Sanat galerileri, sanatçı ile izleyici arasındaki dolayımı sağlayan ve böylece bir köprü kuran, aynı zamanda zamanı ve mekânı aşan anlatılar düzenleyen bir tür kültürel misyon mekânlarıdır. Bu misyon sadece sergi alanı değildir elbette ve bunun da ötesine uzanır. Çünkü galeriler toplumsal perspektifleri şekillendirme, diyaloğu teşvik etme ve insanların farklı ifade biçimlerine dair ilgilerini geliştirme gücüne sahip dinamik kurumlardır. Bir sanat galerisinin vizyonu hem etkili sanatsal işleri sunma vaadini hem de halkın yaratıcı dünyaları keşfedecekleri bir mekân olma düşünesini kapsar.
Kültür Üreticisi Olarak Çalışmak
Kanımca bir sanat galerisinin ilk misyonu, sanat yapıtları için etkili bir platform olmak ve çeşitli sanatsal ifadelerin sunumunu yaparak, kamusal alanda anlaşılmasını ve değerlendirilmesini kolaylaştıran bir ortam yaratmaktır. Galeriler, çağdaş sanatın sürekli gelişen yapısını yansıtan sergilere ev sahipliği yaparak, bir tür kültür üreticisi olarak çalışır. Sergi programları aracılığıyla toplumun kültürel zenginleşmesine katkıda bulunur.
Eğer sanat, duygularımızı, düşüncelerimizi ve deneyimlerimizi ifade etmemize, dünyayı anlamlandırmamıza ve onunla bağlantı kurmamıza yardımcı oluyorsa, sanat galerileri de sanatın toplumdaki görünürlüğünü ve erişilebilirliğini arttırmaktadır/arttırmalıdır. Bir sanat galerisi sanatın değerini ve önemini kamuya tanıtmayı ve insanlara sanatla tanışma adına önemli bir fırsat sunmayı amaçlar ve bu doğrultuda, farklı tiplerde sanat eserlerini sergileyerek, izleyicilere geniş bir yelpazede sanat deneyimi sunar. Sanat konuşmaları ve etkinlikleri düzenleyerek, sanatın herkes için erişilebilir ve anlaşılabilir olmasını sağlar ve sanatçıları desteklemek ve çalışmalarını tanıtmak için çeşitli programlar yürütür. Peki, bu tanımlar arka arkaya belirtmişken, gerçekte neler yaşanıyor?
Büyük Muamma
Türkiye’de hangi sanat galerileri belirtilen özellikleri yerine getiriyor? Piyalepaşa’da, Dolapdere’de, Taksim’de ya da başka bir yerde öbeklenen galerileri düşünelim: Galerilerin birçoğu ezberlenmiş formülleri tercih ederek, farklı medyalarda üretilen sanat yapıtlarını sergilemeye mesafeli davranıyor. Bazı galeriler hâlâ – içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda – askeri düzende tuvalleri yan yana duvara asıyor ve işlerin satılması temeline dayalı olarak sanatı dar bir sunum ekseninde düşünüyor. Bazıları sanat etkinlikleri düzenlemeyi ise zaten ne doğru dürüst gerçekleştirdiler ne de üzerine düşündüler. Peki sanatçıları hangi oranda destekliyor ve teşvik ediyorlar? Bu özellikle son dönemlerde büyük bir muammadır.
Yapıt mı İsim mi?
Sanat eğer toplumsal yaşamımızı zenginleştiren ve dönüştüren bir güçse, bir galerinin toplumun farklı kuşaklardan sanatla ilgilenen sanatseverlere hitap etmesi gerekir ve böylece herkes sanatın değerinden yararlanacak bir fırsata sahip olur. Sanatın her daim yaratıcılığı ve ifade özgürlüğünü teşvik ettiğini okuruz ama galerilerin son dönemde bilindik formüller üzerinden hareket ederek, tanıdık isimlerle sergiler açtığını görüyoruz. Örneğin DG Galeri’ye bakalım: Devrim Erbil ve Erdoğan Zümrütoğlu ve başka diğer isimler. Sanatçıların önemi bir yana, bu isimlerle ilerlemek ezberlenmiş formüllerin tekrarı değil midir? Böyle bir durumda sanat yapıtlarının içeriğini değil de fazlasıyla isimleri konuşmak olası olmaz mı?
Galerinin Görevi
Bir sanat galerisi farklı türleri, dönemleri ve tarzları içeren çeşitli sanat eserlerini düzenler ve sunar. Sanat eserlerinin özenle seçilmesi ve düzenlenmesi yalnızca sanatçıların bakış açılarını sergilemekle kalmaz, aynı zamanda toplumsal değerleri, zorlukları ve hatta özlemleri yansıtan daha geniş bir anlatıya katkıda bulunur. En nihayetinde bu mekânlar kültürel diyalog adına bir tür forum işlevi görerek kimlik, politika ve toplumsal meseleler hakkında gündemler oluşturur ve geleneksel bakış açılarına meydan okuyan eserleri sergileyerek, düşündürücü tartışmalar yaratmada bir katalizör görevi görür.
Bir galerinin başat görevi sergiye paralel olarak pop-up mağazalar açmak ve tasarım ürünleri sergilemek değildir. Bir galerinin toplumu kendi değerleriyle yüzleşmeye ve bunlar üzerinde düşünmeye itmesi gerekirken, bizler Bodrum’da ya da kentsel dönüşüm sonucu soylulaştırılan bölgelerde öbeklenen galerilere tanık oluyoruz. Aslında bir sanat galerisinin misyonunun hayati bir yönü yeni sanatçıları desteklemesi ve teşvik etmesiyken ve yeni yetenekler için bir alan sağlayarak sanatsal uygulamaların evrimine katkıda bulunması gerekirken, ezberler üzerinden hareket etmeleri sanat dünyasının da statik kalmasına ve sürekli bir yenilik akışının oluşmamasına neden oluyor.
Sanat Galerilerinin Vizyonu
Sanat galerileri sergilerin dışında konuşmalar ve etkinlikler düzenleyerek yerel topluluklarıyla aktif bir şekilde etkileşim kurar. Bu temelde aidiyet duygusunu geliştirir ve farklı izleyicileri galeri tarafından kolaylaştırılan kültürel söyleme katılmaya teşvik eder. Peki galeriler hangi izleyicilere hitap eder? Sadece alıcılara ve profesyonellere mi? Galeri hangi insanların hayal gücünü genişletmeye ve kültürel söyleme dahil etmeye çalışır? Eğer bu seçkinci bir listeyi içeriyorsa, o halde web sitelerinde iddialı misyon ve vizyonlar belirtmeye gerek yoktur. Vizyoner bir sanat galerisi, kültürel manzarada pasif bir gözlemci olmanın ötesine geçerek aktif bir değişim ortamı ve sanat yoluyla toplumsal dönüşüm için bir katalizör haline gelir. Toplumdaki misyonu biraz da budur. Aksi halde sanat dergilerinde değil de ağırlıklı olarak sosyete dergilerinde hakkında haberler çıkıyorsa, bir galerinin misyonu ve vizyonu üzerine oturup düşünmesi gerektiği ziyadesiyle açıktır.