Türkiye’deki ilk kişisel sergisi 5 Nisan’da Meşher’de açılan İngiliz ressam ve tasarımcı John Craxton, tablolarında Yunanistan’a olan aşkını anlatıyor. Sanatçının Yunanistan ve Türkiye gezilerinden kaynaklanan Ege kültürü ve manzarasına duyduğu sevgi, yetişkinlik dönemindeki çalışmalarını şekillendirdi.
Sanatçının çalışmalarını etkileyen diğer unsurlar ise mitoloji ve arkeoloji, özellikle de Bizans mozaikleri, Türk halıları ve Osmanlı mimarisi oldu.
Ege Kıyılarını Gezdi
Craxton yaklaşık elli yıl boyunca en iyi eserlerinin çoğunu, memleketi olarak gördüğü Girit’in Hanya şehrindeki Osmanlı mirası stüdyosunda üretti. Eserlerinde denizciler, çoban aileler, taverna ve kafelerdeki arkadaşları gibi sıradan insanları resmetmeyi tercih eden sanatçı, Troya’dan Efes’e kadar Türkiye’nin Ege kıyılarını gezdi. Antik yerleşim yerleri ve geleneksel mutfağa da tutkusu olan sanatçı, Ege cennetini tanımlamak için Arkadya kelimesini kullanıyor, kendisi için de bir Arkadyalı diyordu.
Taverna Mag’in haberine göre çocukluğundan beri tek bir yere ait olmakta zorlanan sanatçı bir göçebeydi. Sık sık okul değiştiren Craxton’ın yaşadığı bu zorluk sanatçılar ve bohemlerden oluşan bir aileye mensup olmasına bağlanıyor. Büyürken II. Dünya Savaşı’na şahit olan ressamda bu deneyimler de iz bıraktı. Seyahat etmeye çok genç yaşta başlayan ressam sonunda çocukluğundan beri hayalini kurduğu Yunanistan’ı keşfetti ve bu topraklara âşık oldu. Saplantısı klasiklere ve antik çağa olan saygısının önüne geçerek ışıkla, gökyüzüyle, kayalarla, vahşi doğayla ve hepsinden önemlisi bölge insanıyla flört ettiği bir boyuta geçti.
1922’de doğan sanatçı ilk sergisini 19 yaşındayken açtı. “The Visionary Poems and Passages, or The Poet’s Eye” adlı kitap için yarattığı bir sanat eseri onun Yunan şair Nanos Valaoritis ile tanışmasına sebep oldu. Daha sonra Yunan ressam Nikos Hadjikyriakos-Ghikas ile tanıştırılan sanatçı Ghikas tarafından Atina’ya davet edildi ve 1946’da ilk kez Yunanistan’a gitti.
Daha sonra Poros adasına giden ressam burada uzun süre kalarak Yunanistan’daki yaşamına başladı. Kış mevsimini adada arkadaşı Lucian Freud ile geçiren ressam, Ghikas’ın yardımıyla Yunanistan’daki ilk sergisini açtı.
Sonraki dönemlerde Sakız, Samos, Girit, Hydra gibi birçok Yunan adasını gezen ressam buralarda da eserler üretti. 1963 yılında ise Girit’ten bir ev aldı. Ressam, 1964’te Nikos Kazancakis’in Zorba kitabından uyarlanan Alexis Zorbas adlı filmde bir doktoru oynadı. Eserlerinde Yunan adalarının günlük yaşamından sahnelere yer veren ressam, her yere eskiz defteriyle gitti, kafeler ve tavernalardaki manzaraları çizdi.
Resim çizmeyi hayatı boyunca hiç bırakmayan Craxton’a 1993 yılında London Royal Academy of Arts üyeliği layık görüldü. Girit’e son kez 2006’da giden sanatçı 87 yaşında, adaya gidip arkadaşlarıyla bir kez daha aynı masada oturmayı dört gözle beklerken Londra’da hayatını kaybetti. Kariyerinin erken dönemlerinde Picasso ve Miro’dan etkilenen Craxton’ın en sevdiği sanatçı ve eseri ise El Greco ve Alegori olarak biliniyor.
“John Craxton: Işığın Peşinde” Sergisi Meşher’de
Craxton’ın Türkiye’deki ilk kişisel sergisi Meşher’de açıldı. 2009 yılında hayatını kaybeden sanatçının John Craxton: Işığın Peşinde adlı sergisi 23 Temmuz’a kadar ziyaret edilebilecek. Serginin küratörlüğünü sanatçının biyografisinin yazarı ve arkadaşı Ian Collins üstleniyor.
Sergide anıtsal bir duvar halısı, tablolar, çizimler, baskılar, kitap tasarımları ve sanatçının kişisel eşyaları da dahil olmak üzere 200’e yakın eser yer alıyor. Işığın Peşinde’nin vitrininde ziyaretçileri, sanatçının kullanmayı çok sevdiği klasik motosikletlerden bir örnek karşılıyor.
Sergide çeşitli koleksiyonlardan ödünç alınan eserlerin dışında John Craxton Estate’ten sonra en fazla sayıda Craxton eserine sahip olan Ömer Koç Koleksiyonu’ndan 44 eser yer alıyor. Ayrıca ABD’li fotoğrafçı Robert McCabe ile Londra doğumlu ressam Nicholas Moore’un fotoğrafları görülebiliyor. McCabe’in fotoğrafları, Craxton’ın resimleriyle büyük benzerlikler taşıyor; Ege’yi ilk defa 1954’te ziyaret eden fotoğrafçı da Ege manzarasına ve insanına odaklanıyor. Nicholas Moore’un fotoğrafları ise 1985’te Craxton’la İstanbul’a yaptıkları seyahatten sahneler sunuyor.