Yemek Yapar Gibi Müzik Yapıyor

///

Doğaçlama, deneysel ve elektro-akustik müzik alanlarında deneyimli ses araştırmacısı Oğuz Öner’in ilk solo teklisi “Silence Wide” Spotify’da yayında. Kendisini “ses dokuyucu” olarak tanımlayan Öner, pandeminin ilk aylarında bir hafta sonu bestelediği teklisini, çağdaş performans sanatıyla ilişkisini ve bir semtin ses haritasının nasıl çıkarılacağını ArtDog Istanbul’a anlattı.

– Kendinizi “ses araştırmacısı ve ses dokuyucu” olarak tanımlıyorsunuz. Nedir bu terimler, bilmeyenler için anlatır mısınız? Bu terimlerin Batı’da literatürde bir karşılığı var mı?

Evet ben bir ses araştırmacısı ve tabiri caizse bir ses dokuyucuyum 🙂 Bir mekandaki sesleri araştırıyorum, ses katmanlarını gözlemliyorum ve onları mekan kullanıcıları ile birlikte analiz ederek mekanların ses algı haritalarını çıkarıyorum… Kısaca böyle özetleyebilirim. Şu anda üzerinde çalıştığım alan Kadıköy meydan alanı, İTÜ’de  doktora çalışmam kapsamında Kadıköy AKUSTİK adlı projemi yürütüyorum.

Sesleri araştırırken bir yandan da sesleri dokuyorum ve katmanlar yaratıyorum. Bu yarattığım katmanlarla bazen efektif ses tasarımları oluşuyor, bazen de armonik, müzikal işler ortaya çıkıyor. Ben normalde çok duyulmayan detay sesleri seviyorum, örneğin tavada patates kızartırken sıçrayan yağın sesi, marketteki büyük buzdolabının, bir restorandaki havalandırmanın derin sesi, kuşların kozalakları gagalama sesi gibi…

Şehir ve Doğa İlham Veriyor

Şehir de, doğa da bana çok ilham veriyor. Her yer sesle dolu aslında. Mutlak sessizliği deneyimlemek neredeyse imkansız. Her bir sesin de hafızamızda, bilinçdışımızda bir çağrışımı var. Bu çağrışımlardan, hatıralardan sesler ve katmanlar aracılığıyla örüntüler yaratmayı heyecan verici buluyorum. Ses dokuyucu benim bulduğum bir ifade. Ancak ses araştırmacısı yurtdışında da karşılığı olan bir tanım. İngilizcedeki yaklaşık karşılığı “soundscape researcher”.

– Çağdaş performans sanatına dair işlere nasıl eşlik ettiniz, detaylarıyla anlatır mısınız?

Sahne işlerine, çağdaş performans sanatı çalışmalarına elektro-akustik müzik ve ses tasarımlarıyla eşlik etmeyi çok seviyorum. Son olarak geçtiğimiz hafta Akbank Sanat’ta yayınlanan ‘Duolar ve Düetler’ başlığı altında yarı doğaçlama performansımız oldu. Burada doğadaki elementler üzerine dansçıların biz müzisyenlere, bizlerin dansçılara eşlik ettiği o anda ortaya çıkan bir üretim gerçekleştirdik. Çıkan sonuçtan da çok memnun kaldık. Bunun gibi başka dans projelerinde, interaktif teatral performanslarda yer alıyorum. Yaklaşık son beş yıldır Tork adlı dans topluluğu ile çalışıyorum, birlikte hem Türkiye’de hem yurtdışında turnelere çıkıyoruz. En son pandemi öncesi 2019’da Çin’de bir performans verdik.

“Bu İş Yemek Yapmak Gibi”

– Bu konuları hiç bilmeyenler için, bir çocuğun anlayabileceği sadelikte tam olarak ne yaptığınızı anlatır mısınız?

Düşünün ki karşımda farklı müzik enstrümanları var. Bunlar bilindik müzik enstrümanları, aynı zamanda da ses çıkaran farklı nesneler- bedenimin sesi, bir taş, bir saksı, tahta, alüminyum folyo, su dolu kap, içi pirinç dolu kavanoz… Bunlardan istediklerimin sesini kaydedip bilgisayar veya kullandığım analog cihazlarda birbirleriyle karıştırıyorum. Bu iş yemek yapmak gibi. Lezzet katmanları yaratıyorum… Bazı sesler, yani lezzetler birbirleriyle çok uyumlu oluyor, o zaman onları birlikte bırakıyorum ki her biri aromasını daha çok göstersin. Bazense bir çok sesi bir arada kullanıyorum, çok katmanlı farklı tatların yarattığı bir lezzet şenliği olsun diye 🙂

Silence Wide, Spotify’da yayında.

“Sessizleşen Balkonumda Bu Müziği Yazdım”

– Yeni yayınlanan ilk solo tekliniz “Silence Wide” pandeminin ilk aylarında, bir hafta sonu bestelendi. Bu kapanma dönemi ve izolasyon müziğinizi besliyor mu? Sizin için bu dönem nasıl geçiyor?

Benim için bu dönem, kendimle baş başa kalarak, iç sesimi dinlemeyi deneyimlemekle geçiyor. Karanlık ve yorucu tarafının yanı sıra, doğanın ritmini daha yakından gözlemleyebildiğim, mevsimlerin geçişine yakından tanık olduğum huzur verici bir yanı da var. Kendimle kaldıkça “Ben ne istiyorum, neyi ifade etmek istiyorum?” sorularını daha çok sorar oldum. İnsanlar çevrimiçi platformlardaydı, ve herkesin az çok benzer hisleri vardı. İnsanların birbirlerine yakından bağlandığı, ortak düşünce ve hisleri paylaştığı bambaşka bir zemin oluşmuştu. Bu alanda kendi sesimi çıkarmak ve insanlara ulaşmak istediğimi hissettim. Ve bir öğle üstü sokağa çıkma yasağında, sessizleşen balkonumda bu müziği yazdım. Sokaklar boşken bu müziği dinlemek bana daha iyi geliyor. Çünkü “Silence Wide”ın; o yasağın, içe kapanmanın ve katman katman hislerin güzel bir tercümesi olduğuna; parça bittiğinde insanı başka bir bilince getirdiğine, öncesi ve sonrası arasında duygusal bir farklılık yarattığına inanıyorum. Bir arkadaşım da sosyal medyada Silence Wide ile ilgili şu yorumu yapmış: “Eksik olan, bilmediğin hiçbir şey yok. Vahşi sessizliğin içinde genişleyebildiğinde tüm cevapları göreceksin..” İlginç geldi, yoruma açık… Haydi siz de dinleyin 🙂

İlginizi çekebilir:  "Beden Baskı Altında Nasıl Şekillenir?"

– Meditasyon ve derin dinleme alanlarıyla yakından ilgilisiniz. Derin dinleme nedir anlatır mısınız? Sizin için bu alanlar ile müzik hangi noktada kesişiyor? İlhamı iç dünyanızı dinleyerek mi buluyorsunuz?

Derin dinleme aslında besteci ve düşünür Pauline Óliveros’un ortaya attığı bir kavram. Müziği çevredeki seslerle ilişkili halde düşünme, üretme ve dinleme fikri ile bağlantılı bir kavram. Aslında dinlediğiniz her şey beyninizdeki orkestrasyonla müzik haline gelebilir, neyi seçip algıladığınız veya neyi seçmediğiniz, neyi algılamadığınız önemli tabi. Bu kavram ses peyzajı yani soundscape kavramıyla yakından ilişkili bir kavram. John Cage’in de içinde gezinmeyi çok sevdiği bir alan.  Duyma ile dinleme arasındaki fark burada değinilmesi gereken bir konu. Duymak pasif bir eylem iken, dinlemek aktif olarak, “niyet” ederek ve çoğu zaman seçerek gerçekleşen bir eylem.

Duyma ile Dinleme Arasındaki Fark

Benim için derin dinleme meditatif bir faaliyet. Bazen sokakta, doğada tek başıma yürürken gözlerimi kapayıp mekanın kendi seslerini, o seslerin ve katmanların oluşturduğu müziği dinlemeyi seviyorum. Doğanın, mekanın kendi kompozisyonu bana fazlasıyla ilham veriyor. kendiliğindenlik prensibindeki; seslerin, ses örüntülerinin birbirine doğru akması, bazen birinin ritmik olarak devam etmesi, aniden susması diğerinin başlaması, birinin yavaşça yükselmesi… Doğa efektlerle, farklı ritmik paternlerle dolu. Bunların hepsi benim için esin kaynağı.

– “Silence Wide” tekliniz Spotify ve tüm dijital platformlarda yayınlandı. Bundan sonra bir albüm projeniz var mı? Gelecek projelerinizden bahseder misiniz?

Bir yandan 15 yıldır sakince ve kararlılıkla devam eden, kurucusu olduğum Nu Park grubunun çalışmaları devam ediyor. Çocukluk arkadaşım ve vokal koçum Uran Apak ile birlikte güzel şeyler üretmeye devam edeceğiz, birkaç ay içinde de yeni teklimiz çıkacak. Ayrıca, Silence Wide’ın ardından sevgili çellist arkadaşım Yaren Eren Budak ile birlikte yukarıda da bahsettiğim çağdaş dans gösterisi Duolar ve Düetler için hazırladığımız çalışmayı albüm olarak yayınlamayı planlıyoruz. Bakalım bu garip ve ilham verici dönem daha nasıl sürprizler getirecek…

– Ses yürüyüşleri aracılığıyla Kadıköy’ün ses algı haritasını çıkardığınız bir projeniz var. Bir semtin ses algı haritası nasıl çıkarılır? Şehirlerin de ses algı haritaları var mı? İstanbul’un mesela?

Bir mekanı işitsel algı verilerine göre haritalandırmak çok bilinen bir metot değil, yurtdışında belli bölgelerde işitsel peyzaj çalışmaları kapsamında bu yapılıyor. Örneğin Londra’nın ses algı haritası mevcut. Berlin’in, Vancouver’ın, Kudüs’ün belli bölgeleri için de çalışmalar var.

Ses algı haritaları, bir alanın/mekanın kullanıcısının orada ne tür sesler algıladığına ve o seslerle ilgili nasıl hissettiğine odaklanır. Bu haritalar mekan kullanıcıları ve odak gruplarla gerçekleşen anket ve gözlem çalışmaları sonucunda ortaya çıkar. Ben açık alanda yürüttüğüm çalışmalarda haritalama devresine geçmeden önce anket yerine psikocoğrafi bir araç olan ses yürüyüşlerini kullanıyorum: Katılımcıların gözlerini kapatmasını rica ediyorum, sonrası ise bambaşka bir yolculuk. Rehberler eşliğinde önceden tasarlanmış bir rotada, yaklaşık 45 dakika boyunca sessizce gezen katılımcılar, belli noktalarda gözlerini açmadan kendilerine yöneltilen soruları cevaplıyorlar. Derin dinleme yaparken, o sırada mekana dair algılanan sesler, çağrıştırdıkları anlamlar ve hatıralar ile ilişkileniyorlar. Böylece mekanı deneyimleyenler, mekanı farklı katmanlar üzerinden okuyorlar, dinliyorlar. Kullanıcının bize verdiği bu veriler mekansal tasarım planları için çok değerli veriler aslında. İngiltere’de The Positive Soundscape adlı yüksek bütçeli araştırma-yatırım çalışmasında, işitsel algı çalışmaları, kentsel tasarım çalışmalarına önemli veriler sağladı. Ses ve algı ilişkisi, günümüzde tasarım, mimarlık, şehircilik, psikoloji, sinirbilim, sosyoloji ve daha bir çok disiplinde araştırılan, ilgi çekici bir alan. Görsel hakimiyetin yıllarca hüküm sürdüğü bir dünyada ses nispeten bakir kalmıştı. Bu tür çalışmalarla birlikte yeni bir duyular arası keşif çağına giriyoruz diyebiliriz. Siz de arada durup gözlerinizi kapatarak etrafı dinlemeyi ihmal etmeyin 🙂

 

Silence Wide 

https://open.spotify.com/track/7p0sFlCIIJkRMx1fuwg1Vu?si=Deq_G0B5SBmRq6HqpvLarw

https://youtu.be/dEWT311Gmfs

Previous Story

Müze Evliyagil’den Genç Sanatçılara Açık Çağrı

Next Story

Türk Sanatçının NFT Eseri Gelecek Ay Sotheby’s’de

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.