-
Performans sanatı alanında performans sanatçılarını temsil ederek bir çatı altında toplayan ilk platformun kuruluş fikri nasıl ortaya çıktı?
Simge Burhanoğlu: Doğal buluşmalar, karşılaşmalar ve ihtiyaç! Organik bir dertten doğdu, öncelikli olarak benim kendi hayat derdimden. İnsanların söyledikleri, yapabildikleri ile değil, söyleyemedikleri ve yapamadıklarına olan ilgimden, bastırılan tarafı serbest bıraktırma arzumdan… Londra’da bale çalışmaları üzerine yüksek lisansımı yaparken oluşturduğum performanstaki koreografisiz, doğal akış, an ile olan hesapsız ve provasız karşılaşma, oldukça ilgimi çekti. Üzerine çalışmak istediğim, ortaya koymak istediğim şeyin performans sanatı olduğunu sonradan anladım. Performans sanatı disiplininin insanlara ulaşabilmek, bir araya getirip aynı anda titreştirip ortaya güçlü bir enerji çıkarabilmek için etkili bir araç olduğunu düşündüm.
“Simge Burhanoğlu: Amacım performans sanatçılarını bir çatı altında toplayarak projelerle buluşturmak, farklı kurumlarla iş birlikleri yaparak “mekânsız” bir kimlikle performans sanatını daha fazla insana ulaştırmaktı.”
Performistanbul’un da çıkış noktası yine performans sanatının ve sanatçıların iyileştirici, birleştirici güçlü enerjisine inanmamla oldu. Amacım performans sanatçılarını bir çatı altında toplayarak projelerle buluşturmak, farklı kurumlarla iş birlikleri yaparak “mekânsız” bir kimlikle performans sanatını daha fazla insana ulaştırmaktı. Bence performans duygunun en çok hissedildiği ve bedenle birleşen bir sanat biçimi. Bu yüzden performans sanatı üzerine yoğunlaştım ve bu disiplin için 2016 Ocak ayında bir platform kurmaya karar verdim. Performistanbul uluslararası bir performans sanatı platformu. Kurulduğumuz günden bu yana farklı iş birlikleri ile müzeler, galeriler, sanat kurumları, kamusal alanlar ve uluslararası organizasyonlar başta olmak üzere çeşitli mekânlarda 160’ın üzerinde performans gerçekleştirdik. Performistanbul’u kurarken amacım uçucu olarak değerlendirilen bu disipline “kalıcı” bir değer kazandırmaktı. Canlı sanatı hukuksal, finansal, akademik alanda hâlâ hak edildiği şekilde yeri olmayan, ana sanat disiplinleri arasında yerini koruyamayan performans sanatı ve özellikle de performans sanatçıları için sürdürülebilir bir yapıya getirmekti, hâlâ da bunun için çalışıyoruz. Süreklilik ve güven hissinin azaldığı bir dönemde sürdürülebilir olmak önemli. Daha da önemlisi performans sanatçılarının bedenleri ile çalışmaya devam edebilmelerini sağlamak, sırf yaşayabilmek sanatlarına devam edebilmek için başka bir disipline yönelmek zorunda kalmamaları.
Azra İşmen: Artık altıncı senemiz yaklaşırken, bu disiplinin gelişmesi için kurum ve sanatçılarla yaptığımız çalışmaların yanı sıra yürüttüğümüz araştırma, kaynak geliştirme ve toplama çalışmalarının önemli bir açığı kapatmak için olduğu sanıyoruz ki artık anlaşılıyor ve biz bunu büyük bir sorumluluk olarak görüyoruz. Sadece performanslar sunarak bu disiplinin ülkemizde veya dünyada ilerlemesi mümkün değil. Dolayısıyla, eğitim tarafına da eğilerek 2018’den beri bu alanda kalıcı ve yararlı gelişmeler için çalışıyoruz. Türkiye’de bir ilk olan Performistanbul Canlı Sanat Araştırma Alanı’nı (PCSAA) canlı sanat üzerine barındıracağı kaynaklar ile performans sanatının eğitimi ve gelişimi üzerinde önemli bir etkiye yol açma gayesi ile hayata geçirdik. Performistanbul Yayınları’nı, PCSAA ile birlikte, bu alanda yabancı kaynakları Türkçe’ye çevirerek Türkiye’deki dijital platformlarda yayınlamak ve bu alanda daha fazla kaynak sağlamak amacıyla kurduk. 2020 yılından beri Performistanbul’un ekibi ve sanatçılarıyla beraber, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Sahne Sanatları Bölümü’nde açtığımız Performans Sanatı Pratikleri dersini yürütüyoruz. Buna ilave olarak ilk canlı sanat misafir sanatçı programını da 2020’de hayata geçirdik. Bu alanda yeni sanatçıların oluşması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
-
Kadın, göç, kimlik, kadın olarak tanımlamanın beraberinde getirdiği koşullar, toplumsal cinsiyet temsilleri gibi pek çok konuya dokunan benim de birebir deneyimlediğim Tanja Ostojic’in Mis(s)placed Women? performans atölyesiyle iş birliği yaptınız. Tarabya Kültür Akademisi de bunun bir parçasıydı. Bu birliktelik nasıl başladı?
AI: Tanja Ostojić’in arşivlerini araştırma alanımıza katmak için, sanatçıyla ilk olarak 2019 yılında iletişim kurduk. Hem üretimleri hem de akademik araştırmalarını bir araya getirdiği kaynaklarda; performans sanatında kamusal alanı mekân olarak kullanmak/işgal etmek, kolektif performatif işler geliştirmek ve kültürel aktivizm gibi alanımız için kritik bilgi ve incelemeleri içeren çalışmalar bulunduğundan bizim için çok değerli ve olmazsa olmazdı! PCSAA’ya kitap ve arşivlerini bağışlayan diğer bir çok sanatçı gibi, kitaplarını bağışlamanın yanı sıra, İstanbul’da bulunan Tarabya Kültür Akademisi’nde katılacağı misafir sanatçı programı kapsamında bizimle bir araya gelmek istediğini paylaştı. Mayıs ayında Tarabya Kültür Akademisi’nin bahçesinde gerçekleşen “Creative Talks”ta Ostojić ile program koordinatörü Çiğdem İkiışık’la tanıştıktan kısa bir süre sonra bu proje üzerine çalışmaya başladık.
“Azra İşmen: Simge’nin de her zaman söylediği gibi, duygusal ve insan ilişkilerinin kuvvetli olduğu ülkemizde, performans sanatı iletişim kurmak için çok değerli bir araç.”
Ostojić’in 2009 yılından bu yana devam eden Mis(s)placed Women? sanat projesi, uluslararası sanatçılarla farklı sosyal çevrelerden gelen kişilerin katkılarını da içeren performanslar, performans serileri, atölye çalışmaları ve temsili performanslardan oluşuyor. Projenin son ayağı olan, Mis(s)placed Women – İstanbul güzergâhında gerçekleştireceği 4 günlük (7-8-9-25 Eylül) performans sanatı atölyesinin koordinatörlüğünü üstlenerek biz de bir parçası olduk.
Sanatçının tüm hazırlık ve üretim sürecine tanıklık etme şansımız oldu; başlıca görevlerimiz arasında atölye katılımcıları için açık çağrı sürecinin yönetilmesi, dokümantasyon ekibi oluşturulması ve atölye sürecinin eksiksiz belgelenmesi, kamusal alandaki performansların gerçekleştirilebilmesi için gerekli izinlerin çıkarılması, araştırma alanımızda atölyenin ilk gününe ev sahipliği yapılması, tüm atölye süresince sanatçı ve atölye katılımcılarına eşlik edilerek performansların sorunsuz gerçekleştirilmesine destek olmak bulunuyordu.
-
Atölye içeriği ile süreçteki deneyiminizden biraz bahseder misiniz?
A.İ.: Daha önce de kamusal alanda işler yapmış olsak da Mis(s)placed Women? gerek katılımcılar gerekse bizler için çok farklı bir deneyim oldu. Hem performansçı sayısı çok yüksekti – Ostojić’e 9 katılımcı eşlik ediyordu – hem de ilk defa bu kadar kalabalık bir dokümantasyon ekibi ile şehir içinde, hep hareket hâlinde ve yeri / zamanı belli olmayan bir işin prodüksiyonunu gerçekleştirdik. Genellikle sanatçılarla çalışırken, performansların hazırlık süreçlerinde, performans sırasında ortaya çıkabilecek olasılıklarla zorluklar üzerinden performansı masaya yatırarak konu, süre, alan ve izleyici ile kuracağı ilişkiyi derinlemesine inceliyoruz fakat bu atölye özelinde sanatçı pratiği gereği bunu yapmamız imkânsızdı! Performanslar, atölye süresince spontan olarak geliştiğinden her zamankinden daha fazla anın içinde, esnek, hızlı ve kolaylaştırıcı olmamız gerekiyordu. Simge’nin de her zaman söylediği gibi, duygusal ve insan ilişkilerinin kuvvetli olduğu ülkemizde, performans sanatı iletişim kurmak için çok değerli bir araç. Toplumsal yaşamın bir parçası olan sokaklarda gerçekleşen performanslarda, insanlardan çoğu zaman olumlu ve destekleyen reaksiyonlar aldık. Çoğu katılımcı performans pratiğini ilk defa atölye sürecinde deneyimledi, katılımcıların hem bireysel hem de kolektif olarak dönüştürücü olan bu süreçteki gelişimlerini izlemek bizim için çok heyecan verici oldu. Sokaklarda olduğumuz süre boyunca, bir “kadın” topluluğu/kalabalığı olarak kamusal alanları bir “nevi işgal” ettiğimiz için bir çok kez güvenlik görevlileri tarafından durdurulduk ve izinlerimiz aralıksız kontrol edildi. Atölye kapsamında gerçekleştirilen eylem ve performansların kamusal alandaki “gerçekleştirilebilirliği” bir semtten diğerine değişikler gösteriyordu. Bu süreçte açıkça ortaya çıkan ise ülkemizde kamusal alanın nasıl kullanılacağını aslında bilmediğimizi fark etmemiz oldu; şehrin ve kamusal alanın açılımları ile sınırlarını sanatçı ve katılımcılarla beraber deneyimledik.
Atölyenin son gününde, Beykoz Kundura Sinema’sında atölyenin taslak dokümantasyon gösterimi ilk defa izleyicilere sunulduktan sonra tüm katılımcılar ile izleyiciye açık bir söyleşi gerçekleştirildi.
-
Son olarak Performistanbul’un yakın ve uzak hedefleri, bu yıl deneyimleyebileceğimiz projelerinden bahseder misiniz?
A.İ.: Geçtiğimiz yıl pandemi başladığında, Stay LIVE at Home (Evde CANLI Kal) başlığı ile yaptığımız davette 4 aylık bir sürede dünyanın farklı yerindeki 27 şehirden 76 sanatçı, çeşitli dijital platformlar üzerinde toplamda 107 performans gerçekleştirdi. Bu hareketin bu kadar büyüyeceğini düşünmemiştik ve çok değerli bir arşiv birikti. Ali Taptık ve Onagöre ekibi ile birlikte bu arşivlerin nasıl farklı okumalarla ulaşılabilir kılınacağı üzerine yoğunlaşan bir dijital yayın üzerine çalışıyoruz.
“İstanbul Dışından Genç Sanatçıları Ağırlayacağız”
Ekim ayında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde sanatçılarla beraber derslerimiz yeniden başlıyor. Öğrenciler Ocak – Şubat aylarında kendi performanslarını izleyiciye açık olarak sergileyecekler.
Geçtiğimiz yıl, British Council Turkey’nin #KültürdeKadınGücü Destek Programı sayesinde, Live Art Development Agency (LADA, Londra) ile iş birliği yaparak, performans sanatçılarına özel “Sanatsal Gelişim Programı”nı hayata geçirerek, sanatçı Alisa Oleva’nın Walking Home projesini dijital ortamda gerçekleştirdik. Programı bu yıl Zilberman Galerisi ile yaptığımız iş birliği ile hayata geçiriyoruz. Zilberman Berlin’de başlattığı sanatçı rezidansı girişimini bu vesileyle İstanbul’a da taşırken, bu yeni mekân sayesinde, İstanbul dışında yaşayan ve galeri temsiliyetinde olan ya da iş birliği içinde olunan sanatçı ile küratörleri ağırlama imkânı sağlayacak. Zilberman ile yaptığımız iş birliğinde, Performistanbul Sanatçı Gelişim Programı kapsamında yılın 2 ayı boyunca İstanbul dışından genç performans sanatçılarını ağırlayacağız.
PLAYING UP Canlı Sanat Oyunu projemizi artık bu yıl hayata geçirmeyi umuyoruz Canlı sanat sergileri üzerine çalışmalarımız da devam edecek. Artık sanatçılarımızla beraber kendi kalıcı sanat koleksiyonumuzu oluşturmaya çalışıyoruz.