Paul Feig: "Jackpot'ın Çılgın Hikâyesini Beğendim" - ArtDog Istanbul
Paul Feig

Paul Feig: “Jackpot’ın Çılgın Hikâyesini Beğendim”

Kült komedi filmlerinin yönetmeni Paul Feig, yeni filmi "Jackpot" ve modern dünyanın geleceği üzerine ArtDog Istanbul'un sorularını yanıtladı. Film, komedisi bol aksiyon sahneleriyle, Awkwafina’nın başarılı performansıyla ve dolaylı Hollywood eleştirisiyle dikkat çekiyor. 

/

Bridesmaids (2011), Spy (2015) ve A Simple Favor (2018) gibi kült komedi filmlerinin yönetmeni Paul Feig’le  yeni filmi Jackpot (2024) ve modern dünyanın geleceği üzerine konuştuk. Komedisi bol aksiyon sahneleriyle, Awkwafina’nın başarılı performansıyla ve dolaylı Hollywood eleştirisiyle dikkat çeken film, Amazon Prime Video’da gösterimde.

Jackpot, büyük ikramiye çıkan şanslı kişiyi günbatımından önce öldürenin ikramiyenin yeni sahibi olduğu yakın gelecekte geçen absürt bir hikâye anlatıyor. Hollywood’da büyük başarılar elde etmiş bir komedi ustası olarak, bu hikâyede ilginizi çeken unsurlar nelerdi?

Daha konuyu duyduğunuzda o filmi görmek istemenizi sağlayan çılgın hikâyesini beğendim ama birçok fiziksel komediden beslenmesi asıl ilgi çekici olan kısmıydı. Çok sayıda komedi soslu dövüş sahnesi, bir Jackie Chan filminin kendi versiyonumu yapma olanağı ve bunların ortasında gerçek ve tatlı bir dostluk… Yani tüm bunlar beni filme çekti çünkü her zaman- yer yer karanlıklaşsa da- günün sonunda iyi hissettiren filmler yapmak istiyorum.

Az önce bahsettiğiniz gibi aksiyon koreografisine ve komedisine gerçekten meraklı olduğunuzu biliyoruz bunları Spy filminden de hatırlayabiliriz. Çekimler sırasında bu aksiyon sahneleriyle ilgili deneyiminiz nasıldı? Mutlaka ki eğlenceli anlar yaşamışsınızdır ancak belli zorluklarla da karşılaştınız mı?

Her zaman zorlayıcı ve aynı zamanda eğlenceliydi. Gerçekten her şeyi ayarlamanız ve önceden provasını yapmanız gerekiyor. Marvel filmleri için de çalışan James Young liderliğinde harika bir dublör ekibim var. İkimiz de büyük aksiyon-komedi hayranlarıyız. Bu yüzden sürekli konuşuyoruz ve ben ne istediğimi veya ne istemediğimi söylüyorum. Ekip küçük stüdyolarında koreografiyi hazırlıyor ve filme alıyor. Sonra bana geri getiriyorlar ki ne yaptıklarını izleyebileyim veya ben oraya gidiyorum ve bana yaptıklarının provasını gösteriyorlar. Sonra şöyle diyorum: “Hadi bunu deneyelim!” veya “Bunu ekleyebilir miyiz?”. Yani, her şeyi ayarlamamız gereken ileri-geri etkileşimler yaşanıyor. Hepimiz senkronize olduğumuzda, insanların dövüş sahnelerinde söyledikleriyle ve dövüş sahnelerine olan tepkileriyle komedi kanadıyla da oynamaya başlayabiliyoruz. Bu yüzden zorlayıcı tabii ki ama biz bunu yaparken harika zaman geçirdik.

İlginizi çekebilir:  İstanbul Film Festivali'nden Şubat Seçkisi
Paul Feig

Filmde yaratmış olduğunuz yarı- fütüristik dünya tasarımınızdaki ilham kaynaklarınızı sormak istiyorum. Bu dünyayı yaşadığımız modern zamanların absürt izdüşümleri olarak tanımlayabilir miyiz?

Evet, yani film aslında yakın bir gelecekte, sadece günümüzün altı yıl sonrasında geçiyor; fakat ben her zaman geleceğin çok da fütüristik görünmeyeceğini düşünmüşümdür. Bence binalar ve insanlar aynı olacak. Giysiler ara sıra değişecek ve arabalar ve teknoloji de değişecek ama genel olarak hâlâ kendi dünyamızda olacağız ve dünyamıza şu anki gibi tepki vereceğiz. Jackpot da insanların büyük bir piyango kazanmasıyla biraz çılgına döndüğü bir zamanı tasvir ediyor; fakat insanlığa dair bakış açısından ötürü herkesin bu piyangoya katılmaması da benim için önemli. Neticede bu piyango sistemi, herkesin bu suçları işleyebileceği bir arınma gecesi değil. Piyangoya katılmak istiyorsanız bir bilet satın alırsınız. Katılmak istemiyorsanız o zaman bunun dışında kalırsınız. Bence bu durum, hikâyeyi daha iyi niyetli bir konuma yerleştiriyor.

Son olarak mekân seçimiyle ilgili bir soru yöneltmek istiyorum. Filmin tamamının Los Angeles’ta geçtiğini ve sinema salonları, balmumu müzeleri ve “audition” stüdyoları gibi mekânların da öne çıktığını göz önüne alırsak, Jackpot filmini Hollywood’a dair bir hiciv olarak okumak mümkün müdür?

Evet, kesinlikle öyle. “Ne dilediğine dikkat et!” şeklinde küçük bir alegori de diyebiliriz. Hepimiz ünlü olmak istiyoruz; fakat şöhret sizi ele geçirdiğinde istemediğiniz birçok şeyi de yanında getirebilir. Ayrıca uzun süre oyunculuk yapmış biri olarak gerçekten kötü bir “audition” sahnesi canlandırmak istedim çünkü hepimiz o süreçlerden geçtik.

Previous Story

‘Hayat’ Türkiye’nin Oscar Adayı

Next Story

Ayvalık Film Festivali’nde 28 Türk Filmi Gösterilecek

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.