlinale 2025 Onursal Altın Ayı'nın sahibi oldu. © imago / Future Image / Dave Bedrosian.

Berlinale’de Tilda Swinton’ın Tarihi Konuşması

Berlinale’nin açılışı beklenildiği gibi gündeme dair birçok politik söyleme sahne oldu. Tilda Swinton’ın ise Onursal Altın Ayı Ödülü'nü alırken yaptığı konuşma sinema tarihine geçecek nitelikte. İnsanlık suçları ve sinemanın olasılıklarına değinen konuşmasının tamamını sizin izin yayınlıyoruz.

/

Berlinale birçok renkli sahne ve politik söylemle açılırken, yaşam boyu başarılarından dolayı Onursal Altın Ayı Ödülü alan Tilda Swinton uzun süre gündemde kalacak bir konuşmaya imza attı. Sinema, insan olmak ve insanlık suçları üstüne sözleri, cesur, düşündürücü ve yapıcı.

Tilda Swinton, sözlerini, “Yaşasın sinema ve onun hiç bitmeyen umutları,” diye bitiriyor.

Söylediği hiçbir şeyi atlamamak adına bütün konuşmasını yayınlıyoruz.

Sevgili insanlar,

İşte dünyayı ve onun içinde nasıl bir hayat yaşayacağını merak eden genç bir insanın başına gelebilecek en iyi şeylerden biri. Kendilerini burada, Berlinale’de bulabilirler.

Bu festivale ilk geldiğimde 25 yaşındaydım ve hayatımı arıyordum, dünyayı ve oradaki insan yaşamının izlerini arıyordum. Onun içindeki yerimi nasıl alabileceğimi. Dayanışma, birliktelik ve hayret duygusunun peşindeydim. Ve diyebilirim ki hepsini burada bir çırpıda buldum ve o zamandan beri de bu duygular bende hiç eksik olmadı.

40 yıldır gezegenin dört bir yanından gelen sinemacıların yoldaşlığı ve dostluğu, küresel sinema izleyicisinin sadık topluluğu ve her şeyden önce film yapımının kendisinin sınırsız olasılıkları ve orada yaşanacak festivalin tüm eğlencesi. Beni onurlandırdığınızda yukarıda saydıklarımın hepsini onurlandırmış olursunuz.

“Kalbe Ziyafet, Ruha İyilik. Berlinale.”

Ama ben her şeyden önce bir sinemasever olarak film yapıyorum. İşte nedeni. İşte hiç değişmeyen şey. Ve önümüzdeki 10 gün boyunca önünüze serilecek olan şey. Kalbe ziyafet, ruha iyilik. Karanlık, sessizlik, sesin özgürlüğü, kesintisiz ses, dinlenmeye açık davet, bütün bir insanlığın arasında olmak ve bir an için bile olsa birbirinizle aynı şeyleri hissedebileceğinize güvenmek. İnanç sıçraması, dumanlı aynalar, ışık huzmesi. Jüriler arasında ve gösterimlerde ve kahvaltı büfelerinde ve gece kulüplerinde ve kahve köşelerinde ve sokak köşelerinde kurulan ömür boyu sürecek dostluklar da önemli. Berlinale. Ve onlar aracılığıyla olayların birden fazla yönünü görme olasılığının artması. Kendinizi değişmiş hissetme duygusu. Kendinize meydan okunduğunu ve sınandığınızı hissetmek. Kendinizi daha güvenli, daha cesur hissetmek. Değerlerinizi parmağınızla başparmağınız arasına alıp orada incelemek.

“Zamansızlığın Mucizesi Tüm İnsanlara açık. Dünyanın Rakipsiz Güzelliği.”

Farkındalıklar ve su altında dönen çarklar ve çalan derin çanlar. Çünkü uzayda asılı duran ayrıntıların büyüsü tüm insanlara açık. Zamansızlığın mucizesi tüm insanlara açık. Dünyanın rakipsiz güzelliği. Konuşulan dilin gerçek değeri. Konuşulmayan dilin gerçek değeri. İzlenmemiş yüzün zarafeti ve gücü. Yaşanan insan hayatının kırılganlığı ve cesareti. Her zaman ve her yerde ve her zaman. Devasa geniş ekranın düpedüz faydası. Ve çok çok çok çok çok fazla film.

Ve bugün kar yağdığı için çok mutluyum. 1986 olabilirdi. Eskiden burada her yıl kar yağardı.

İlk Berlinale’mde kar dolan botlarımızla Zoo Palast’a gitmiştik. Werner Schroeter Deplhi’de der Rosenkönig’i gösteriyordu. Ve ayıcıkların açılışı yapılacaktı. Duvar hâlâ ayaktaydı ve biz nadir bulunan plakları ve daha geniş bir manzarayı aramak için doğuya doğru göreve çıkardık.

“İnsan Olarak Daha İyisini Yapabiliriz. Bundan Kesin Bir Şey Yok.”

Ama zihnimiz buradaki sınırsızlığa odaklanmıştı. Yukarıda. Muhalifliğimiz, direnişimiz ve inanacak bir cemaat bulma kararlılığımızla yaptığımız sinemayı onurlandırdığımızı düşünmek istiyoruz. O zamanlar aklımıza gelen şey şuydu. İnsan olarak daha iyisini yapabiliriz. Bundan kesin bir şey yok. Ve bu yolda sinemada, sanatta, tam olarak nasıl olduğunu anlamak için ormanda ekmek kırıntıları aramaktan daha kötüsünü yapamayız. Egemenliğin insanlar için ne anlama geldiğini, tarihin, mirasın ve evrimleşmiş bir kültürün kendimiz için ne ifade edebileceğini ve hatta insan olmanın ne anlama geldiğini ve ne kadar değerli olduğunu düşünmek, saygı ve olgunlukla tartmak belki de hiç bu kadar acil olmamıştı.

“Bağımsız Büyük Sinemaya Yönelebilir ve Orada Dinlenebiliriz.”

Bağımsız büyük sinemaya yönelebilir ve orada dinlenebiliriz. Ve sınırsız bir diyar. Kendinden kapsayıcı. İşgal, sömürgeleştirme, mülkiyeti ele geçirme veya mülkiyet rekabetinin gelişmesi çabalarına karşı bağışıklık. Sınırsız bir alan ve dışlama, zulüm veya sınır dışı etme politikası yok. Bilinen bir adres yok. Vize gerekmiyor. Dünyayı merak etmek bizim için çok çok iyi. Ve birbirimize duyduğumuz hayranlık karşısında şaşırmak. Şövalye ruhluluğumuz ve zalimliğimiz karşısında nutkumuzun tutulmasından ziyade.

Tilda Swinton Berlinale basın toplantısında 14 Şubat, 2025 Fotoğraf: (Ronny HARTMANN / AFP)(AFP)
Tilda Swinton Berlinale basın toplantısında 14 Şubat, 2025 Fotoğraf: (Ronny HARTMANN / AFP)(AFP)

“Devlet Eliyle İşlenen Ve Uluslararası Alanda Desteklenen Kitlesel Cinayetler.”

Sayısız çeşitliliğimizi fark etmek ve onları kutlamak için birleşmek. Kendimizi boyun eğmeye, hükmetmeye ve kinin şaşırtıcı vahşetine teslim etmek yerine.

Devlet eliyle işlenen ve uluslararası alanda desteklenen kitlesel cinayetler. Şu anda dünyamızın birden fazla yerinde aktif olarak terör estiriliyor. İnsanlık adına kabul edilemeyecek aktiviteleri gözlemlemek için kurulan mekanizmalar ve kurumlar hâlihazırda bu yapılanları lanetliyor.

“İnsanlık Dışı Suçlar Bizim Gözetimimizde İşleniyor. Hiç Tereddüt Etmeden Ve Şüphe Duymadan Bunun Adını Koymak İçin Buradayım.”

Bunlar gerçekler ve yüzleşilmesi gerekiyor. Açıklık getirmek adına, adını koyalım. İnsanlık dışı suçlar bizim gözetimimizde işleniyor. Hiç tereddüt etmeden ve şüphe duymadan bunun adını koymak için buradayım. Ve nereden gelirse gelsin gezegen yıkıcıları ve savaş suçlularıyla iyi geçinen açgözlülük bağımlısı hükümetlerimizin kabul edilemez kayıtsızlığını fark eden herkese sarsılmaz dayanışmamı paylaşmak için buradayım.

“Aydınlanmış Bir Sinema, Medeni Bir Dünyaya İlham Verebilir.”

Ayrıca direniş kültürüne olan mutlak kişisel inancımı belirtmek için de buradayım. Aydınlanmış bir sinema, medeni bir dünyaya ilham verebilir. Bize duraklama, nefes alma ve kendimizin en iyi hâli olma cesareti verebilir. Zekâ kıvraklığına ve ilgiye yönelik o büyüleme ve kavrayış kapasitesi, insan esnekliği ve kaynaklarına yönelik o hayranlık. Sinemanın temsil ettiği, tanık olduğumuz heyecan ve duyumsama için hayatta kalma kapasitemiz. Ve bunun üzerine, açık havada ve gökyüzünün altında inşa ederiz gerçek hayatta.

Dolayısıyla, tarihin bu noktasında özel bir keskinlikle yorumlanabileceği gibi -sadece 25 yaşındakiler için değil- hayatımızın herhangi bir yaş ve aşamasında, bir şeyden yana olmanın hiçbir zaman herhangi birine karşı olmak anlamına gelmediğinin yerleşmiş kabulüyle; insancıl dayanışmadan yana olmak, ortak anlayış ve adil temsile yatırım yapan tüm insanlarla insancıl dayanışmadan yana olmak anlamına gelir.

“Baskıcı, İnsanlık Dışı Ve Suçlu Hareketlerin Adlandırılmasında Özgürlük, Temel İnsan Haklarımız Arasındadır Ve Onurumuzu Ve Sadakatimizi Hak Eder.”

Baskıcı, insanlık dışı ve suçlu hareketlerin adlandırılmasında özgürlük, -nerede olursa olsun ve ne zaman olursa olsun- temel insan haklarımız arasındadır ve onurumuzu ve sadakatimizi hak eder.

Yeryüzünde adaletin pratikte uygulanabilirliğine her şeye rağmen inanma, güvenilir insani uzlaşmaya ve farklılık ve haysiyet için istisnasız hepimiz arasında dokunulmaz bir saygıya cesurca inanma ve oy verme yolunda. Belki insanlar, dostlar sinemaya güvenir, nerede bulursak bulalım büyük ekranları destekler, her şeyi orada izleriz.

Yayın servislerini büyük sinema destekçisi olma iddialarına sahip çıkmaya ve ulaştıkları her bölgede sinema salonlarını yenilemek ve canlandırmak için milyonlarının büyük bir kısmını harcamaya teşvik edin. Aramızdaki meraklı ve korkusuz dağıtımcıları ve gösterimcileri, bilet üstüne bilet alarak teşvik edin ve geniş ve dinamik bir sinema ile sonsuza kadar beslenmemizi ve ilham almamızı sağlayın.

Elimizdeki 140 yıllık filmlerinin kıymetini bilin. İnsan toplumumuzun ve ruhumuzun paha biçilmez izleri, onsuz insan geleceğimiz -yalnızca sinemanın geleceği demiyorum- ölçülemeyecek kadar fakir olurdu.

Gençler için canlı ve duyarlı bir enternasyonalist sinema kültürünü cesaretlendirin ve bir film festivali bulun, belki de daha iyisi bir tane yaratın, değil mi? Köylerde ve büyük şehirlerin merkezlerinde, mülteci kamplarında, okullarda ve bakım evlerinde, yokuş yukarı tekerlekli araçlarda ve okyanusta şişme sallarda. (Almanca) Neden olmasın?  Ne kadar çok o kadar iyi. Ve büyüklük önemli olan tek şey değildir.

(Almanca) Bu fırsatla burada olduğum için çok çok gururluyum. Burası benim için ev gibi. Evet.

Yaşasın Sinema Ve Onun Hiç Bitmeyen Umutları. Karanlıkta Hiç Sönmeyen Işık.”

Sevgili Berlinale,

Hayatımın sihirli kutusunu bana sunduğun için, burada bulduğum tüm dostlar için, 40 yıllık partiler ve keşifler için ve güzel parlak ayım için.

Yaşasın sinema ve onun hiç bitmeyen umutları. Karanlıkta hiç sönmeyen ışık. Yukarı bakmaya devam edelim.

Tüm sevgimle,

Tilda.

Tilda Swinton Berlinale’ye katılımıyla ilgili olarak ise şunları söyledi: “Gelmenin benim için daha önemli olduğuna karar verdim. Festival sayesinde bana bugün olduğu gibi bir platform verildi. Bunun potansiyel olarak benim gelmememden daha faydalı olduğuna karar verdim.” Tilda Swinton Michael Clayton filmindeki rolüyle Oscar kazanmış, The Room Next Door adlı başrolünü oynadığı film Venedik Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nü almıştı. Tilda Swinton halen İskoçya’da yaşıyor.

Previous Story

Berlinale 75: Merakla Beklenen 10 Film

Next Story

2025 BAFTA Ödülleri Sahiplerini Buldu

0 0,00