Bozcaada’ya odaklanan; coğrafya, tarih, biyoloji, sanat tarihi, edebiyat, müzecilik, kültür tarihi gibi farklı disiplinlerde bilimsel, kültürel, sanatsal araştırmalar yapan, adaya katkı sağlayan bilim insanları ile benzer temaları sanatının odağına almış olan sanatçıları bir araya getiren LINK sergisi, Doç. Dr. Ebru Nalan Sülun mentörlüğünde, Dr. Özgür Kavurmacıoğlu ve Derin Uludağ yürütücülüğünde hayata geçiyor.
Sanatçılar Berk Kır, Beste Kopuz, Çağrı Saray, Didem Erbaş, Erdal İnci, Eymen Aktel, Gizem Ünlü ve TUNCA’nın sanat üretim süreçlerine Prof. Dr. Turan Takaoğlu, Prof. Dr. Çiğdem Gül, Prof. Dr. Murat Tosunoğlu, Prof Dr. Haluk Şahin, Doç. Dr. Ebru Nalan Sülün, Dr. İrem Tüfekçioğlu, Dr. Vildan Onur, Dr. Ümit Hamlacıbaşı, M. Hakan Gürüney ve Zeynep Boratav Aslanbay bilimsel donanımları, araştırmaları, deneyimleri ile eşlik/ kılavuzluk ediyorlar. Sergi üzerine Doç. Dr. Ebru Nalan Sülün, Dr. Özgür Kavurmacıoğlu ve Derin Uludağ ile sohbet ettik.
Link sergi fikri nasıl ortaya çıktı?
Doç. Dr. Ebru Nalan Sülün: Link sergisi, Bozcaada coğrafyasını, araştırma temelli bir sanat pratiğiyle yeniden düşünme arzusundan doğdu. Ada bağlamında çalışan bilim insanları ve yazarlar ile sanatçıların disiplinler arası diyalog, gözlem ve üretim süreci olarak deneysellik üzerinden kurgulandı. Adanın tarihsel, coğrafi, doğal ve kültürel özelliklerini bir bağlama dönüştürerek, sanatı bu bağlamla ilişki kuran bir araç olarak ele aldık.
Sanatçılar arasında kimler var, hangi çalışmalarıyla yer alıyorlar?
Doç. Dr. Ebru Nalan Sülün: Link projesinde tüm sanatçılar Bozcaada’yı yerinde deneyimledikten ve uzman araştırmacılar ile gerçekleştirdikleri inceleme ve tartışmaların ardından adaya özgü yeni çalışmalar ürettiler. Berk Kır, adaya dair eski fotoğrafları ve tuğlaları birleştirdiği “Maddi Tanıklar” adlı yerleştirmesiyle, adanın sınır olma halini tarih ve aidiyet bağlamında inceleyen Beste Kopuz “Hangi Yer? Hangi Sen?” adlı çalışmasıyla, günümüzde rüzgarın dahi politik olma haline dikkat çeken Çağrı Saray “Rüzgârı Ölçmek” adlı çalışmasıyla, ada sürüngenlerinin yaşantısını gözlemleyen Didem Erbaş “Taşların Arasında” aslı yerleştirmesiyle, Erdal İnci fotogrametri yöntemiyle ürettiği çalışması “Bir Hakan Gürüney Portresi: Bozcaada Yerel Tarih Müzesi”yle, Eymen Aktel Bozcaada’nın önemli mitolojik karakterlerini sembolik bir yaklaşımla ifade ettiği “Çalışma Serisi: Mitolojik Hafızalar” ile, Gizem Ünlü adada yaşamış ve ölmüş 3 karga hakkında yazılan bir şiirden ilham aldığı “Kargalara Ağıt” adlı çalışmasıyla, TUNCA ise tarihsel bir hikayede adı geçen “Kykeon” isimli çalışmasıyla kamusal alanda izleyenler ile buluşuyorlar. Bu ekipte sanatçılarla birlikte Doç. Dr. Ebru Nalan Sülun, Prof. Dr. Turan Takaoğlu, Prof. Dr. Çiğdem Gül, Prof. Dr. Murat Tosunoğlu, Prof Dr. Haluk Şahin, Dr. İrem Tüfekçioğlu, Dr. Vildan Onur, Dr. Ümit Hamlacıbaşı, M. Hakan Gürüney ve Zeynep Boratav Aslanbay bilimsel donanımları, araştırmaları ve deneyimleriyle yer alarak sürece destek verdiler.
Sanatçılara kılavuzluk eden araştırmacıları seçerken nasıl bir seçim yaptınız ve bu süreci nasıl kurguladınız?
Doç. Dr. Ebru Nalan Sülün: Link projesine dahil edilen sanatçılar ve araştırmacılar, farklı disiplinlerde benzer alanlarda üretim yapan, yazan ve araştıran isimlerden oluşuyor. Projede yer alan sanatçılar; tarih, coğrafya, sanat tarihi, arkeoloji, ekoloji ve kültürel araştırmalar gibi alanlara odaklanan, bu bağlamlarda sanat üretimleri gerçekleştiren kişilerden seçildi. Araştırmacılar ise bu alanlarda çalışan akademisyenler ile adada yıllar içinde yürüttükleri çalışmalar, yaptıkları incelemeler ve oluşturdukları koleksiyonlarla Bozcaada’ya katkı sunan isimler arasından belirlendi. Ortak noktaları, bu alanlarda Bozcaada üzerine düşünen, biriktiren ve literatür oluşturan kişiler olmaları.
Araştırma temelli çalışan sanatçılarla birlikte yürütülen proje süreci, bu işbirlikleri sayesinde derinleşti. Her sanatçı, adaya dair bilgi ve deneyim sahibi bir araştırmacıyla birlikte çalıştı. Bu sürece, paylaşım ve ortak üretim fikrinden heyecan duyan kişiler dahil oldu ki bu da projenin önemli bir yapı taşını oluşturdu.
Farklı disiplinlerin birlikte çalışarak alternatif anlatılar oluşturmasını amaçlıyorsunuz. Bunu nasıl kurguladınız ve süreçte nelerle karşılaştınız?
Dr. Özgür Kavurmacıoğlu: Farklı disiplinlerden gelen üreticilerin aynı mekânda ortaklaşa düşünmesini sağlamak için açık kaynaklı ve süreç odaklı bir yapı benimsedik. Bu yaklaşım başlangıçta belirsizlikler barındırsa da zamanla güçlü birlikteliklere dönüştü. Ortak dilin oluşması, diyaloğun sürekliliğiyle mümkün oldu.
Kavramsal çerçeveyi oluşturan “remind-refound-reform” temaları nasıl ortaya çıktı?
Dr. Özgür Kavurmacıoğlu: Remind, Refound ve Reform temaları, Zero Movement’ın araştırma odaklı yaklaşımının kavramsal temelini oluşturmak üzere geliştirildi. Bu üçlü yapı, geçmiş, bugün ve gelecekle kurulan ilişkilerin eleştirel bir çerçevede düşünülmesini sağlayacak bir metodolojik çerçeve ihtiyacından doğdu. Kavramlar, sanat temelli araştırmalarda hem bireysel hem de kolektif hafızayla çalışmanın, bugünün bağlamını sorgulamanın ve geleceğe yönelik dönüşüm modelleri geliştirmenin bir arada düşünülmesini mümkün kılmak amacıyla önerildi.
Bu yapı, ilk olarak Bozcaada’da yürütülen saha çalışmaları ve disiplinlerarası buluşmalar sürecinde şekillendi; sanatçıların, araştırmacıların ve yerel aktörlerin deneyimleriyle beslenerek teoriyle pratiği buluşturan bir çerçeveye dönüştü. Remind, hatırlama ve yeniden düşünmeyi; refound, yeniden keşfetmeyi ve bağlam kurmayı; reform ise yeniden yapılandırmayı, geleceği dönüştürmeyi içeren düşünsel bir döngü ve eşzamanlı işleyen bir yapı olarak formüle edildi.
Ada halkının tepkileri ve yaklaşımları nasıl oldu?
Dr. Özgür Kavurmacıoğlu: Bozcaada Gathering, oluşum nedeni ve gelişim süreci dikkate alındığında, ada sakinleriyle kurduğu diyalog üzerinden kendini var eden ve bu diyaloğu öncelik olarak benimseyen bir yapıya sahip. Bu nedenle, gerçekleştirilen tüm projelerde ada sakinlerini sürece dahil etmeyi, birlikte üretmeyi ve üretimi teşvik etmeyi amaçlayan, birlikteliği önceleyen bir yaklaşım geliştirmeyi hedefliyor.
“Link” projesi de bu anlayışla, adalılara adayı anlatan bir alt metne sahip. Çalışmaların alternatif sergi alanlarında ve kamusal mekânlarda yer alması, bu anlatılarla bir tür çarpışma yaratıyor; bu da adada yaşayanlar için ilginç ve yeni deneyimler edinilmesini sağlıyor. Her bir çalışma farklı kişilerde farklı duygular uyandırıyor, özellikle yerel izleyiciler yaşadıkları yerle ilişkilendirilen bilimsel temelli üretimleri merak ve ilgiyle izliyorlar.
Adayı kısa süreliğine ziyaret edenler için ise; sergideki eserler, geldikleri yere dair bilgileri sanat yoluyla deneyimleme fırsatı sunuyor. Projedeki eserlerle etkileşime giren izleyicilerin bu yolla adayla bir bağ kurduklarını ve yerindeliği hissettiklerini gözlemliyoruz.
Kamusal alanda sergi deneyimi, adanın sokakları, peyzajları, kıyıları ve alternatif alanları sergiye dahil etmek, planlamak nasıl bir süreçti?
Derin Uludağ: Bozcaada öncelikle “ada” olma hâli ve sahip olduğu diğer coğrafi, tarihi özellikleri ve kültürü ile önemli bir yerleşim. Bizler öncelikle çalışmalarımızda “ada” olma hâlini incelerken aynı zamanda ada kamusalının her köşesini dikkate alan, araştıran ve keşfeden bir yapıda ilerliyoruz. Örneğin; adanın kullanılmayan şarap mahzenlerinin ya da artık atıl olarak görülen alternatif mekânlarının da hafızasını önemseyerek bir hatırlatma gayretini sürdürüyoruz. Kıyılar, kale, artık amacını yitirmiş hafıza mekânları, sokaklar, köşeler, boş arsalar…
Elbette oldukça hikâye dolu bir süreç. Hem arsa sahiplerinden, hem belediyeden hem de kaymakamlıktan sergi mekânları için izinler alıyoruz. Kullanılmayan arsalar için, her etkinliğimizde bir çağrı yapıyoruz. “Kullanmadığınız alanları dönüştürebiliriz”. Bazen koyduğumuz bir tüplü televizyon hurdacılar tarafından alınıyor, ertesi gün o televizyonun peşine düşüyoruz. Kamusal alanda sergi yapmanın heyecanı buralarda.
Sergi serisi her sene devam edecek mi planlarınız neler?
Derin Uludağ: Araştırma temelli üretimler yapmaya devam ediyor olacağız. İki senedir genellikle üzerine yoğunlaştığımız sergileri, seneye tüm ada coğrafyasına yaymayı düşünüyoruz. Bozcaada Gathering olarak önceliğimiz; bir sergi serisi yapmaktan öte gelişimi, diyaloğu, ada hafızasını, sorunlarını hep birlikte düşünmeye yol açmak ve bu yolla üretim motivasyonunu yaratmak, böylece geleceğe katkı sağlayan etkiler bırakmak.
Bozcaada Gathering’in gerçekleşmesini sağlayan önemli destekçiler var, bu işbirliklerinden de bahsedebilir misiniz?
Derin Uludağ: Öncelikle Bozcaada Gathering’in oluşumuna katkı sağlayan en önemli desteği ada sakinlerinden almaktayız. Yerelde, adada bizi destekleyenlerin en önemli gücü de manevi destek, biz bu desteği çok hissediyoruz ve önemsiyoruz. Adalıların bize boş arsalarını ya da şarap mahzenlerini, hamamlarını sanat alanı olarak sunmaları dahi bizim yol almamızı, motivasyon kazanmamızı sağlıyor. Bu yolla da katkı sunan herkese çok teşekkür ediyoruz.
Bu yıl konaklama, sanat ve üretim atölyesi oluşturma konusunda Bor Sanat ve lojistik alanda ise SIXT destekçimiz oldu. Ayrıca grafik tasarım- video konusunda Morrie Content Studio, deneyim alanları, sergi tasarımı ve kurulumu için Urbanarts, basın destekçisi olarak Aposto bize katkı sundu. Tüm destekçilerimize teşekkür ediyoruz.