Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet’in 100. yılını kapsamlı bir kitap ve sergisiyle kutluyor. 29 Ekim 1923’ten 29 Ekim 1924’e kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin en yoğun dönemini gazete ve dergi sayfalarında yer alan belgeler taranarak gün ve gün kronolojik bir sırayla ele alan kitap, değişen siyasi iklim ve olayların yanı sıra bugüne kadar çok da göz önünde bulundurulmayan gündelik hayata ışık tutuyor. Kitap, cumhuriyetin ilk bir yılının gün ve gün kaydını tutan bir ajanda niteliğinde. 1923 dendiğinde herkesin aklına gelen değişen siyasi iklim ve olayların ele alındığı çalışmaların çok ötesinde konuları da içeriyor. Dönemin renkli sosyal yaşamı, gündelik hayatı, kültür-sanat dünyasına; spor, eğitim, eğlence vb. farklı can alıcı konularına ışık tutan kitap, aynı zamanda bir başvuru kaynağı… Detaylı ve zengin kronolojik bu arşiv, yaklaşık bir buçuk yıla yayılan titiz bir çalışmanın ürünü olarak da dikkat çekiyor. Kitabı yayına hazırlayanlardan Binnur Mörel Büyükertan, kitabı kurgularken dönemin bütün yazılı basınını yoğun bir emekle taradıklarına vurgu yapıyor: “Çok detaylı her günü gerekli bütün yayınlardan okuduk. Tabii, okudukça, derinlemesine girdikçe, sosyal yaşamın ne kadar renkli olduğunu gördükçe, kitabın temellenmesini de bu sosyal yaşam üzerine kurguladık. Okudukça hiçbir şekilde tahmin edemeyeceğimiz bir durumla karşılaştık. Çünkü savaştan henüz çıkmış bir toplumda sosyal yaşamın bu kadar zengin olduğunu hiçbir zaman tahmin edemezdik. Sonra okumalarımızı hep bu yönde yoğunlaştırdık.”
Büyükertan’a göre kitabın tüm çekiciliği ve gizi, savaştan henüz çıkmış bir toplum olmasına rağmen bir hayli renkli ve dikkat çekici olan gündelik yaşamın canlılığı üzerine odaklanması. Öte yandan, Cumhuriyet tarihinin en yoğun bir yılında gündelik yaşama ilişkin her şeyi anlatmanın da kolay bir iş olmadığını belirtiyor. Bir buçuk yıl süren bir çalışmanın sonucunda 1923 Cumhuriyet’in kuruluşundan, 1924 Cumhuriyet’in birinci yılının kutlanılmasına kadar olan dönem çok yoğun bir biçimde gün gün çalışılmış. Dönemin bütün günlük gazeteleri, yayımlanmış aylık periyodik bütün mevcut dergileri taranarak bir kronoloji çıkarılmış. Fakat elde edilen malzeme o kadar çokmuş ki; bir bu kadarı da kullanılamamış: “Seçerken çok zorlandık. Gazetelerde çıkan ilanlar, konser, sinema, tiyatro o kadar fazlaydı ki insan şaşırıyor. Hâlbuki bir yandan şehirde yangınlar sürüyor. İmar sıkıntıları yaşanıyor… Fakat tüm bunlara rağmen herkes gayet güzel süslenip akşamları gezilere, balolara, çaylara konserlere de katılıyor bir taraftan. Çok renkli bir yaşam sürülüyor. Spor karşılaşmaları yapılıyor. Mesela patenli hokey karşılaşmaları var. Okumadan tahmin edebileceğimiz bir şey hiç değildi. Moda’da kayık yarışları yapılıyor, at yarışları sürüyor… Canlılık çok fazla… Dolayısıyla, kitabımıza ufak ufak her şeyden koymaya çalıştık.”
Cumhuriyet’in ilk yılının kronolojik bir özetle ele alındığı kitapta o günlerin tadını verebilmek için zaman zaman dönemin dilinin korunmasına da özen gösterilmiş.
Cumhuriyet’in görsel anlatısı
Kitapla aynı isimden yola çıkarılarak hazırlanan Cumhuriyet’in İlk Yılı sergisinde ise kitaptaki metinsel ağırlık, yerini görsel ve işitsel bir kurguya bırakıyor. Küratörlüğünü Cengiz Kahraman’ın, sergileme tasarımını ise Yeşim Demir Pröhl’ün yaptığı serginin çekirdeğini tıpkı kitapta olduğu gibi Cumhuriyet’in ilk yılındaki ‘gündelik yaşam’ oluşturuyor.
Kitabın görsel danışmanı ve serginin küratörü Cengiz Kahraman, serginin alışılanın aksine aynı adı taşıyan kitaptan yola çıkılarak hazırlandığına dikkat çekiyor: “Aslında genelde sergilerin katalogları olur ancak, biz bir kitabın sergisini yapacağız dedik. Böylece kitabın oluşma aşamasında aslında serginin de ön hazırlıklarını yapıyor olduk. Ancak bu kitap içerik olarak çok yoğun ve çok hikâye barındıran bir kitap. Bu nedenle de sergi için mekânın olanaklarını da düşünerek yeniden bir kurgu yapmamız gerekti.”
1923 sonunu ve 1924 yılını kapsayan serginin görsel arşivi kurgulanırken kitabı hazırlayan ekibin taramalarından faydalanılmış… Gazete haberleri, fotoğraflar, karikatürler, reklam görselleri ve belgesel filmlerden kesitlerle yer aldığının sergiye Yapı Kredi Bankası Tarihi Arşivi Selahattin Giz Koleksiyonu’nun yanı sıra kurumsal arşivler ve kişisel koleksiyonlardan da görseller dahil edilmiş.
Kahraman bir arşiv sergisi olduğu için sergilemenin özel bir rol oynadığını söylüyor: “Biz burada bir yılı anlattığımız için işimiz o bir yıl içinde olan olaylarla ilgiliydi. Bu yüzden seçtiğimiz fotoğraflarda o bir yıl içerisinde olmuş olayların görsel karşılıklarını kullanmaya çalıştık. Sergide çok güzel bir ekiple çalıştık ve bu tür sergilerde sergiyi yaparken sergi yapıcılar yeni şeyler öğrenir. Bizim için de öyle kişisel, hoşumuza giden, eğlendiğimiz veya çok ilginç bulduğumuz konular oldu. Onlarla ilgili yeni şeyler öğrendik ve sergi hepimizin içine sindi. Umarım gezenler için de aynı duygu oluşur.”
Cumhuriyet’in ilk yılına yüzüncü yıldan bakmaya çalışan sergide dönemin ruhu ve hafızası kronolojik bir sırayla aktarılıyor. Bir anı defteri içinde dolaşma hissinin öne çıktığı serginin amacı sunuş yazısında şöyle vurgulanıyor: “Cumhuriyet’in en yoğun yılı kuşkusuz ilk yılıdır. Yıllarca süren savaşlardan, salgın hastalıklardan, geçim sıkıntısından yorgun düşmüş bir halk… Siyasi tartışmalar, ekonomik sorunlar, nüfus mübadelesi, idari yapıdan eğitime, yargı sisteminden belediyelere kadar her alanda yapılan yenilikler, Anayasa’nın kabulü, halifeliğin kaldırılması, laiklik yönünde yapılan köklü değişimler ve ülkenin yeniden inşa edilmesi… Tüm bunlar olurken bir yandan da günlük yaşam yeni kitapların yayımlanması, sinemalarda gösterilen filmler, tiyatro oyunları, konserler ve spor karşılaşmalarıyla devam eder. Bütün zorluklara karşın umut hep vardır, bayramlar da kutlanır, Hıdırellez’de mesire alanlarına da gidilir, balo salonlarında dans da edilir. Cumhuriyet’in ilk yılında, muhalif seslerin yanı sıra, Meclis’te mebusların, Gazi Paşa’yı karşılayan halkın, grevlerde işçilerin, genel afla salınan mahkûmların, valiliğe şikâyete giden kadın ve çocukların, kısaca her kesimden halkın ortak sloganı şudur: Yaşasın Cumhuriyet!”
Yapı Kredi Kültür Sanat’ta 3 Eylül’e kadar görülebilecek sergi, 1 Kasım 1923’te yeni kurulan Cumhuriyet’in ilk dergisi Milli Mecmua’nın ilk sayısıyla başlıyor. Sonrasında ise gündelik hayata dair ilginç olaylar, spor ve dans müsabakaları, kültür sanat hayatından haberler, karikatürler ve belgesel filmler birbirini kronolojik bir yerleştirmeyle birbirini izliyor. Sergide, hükümet tarafından Dolmabahçe Saray Tiyatrosu’na yerleştirilen Beyaz Rus mültecilerinin Uluslararası Kızılhaç Komitesi Arşivi’nden elde edilen fotoğrafı İstanbul’un o yıllarda da devam eden mülteci sorununa gönderme yapıyor. Gazeteci – yazar Peyami Safa’nın 1922 yılında yayımlanan Sözde Kızlar romanının Kemal Film Müessesesi tarafından filme çekilme anından bir fotoğraf; Nâzım Hikmet’in babası Hikmet Nazım’ın Aralık 1923’ten itibaren yayımlamaya başladığı Sinema Postası dergisinin 2. sayısı; o yıllarda İstanbul’daki dans modası için açılmış Tahsin Ali Dans Mektebi görseli ve Mehmet Rauf tarafından yayımlanan haftalık Sinema Yıldızı’nın ilk sayısı; İstanbul’a gelen Viyana Operet Kumpanyasının Beyoğlu Halep Çarşısı’ndaki temsili; Zeki Bey idaresindeki Makam-ı Hilafet Musiki Heyeti Orkestrası ve dinleyicilerinin Akbaba dergisinde yer alan karikatürü; Cumhuriyet gazetesinin 7 Mayıs 1924 tarihli ilk sayısı… Ve daha niceleri ziyaretçileri adeta bir zaman tünelinde 100 sene öncesine götürüyor.
29 Ekim 1923’den başlayarak Cumhuriyet’in birinci yıl kutlamalarına denk düşecek kronolojik bir sıralamayla ilerleyen sergi, o yıllardaki duygu ve ruhu yansıtan “Yaşasın Cumhuriyet”in görsel karşılığı bol bayrak süslemeli bir kompozisyonla son buluyor.
Basında Cumhuriyet’in ilanı
Yıl 1923. O yıllarda yayımlanan Açık Söz, Ahenk, Anadolu’da Yeni Gün, Hakimiyet-i Milliye, İktam, Sebilürreşad, Tanin, Tevhid-i Efkar ve Vatan gazetelerinde genel olarak Cumhuriyet’in ilanı memnuniyetle karşılanır. Gazeteci Yunus Nadi (Abalıoğlu), 30 Ekim tarihinde Anadolu’da Yeni Gün gazetesinde kaleme aldığı “Türkiye Cumhuriyeti!” başlıklı yazıda Cumhuriyet’in ilanını şu sözlerle duyurur: “Yaşasın Türkiye Cumhuriyet’i, yaşasın İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi!”. Tanin yazarı Hüsayin Cahit (Yalçın) ise “Yaşasın Cumhuriyet!” başlıklı kaleme aldığı yazısında Cumhuriyet’in yaşamasının ve yaşatılmasının önemine şu cümlelerle vurgu yapar.
“Yaşasın Cumhuriyet! Meclis-i Mebusan’da alkışlarla kabul, hariçte toplarla tesit edilerek ilan ettiğimiz Cumhuriyet’in yaşamasını sahihten istiyor muyuz? İstiyorsak her şeyden evvel şunu bilmeliyiz ki Cumhuriyet alkış ile, dua ile, şenlik ve şehr-i ayin ile yaşamaz. Onu yaşatmak ister. Cumhuriyet, ancak hüsn-i idare ile, Cumhuriyet layık olmakla yaşar. Ben Cumhuriyetçiyim. (…) Fakat cumhuriyetçi olmakla beraber bu kelimeye bir put gibi tapmam. Bir cumhuriyetin kıymeti onu idare edecek ellerdedir.”