Aldığın Her Nef’esi Geri Ver - ArtDog Istanbul
Nef Reserve Gölköy

Aldığın Her Nef’esi Geri Ver

//

Kültür sanattan mimariye kadar her alanda iklim krizi ve pandemi sonrası çağa uygun bilinçle hareket eden kişi, kurum ve markaların geleceği şekillendireceği kesin. Bu anlamda Nef aslında kurulduğu günden itibaren doğru bir temelden yola çıkmış görünüyor. 2013’te açılan Nef Vakfının kuruluşunun altında yatanı markanın kurucusu Erden Timur, “Bugüne kadar aldığımız her nefesi vermek ve sahip olduğumuzu paylaşmakla yükümlü olduğumuza inanmamız” diye açıklıyor. Nef Vakfı “Burslar, engelsiz ev, Hay Atölye, kentsel vizyon, aile ve toplum sağlık merkezleri, herkes için foldhome gibi çok farklı projelerle; başta kadın olmak üzere eğitimden sağlığa, çevreden eşit yaşam şartları yaratmaya kadar çok geniş bir alanda fayda yaratma misyonu” üstlenmiş.

Markanın çağa uygun vizyonunu en iyi ortaya koyan projesi ise Emre Arolat tarafından tasarlanan Bodrum/Nef Reserve Gölköy…Son yıllarda alıştığımız üzere doğanın yıkılıp yakılmasıyla yapılan yapıların tersine bulunduğu bölgenin içindeki çam ve zeytin ağaçlarıyla uyumlu şekilde inşa edilmiş. Çam ağaçlarına müdahale edilmedi ve genç zeytin ağaçları taşındı. Nef’in bu yaklaşımının altını çizme gereği, aslında son yıllarda iklim krizi ve sebep olduğu yangın ve sel gibi felaketlerin, pandemi gibi bir salgın hastalığın bizlere düşündürdükleri. İnsan denen türün kendini doğanın ve canlıların hâkimi sayması yüzünden neredeyse geri dönülmesi imkansız bir noktaya eriştiği, kapitalizmin de bir zulüm düzeni olduğu kesin. Bütün bunlar bu gezegenin ömrünün hem kısaldığını hem de insan denen türün “doğru” bir sistem kuramadığının kanıtı. Böyle bir dünya içinde bir tasarım firması olarak Nef’in inandığı değerleri Erden Timur anlattı.

  • Nef marka olarak dış cephe ve iş mekânda tasarıma önem veriyor. Bu yaklaşım markanın vazgeçilmezlerinden midir? Tasarıma verdiğiniz önem nasıl bir bilinçle başladı, nasıl gelişti ve şekillendi örneklerle anlatır mısınız?

Tasarım, sadece mimari olarak değil, endüstriyel tasarım, deneyim tasarımı olarak zaten her işin olmazsa olmazı. Bizce sadece markanın değil, hayatın vazgeçilmezi. Tasarlanmayan bir şeyin başarılı olma şansı çok az. Bu zaten aşikâr. Bu yüzden tasarıma önem vermeyen bir şirketin başarılı olması şansa bağlı sadece. Bu genel anlamıyla; tasarım işin en başında beri bizim için en merkezi konumdaydı hep. Sadece mimari olarak değil, bize özel tasarlanan kapı kolundan, müşteriye sunduğumuz hediye paketine, hangi fold home ünitelerinin hangi projede olması gerektiğinden, tedarikçilerimizle yaptığımız sözleşmeye kadar her şey bir tasarım işi bizim için. Burada tasarımla kastınız daha dar anlamda, tasarımcıyla ya da mimarla çalışılan, fonksiyonunun ötesinde bir değer taşıyan eşyalar ya da mekanlarsa, o da bu geniş şemsiyenin altında yeri olan bir şey. Diğer her şeyi bu kadar ince ince tasarlayan bir şirketin, işinin en önemli öğesinden vazgeçmesi zaten olacak iş değil. Yani o da ilk günden beri sahiplendiğimiz bir şey. Tasarıma atfettiğimiz önem hiç değişmedi. Bizim ne tür tasarımlar kullandığımız tabii ki değişti. Zamanın ruhuna göre, projeye göre, ihtiyaca göre, maliyete göre. Tasarım ideali ve değişmez bir doğrusu olan, bizim kişisel zevklerimizle yaptığımız bir şey değil. Bütün bu saydıklarıma bağlı.

Nef Reserve Gölköy

Bir Araç Olarak Tasarım

  • Tasarımı “yaşama öneriler sunan” bir disiplin olarak kabul eder misiniz? Sizin düşünceniz nedir?

Evet. Hatta zaman zaman yaşamı güden, zorlayan bir disiplin olarak da görmek lazım. Tasarım bazen kapıyı itmeniz mi çekmeniz mi gerektiğini size hiç düşünmeden hissettirecek kadar basit, bazen sizin ruhunuza siz farkına bile varmadan huzur verecek kadar iyi niyetli, bazense Panopticon (Panoptikon, İngiliz filozof ve toplum kuramcısı Jeremy Bentham’ın 1785 yılında tasarlamış olduğu hapishane inşa modeline verilen ad) örneğinde olduğu gibi ciddi bir baskı ve disiplin aracı olacak kadar acımasız olabilir. Tasarım bir araçtır. İyi çalıştığında hizmet ettiği amacı hayata geçirmeye destek olur. Ama ne kadar iyi olursa olsun, hizmet ettiği amaç iyi değilse, sonuçta zarar da verir.

Varoluş Sebebi Paylaşmak

  • Nef çok genç bir marka. Buna rağmen sosyal sorumluluk projeleri markanın odağında. Buradan bakıldığında aslında büyümenizle paralel olarak toplumsal yarar ve gelişimi esas aldığınızı söylemek mümkün müdür?

Biz büyümemize paralel olarak sosyal sorumluluk projelerine girişmiyoruz. Biz temelinde topluma hizmet için var olan bir şirketimiz. Esas amacımız bu. Her insanın hayata borçlu geldiğine inanıyorum. Herkesin bir fazlası var diğerlerine göre. Kimisinin aklı, kimisinin serveti, kimisinin enerjisi. Bunlar bir şekilde bizim fazlamız, avantajımız. Bu yüzden de bu fazlalıkları paylaşmanın, eksikliği olana destek olmanın hayatın esas amacı olduğuna inanıyorum. Bu felsefeyle yola çıkınca, sosyal sorumluluk projesi diye bir şey kalmıyor ortada. O faydalar zaten varoluş sebebimiz. Biz o sorumluluğu yerine getirmek için varız, onun için çalışıyoruz. Bazen doğrudan şirket faaliyetimizle, bazen Nef Vakfı üzerinden. Ama hep o fayda için. Bu yüzden de Nef, ‘bir sosyal şirket’ deriz. Dağıtılabilir karın en az yüzde 51’ini toplumla paylaşan şirket sosyal şirkettir benim gözümde. Çünkü karın çoğunluğunu kim alıyorsa, patron odur. Dolayısıyla patronu toplum olan bir şirketiz. 2010’da kuruluşumuzdan bu yana hiç kar dağıtmadık ya yatırımlarımıza ya vakfımıza aktardık kazandıklarımızı.

Aldığını Geri Ver

  • Bariz bir şekilde inşaat ve rant çöplüğüne dönüşen bir ülkede çevreye duyarlı yaklaşım bilinciniz sizi nasıl farklı kılıyor ve bunun önemi nedir?

Yaklaşımız çevreye duyarlı olsun diye çıkmadık yola. Biz olması gerekeni, içimize sineni yapıyoruz. ‘Hayattan aldığımızı, hayata geri verme çabası’ içinde olunca, zaten çevreye zarar vermek akla zarar bir şey. Neyi nasıl geri vereceksin o zararı verdikten sonra? Pratik olarak bu yaklaşım bazen bizi zor işler yapmaya mecbur bırakıyor. Örneğin; Nef Reserve Gölköy projemizde inanılmaz güzel, gelişmiş çam ağaçları var. ‘Bunları korumalıyız’ dedik. Tüm yapıları bu ağaçlara göre tasarladık, her evin projesi ayrı çizildi, her kökün nereye gittiği uluslararası uzmanlarca belirlendi, evlerin temelleri o köklere zarar vermeyecek şekilde tasarlandı. Yapım sırasında da ağaçlar korundu. Başka türlüsü aklımıza bile gelmedi zaten. Bu arada ‘European Business Awards’ tarafından ‘Sosyal Sorumluluk ve Çevre Bilinci’ kategorisinde ödüle layık görüldük. Hikayemizin ve duygumuzun dünya tarafından kabul gördüğüne şahit olmak tabii mutlu ediyor insanı.

İlginizi çekebilir:  2020'de dünyada görülecek sergiler

Sağlık, Eğitim, Kadın

  • Nef Vakfı’nı ne zaman ve ne amaçla kurdunuz; bu vakıf nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?

Nef Vakfı 2013 yılında İstanbul’da faaliyetlerine başladı. Özellikle hangi bölgede proje geliştiriyorsak oraya dokunmaya, yarar sağlamaya odaklanarak, Nef Vakfı çatısı altında bugüne kadar aldığımız her nefesi vermek ve sahip olduğumuzu paylaşmakla yükümlü olduğumuza inandık. Burslar, engelsiz ev, Hay Atölye, kentsel vizyon, aile ve toplum sağlık merkezleri, herkes için foldhome gibi çok farklı projelerle; başta kadın olmak üzere eğitimden sağlığa, çevreden eşit yaşam şartları yaratmaya kadar çok geniş bir alanda fayda yaratma misyonu üstlendi vakıf. Bugüne kadar ‘Kadınlara Nefes’ adı altında binlerce kadına ulaştık.

Afet Yönetimi

Ana konularımızdan biri afetler tabii. Afet zamanlarında elbette Türkiye’deki her kurumun gönderdiği, bağışladığı yardımlar çok değerli. Bununla birlikte afet bölgelerinde ihtiyaç olan bir diğer unsur da ekiplerin koordinasyonun sağlanması, tüm ihtiyaçların hızlıca organize edilebilmesi. İşte bu ihtiyaçlardan dolayı biz de afet yönetimini ana konularımızdan biri olarak görüyoruz ve depoları oluşturuyoruz. Tüm gelen yardımların ayrıştırılmasını koordine ediyoruz. Maddi ya da ürün desteğinin yanı sıra fiziksel varlığımızla da afet bölgesinde bulunmanın çok kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Büyük küçük tüm afetlerde kamu ve sivil toplum koordinasyonunda destek oluyoruz. Örneğin; deprem bölgelerinde insanlar 100 farklı lokasyonda konaklıyor. AFAD ve kamu kurumlarıyla birlikte, tüm ihtiyaçların tek bir merkezden, bu bölgelerdeki ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını sağlıyoruz.

Nef ve Nef Vakfı Kurucusu Erden Timur

Bilimsel Çözümler

Türkiye’de bilimsel çalışmalar için de kaynak sağlayarak, Türkiye’deki bilim kurumları ve otoriteleriyle koordineli olarak çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Çeşitli fazlar halinde yapılacak olan bu çalışmaların, ilk fazı için ayrılan fon miktarı 60 milyon TL. Önümüzdeki yılları da kapsayacak ve geliştirilecek olan bu fonla; Türkiye’nin önemli sorunlarına bilimsel çözümler geliştirmesi için bilim insanlarının projelerine katkı ve kaynak sunmayı hedefliyoruz. Deniz kirliliğinin azaltılması, su kaynaklarının yenilenmesi ve artırılması, ormanların artırılması ve vasıflandırılması gibi uzun vadeli çözümler gerektiren sorunlara yönelik bilimsel araştırmalara ve pratik çözümlere destek olmayı planlıyoruz.

  • Firmanın kurucusu ve yöneticisi olarak küresel iklim krizinin bizleri beklenenden hızlı bir şekilde sona doğru götürdüğünü açık seçik görürken- sizin gelecek beklentiniz /fikriniz nedir ve Nef markasını nasıl konumlandırmaktan yanasınız?

Biz Nef’i gayrimenkul markası olarak konumlandırmıyoruz, biz bir tasarım firmasıyız. Yaşam alanları tasarlıyor ve üretiyoruz. Marka olarak inandığımız, yücelttiğimiz değerler de işimizden kaynaklanan değerler değil. İşimize en baştan yöne veren değerler. Biz kendimizi değil, işimizi önemsemeyi, tevazuyu, başarıdan hiç şüphe etmeden nasıl yapacağımız her an sorgulamaya açık olmayı, hep daha iyisinin yapılabileceğine sarsılmaz bir inanca sahip olmayı, işini iyi, doğru, hakkıyla yapanların başarılı olabileceğini kanıtlamayı değerli buluyoruz. Bu değerleri her gün işimize yansıtmaya çalışıyoruz.

Ben gelecekten ümitliyim. İklim krizinin, çevre sorunlarının, sosyal adaletsizliğin çözümlerinin içimizde olduğuna, özveriyle, yaratıcılıkla, çalışkanlıkla insanlık olarak üstesinden geleceğimize inanıyorum. Bu konulardan şikayet etmek yerine çözüm için çalışmanın yaşamı yaşamaya değer kıldığını düşünüyorum.

Yangınların Ardından

  • Yazın yaşadığımız korkunç yangınlar sonrası Nef Vakfı ve İhtiyaç Haritası tarafından başlatılan ‘Bir Destek, Bir Yuva’ projeniz ilk fikri nasıl ortaya çıktı? Neler yapıldı-yapılmakta -yapılacak?

Evet Nef Vakfı ve İhtiyaç Haritası olarak Bir Destek Bir Yuva projesini hayata geçirdik. En büyük amacımız afetten zarar görmüş insanlarımızın bir an evvel hayatına geri dönmesini sağlamaktı. Bu da sadece zarar gören evleri onarmak değil, hayatı sürdürülebilir bir şekilde tekrar inşa etmek anlamına geliyor.

Proje kapsamında insanların evleri zarar gördüyse evlerini, ahırlarını, seralarını onardık ve onarmaya devam ediyoruz. Hayvanları zarar gördüyse kaybettikleri hayvanları yerine koyuyoruz. Arıcılıkla uğraşıyorlarsa kovanlarını sağlıyoruz. Çiftçilere tarım ekipmanları zarar gördüyse yani afetten nasıl bir zarar gördülerse onu telafi etmek bu projenin amacı. Daha önemlisi, bu aletleri, hayvanları kullanabilecekleri ekosistemleri onarmak ve onarana kadar geçici çözümler oluşturmak. Yoksa otlayacağı yer yoksa keçinin, konacağı dal yoksa arının hiçbir değeri yok.

Projeye bireysel ve kurumsal olarak destek sağlanabiliyor. Keza maddi ya da ayni yardımda bulunulabiliyor. Türkiye’nin öncü kurumları ve kuruluşları bu projeye destek sağladı. Sağ olsunlar. Çok büyük teveccüh gördü. En önemlisi de kamunun ve devletin desteğiyle buradaki vatandaşın ihtiyaçlarının sivil toplumun da dayanışmasıyla giderilmesi oldu. Bölgede tüm kamu kuruluşları çok önemli bir çalışma yaptı. Bir Destek Bir Yuva, uzun soluklu bir proje. Daha yıllar boyunca destek sağlayacağız.

Spor

  • Nef spora özellikle futbola yatırım yapan bir şirket. Kültür sanat alanında önümüzdeki on yılda daha fazla güçlenmeyi, bu alanı, özellikle memleketimizde çok kenara itilmiş ve büyük özverilerle yürüyen bu alanı desteklemek hedeflerinizden midir?

Evet spora destek olan bir şirketiz bu doğru ama sadece futbola değil bu desteğimiz. Bu sene Galatasaray Erkek Basketbol takımının ana sponsoruyuz. Aynı zamanda Galatasaray Basketbol A.Ş. ile bambaşka bir model geliştiriyoruz. Basketbolda da amacımız kısa vadede hızlı başarı odaklı bir destek değil uzun vadeli, her senesinde başka hedefleri olan, alt yapıya önem veren milli takıma faydası olan bir modeli hayata geçirmek. Sporla ilgimiz Galatasaray’la sınırlı değil. Çok gurur duyduğumuz Karaçayspor desteğimiz var mesela. Spora desteğimizin ardındaki amaç, yine inandığımız değerleri, daha geniş kitlelere anlatmak.

Ve Kültür Sanat

Toplumu ilgilendiren her şey Nef’i de ilgilendiriyor. Dediğiniz gibi kültür ve sanatın ülkede olduğu yer, hak ettiği, daha da önemlisi ihtiyacımız olan yer değil. Sanat büyük kişisel özverilerle ayakta kalan bir alan, biliyoruz, görüyoruz, şahit oluyoruz. Çünkü sanat, tasarımın ve işimizin de bir parçası. Aynı spora verdiğimiz destek gibi değerlerimizi yansıtabileceğimiz, topluma katkı sağlayabileceğimiz projeler kapsamında Nef olarak sanata destek olmaya devam edeceğiz. Contemporary Istanbul’a desteğimiz bunun bir parçası, bambaşka projelerle devam edeceğiz.

Previous Story

Yaratıcı Yapımcılara Açık Çağrı

Next Story

Topraktan Aldığı Mirasla Topraktan Üretilene

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.