Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Değil - ArtDog Istanbul
Candaş Şişman, “Olasılık Örüntüleri V2”, 2022 Enstalasyon, Jeneratif sistem, LED Ekran, Konstrüksiyon, Ses kaynağı ve Işık, 224x 224 cm. Konsept ve Tasarım: Candaş Şişman Programlama

Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Değil

//

Zeynep Arınç / Küratör

  • Sergi metni “Artık hiçbir şey eskisi gibi değil,” ibaresiyle başlıyor. ArtDog yayın hayatına 2 aylık periodlarla 2019 Eylül yılında başladığında dünyanın içinden geçtiği değişimi işaret etmek için “ Ve…Kıyamet” “Yeni Bir Dünya” “Nefes Alamıyoruz” gibi başlıklarla kapaklar yayınladı. Bizlerin dergicilik-gazetecilik tarafından okuduğumuz iklim krizi ve pandemi ile iyice şekillenen yepyeni bir dünyaya girdiğimizin tespitlerini işlediğimiz konularla defalarca altını çizdik. Halen adım attığımız bu bilinmedik dünyanın yeni şifrelerini bulmaya çalışıyoruz Bu değişimi ve kırılmayı sanat beklenenden hızlı mı yaşadı? Özellikle dijital sanat belki de pandeminin verdiği teknolojik hızla sizce belirgin olarak evrildi mi? Örnekler verebilir miyiz?

Dijital sanat son dönemde geniş bir izleyici kitlesine kavuştu ve çok ilgi görüyor. Dijital sanat zaten yapısı, kullandığı medyum itibariyle son derece dinamik ve hızlı gelişen, güncellenen bir yapıya sahip. Aslında uzun zamandır hayatımızda olan dijital sanatın, her zaman tutkulu ve dikkatli bir izleyici kitlesi olmuştur. Son dönemde, bana kalırsa, asıl değişen ve evrilen dijital sanat değil de izleyicisi oldu. Pandeminin hayatımıza girmesiyle sosyalleşme, çalışma, eğlenme biçimlerimiz değişti, sanatı tecrübe etme biçimimiz de onları takip etti. Çevrimiçi konserler, sanal sergi turları derken, “orada bulunmadan” sanatı deneyimlemek bize yabancı gelmemeye başladı. Bu süreç sanat dünyasının aktörlerini, kullandıkları medyumun potansiyeli düşünmeye itti. Uzun vadede giderek artan etkilerini hissedeceğimiz yenilikler ortaya çıkmaya başladı. Sanatçılar her zamanki gibi değişimlere çok hızlı bir şekilde uyum sağlıyorlar. Son zamanlarda NFT, alternatif gerçeklikler, sanal dünyalar vasıtasıyla yeni oyun alanlarını deneyimliyorlar. Artık çevrimiçi platformlar sayesinde, bir sanatçı evinden hiç çıkmadan eserini paylaşıyor ve çok kısa bir süre sonra dünyanın öbür ucundan bir alıcısı çıkabiliyor, birbirinden farklı kıtalarda yaşayan sanatçılar _belki de birbirlerinin yüzünü hiç görmeden, karşılaşmadan_ bir proje üzerinde çalışabiliyor, işbirliği yapabiliyorlar. Eserlerin üretiminden sergilenmesine kadar her şey dijital olarak gerçekleşebiliyor. Belki tüm bu teknolojilerin yeni olduğunu söyleyemeyiz ama artık gündelik hayatımıza girdiklerini rahatlıkla söyleyebiliriz.

  • Yine sergi metninde “Leonardo da Vinci’nin 15. yüzyılda defterlerine çizdiği Vitruvius Adamı’ndan her anlamda çok uzaktayız.” ibaresi yer alıyor. Neden referans olarak Leonardo’nun işini seçtiğinizi anlatabilir misiniz?

Leonardo, Vitruvius Adamı’nı not defterlerine çizdiğinde 38 yaşındaydı. Not defterlerinden birine şöyle yazmıştı: “Eskiler insanın, dünyanın bir minyatürü olduğunu söylüyorlardı, bu tanım kesinlikle çok iyi bahşedilmiştir, çünkü insan toprak, su, hava ve ateşten oluştuğuna göre bedeni de yeryüzüne benzer.

Vitruvius Adamı, geometri ve anatomiyi, insanı ve doğayı, mimarlık ve evreni, mikro kozmos ve makro kozmosu birbirine bağlar. Kim olduğumuz ve evrenin büyük düzeninde nasıl yer aldığımız sorularına sanat ve bilimi bir araya getirerek cevap arayan eskizin 15. yüzyılda Leonardo tarafından çizilmesinden bu yana hem dünya değişti hem de biz değiştik. İnsanın hem kendisiyle hem evrenle olan ilişkisi farklı bir boyuta ulaştı. İnsanın teknolojiyi şekillendirirken, teknolojinin de onu şekillendirdiğine tanıklık ediyoruz ve her kullanılan teknoloji bazı duyuları ön plana çıkarırken diğerlerini arka plana alıyor.

Dönemin gelişmelerini kayıt altına almak için gerçekleştirdiğiniz, bir bellek oluşturma görevini üstlenen “Dijital Sanatta Şimdi” konuşma serisi aslında bu sene yoluna bir sergiyle devam ediyor. “Dijital Sanatta Şimdi” konuşmalarından aklınızda kalan, burada paylaşmak istedikleriniz, altını çizmek istedikleriniz varsa bu röportajı okuyan okuyucuları aydınlatmak için önemli olacaktır.

Mert Tugen, Rite of Lost Souls, Dijital Animasyon, 2022.

“Dijital Sanatta Şimdi “konuşma serisi; bu alanda çalışan, düşünen, üreten ve dijital sanata yeni başlayanlara rol model olan sanatçıları yakından tanımayı amaçlıyordu. Son derece samimi ve sade bir şekilde, sadece misafir ettiği sanatçıya ve pratiğine odaklanan; izleyiciye sanatsal yolculuklarını, ilham kaynaklarını, güncel projelerini, genç sanatçılara önerilerini ve pandemi sonrası sanat dünyasında nasıl gelişmeler beklediklerini anlattıkları bir konuşma serisiydi. Şu ana kadar seride Can Büyükberber, design in Situ, Candaş Şişman, Lara Kamhi, Selçuk Artut, Yağmur Uyanık, Bager Akbay, Ozan Türkkan, ha:ar, Osman Koç, Ecem Dilan Köse ve Alp Tuğan konuk oldu. Bu çok başarılı sanatçılarımızın birçok gence ilham kaynağı olacağını düşünüyorum. Sorulara verdikleri cevaplardan etkileneceğinizi ve gurur duyacağınızı düşünüyorum. Onlardan çok şey öğreneceğinize eminim, özellikle ilham kaynaklarından bahsettikleri bölümde kalem kâğıdınızı hazırlayın. Gelecek projeksiyonlarında da son derece ilginç ve düşündürücü konulara değiniyorlar. Bu seri diğer taraftan devam ediyor ve yeni sanatçılarla röportajlar hazırlıyoruz.

  • Türkiye’de dijital sanat ve sanatçıların varlığını, duruşlarını nasıl değerlendirmeliyiz? Dijital sanatta üretim yapan yerel sanatçılarımız bu alanda uluslararası diskorsa katkıda bulunabiliyorlar mı- bulunabilecekler mi?

Türkiye’de dijital sanatın ve sanatçılarının zaten çok güçlü bir duruşu var ve uluslararası diskorsa katkıda bulunuyorlar. Eserlerini dünyanın en önemli sanat merkezlerinde ve festivallerinde sergilemiş, önemli yayınlarında yer almış, ödüller kazanmış sanatçılarımızın bir kısmı zaten bu sergide de yer alıyor. Sergide yer alan isimlerin dışında uluslararası diskorsa katkıda bulunan, inanılmaz güçlü ve yaratıcı birçok sanatçımız var. Tüm bu yaratıcı güç karşısında duygulanmamak elde değil. Bir de onları takiben çok yetenekli genç sanatçılar geliyor, onlarında adlarını yakın zamanda duymaya başlayacaksınız.

  • Serginin amacının “Sanat, teknoloji ve toplum üzerine odaklanan yaratıcı düşüncelere ve uygulamalarına hayat veren sanat eserlerine, günümüz sanat dünyasını meşgul eden konu başlıklarına yer verirken sanatseverlere heyecan verici bir sanat alanı yaratmak” olduğu belirtiliyor: Bu sergide yer alan işler sanat, teknoloji ve toplum fikirleriyle yaratılmış eserlerden mi oluşuyor? Günümüz sanatını meşgul eden başlıklar vurgusuyla ne kast ediliyor? Bu konu başlıklarının bazıları nelerdir örnek verir misiniz?

“Dijital Sanatta Şimdi” sergisi ve konuşma serisi; dijital sanatın şu anda neresinde olduğumuzla ve bugün penceremizden neler gördüğümüzle ilgileniyor. Sergide birbirinden yetenekli 24 sanatçının eserlerini göreceksiniz. Sergilenen eserlerin bir kısmı sergi için üretildi ve ilk defa izleyicileriyle buluşuyorlar. Eserlerin birbirilerinden farklı hikâyeleri olsa da hepsi bir araya geldiklerinde ortak hikâyelerini anlatıyorlar. Bu hikâyenin içinde NFT üzerine bir bölüm yer alıyor. Son zamanlarda sanat gündemini oldukça meşgul eden NFT üzerine bir seçki yapmak bu sergi için gerekliydi. NFT, son zamanlarda çok gündemde, üzerinde çok konuşulan, her yerde karşımıza çıkan ama bir o kadar da kolay anlaşılamayan bir konu olması sebebiyle dikkat çekici. Milyon dolarlara satılan eserler, büyük kazançlar, sansasyonel olaylar üzerinden popülerliği yakalasa da aslında yeni bir düzenin habercisi ve üzerinde konuşulması gereken başka yönleri de var. Habercisi olduğu yenilikleri, avantaj ve dezavantajlarını tüm yönleriyle ele almak gerekiyor.

  • NFT’ler üzerine olan bölümdeki işlerden bahsetmenizi rica edeceğiz.

NFT konusunu ele alan, anlatan ve bir seçki sunan bölümün kürasyon danışmanlığını Doç. Dr. Selçuk Artut üstlendi. Kendisi hem sanatçı hem akademisyen hem NFT eserleri olan hem de bu konu üzerine çalışan ve düşünen bir isim. NFT’yi objektif bir şekilde, o en çok konuşulan satış ve kâr konularından uzakta ele almanın önemi konusunda hemfikirdik. Sergide 15 çok yetenekli sanatçının, son derece renkli ve geniş üretim yelpazesine tanık olacaksınız. Bu seçkide; aliottoman (Nura Aliosman), Burak Beceren, Burak Şentürk, Dist Collective, Dolce Paganne, Elif Varol Ergen, Haydiroket, Juki, Kübra Su Yıldırım, Mekazoo (Derin Çiler), Mert Tugen, Selin Çınar, Tolga Tarhan, VAMK (Uçman Balaban), Yiğit Yerlikaya yer alıyor. Seçkide yer alan illüstratörler, ressamlar, yaratıcı kodlama, kare kare animasyon, dijital animasyon gibi metotlar kullanan sanatçılar hem yurtiçi hem de yurtdışında birçok sergiye katılmış ve eserleri birçok platformda sergileniyor. Hepsinin kendine has bir görsel dünyası ve takipçileri var.

  • Kültür ve sanat konusunda uzman bir yayın olmamıza rağmen geldiğimiz noktada dijital sanatın ve NFT sanatın halen ne olduğunun anlaşılmadığını düşünüyoruz. Küçük bir çocuğa anlatır gibi anlatmanızı istesek dijital sanat nedir ne değildir? NFT nedir ne değildir?

Dijital sanat eserleri; dijital teknolojiler yardımıyla üretilen ve dijital medyumun kendisine has özelliklerinden ve dilinden yararlanan sanat eserleridir. NFT bir sanat türü değildir. NFT; sanat, grafik, müzik, tweet, belge gibi üzerine herhangi bir bilgiyi kaydedebileceğiniz ve bu bilgi/kontrat blok-zincir üzerine kaydedildikten sonra değiştirilemeyen bir konteyner/belirteçtir. NFT olarak basılan (mint edilen) bir eser, kendi orijinallik bilgisini de beraberinde taşır.

Zeynep Arınç: “Sanatın en güzel yanlarından biri; ona zaman ayırdığınızda tüm dünyanızı ve hayata bakışınızı değiştirebilme gücü.”

  • Son dönemde yaşanan NFT ve dijital sanat curcunasını nasıl değerlendirirsiniz, herkesin pay almaya çalıştığı bir hype mı yaşanıyor yoksa yeni teknolojilerle yaratılan gerçekten geleceğin sanatına mı tanık oluyoruz? Bu kadar büyük bir karmaşa içinde bu alanda iyi ve kötü olanı nasıl ayıracağız?

Bence yeni bir döneme adım atıyoruz. Bahsettiğiniz o büyük ilgiyi ben pozitif yönde değerlendiriyorum. Dijital sanata olan ilginin arttığını ve artan bu ilginin sanatçıları cesaretlendirdiğini, çalışmalarında teşvik ettiğini düşünüyorum. Bu sayede sanat dünyası da büyük bir ivme kazanıyor. Herkesin pay almaya çalıştığı bir hype yaşandığını düşünmüyorum, biz bu dönemde yeni teknolojilerle geleceği şekillendiren günümüz sanatının yapıldığına tanık oluyoruz. Her sanat eseri, üretildiği zamanın imkânlarını/araçlarını/ teknolojilerini yansıtan öğeler içeriyor. Zaman içerisinde her şeyin oturacaktır ve NFT’nin biraz zamana ihtiyacı var.

İyi ile kötü arasında ayırım yapabilme konusuna gelince: bugüne kadar sanatta iyi ile kötü arasında ayrım nasıl yapılıyorsa aynı şekilde devam edeceğini düşünüyorum. Dijital sanatın diğer disiplinlerle arasında, kullandığı medyum dışında büyük bir fark yok. Mesela kavramsal sanata nasıl yaklaşıyorsanız dijital sanata da öyle yaklaşabilirsiniz. Konuyla ilgilenmeli, öğrenmek için zaman ayırmalısınız. Sanatın en güzel yanlarından biri; ona zaman ayırdığınızda tüm dünyanızı ve hayata bakışınızı değiştirebilme gücü.

  • Sergi için üstlendiğiniz küratörlük görevi esnasında nasıl bir kürasyon süreci yaşadınız? Hangi eserleri neden seçtiniz?

Kürasyonun ilk aşaması derin bir meditasyon süreci oluyor. Serginin teması/söylemek istedikleri, yer alacak sanatçılar ve eser seçkisi, izleyici ve eserler arasında güçlü bir iletişim yaratma arzusu ve tüm bunların gerçekleştiği mekânın bu amaçlar doğrultusunda planlanması üzerine çalışıyorsunuz. Birbirinden farklı sanat eserlerinin uyum içinde sergilenmesi, kendilerini en iyi şekilde ifade edebilmeleri, izleyicinin sergide, eserler karşısında neler hissedeceği, sergiyi nasıl gezeceği üzerine düşünüyorsunuz. İzleyicinin sergiyi nasıl gezeceğini hayal ediyorsunuz.

Dijital sanatın bugününe odaklanırken, farklı örneklerini de bir araya getirmeye özen gösterdim. Sergide yer alan eserler arasında sanatsal pratiğinde NFT, interaktif, jeneratif, sürükleyici ortamlar, yapay zekâ, 3D baskı, üretken çekişmeli ağlar, makine öğrenimi gibi farklı metot ve teknolojileri kullanan sanatçıların eserleri yer alıyor. Bu geniş üretim yelpazesi, dijital sanat eserlerinin çeşitliliğine de vurgu yapıyor. Son derece inanarak ve severek bu sergiyi hayata geçirdiğimizi düşünüyorum. Aynı zamanda işine son derece hâkim bir ekip ve çok yetenekli sanatçılarla çalışabildiğim için de kendimi şanslı sayıyorum.

İlginizi çekebilir:  Bir Arada Varoluşların İzini Sürüyor

Eserlerden de örnekler vereyim: Osman Koç’un interaktif eseri “Yarattığımız Rüzgârlar” bir süredir etrafımızdaki hacim/uzayda yer almanın dışında ona nasıl etki ettiğimize, kendi yarattığımız rüzgârlara odaklanıyor. İçinde bulunduğumuz dönemin de rüzgârlar gibi geçici olduğunu vurgulayan eser, pandemi dönemine atıfta bulunuyor. Yağmur Uyanık’ın “Selfmaking” eseri; bireysel anlatı ve kolektif belleğin kültürel mülkiyet, kültürel para birimi ve bunların içsel sembolik anlamları aracılığıyla nasıl şekillendiğini yansıtıyor. Alp Tuğan, “Tanım-lanmış Gölgeler” eseriyle bugün kullandığımız teknolojik gereçlerin hangilerini ilk üretim amaçları doğrultusunda kullandığımızı sorgularken interaktif bir deneyim sunuyor. Candaş Şişman, “Patterns of Possibilities” eseriyle rastgele bir şekilde bir araya gelen olasılıkların yarattığı örüntüler, aslında algoritma tarafından 5,5 dakikada bir gerçekleştirilen performatif süreç içerisinde, izleyiciyi olasılık-rastlantı-düzen-kaos-belirsizlik kavramları üzerine düşünmeye davet ediyor.

Yağmur Uyanık, “Öz Yaratım, Birlikte Oluşmanın Katmanları”, 2019, 3B Baskı Kumtaşı, 4 Dakikalık Ses Döngüsü, 15x 20x 25 cm, 3+1 AP

Bu eserler hepsi farklı üretim süreçleri ve teknolojileri içeren ama hepsi insana dair, hepsi sanat, teknoloji ve toplum üzerine. Lucy Lippard’ın da yazdığı gibi: “Sanatçılar dünyayı […] tek başlarına değiştiremezler. Ama ortaklaşa bir çaba gösterdiklerinde, hayatın kendisiyle işbirliği yaparlar.”

  • Henüz sormak için belki erken ama sormadan da tam resim ortaya çıkmayacaktır: Dijital ve NFT sanat alanında devrim yapan yada en azından müstesna eserler hangileridir? Uluslararası ve yerel üretimlerden örneklerle. Burada amaç bir işi bir diğer işten daha iyi göstermek değil ancak bu alanlarda üretilen, öne çıkan işleri konuşmak hepimizi aydınlatacak ve bazı önemli kriterleri ortaya koyacaktır.

Dijital sanattan bahsederken, köklerinde Kavramsal Sanat, Dada, Fluxus ve Kinetik sanatın izlerine rastladığımızı hatırlamalıyız. Sanat teorisyeni, küratör ve eleştirmen Christiane Paul, özellikle Marcel Duchamp’ın eserlerinin dijital sanat alanında son derece etkili olduğunu ve sanatçının birçok eserinde gördüğümüz nesneden kavrama geçişin, sanal nesnenin öncülü olarak görülebileceğinden bahseder. Duchamp’ın hazır nesneleri ile birçok dijital sanat eserinde hazır/kopyalanmış görüntülerin kullanılması ve kişiselleştirilmesi de kavramsal açıdan benzerlik taşır.

Daha önce bahsettiğim gibi, sanatta etkileşim ve sanallık kavramları üzerine sanatçılar yıllardır çalışmalar yürütüyorlar. Öncü örnekler arasında; Marcel Duchamp’ın 1920’de Man Ray’in yardımıyla gerçekleştirdiği, izleyicileri cihazı açmaya ve ondan belirli bir mesafede durarak eseri tecrübe etmeye davet eden optik deneyi Döner Cam Plakalar (Hassas Optik) / Rotary Glass Plates (Precision Optics), elektrikle çalışan ilk kinetik heykel örneklerinden, hareketli ve yansıtıcı yüzeyleri ışık huzmesiyle etkileşime girince bir dizi görsel efekt üreten László Moholy-Nagy’nin 1930 tarihli eseri Light Prop for an Electric Stage (Elektrik Sahnesi için Işık Pervanesi), Alexander Calder’in heykelde devrim yaratan ve boşlukta süzülen Mobil’leri, Jean Tinguely’nin 1955-1959 yılları arasında üzerinde çalıştığı ve sanatçı – sanat eseri -izleyici rollerini sorguladığı, sanat eseri üreten Métamatic makinaları ve Nicolas Schöffer’in mühendislerle beraber çalışıp 1956 yılında prömiyerini Maurice Bejart bale topluluğu performansıyla yapan, etrafındaki ses, ışık, renk ve hareketlerine tepki veren insan boyutlarındaki sanat dünyasının ilk sibernetik heykeli CYSP 1 (Cybernetic Spatiodynamic) (Sibernetik Mekânsal-dinamik) sayılabilir.

Doç. Dr. Selçuk Artut  / Danışman

  • Bu sergide üstlendiğiniz görevi teoride ve pratikte izah eder misiniz?

“Dijital Sanatta Şimdi: Alternatif Gerçeklikler + NFT” sergisi kapsamında temel görevim danışman küratör olarak NFT alanında bir seçki oluşturulmasını sağlamak. NFT alanında etkili işler üreten sanatçıların seçilmesine rehberlik ederken serginin asli küratörü Zeynep Arınç ile de konsensus içinde olmaya çalıştık. Sanatçıları seçerken belli bir kavramsal çerçeve dahili içinde buluşmanın olanaksızlığını baştan kabul ederek işe koyulmuştum. NFT platformundaki eserler konvansiyonel tanımlardan sıyrılmaya çalışan bir yapıya sahipken onları belli kalıplara sokmanın henüz daha NFT’nin ne olduğu anlaşılmamışken boşa bir çaba olacağını düşünüyordum. Bu yüzden alışılagelinen küratörlük çizgisinde bir sorumluluk içinde olduğumu düşünmüyorum. Aksine kendimi iyi işler ürettiğini düşündüğüm on beş kişinin işlerini iyi bir şekilde sunmalarına olanak sağlayacak imkanları bir araya getirmekle görevli bir kişi olarak görüyorum. Hatta bahsettiğim bu yetenekli insanlara laf arasında ‘ben aslında küratör değilim, sınıf başkanıyım’ diye şaka yaptığım da olmuyor değil. Neticede benim küratör olmak gibi bir gayem hiçbir zaman da olmadı.

Pratik demişken belirtmem gerekir; NFT kısmının dışında sergide aslında bir yandan da bir eserim sergileniyor. Bu eserde bir süredir üzerinde çalıştığım geometri sanatının örneklerini görmek mümkün. Ayrıca bu örnekler çeşitli NFT platformlarında da erişime açıklar. Özetle alt katta NFT şubesinin sınıf başkanı üst katta ise eser sergileyen bir sanatçıyım diyebilirim.

  • Büyük bir çılgınlık yaşanmasına rağmen hemen hemen her gün bir dijital sanat ve NFT sergisi planlanırken siz dijital sanat ve NFT’nin anlaşıldığını düşünüyor musunuz? Sizden ricamız en sade ve basit haliyle bu kavramları bize yani okuyucuya anlatmanız…

Bu sorunun cevabını vermek için geniş çaplı bir araştırma yapmak gerekecektir. Biz sanatçılar ve sanatla uğraş veren tüm paydaşlar kimi zaman kapalı devre bir biçimde düşüncelerimizin ve etkinliklerimizin geniş kitlelerce anlaşılabileceğini hedefleyip neticesinin de öyle olduğunu sanabiliyoruz. Oysa sosyal medyadaki görünürlük oldukça yanıltıcı bir değer. Çoğu insan sanılanın aksine sanatla olan ilişkisini çok yüzeysel yaşıyor. Söz konusu ilişki kimi zaman dekoratif kimi zaman statü odaklı olabiliyor. Bu yüzden bu bahsettiğiniz Dijital Sanat ve NFT gibi kavramlar da bu tür derinlikten uzak ortamların kolay tüketilen malzemeleri haline gelebiliyor. Maalesef benim şahsi gözlemim sanat piyasasında son dönemlerde olan bitenin tam olarak da bu şekilde gerçekleştiği yönünde. Oysa bir şeyin ne olduğunu bilmeden veya sanat duygusunu hissetmeden nasıl bir bağ kurabilir ki insan?

JUKI, “Venus is Here” Dijital İllüstrasyon, 2022.

İsterseniz dijital sanattan başlayayım. Dijital sanat, yakın dönemde tanıklık ettiğimiz ve halen devam etmekte olan dijitalleşme denilen teknolojik bir evrimin sanattaki karşılığı olarak yorumlanabilir. Sanat üretiminde kullanılan unsurların çoğunlukla dijital yöntemler aracılığıyla elde edildiği bir teknik yaklaşımdır. Ancak bu teknik yaklaşım beraberinde getirdiği olanaklar neticesinde dijital sanat, zaman içinde kendine has bir estetik biçime sahip olmuştur. Oysa “dijital” kelime yapısı itibariyle oldukça yalın bir anlama sahiptir. Bir şeyin dijital olması onun daha üstün olması anlamına hiçbir zaman gelmez. NFT’ye gelecek olursak, NFT, dijital varlıkların çoğaltılmasının engellenmesini sağlayan bilişimsel bir sistemdir. Daha önce de bunu sağlayan şifreleme ve lisans odaklı birçok çözüm bulunmaktaydı. NFT’nin verdiği avantaj ise bu şifreleme imkanının bireylerde olması ve güven mekanizmasının dağınık olarak merkeziyetsizleştirilmesidir. Yaygın kullanım alanı ise günümüzde son derece popüler hale gelen dijital sanat olmuştur.

  • Sergide NFT kürasyon danışmanlığını üstlendiniz, bize bu sergi özelinde izlediğiniz yolu, kriterlerinizi, hassaslıkla üzerinde durduğunuz noktaları anlatır mısınız?

Uzun süredir Teknoloji ve Sanat üzerine çalışmalar üreten ve düşünen birisi olarak kendimi elbette bu yenilikten uzak tutmam mümkün değildi. Bir süre her zamanki gibi beni saran şüphe ile meseleyi uzaktan izledikten sonra her popülerleşen gelişmenin hem iyi tarafları hem de kötü tarafları oluyor diyerek konuyu tüm boyutlarıyla titizlikle ele almaya karar verdim. Öncelikle ne olmadığını söylemek isterim: NFT yeni bir sanat akımı değil. NFT, sanatçıların eserlerini alıcılara ulaştırmasını sağlayan bir çeşit kolaylaştırıcı. Diyebilirsiniz, daha önce de internet siteleri ve benzer platformlar üzerinden bu olmuyor muydu? Aslında ilk bakışta haklısınız. Ancak çok basit bir nüans var. NFT ile dijital eserler tek bir versiyon (sanat terminolojisine göre edisyon) olarak blok-zincir üzerinde saklanabiliyorlar. Bu sayede esere sahip olmak isteyen kişiler o eserin orijinal kopyasının yegâne sahibi olabiliyorlar.

Sanat kürasyonu belli bir vizyonun ve sanatsal anlayışın bir araya getirildiği bir uğraş. Bu açıdan düşünüldüğünde “Dijital Sanatta Şimdi: Alternatif Gerçeklikler + NFT” sergisi kapsamında karşınızda göreceğiniz birbirinden özel on beş sanatçının işlerini seçerken temel olarak içerik ve biçim konusu üzerinden ilerlediğimi söylemek isterim. NFT dünyası üzerinde yer alan tüm olumsuz spekülasyon ve salt satış/kar odaklı anlayışlardan tamamen uzak kalarak bu seçkiyi oluşturmaya gayret ettim. Seçtiğim sanatçıların hangisinin daha önce ne kadar satış yaptığı veya ne kadar sosyal medya takipçisi olduğu gibi kriterleri tamamen bir kenara atarak daha meşakkatli ama olması gerektiğine inandığım yolu tercih ederek, eserleri derin bir dehlize dalıp bana hitap ettikleri sanatsal kıymetleri üzerinden değerlendirmeyi tercih ettim.

Doç.Dr. Selçuk Artut: “Sanatta değişmeyen bir gerçek var: İyi sanat varsa kötü sanat da var. Bence iyiyi ve kötüyü sadece bilinç ve farkındalık ayırt edebilir. Sanat alanında zevk sahibi olmak parayla satın alınması mümkün olmayan bir değerdir.”

  • Bir akademisyen olarak bu alanda yaşanan karmaşanın ve neredeyse herkesin NFT yaratma çabası içinde olması durumundan rahatsız mısınız? Bu ortamda iyi ve kötüyü nasıl ayırt edeceğiz?

Sanat uğraşının yaygınlık kazanmasından rahatsız olmak içinde bulunduğum konum açısından büyük bir çelişki olurdu açıkçası. Akademisyen bir sanatçı olarak sanatı hem üretmek hem de ürettirebilmek için çaba gösteriyorum. Sanatta değişmeyen bir gerçek var: İyi sanat varsa kötü sanat da var. Bence iyiyi ve kötüyü sadece bilinç ve farkındalık ayırt edebilir. Sanat alanında zevk sahibi olmak parayla satın alınması mümkün olmayan bir değerdir. Bu statü için vazgeçmeyi bir an bile aklınızdan geçirmeyeceğiniz bir tutkuya sahip olmanız gerekir. İşte bu seviyede bir tutkuya sahip olanlar, sanatın gerçek kitlesi oluyorlar aslında. Onlar zaten neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilecek kadar da her şeyin farkındalar bence.

  • Dijital sanat ve özellikle NFT Z kuşağına mı ait sizce?

Ne yalan söyleyeyim ben pek kuşaklar arasındaki sınıflandırmaları bilmiyorum. Bunun sebebi ise açıkçası buna pek inanmadığımdan. Kuşak farklarının yaşlara göre ayrılmasının içinde bulunduğumuz bu sanal alemler çağında eskimiş bir kategorizasyon uğraşı olduğunu düşünüyorum. Özellikle NFT, her yaştan herkese ait bence. Sanal bir alemde kimlik var etmeyi konuşuyorsak orada fiziksel olan karşılığın değeri çok da geçerli olmuyor.

  • Eklemek istedikleriniz?

Bu serginin internet ortamında sanal bir mekanda gerçekleşmesi muhtemel dahilindeyken bir uğraş verilerek fiziksel bir mekanda eserlerinin sunulmasında bir gaye var. Pandemi sonrası kendimizi dışarı atabiliyor olmamızın arifesinde bu serginin bizzat galeriye gelinerek ziyaret edilmeye çok ihtiyacı var. Sanatseverleri bu keyfe ortak olmaya davet ediyorum.

Previous Story

Ferda Art Platform’da Eş Zamanlı İki Sergi

Next Story

Bergama Tiyatro Festivali’ne Doğru

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.