Zaman tünelinde bir yolculuk: Karanlık oda

/

Ka Fotoğraf Geliştirme Atölyesi’nin eğitimlerinden temel karanlık oda atölyesini deneyimledim. Maksimum 6 katılımcının yer aldığı bu atölye, 5 hafta sürüyor. Bense tüm süreci hızlı deneyimleyebileceğim bir demo atölyesine katılmak üzere yaklaşık iki senedir bu atölyeyi veren eğitmen, fotoğraf sanatçısı Ekin Kula’yla buluşuyorum. Önce bilgi alıyorum: “İlgiyle alakalı, fotoğrafa yeni başlayan biri de bu atölyeye katılabilir” diyor. Daha çok amatör olarak fotoğrafla ilgilenen kişilerin katıldığını belirterek ekliyor:  “Ağırlıklı olarak gençler, 18-35 yaş aralığı diyebiliriz. Son dönemlerde de artan bir ilgi söz konusu. Bir kısım işin bu kısmına tutkuyla bağlanıyor, ‘Bunu hayatım boyunca devam ettireceğim’ deyip kendi karanlık odalarını kuranlar oluyor. Tabii kapalı kapılar ardında neler olduğunu merak edip, denemek için gelenler de var.”

Beş haftalık atölye süreci kısaca şöyle: Tanışmayla başlayan ilk derste; süreçten, fotoğraf tarihinde gümüş jelatin baskı tekniğinden ve bunun gelişiminden bahsediliyor. İkinci derste film çeşitlerine ve teknik özelliklerine giriyor, banyo aşamalarını görüyorlar. Siyah beyaz film yıkamayla birlikte “Standart banyo nedir?” ve “Bunun dışına çıktığımızda nasıl sonuçlarla karşılaşabiliriz?” kıyaslamaları ele alınıyor. Katılımcıların bir filmi bitirerek geldikleri bir sonraki dersten, o filmi yıkayıp kurumaya bırakmış olarak ayrılıyorsunuz. Dördüncü dersteyse baskı süreçlerini konuşuyorlar. Bu noktada “Şu an photoshopta yaptığımız şeyler nereden geliyor? Baktığınızda, aslında manuel olarak karanlık odada yapılan şeyler” diyerek bu kısmın cazip yanına dikkat çekiyor Kula. Standart baskı haricinde fotoğrafta vurgulamak istediklerine ulaşma yöntemlerini konuştukları bu derste ayrıca maskeleme, yakma, solarizasyon, çoklu kontrast gibi temel baskı teknikleri üzerinde duruluyor. Bu süreçte gelip karanlık odayı bedelsiz olarak kullanabiliyorsunuz.

Karanlık oda için “Fotoğraf alanında ilerlemek istiyorum dedikleri noktada bence karanlık odayı bilmek çok temel” diyen Kula’ya “İşin mutfağı olan bu kısmı büyülü kılan ne?” diye soruyorum. “Asıl cezbeden kısım, materyale dokunuyor olmak. Biraz romantik bir tarafı da var. Karanlık odaya giriyorsunuz, kendinizle baş başa kalıyorsunuz. Filmi sarma tamamen karanlıkta gerçekleştirdiğiniz bir işlem, sonra baskıda kırmızı ışıktasınız ama biraz meditatif bir yanı da var. Dijitaldeki o uzaklığın dışında bir deneyim. Filmi makineden çıkardığınız andan itibaren onunla birebir temastasınız. Baskıda da bu sefer fotoğrafı başka bir yüzeye aktararak, fotoğrafla başka türlü bir karşılaşma yaşıyorsunuz. Bu da duygusal bir yön katıyor, fotoğrafla kurulan bağ farklılaşıyor.”

Karanlık odada önemli nokta yavaşlık

Normalde atölyeye katılımcılar kendi makineleriyle geliyor, bizse Kula’nın getirdiği Lubitel 166B model bir fotoğraf makinesini kullanarak 12 kareyi çekip bitiriyoruz. Sırada”Siyah beyaz bir filmde standart bir banyo nasıl gerçekleşiyor?”u konuşmak ve bir filmi yıkamak var. Önce malzemeleri hazırlıyoruz. Sıvı alır ama ışık geçirmez bir tank ile film birbirine yapışmasın, yüzeyi kimyasalı eşit miktarda alsın diye filmi saracağımız spiralleri kullanacağız. Spirali 120 roll’a göre ayarlayıp ışıkları kapatıyoruz. Tamamen karanlıkta filmle kağıdı ayırıyor, filmi sarmaya başlıyoruz. Atölyenin en zorlanılan kısımlarından biri, film sarma kısmı. 35 mm daha uzun olduğu için 120 roll’u sarmak daha kolay.

İşin bir kimyager gibi çalışılan kısmına geliyoruz. Aldığınız filmin içerisinde hangi oranda ne kimyasal kullanacağınız yazıyor. “Kimyasal tercihi, sonuçta ne istediğinizle ilgili. Daha kontrast bir fotoğraf elde etmek istiyorum dediğinizde seçtiğiniz kimyasal, onun yoğunluğu, sıcaklığı değişiyor” diyor Kula.

Bizim kullanacağımız İlfasol 3 için, 20 derece sıcaklık için “1+9” ve “5:20” bilgileri verilmiş. Filmi 250 ASA da çektik. “120 roll için 500 ml kullan” diyor yönerge. 500 ml’yi 1+9 oranında, 1 birim kimyasal, 9birim sıvı ile yani 50 ml kimyasal 450 ml su ile hazırlayacağız. “Karanlık odada en çok dikkat etmemiz gerekenlerden biri derece” diye uyarıyor eğitmen. Beheri 425 ml’ye kadar doldurduğumuzda dereceyle sıcaklığına bakıyor,  20’yi  tutturmaya çalışıyoruz.

Kula “İlk banyo olan geliştirme banyosu aşamasında kimyasalı koyduğunuz an, biraz hızlı olmanız gereken bir dönem başlıyor, ta ki sabitleyici üçüncü banyoya kadar” diyor. Kimyasalı koyup, tankı kapatarak kronometreyi başlatıyoruz. Bir yandan da açıklamayı sürdürüyor: “Bu süreçte de bırakıp gitmiyoruz. Kimyasal bir süredir rafta duruyor ve pasif halde kalıyor. Aktifleştirmek için ajitasyon dediğim işlem var, her bir dakikanın on saniyesinde tankı çevirerek ajite ediyorum. Sonunda da köpükler filme yapışıp iz bırakmasın diye sert bir yüzeye pat pat vuruyorum. 5 dakika boyunca bunu yapacağım. Ajitasyonun hızı da önemli. Hızlı çevirip kimyasalı daha hızlı çalışır hale getirirsem daha kontrast bir görüntüyle, daha yavaş yaparsam daha soft bir görüntüyle karşılaşabilirim. Çektiğimiz kareden başlayarak aslında sürekli fotoğrafa müdahale ediyoruz yani.”

Alarmla birlikte kimyasalı döktükten sonra sırada ikinci banyo, geliştirmeyi durdurma banyosu var. Bir alternatifi stop banyosu, ama biz suyla yapılanı tercih ediyoruz. İki kez tankın tamamını suyla doldurup çalkalayıp boşaltıyoruz.

Üçüncü banyo sabitleme banyosu. Bu aşamada hem kareler sabitleniyor hem de pozlanmamış gümüşler yüzeyden atılıyor. Film hypo isimli kimyasalı kullanıyoruz. Önceden hazırlanmış 500 ml film hypo’su koyuyor ve işlemi oda sıcaklığında gerçekleştiriyoruz. Kula, 1 dakika boyunca yine ajitasyon işlemi yapıyor. İşlenmemiş gümüşlerin atılması zaman aldığı için süre bittikten sonra biraz daha bekletiyoruz. Dördüncü banyomuz, yine suyla yapılan durulama banyosu. On kez doldur-boşalt yaparak yıkadıktan sonra sırada son banyo, yumuşatma banyosu var. Onun için yumuşatma banyosu için kullanılan kimyasalla içme suyunu karıştırıp, köpürtmeden yavaş yavaş 1 dakika boyunca yine aktifleştiriyoruz. Filmi çıkardıktan sonraysa yüzeyden elimizle fazla suyu almak ve kurutmak üzere, düz kuruması için bir ucuna da mandal tutturarak asmak kalıyor…

İlginizi çekebilir:  Hannah Arendt'in Bir Kadın Olarak Portresi

Atölyede katılımcılar kendi çektikleri film kuruduktan sonra baskısını yapıyorlar. Bizim filmimiz hemen kurumayacağı için seçtiğimiz siyah beyaz bir ağaç fotoğrafının baskısını yapıyoruz. Kula:”İlk yıkama deneyimleri için ilk kareleri beraber seçiyoruz, çok zorlanmayacakları fotoğraflardan seçiyoruz” diye bilgilendiriyor beni.

Baskı aşamalarındaki banyolar için kimyasalları hazırlayarak başlıyoruz. Yine üzerinde yazdığı üzere 1+9 oranında sulandırarak hazırlamaya başlıyoruz. Miktarımız 500 ml olacak. 50 ml kimyasala 450 ml su koyuyoruz, ama tam doldurmadan dereceyle sıcaklığına bakıyoruz. “Dereceyi tutturmamız önemli. Bir de sürekli kontrol edeceğim. Baskımın sonucunu değiştirebiliyor çünkü” diye uyarıyor eğitmen. 18.5 derece çıkınca sıcak su ekleyerek 20 dereceye getiriyoruz. Kullandığınız küvet boyutları da değişebiliyor. 18-24 lük bir kağıda uygun bir küvet seçmek önemliydi bizim için. Agrandizörün başına geçmeden önce diğer banyoları hazırlıyoruz. İkinci banyomuz suyla yapılacak. Üçüncü banyo olan sabitleme banyosunuysa kağıt hypo kimyasalıyla yapacağız ve yine 500 ml hazırlayacağız.

Fotoğrafın evrimine tanıklık

Geçiyoruz agrandizörün başına… Oturduğumuzda Kula “Karanlık odada önemli noktalardan biri yavaşlık, diğeri de temizlik. Toz karanlık odanın en büyük düşmanlarından. Küçücük toz tanesi baskı aşamasında sonucu etkiliyor” diye beni uyarıyor ve anlatmaya başlıyor: “Şalteri açtıktan sonra, filmi yerleştirdiğimiz bir magazin var. 120 roll da 35 mm de kullanabilirsiniz. Aslında fotoğraf çekmek gibi. Burada da diyaframım, örtücüm ve netlik ayarı var. Sadece ASA ayarı yok. Ekstra olarak kontrast ayarı var.”

Düşük ya da yüksek kontrast seçmek elimizde, Negatifimiz düşük kontrastlıysa yüksek bir kontrast ayarı seçerek dengeliyoruz örneğin. Negatifin iki yüzeyi var, Daha mat olan taraf emisyonlu, duyarlı malzemenin olduğu taraf. Jelatin katmanının olduğu taraf da parlak kısım. Negatifi koyarken emisyon kısmı aşağıda kalacak şekilde yerleştiriyoruz. Ters bir şekilde, 180 derece döndürerek ve camı ortalayarak koyuyoruz. Kağıtlar kırmızı ışığa duyarsız olduğu için kırmızı ışıkta çalışabiliyoruz baskı sürecinde. Enstrümantal hafif bir melodi eşlik ediyor bize, görüyorum ki karanlık odada kendinizle kaldığınızda deneyimi güzelleştirenlerden biri de müzik. Eğitmenimiz, filmi yerleştirdikten sonra netlik ayarı yapıyor. Kullanacağımız kağıda göre ayarlıyoruz her şeyi. Bizimki 18*24 ölçülerinde. Kağıdın yüksekliği de netliği değiştirdiği için boş bir kağıtla deneme yapıyoruz öncelikle. Kartımıza göre  agrandizörle kadrajı ayarlıyoruz. Ekin Kula açıklamalarına başlıyor: “Şimdi yapacağımız aslında negatifin tekrar fotoğrafını çekmek. Mercekten belli bir saniye kadar ışığa maruz bırakacağız kartı. Önce karar vermem lazım, kaç diyaframda çalışacağım, kaç saniyede bu fotoğrafı basacağım? Ayrıca kontrastım ne olacak? İlk baskılarda genelde kafa karıştırıcı olan, ‘5-6 diyafram ya da 11 diyafram versem ne olacak?’ ya da ‘Kontrastlığım 1.5 olsa ne, 5 olsa ne olacak?’ kısmı oluyor. Önemli olan şeylerden biri negatifin kendi yoğunluğu. Şeffaf alanların ve koyu alanın miktarı benim için bir referans kaynağı olacak. Diyaframı şeffaf ve koyu alanların ortalamasını alarak belirliyoruz. En düşük kontrast değerimse 0’dan başlıyor, 5’e kadar devam ediyor. Kontrastlık arttıkça ayrıntılarım azalacak. Siyahlar daha siyaha, beyazlar daha beyaza çekilecek. Bu negatife baktığımızda ortalama kontrast diyebilirim. Ne tercih ettiğinize bağlı, ağacın ayrıntıları belirgin olsun istiyorsak daha düşük bir kontrast tercih edeceğiz. Daha dramatik bir sonuç arayışındaysanız daha yüksek kontrastlık tercih edebilirsiniz.” Bizim negatifimizde koyu alanlar biraz daha fazla. 5-6 diyafram ile çalışabileceğimizi karar veriyoruz, kontrast içinse 2.5’la başlıyoruz. Peki saniyeyi nasıl belirleyeceğim? İlk yaptığımız şey test baskı almak. Kağıdın küçük bir kısmını kesiyoruz. Negatifin en yoğun ve en düşük yoğunlukta olduğu kısımları iki ucuna gelecek şekilde yerleştiriyoruz. Bunu “10 saniyede en koyu alanda nasıl, en açık alanda nasıl bir görüntü elde ediyorum”u görmek için yapıyoruz. “Öğrencilerin en sıkıldığı kısım bu oluyor, hemen baskıya geçmek istiyorlar” diyor Kula. Tüm bu süreç bana da işin sabır yönünü gösteriyor. “10 saniyeyle başlayıp ikişer ikişer artırarak sonuçlara bakmak üzere ışıklar tekrar sönüyor.

Kartta 10 saniyeden 22 saniyeye kadar neler olduğunu görüyoruz. “Doğru siyahı, siyah alanın gerçekten siyah olduğu alanı hangi saniyede görmeyi başlamışım? Benim için bu önemli” diyen eğitmenimi dinliyorum ve 22 saniyenin doğru olduğuna karar veriyoruz.

Tekrar dönüyoruz banyo aşamalarına… İlk küvetimize 500 ml kimyasalı koymuş, geliştirme banyomuzu, sonra da suyla geliştirmeyi durdurma banyomuzu yapmıştık. Üçüncü banyodaysa fotoğraf kartını kağıt hypo’da bekletmiştik. Artık duruluyoruz. “Çok titiz olmak gerekiyor banyo aşamalarında. Hypo’dan arındıracağız. Yeterli arınmazsa zaman içinde sararmalar olacaktır. Durulama banyosunda da en az 10 dakika, doldur -boşalt yaparak temiz suyla yıkıyoruz. Plastik tabanlı bir kağıt ile kağıt tabanlı bir kağıdın arınma süresi farklı. Biz plastik tabanlı bir kağıt kullanıyoruz. Suyunu aldıktan sonra hava koşullarına göre yaklaşık 10 dakikada kuruyor. Fotoğrafı çektikten sonra normalde filmle aranıza bir mesafe girer ya, benim için bu kez öyle değil. Yıkadığınızda ve baskı sonrası elinize alıp o fotoğrafla karşılaştığınızda bambaşka bir his oluşuyor. Karanlık odaya girmenin zaman tüneline girmiş gibi hissettiren bir tarafı var. Katılımcıların bence en fazla deneyimleyecekleri de o. Bir de karanlık odanın biraz daha tesadüflere açık olan bir tarafı var. Fotoğrafın geçirdiği evrime tanıklık ederken, sonuç size güzel bir sürpriz yapabiliyor. Sırf bunun için bile denemeye değmez mi?

Previous Story

SAHA Studio’da Sanatçılarla Buluşma

Next Story

120,000 USD’ye Muz ”Heykeli”

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.

Verified by MonsterInsights