Yaşamın Kökenlerinde Spekülatif Bir Yolculuk - ArtDog Istanbul
Deniz Üster, Homochirality, kâğıt üzerine kurşun kalem, 80x160 cm, 2025

Yaşamın Kökenlerinde Spekülatif Bir Yolculuk

.artSümer, 17 Ekim’e dek Deniz Üster’in “Tutuşma ve Kavuşma: Biz’in Nehri” başlıklı kişisel sergisini ağırlıyor.  Sanatçı, yaşamın kökenleri ile kolektif varoluşun evrimini bilimkurgu temelli araştırmaları ve radikal çoğulculuk yaklaşımıyla ele alırken, izleyiciyi etik, ekolojik ve toplumsal dönüşüm ihtimalleri üzerine düşünmeye davet ediyor.

Deniz Üster’in Artsümer’deki ikinci kişisel sergisi Ignition and Confluence: The River of Us (Tutuşma ve Kavuşma: Biz’in Nehri) 17 Ekim’e kadar görülebilecek. Sergi, yaşamın kökenlerini ve kolektif hayatta kalma stratejilerini spekülatif bir bakış açısıyla araştıran kapsamlı bir çalışma dizisi ortaya koyarken hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir dünyanın kapılarını aralıyor. Üster’in işleri, bilimin kesinliği ile sanatın tahayyül gücünü bir araya getirerek, varoluşa dair soruları günümüzün en yakıcı meseleleriyle ilişkilendiriyor.

Bilimkurgu ile Antropoloji Arasında

Sanatçının pratiği, jeolojik ve biyolojik araştırmalardan beslenirken aynı zamanda antropolojik ve tarihsel katmanlarla örülüyor. Bu iki yönlü araştırma, yalnızca bilimsel verilerden değil, farklı toplumların inanç sistemlerinden, mitolojilerinden ve hafıza mekânlarından da beslenen çoğulcu anlatılar üretiyor. Üster’in bilimkurguyu temel disiplin olarak görmesi, ona hem sinematik hem de deneysel bir alan açıyor. Böylece eserlerinde, doğanın kurgusal dönüşümleri yeni toplumsal modellerin, kültürlerin, ekonomik sistemlerin ya da alternatif tarihlerin temeli haline geliyor. Bu yaklaşım, izleyiciyi yalnızca bilinen bilimsel gerçeklere bağlı kalmadan, farklı ihtimaller üzerine düşünmeye teşvik ediyor. Yaşamın kökeni, gezegenler arası araştırmalar ya da kolektif varoluş biçimleri, Üster’in dünyasında her zaman etik ve felsefi sorularla kesişiyor. Özellikle uzay araştırmaları bağlamında “adalet” kavramını öne çıkaran sanatçı, izleyiciyi insan merkezli bir etik anlayışın ötesine davet ediyor.

Sergiden Görünüm (fotoğraf: Nazlı Erdemirel)

Nesnelerin Belleği

Üster’in işlerinde malzemeler, yalnızca birer araç değil, aynı zamanda kendi hikâyelerini taşıyan aktörler. Sanatçı, araştırmaları sırasında belirli geçmişlere sahip nesneler topluyor ve bunları heykellerine, enstalasyonlarına ya da filmlerine dahil ediyor. Bu nesneler arasında, Ay yörüngesinde yetişen bir ağacın yaprakları, Mars’ın jeolojik özelliklerini taklit eden kayalar, Glasgow’da iki büyük patlamadan sonra bir fabrikada biriken toz ya da savaş zamanı atıkları gibi sıra dışı örnekler bulunuyor.

Her bir materyal, kendi tarihsel, politik ve bilimsel yükünü eserlerin içine taşırken, izleyiciyi o nesnenin kökenine dair düşünmeye davet ediyor. Her ne kadar izleyiciye sunulan masalsı dünyanın çekiciliği yadsınamasa da Üster’in malzeme seçimi yalnızca estetik bir karar değil, aynı zamanda varoluşun farklı katmanlarına dair bir araştırma yöntemi. Nesneler, geçmiş ile şimdi, yerel ile kozmik arasında köprüler kuruyor.

Akbank
Akbank Mobil

“Tutuşma” ve “Kavuşma”

Serginin başlığı olan Ignition and Confluence: The River of Us (Tutuşma ve Kavuşma: Biz’in Nehri), hem bilimsel hem de felsefi bir çerçeve sunuyor. “Ateşleme” yaşamın ilk kıvılcımını, yani cansız kimyadan canlı organizmalara geçişi temsil ederken; “Kavuşma”, kolektif eylemin sürdürücü gücünü, farklı unsurların bir araya gelerek yeni bir bütün oluşturmasını simgeliyor.

Sanatçı bu bağlamda iki temel soru soruyor: “Yaşam nasıl başlar ve nasıl devam eder?” Desenlerinde yaşamın ilk tutuşmasına, hücrenin ortaya çıkışına odaklanırken, heykellerinde bu ilk kıvılcımı izleyen kavuşma anlarını, yani iş birliği ve dayanışma stratejilerini inceliyor. Böylece bireysel varoluş yerine kolektif varoluşu merkeze alan bir evrimsel okuma öneriyor.

Deniz Üster, Yedi Dakika – yün, kil, pirinç- 2025

Evrim Anlayışına Alternatif

Üster’in heykelleri, evrim anlatısının başat mottosu olan “en güçlünün hayatta kalması”na karşı kuvvetli bir eleştiri getiriyor. Sanatçı, eusociality’den* bakteriyel fedakarlığa kadar farklı biyolojik olguları işaret ederek, türlerin sürekliliğinde özveri ve dayanışmanın belirleyici rolünü öne çıkarıyor. Bu yaklaşım, evrimi rekabetten çok iş birliği üzerinden okumanın olanaklarını görünür kılıyor.

Heykellerdeki ölçek oyunları da bu eleştirinin bir parçası. İnsan figürü ile mikroskobik yaşam formları arasındaki geleneksel hiyerarşiler bilinçli olarak bozuluyor. Bu strateji, insanın ekosistemdeki ayrıcalıklı konumuna dair yerleşik varsayımları sorgulatıyor ve izleyiciyi kendini daha geniş bir varoluş ağının parçası olarak düşünmeye davet ediyor.

Yaratılışın Bilimsel Anlatıları

Sergide yer alan çizimler, yaşamın ortaya çıkışına dair hem bilimsel hem de spekülatif anlatılara odaklanıyor. Mikroskobik zirkonyum kristalleri, hücre zarının oluşumu, moleküler kökenlere dair kil hipotezi ya da homokiralite bulmacası gibi bilimsel başlıklar, sanatçının görsel araştırmasının konularını oluşturuyor.

Bu çizimler yalnızca bilimsel birer diyagram gibi değil, aynı zamanda yaratılışa dair alternatif mitolojiler gibi okunabiliyor. Üster, böylece bilimin kesinliği ile mitlerin hayal gücü arasında yeni bir alan açıyor.

Deniz Üster, Ktenofor’a Yönelmek,50×50 cm, 2025

Paradigma Değişimine Davet

Deniz Üster’in işleri, bireysel egemenlik anlatısından kolektif bir birleşme anlatısına doğru bir paradigma değişimini teşvik ediyor. Zaman ve biyolojinin geniş ölçeklerini bir araya getirerek izleyiciyi, kendini yalnızca bir birey değil, daha büyük bir yaşam ağının parçası olarak konumlandırmaya çağırıyor.

Sanatçı bu yönüyle, çağdaş sanat alanında nadiren karşılaşılan bir bilimsel titizlik ve felsefi derinlik sergiliyor. İşleri yalnızca estetik bir deneyim sunmakla kalmıyor; aynı zamanda bilim, etik ve toplumsal tahayyül arasındaki kesişimlere dair düşünsel bir alan yaratıyor.

Kolektif Varlığın Poetikası

Ignition and Confluence: The River of Us (Tutuşma ve Kavuşma: Biz’in Nehri), izleyiciyi yaşamın kadim ve sürekli akan nehrinde kendine bir yer bulmaya davet ediyor. Sergi, bilimsel araştırma ile sanatsal spekülasyonun nasıl üretken bir diyalog kurabileceğini gösterirken, aynı zamanda kolektif varoluşun güzelliğini ve kırılganlığını görünür kılıyor.

Deniz Üster’in işleri, yalnızca bir sergi deneyimi değil, aynı zamanda yaşamın kökenlerine dair yeniden düşünmeye çağrı niteliğinde. Bu çağrı, günümüz dünyasında ekolojik krizler, toplumsal eşitsizlikler ve adalet arayışlarıyla daha da güncel ve acil bir nitelik kazanıyor.

*Eusociality: Toplumsallığın en üst düzey örgütlenmesidir. Şu özelliklerle tanımlanır: işbirlikçi yavru bakımı (diğer bireylerden gelen yavruların bakımı dahil), yetişkinlerden oluşan bir koloni içinde örtüşen nesiller ve üreme ve üreme dışı gruplara iş bölümü.

Previous Story

Museum Villa Amsterdam: Oyunbaz ve Deneyimsel Sanatın Yeni Adresi

Next Story

Bir Dokuma Hafızası: 90’lardan Beri Halı’dayız

0 0,00