Uluslararası performans sanatı platformu Performistanbul sanatçısı Ekin Bernay’ın, V&A Museum tarafından davet edilerek Performistanbul ortaklığında gerçekleştirdiği “Atlas” adlı 33 dakikalık yeni performansı 26 Kasım’da, Londra’daki müzenin Raffaello odasında, Friday Late kapsamında izleyiciyle buluştu.
“Aynaya bakıyorum ve geçicilikle yüzleşiyorum.
Verebileceğim tek şey dürüstlüğümdeki hayatım.
Yaşamak yalnız ama yine de sevgi dolu.
Bu benim, devam ediyor, arıyorum.”
Hayatta kalan en eski müzik kompozisyonu olan Seikilos Epitaph’ın bestesinden ilham alan ve yolculuğu Şubat 2021’e dayanan performansı, Ekin Bernay anlattı.
-
Hem Türkiye’de hem de İngiltere’de performanslar yapıyorsunuz. “Atlas” Performansı Londra’da V&A Müzesi’nde gerçekleşti, farklı ülkelerde performanslar yapmak performans pratiğinizi nasıl etkiliyor?
Sınırların olmadığı bir dünyaya inanıyorum. Bunu başarmanın kolay olamayabileceğini biliyorum ama vücudumla, farklı yerler arasında köprü kurmak amaçlarımdan biri gibi hissediyorum. Bununla birlikte, belirli bir yer için bir iş yaptığımda kültürü ve paylaşılacağı bağlamı bir dereceye kadar dikkate almam gerekiyor. Bana göre, eser ne kadar evrensel olursa o kadar fazla güce sahip olur. Bu yüzden karmaşa ortaya çıktığında her seferinde her şeyi basitleştirmeye çalışıyorum.
-
“Atlas” için kalabalık bir ekiple çalıştınız, ayrıca Performistanbul ile yıllardır çalışıyorsunuz; küratöryel unsurlar, performans malzemelerinin oluşturulması ve ekibin katkısı gibi yaratım süreçlerinden bahseder misiniz?
Performistanbul karmaşık zaman çizelgelerinde bana rehberlik ediyor. Ve çalışmamı o kadar iyi biliyorlar ki eserin neye ihtiyacı olabileceğini görmeme yardımcı oluyorlar. Simge (Burhanoğlu) bazen yıllar öncesinden bir fikri ortaya çıkarıyor ve belki de artık zamanının geldiğini söylüyor. Yanımda beni dikkatle izlediği ve inandığı için şanslıyım ve Performistanbul’daki kadınlardan oluşan ekip sanat dünyası için çok önemli. Hepsi çok güçlü.
Raphael Court salonunun boyutu nedeniyle ayırt etmek biraz zor olsa da bu performans için objeler çok dikkatli bir şekilde hazırlandı. Performansı tetikleyebilecek bir nesne yaratma fikri üzerine düşünüyordum, bu yüzden bir başkası bu yerlere oturduğunda onlar da kendilerini yeni bir şekilde ifade etmek için hareket edebilir ve ilham alabilirlerdi.
“Bu performans, bir gün bu realitede olmayacak olan hayatımla yüzleşmemle ilgili. Mezar taşında bulunan sözleri okuduğumda, ‘belki bu bana bazı atalarımızdan bir mesajdır’ diye düşündüm.”
Neredeyse sanat eserinin içinde sanat eseri olması gibiydi. İşbirlikçilerin bir kısmı benim çok sevdiğim arkadaşlarım, bir kısmı da bu süreçte benim için çok değerli arkadaşlar oldular. Saç tokaları fikri karantinada bir farkındalık anı ile ortaya çıktı, 3 ay boyunca kendi iğnelerimi yapmak istediğimi düşündükten sonra bu fikri çizdim ve onları 3D yazdırmaya yardımcı olması için Ultramegaomega’ya gönderdim. Benim bedenim gibi onlar da Ankara’da basıldılar.
Mermer fikri, benim için bir uzanma alanı yaratma konusundaki tartışmalarımızdan sonra Joseph Bond ile geliştirdiğimiz bir fikirdi. Ölüm ve yeniden doğuş, bir ölüm sonrası (post morten) masa gibi… Mermer aynı zamanda Seikilos Yazıtı’nın oyulmuş olduğu nesne. Böylece iki fikir Simge’nin katkısı ile bir araya geldi ve Design Elements Co’nun muazzam yardımı hala bana inanılmaz geliyor, mermeri ürettiler ve Denizli’den Londra’ya gönderdiler. Vücut zırhı veya kemikler Abi Sheng tarafından yapıldı ve aslında bazıları Çin’de basıldı ve bu performans için Londra’ya geldi. 7 metre uzunluğundaki etek, en iyi arkadaşlarımdan biri olan Florence King ile ortak çalışmamız.
“Yapmaya Çalıştığım, Yaşadığımızı Hissetmemize Yardımcı Olmak”
Ayrıca performans için Anna Lanns’in orijinal ve harikulade kompozisyonundan ve onu canlı söyleyerek performansa çok güzel bir kanal açan koro üyelerimiz Vernetta, Ash, James, Yvonne’dan bahsetmem gerekiyor. Ses her şeye yardımcı oluyor, ben de bazı sözlerimi performansa ekleyebildim.
-
Atlas performansınızda bahsettiğiniz Seikolos Mezar taşında “Yaşarken parla/Hiç korkma/Hayat kısa bir süre için var/Ve zaman, hakkını talep ediyor” yazıyor. Seikilos mezar taşını ilk ne zaman gördünüz? Performans fikrinin gelişimini detaylandırabilir misiniz?
Bu performans, bir gün bu realitede olmayacak olan hayatımla yüzleşmemle ilgili. Mezar taşında bulunan sözleri okuduğumda, ‘belki bu bana bazı atalarımızdan bir mesajdır’ diye düşündüm. Daha hafif bir iş yapmak benim için zor ama yine de bunun “hafif” bir iş olduğuna ve şimdiye biraz sevgi taşıdığına inanıyorum. Bu sözler parla diyor. Ve o hayat her zaman senin olmayacak, bu yüzden uyurgezerlik yapma, uyan, uyanık kal. Sanat pratiğimde yapmaya çalıştığım şey bu. Yaşadığımızı hissetmemize yardımcı olmak…
-
Gökyüzünü omuzlarında taşımaya mahkûm edilen Titan efsanesinde Atlas, kafatasımızı omurgamıza bağlayan C1 omuruna da adını veriyor. Bu kemiğin insan olma deneyiminin dünyadaki yansıması olduğunu söylüyorsunuz ve tasavvuftan da besleniyorsunuz. Kurduğunuz bu kesişimselliği anlatır mısınız?
Dünyanın yükünü omuzlarımızda taşıma fikri, insan deneyimiyle paralellik gösteriyor. Hayat ağırdır. Buradaki ağırlık ve yer çekimi de mecazidir. Performansımda “Ağırlığa doğdum” diyorum, işte bu simülasyona gelmiş bir beden, inancın ne olursa olsun burada kalmaya çalışıyor, anlamlandırmaya ve dayanmaya… Atlas kemiğine benim simülasyonumla aynı ismin verildiğini öğrenmek bana ilham verdi. Vücudumdaki sinyallerin omurlarımda dolaşması, oradan bağırsaklarıma ve beynime girip çıkması… İçinde bulunduğumuz bu simülasyonun ekseni olarak omurgayı almak ilgimi çekiyor.
“Performans ne kadar dürüst, ham ve safsa benim için o kadar karakterli oluyor. Özü, onu çevreleyen her şeyden daha yüksek sesle konuşmalıdır.”
-
Türkçe’de sağlam karakterli olmak anlamına gelen “omurgalı olmak” deyimi var. Ve aynı zamanda İngilizce’de benzer bir deyimin içinde “grow a brackbone” omurga kelimesi geçiyor. Atlas performansının bu deyimlerle bir bağlantısı var mı? Eğer varsa, performans sanatının güçlü bir karaktere sahip olması ne demektir?
Belki alakalıdır. Çünkü bu performans aynı zamanda güçten de bahsediyor. Sadece fiziksel değil, daha çok duygusal güç. Bir form olarak performans sanatında her şey olabilir. Performans ne kadar dürüst, ham ve safsa benim için o kadar karakterli oluyor. Özü, onu çevreleyen her şeyden daha yüksek sesle konuşmalıdır.
“Bu Bedeni Bir Gün Bırakacağımı Bildiğimi Hissettiğim Anlar Oldu”
-
Aynı zamanda dans psikoterapisti olarak çalışıyorsunuz ve önceki röportajınızda, terapi seansları sırasında bir başkasının iyileşmesini sağlayanın siz olduğunu, ancak performanslarınızda şifayı alan kişinin kendiniz olduğunu, adeta bir şeylere kanal açıyormuş gibi hissettiğinizi belirttiniz. Özü bulma kavramı etrafında şekillenen “Atlas”ta şifa kavramı nasıl bir yer tutuyor?
Gerçekten içimde bir şeylere dokundu. Bir bedene sahip olmayı ve içinde bulunduğum bedeni seviyorum. Ama performansta bu bedeni bir gün bırakacağımı bildiğimi hissettiğim anlar oldu. Ve umarım ki ben Dünyada büyüdükçe bedenim de yaşlanacak. Bu durumla barışmaya ve kendi cenazemde olmanın nasıl bir şey olabileceğine dair bir fikir edinmeye çalışıyordum. Sorunuza geri dönecek olursak, performans sırasında ölümle ilgili duygularımda daha derine inmeye çalışıyorum, bunun iyileştirici olduğuna inanıyorum çünkü ölüm kaçınılmaz olduğu için belki de üzerinde çalışmanın yollarını bulmamız gerekiyordur.
-
Her sanat projesi, her performans bir üretim sürecinin sonucudur ve yeni öğretiler sunar ya da daha önce öğrenilmiş olan önemli öğretileri tekrardan hatırlatır. “Atlas” performansından neler öğrendiniz? Sizce bugün bu dünyada yaşarken neyi daha sık hatırlamalı ve deneyimlemeliyiz?
Sevgi ve incelik. Söylediğiniz gibi, biz burada ve hayattayken daha çok parlamayı öğrenmek. O kadar çok ses, o kadar acı var ki, kendi hayatımızda ve varlığımızdaki güzelliği bulup, başkalarına yaptığımız gibi kendi varlığımızı da yüceltebilir miyiz?
-
Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Zaman ayırdığınız için size teşekkür etmek isterim. Ayrıca proje için tüm çalışma arkadaşlarıma, destekçilerime ve sponsorlarıma teşekkür ederim. Lütfen kredileri okumak için zaman ayırın, bu benim için çok önemli. Atlas, Faruk Sade Sanat Vakfı tarafından desteklendi, Faruk’un adını buraya taşımaktan dolayı duygulu ve gururluyum.
Giyilebilir Teknoloji ve Görsel Efektler: Abi Sheng
İkinci Deri Kıyafet Tasarımı: Florence King
Ses Tasarımı: Anna Lann
Mermer Üretimi: Sirmersan & Design Elements Co.
Enstalasyon Tasarımı: Joseph Bond Studio
3D Saç Tokası Tasarımı: Ultra Mega Omega Ltd
Fotoğraf Dokümantasyonu: Burcin Ergunt
Film: Jerome Monnot, Sibling Studios
Bu röportajın İngilizcesi Yabangee’de yayınlanacaktır.