Sine Ergün’ün Özel Haberi
Berlinale, festivalin açılışı olan 13 Şubat tarihine çok kısa süre kala, geçen yıl Filistin meselesi hakkında gösterdiği tartışmalı tutumuna, internet sitelerinde Tricia Tuttle’ın yazdığı mektup ve soru-cevap bölümündeki güncelleme ile açıklık getirdi.
Festival, ABD’li yönetmen Todd Haynes’in jüri başkanlığını üstlendiği 75. edisyonuna hazırlanırken, geçen yıldan aldığı eleştirilere yanıt vererek, İsrail-Filistin meselesinde ifade özgürlüğü yanında tutum belirlendiğinin altını çizdi. Bu tutumun Berlinale’nin daha aktif bir rol oynamasını bekleyen Filistin yanlıları için yeterli olup olmayacağı ise tartışma konusu. Festival sürecinde devam etmesi beklenen eylemler ise geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Berlinale’yi antisemitizm suçlamalarının odağı hâline getirebilir. Festivalin yeni direktörü Tricia Tuttle’ın tutumu bu güç durumda oldukça önemli görünüyor. Berlinale, Cannes ve Venedik ile birlikte Avrupa’nın üç büyük festivali arasında anılırken, politik açıdan en duyarlı olanı olarak biliniyor.
Festival Yeni Direktörü Tricia Tuttle’dan Açık Mektup
Nisan 2024 tarihinden beri, Carlo Chatrian ve Mariette Rissenbeek’in yerini alarak Berlinale’nin direktörlüğünü yürüten Amerikalı Tricia Tuttle, Berlinale’nin 75. edisyonunun başlamasına günler kala internet sitelerinde “Berlinale Notları” başlığı altındaki bölümde yayınladığı “Not #4: İfade Özgürlüğü, Cesur Alanlar ve Film Üzerine” adlı yazısında, geçen yılki tartışmalardan ve Berlinale’nin bu yıl edinmek konusunda kararlı olduğu tutumdan söz etti. “Biz bir film festivaliyiz. Ancak Berlinale aynı zamanda sinema etrafında kapsayıcı ve açık bir ortam yaratma arzusuyla bir araya gelen bir insan topluluğudur,” sözleriyle başlayan metin, Berlinale’yi eleştirenler tarafından duyulma çağrısını, “İfade özgürlüğüne değer veriyor ve koruyoruz ancak dünyanın dört bir yanındaki çevrimiçi alanlarda gördüğümüz gibi, ifade özgürlüğünü savunmak tek başına yeterli değil. Nezaket, gerçekleri önemseme ve sadece konuşma arzusu değil, aynı zamanda insanların bizi duyabileceğine dair bir umut da taşımalıyız,” sözleriyle ifade etti.
Film yapımcılarının, film endüstrisinin ve izleyicilerin hak ettiği kapsayıcı ortamı sağlamak konusunda kararlı olduklarını bir kez daha belirten Tuttle, kendi kişisel sürecine de değinerek, Berlinale 2024’ten sonra devraldığı direktörlük görevinde karşılaştığı zorluklardan söz ederken konuşmanın değerine vurgu yaptı.
İfade Özgürlüğüne Vurgu
Metinde, festivalin ifade özgürlüğü konusundaki tutumunu ise şu sözlerle betimliyor: “Her zaman olduğu gibi nefret söylemi ve ayrımcılığa karşı durmaya devam ederken ifade özgürlüğüne olan bağlılığımızı bir kez daha teyit ediyoruz. Film yapımcılarının eserleri aracılığıyla konuşma ya da eserlerinin temelini oluşturan dürtüler hakkında konuşma hakkını koruyoruz. Ayrıca film yapımcılarının tutkulu oldukları ya da endişe duydukları konular hakkında konuşmak için platformlarını kullanma hakkına sahip olduklarına inanıyoruz. Bu ifade özgürlüğüdür. Elbette insanlar söylenenlere katılmayabilir ve bu görüşlere karşı olduklarını dile getirebilirler. Bu da ifade özgürlüğüdür.”
Tuttle’ın yazısı okuru, Berlinale ile ilgili yanlış bilgi aktarımı sonucu endişeye yol açan konulara dair olduğunu belirttiği başlıklar hakkında soru-cevap bölümüne yöneltiyor. Soru-cevap bölümünün ilgi çekici başlıklardan biri, geçen yılın kapanış töreni hakkında süren tartışmalarla ilgili. “Berlinale bu deneyimden ne öğrendi?” soru, yeni yönetimin bu konuyu ciddiyetle konuştuğunu ve, “Pek çok kişinin, film yapımcıları tarafından yapılan bireysel açıklamalardan ziyade, algılanan tek taraflılıktan rahatsız olduğunu,” anladıklarını belirterek yanıtlanıyor. Dengeyi oluşturması gereken yapının Berlinale olduğunun farkındalığı içinde yeni festivale hazırlanırken moderatör eğitimleri ile saygılı ve güvenli paylaşım ortamları yaratmaya yönelik yapılar üzerinde çalıştıkları belirtiliyor.
Yine soru-cevap bölümünde Alman Parlamentosu’nun 2024’te çıkardığı “Antisemitizm Kararı”nın yasal bağlayıcılığı olmadığı, böylece Berlinale’nin yürütülmesinde bir etkisinin bulunmadığı ifade ediliyor. Buna ek olarak, “Kararda Berlinale 2024’ün ‘antisemitik’ olarak kapsamlı bir şekilde kategorize edilmesine de katılmıyoruz. Berlinale’nin antisemitizme karşı hiçbir toleransı yoktur,” deniyor.
Filistin ile dayanışmayı sembolize eden kıyafet ve takıların yasaklandığının ise doğru olmadığı belirtiliyor.
Bundan Önceki Berlinale’de Neler Olmuştu?
Berlinale’nin 75. edisyonu Tricia Tuttle direktörlüğünde Almanya’nın birçok kurumundan farklı olarak Filistin gündemine dair ifade özgürlüğü kapsamında virajı almış görünse de sektör için bunun yeterli olup olmayacağı tartışma konusu.
Festivalin 74. edisyonu, İsrail’in Gazze’deki eylemlerine yönelik eleştiriler nedeniyle tartışmaların odak noktası hâline gelmişti. Ödül töreni sırasında bazı film yapımcılarının görüşlerini dile getirmesinin ardından Alman siyasetçiler ve İsrailli yetkililer tarafından antisemitizm suçlamalarıyla karşı karşıya kaldı.
İsrail’in Gazze’deki eylemlerini protestolarla başlayan Berlinale 2024, özellikle kapanış töreninde yaşananlarla ne Filistin konusunda duyarlılık gösteren kesim tarafından Almanya’nın politikalarını devam ettiriyor olma eleştirisinden ne de karşı tarafın “antisemitist” olma suçlamalarından uzak kalabildi.
Berlinale ile ilgili tartışmalar geçen yıl festival açılmadan önce ırkçı AfD (Alternative für Deutschland) üyelerine gönderdiği açılış daveti nedeniyle başlamıştı. Yönetim gelen tepkiler üzerine festivale bir hafta kala açıklama yaparak davetiyeleri geri çektiğini duyurmuştu.
Berlinale Çalışanlarından Açık Mektup
Festivale üç gün kala aralarında küratörlerin de bulunduğu 60 Berlinale çalışanı, Gazze’deki insani krizle ilgili festivalden daha güçlü bir resmî açıklama yapılması çağrısında bulunan ve derhal ateşkes sağlanmasını ve tüm rehinelerin serbest bırakılmasını talep eden bir açık mektup imzalamıştı.
Açılışta “Gazze’ye Özgürlük” pankartları göze çarpmış, ardından Gropius Bau’da gerçekleşen “Film Market”ta yaklaşık 50 kişi ana avluda “Soykırımı Durdurun” diye bağırırken yukarıdaki galerilerden “Işıklar, Kamera, Soykırım” mesajını taşıyan ve üzerinde kan damlayan bir klaket resmi bulunan büyük bir pankartl açılmıştı.
Ödül töreninde ise birçok kişi platformlarını Filistin ile dayanışmayı ifade etmek için kullanmıştı. Özellikle, filmin yönetmeni genç bir Filistinli aktivisti olan Basel Adra ve onun Yuval Abraham ile ilişkisini konu alan No Other Land belgeseli ekibi, Berlinale Belgesel Ödülü ve En İyi Belgesel Film dalında Panorama İzleyici Ödülü’nü aldıktan sonra konuşmalarıyla dikkat çekmişti. İsrailli bir gazeteci olan yardımcı yönetmen Yuval Abraham, kabul konuşması sırasında İsrail ve Filistin hakları arasındaki eşitsizliği eleştirirken filme gönderme yaparak, “Bu topraklarda istediğim yere gitmekte özgürüm. Basel, milyonlarca Filistinli gibi, işgal altındaki Batı Şeria’ya hapsolmuş durumda,” ifadesini kullanmıştı.
Ödül konuşmaları farklı tepkilere yol açmıştı. İzleyiciler arasında alkışlayan da yuhalayan da gözlemlenirken, Berlin Belediye Başkanı Kai Wegner ve diğer Alman yetkililer açıklamaları “antisemitik” olarak nitelendirerek kınadı.
Berlinale 2024’ten Sonra Gelen Tepkiler ve 2025’e Boykot Çağrıları
Festivalin ardından Alman yetkililerce antisemitizmle suçlanan Berlinale, Filistin’de barış yanlılarınca da çeşitli nedenlerden hedef olarak gösterildi. Film Workers for Palestine, Strike Germany ve PACBI’nin başı çektiği boykot çağrılarının odağında Berlinale vardı. Filistin’de barış yanlısı tavır sergilemenin insan hakları çerçevesinde bir zorunluluk olduğunu belirten boykota çağrı grupları, Berlinale’nin ivedilikle hareket almadığı için boykota maruz kalması gerektiğini savundu. Sessizliğin İsrail’in ve Almanya’nın gösterdiği tutumu pekiştirir nitelikte olduğu belirtilirken, kurumların bu suç ortaklığını paylaşmamak için tepki vermeleri gerektiği söylendi.
En çok tepki çeken konulardan biri ise kültürel temsilde çifte standarttı. Ukrayna ve İran örneklerinde büyük hassasiyet göstererek bu ülkelerin film yapımcılarına ilgiyle yaklaşan Berlinale’nin, Filistinli film yapımcılarının bakış açıları nedeniyle onları göz ardı ettiği belirtildi.
Tricia Tuttle’ın İfade Özgürlüğü Konusundaki Endişeleri
Geçen yılki tartışmalı Berlinale’nin hemen ardından göreve gelen Tricia Tuttle Aralık 2024’te the Guardian’a verdiği demeçte, İsrail’in Gazze savaşına yönelik eleştirilerin Almanya’da antisemitizm olarak kınanacağı korkusuna atıfta bulunarak, “Bu konuda endişeliyim çünkü bu ülkenin dışındaki sanatçılardan bunu çok sık duyuyorum, bu gerçek bir şey. Olmuyormuş gibi davranamam,” dedi.
Daha önce BFI London Film Festival’ini yönetmiş olan Tuttle, ismini vermek istemediği bazı film yapımcılarının, bu konu hakkında perdede ve dışarıda kendilerini ifade etmekte ne kadar özgür olacaklarını sorguladıklarını söyledi.
Tuttle festivale hazırlandıkları süre boyunca ekibiyle davetlilere, “biz her zaman bildikleri ve sevdikleri Berlinale’yiz, çoğulcuyuz ve pek çok farklı bakış açısını kucaklıyoruz” güvencesini vermeye çalıştıklarını sözlerine ekledi.
Yine de Berlinale’nin İsrail-Filistin sorununda ifade özgürlüğü tarafında yer almasının her iki tarafı da memnun edip etmeyeceği tartışma konusu. Bir film festivali gibi kültür-sanat unsurlarının dünyayı krize sürükleyen bu gibi başlıklarda nasıl bir strateji çizmesi gerektiği ise çok daha geniş bir tartışmanın konusu.