İstanbul üzerine yazılmış en güzel kitaplardan biri Edmondo de Amicis’in İstanbul’ u dur. Kitap, Amicis’in 1870’lerde deniz yoluyla ulaştığı İstanbul’un ihtişamlı siluetiyle ilk kez bir gemi güvertesinde karşılaşmasıyla başlar. Şehrin tüm ufkunu kaplamış bir sis tabakası ardından bir düş bozumunu anımsatan bu karşılaşma sahnesi kitabın hiç kuşkusuz en etkileyici bölümüdür. Amicis, kendinden önce gelen gezginler Lamartine, Lady Montague ve Gautier’nin bu şehre dair yazdıklarını ezberlemişse de ilk kez karşılaştığı İstanbul’un “sır ve hüzün dolu” olarak nitelendireceği edebi silueti karşısında adeta çarpılır; şaşkına döner… Kitabın girişinde karşılaşma anının şaşkınlığını şöyle kaleme alır:
“… Bu, yeryüzündeki en güzel manzara; bunu inkâr eden Yaradan’a da, yarattıklarına da nankörlük etmiş olur; bundan daha yüce bir güzellik insan aklını aşar!”
Meşher, yeni sergisi Göz Alabildiğine İstanbul ile ziyaretçilerini bu günlerde benzeri bir karşılaşmayla baş başa bırakıyor. Yüzyıllar boyu Doğuya seyahat eden Batılı seyyahlara, elçilere, yazar ve ressamlara ilham olan İstanbul’un beş asırlık geçmişine sondaj niteliğindeki sergi, Ömer Koç Koleksiyonu’ndan İstanbul temalı nadir eserleri bir araya getiriyor. Panoramik ve geniş açılı şehir temsillerinin yanı sıra gravürlerden nadir kitaplara, yağlıboya tablolardan fotoğraflara 100’ün üzerinde eser sergide, tematik hikâyelerle birbirine bağlanıyor.
ArtDog Istanbul basılı dergi satış noktalarını görmek için tıklayın.
Kapak Görseli: Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’da açılan bir sergide heykeli incelerken, 1934, BYEGM
Kapak Tasarımı: Burcu Ocak
İstanbul’un 500 yılı
Küratörlüğünü Şeyda Çetin ve Ebru Esra Satıcı’nın üstlendiği sergi, İstanbul’un Osmanlı payitahtı olduğu 15. yüzyıldan 20. yüzyılın ilk çeyreğine uzanan geniş bir zaman dilimini kapsıyor. Gemi kaptanından seyyahlara, askerlerden elçilere, yazar, ressam ve fotoğrafçılardan mimar ve şehir plancılarına kadar Batılılar tarafından bazen politik veya askeri bazen estetik amaçlarla farklı tekniklerde üretilen 100’ün üzerinde eser, bugün artık yok olmak üzere olan kentin tarihsel topografyasına ait görüntüleri de gün yüzüne çıkarıyor.
İngiliz ressam Henry Aston Barker’ın 1799 yılı imzalı İstanbul Panoraması, elçilik sekreteri olarak İstanbul’da bulunan Philipp Franz von Gudenus’un 1741’de İsveç Elçiliği’nin çatısından yaptığı çizime ait gravürü, Joseph Schranz’ın Karadeniz’den Marmara Denizi’ne Boğaz panoraması ilk göze çarpan eserler olarak öne çıkıyor. James Robertson’ın Bayezid Kulesi’nden çektiği Mayıs 1854 tarihli imzalı fotoğrafı, İstanbul›u da konu alan hem metnin hem de görselin bir araya geldiği yayıncılık tarihinin en eski kitabı ve Orhan Pamuk’un İstanbul Hatıralar ve Şehir romanında “Batılı ressamlar içerisinde görmenin ve seyretmenin zevklerini bana en çok tattıran ve en inandırıcı geleni” diyerek söz ettiği Antoine-Ignace Melling’in tablosu ve Hatice Sultan ile yazışmaları da yine sergide dikkat çeken eserler arasında…
Şehri bir uçtan bir uca izleme imkânı veren panoramik eserler tarihi topografyasının yanı sıra, doğasına, gündelik yaşantısına dair birbirinden ilginç detayları da barındırıyor. Yerel kıyafetler içinde esnaf, öküz arabasında giden kadınlar, şapkalarıyla ayırt edilen Batılılar, çocuklar ve şehrin dört ayaklıları, İstanbul’un siluetini tamamlayan unsurlar olarak da sergide öne çıkıyor.
“Uzun yıllar tutkuyla bir araya getirdiğim koleksiyonumdaki eserlerden böyle bir serginin hazırlanması benim için çok heyecan verici. Bu sergi için kitap, resim, fotoğraf, gravür, çizim, albüm ve Yadigar-ı İstanbul objeleri de dahil olmak üzere çok çeşitli mecralarda geniş açılı İstanbul manzaraları odağında bir seçki oluşturuldu. Kimileri en erken tarihli baskı, günümüze ulaşmış tek nüsha veya dönemin öncü örnekleri olan eserlerin bir kısmı ilk defa İstanbul’da sergileniyor. Nedretiyle öne çıkan İstanbul tasvirlerinin, geniş kitlelere sunulmasına vesile olmaktan mutluluk duyuyorum,” diyen Ömer M. Koç koleksiyonundan işleri mutlaka görün.