Galeriler, bienaller, sanat fuarları, kültür merkezlerindeki sergiler sanatçıların yapıtlarını sunmaları ve kamunun da sanatı deneyimlemesi için önemli platformlar sağlar. Diğer bir deyişle sergiler sanat dünyasının yaşamsal bir parçasıdır. Bununla birlikte, sergiler aynı zamanda bir dizi güvenlikle alakalı konuyu da beraberinde getirmektedir. Sanat yapıtları, kimin çalışması olursa olsun ve malzemesi ne olursa olsun özünde değerlidir ve bu yapıtlar hırsızlık, vandalizm ve diğer saldırılara karşı savunmasız durumdadır. Sergilerin genellikle çok sayıda insan tarafından ziyaret edilmesi sanat yapıtlarının izlenim oranının artmasıyla sanat dünyasını mutlu edebilir, ama bu koruma önlemlerinin zorluğunu da işaret etmektedir.
30 Eylül 2023 tarihinde İstanbul’da etkili olan şiddetli yağış, Haliç’te bulunan Tersane İstanbul’da düzenlenen Contemporary İstanbul sanat fuarında olumsuz sonuçlara yol açtı. Yağış nedeniyle, fuarın bazı bölümleri sular altında kaldı ve yaklaşık 45 dakika süren yağmurda, fuarın bazı bölümlerinde çatılardan su sızması yaşandı. Bununla ilgili olarak Ali Güreli, ArtDog Istanbul’a şu açıklamayı yaptı:
“Aslında yağmur sadece 45 dakika yağmasına rağmen yukarıdan su aktı- ki biz geçen sene de küçük bir şey yaşamıştık bir tane galeride. Bunun tamamen bittiğini varsayıyorduk. Oralara bütün yeni doğramalar takılmış. O da onları sızdırmış. Yani o doğramaları yapan kimdir?, nasıl onları kabul etmişler tabii o Tersane İstanbul’un sorunu… Değil mi? Şimdi o yüzden bunu yaşadık. Şimdi bütün tavanların üzerine brandalar serildi. Yeniden bir şey olursa diye. Daha uzun yağar da sıkıntı yaşanırsa diye. Sonra izolosyan malzemesiyle bir yerleri tıkadılar. Tersane yapıyor bunları.”
ArtDog Istanbul basılı dergi satış noktalarını görmek için tıklayın.
Kapak Görseli: Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’da açılan bir sergide heykeli incelerken, 1934, BYEGM
Kapak Tasarımı: Burcu Ocak
Fiziksel, Çevresel ve Yasal Önlemler
Peki fuarlarda ya da sergilerde sanat yapıtlarını korumak için gereken güvenlik önlemleri alınıyor mu? Sergilerde alınacak güvenlik önlemleri üç kısma ayrılır: Fiziksel, Çevresel ve Yasal Önlemler. Fiziksel güvenlikte görevliler kameralar ve alarmlar gibi önlemlerle birlikte hırsızlığı ve vandalizmi caydırmaya çalışarak, güvenlik olaylarının tespit edilmesine ve bunlara müdahale edilmesine yardımcı olur. Çevresel güvenlik ise – Contemporary İstanbul konusunda yaşanan – sanat yapıtlarını çevresel hasarlardan korumak için sıcaklık ve nem kontrolü ile ışık ve tozdan koruma gibi tedbirleri içerir. Çevresel güvenlik tedbirleri, yapıtların iyi durumda kalmasını sağlamanın yanı sıra hasar görmelerini veya çalınmalarını önlemeye yardımcı olur. Son olarak yasal güvenlik, sanat eserlerinin alınması ve taşınmasının yanı sıra sergilere gelen ziyaretçilerin yönetimine ilişkin politika ve prosedürleri içerir. Bu önlemler insan hatası ve kaza riskini azaltır ve sanat eserlerinin uygun şekilde alınmasını ve korunmasını sağlar. Peki, sanat tarihinde fiziki, çevresel ve standart güvenlikte hangi problemler yaşanmıştır? Yapıtların üretimi ve sunumu kadar önemli olan bu konuya yakından bakmakta yarar var.
1911 yılında Leonardo da Vinci’nin eseri Mona Lisa Paris’te bulunan Louvre Müzesi’nden çalınmıştı. Tablo iki yıl sonra ele geçirildi ama bu büyük skandal müzenin kimliğine ve prestijine büyük zarar vermişti. Tablo İtalyan Vincenzo Perugia tarafından çalınmış ve Perugia tabloyu İtalya’ya ait olduğuna inandığı için vatanseverlik duygusuyla çaldığını iddia etmişti. Bu olay müzelerin güvenliği ve sanat yapıtlarının değeri hakkında önemli bir tartışma başlatmış ve skandal, sanat yapıtlarını korumak için cam kasaların kullanılması gibi müzeler için yeni güvenlik önlemlerinin geliştirilmesine yol açmıştır.
1994 yılında ise Edvard Munch’un meşhur Çığlık tablosu Norveç’te Oslo’daki Ulusal Galeri’den çalınmış ve tablo bir yıl sonra geri alınmıştı. Tablo iki silahlı adam tarafından çalınmış ve bu olay Norveç’te büyük bir krize neden olmuştu. Tablo nihayetinde ulusal bir simge ve Norveç’in en önemli sanat eserlerinden biri olarak kabul ediliyor. Bunların yanında geçen yıl Vincent van Gogh’un Ayçiçeği tablosuna iklim aktivistleri saldırmıştı.
Bunlara daha birçok örnek eklenebilir, zira sanat tarihi sanat yapıtlarına bilerek ya da bilmeyerek verilen sayısız zararlarla doludur. 1914 yılında Mary Richardson, Londra’da Ulusal Galeri’de Diego Velázquez’in Rokeby Venüs tablosuna satırla saldırırken, 1970 yılında Auguste Rodin’in Düşünen Adam adlı eserinin bacakları Cleveland Sanat Müzesi’nin dışında boru tipi bir bombayla havaya uçurulmuştu. 1972 yılında Michelangelo’nun Piéta heykeline çekiçle zarar verilirken, 1974 yılında Tony Shafrazi, New York’taki Modern Sanat Müzesi’nde Pablo Picasso’nun Guernica tablosunun üzerine sprey boyayla müdahale etmişti.
Sergilerde ve etkinliklerde sanat yapıtlarının hasar görmesinin bir dizi olumsuz etkisi vardır. Örneğin belirli bir değere sahip olan sanat yapıtlarının hasar görmesi ciddi bir mali kayba yol açar ve bu değeri tazmin etmek veya restore etmenin maliyeti çok yüksek olabilir. Bir diğer olgu, böyle bir hasarın yaşandığı etkinliğin organizatörü/koordinatörünün itibarı zarar görecek ve etkinlik prestij kaybı yaşayacaktır. Öte yandan en temelinde hasar gören sanat yapıtları halihazırda birer kültürel miras kaybıdır.
Personele eğitim önemli
Contemporary İstanbul Fuarı’nda da açıkça görüldüğü gibi sergi güvenliği konusunda atılması gereken adımlar bulunuyor. Öncelikle bir sergi açılmadan önce, sanat eserlerine yönelik potansiyel tehditleri belirlemek için bir risk değerlendirmesi yapmak gerekir. Bunu yaparken yapıtları korumak için kullanılabilecek video gözetimi, hareket dedektörleri ve erişim kontrol sistemleri gibi bir dizi güvenlik teknolojisi edinilmelidir. Ayrıca, sergi kapsamındaki tüm personelin sanat eserlerinin nasıl güvenli bir şekilde taşınacağından tutun da güvenlik olaylarının nasıl tespit edileceği ve rapor edileceği konularında eğitilmesi bir zorunluluktur.
Bu önemleri alırken, sergi alanının tasarımı, nakliyenin dikkatli ve güvenli yapılması gerekir. Ayrıca sergideki sanat eserleri için sigorta yaptırmanın önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. Sigorta, hırsızlık veya hasar durumunda mali kayıpların karşılanmasına yardımcı olan önemli bir kalemdir.
En nihayetinde sanatın kültür, tarih ve insan deneyimlerinin yansıtılmasında önemli bir rolü var. Ancak, aynı kentsel dönüşüm ve arkasından yaşanılan deprem trajedisi gibi, coğrafyamızın iklim koşulları insanlara, binalara ve doğal olarak sanat yapıtlarına geri dönüşü olmayan zararlar vermektedir. Her seferinde bu talihsiz olayları anımsatmak, sanatın doğa karşısındaki kırılganlığının farkına vararak, önlemler alınmasını sağlayabilir.
Deprem sanat eserini de yıkar
Zira depremleri düşünün: Türkiye, sismik Avrasya-Anadolu levha sınırı üzerinde yer aldığından depremlere yatkın bir bölge ve sismik olaylar mimari yapılara ve içindeki koleksiyonlara büyük zararlar vermiştir. Öte yandan Contemporary İstanbul Fuarı’nda yaşananlar gibi ülkenin değişken coğrafyası ve iklimi müzeler, alternatif mekanlar ve fuar alanlarını su altında bırakan ani sellere maruz bırakıyor. Sanat eserleri de suyun etkisi nedeniyle genellikle onarılamaz hasarlara uğrar; boya solabilir, küflenmeye ve yapısal bozulmaya yol açılır. Ayrıca yangın da sadece ormanları değil, aynı zamanda tarihi binaları ve değerli sanat koleksiyonlarını barındıran müzeler için de ayrı bir tehlikedir.
1999 İzmit Depremi’nde Osmanlı dönemine ait önemli sanat eserlerini barındıran camiler yıkılmıştı ve hat, seramik ve tekstil ürünlerinin de bulunduğu sayısız tarihi eser yıkıma dayanamayarak parçalanmıştı. Öte yandan Masumiyet Müzesi’nde de 2019 yılında yaşanan yangın büyük bir paniğe neden olmuştur.
Sergilerde zarar gören sanat yapıtları konusu ciddi bir sorundur ve etkinlik düzenleyenlerin yapıtları hırsızlık, vandalizm ve diğer hasar türlerinden korumak için adımlar atmaları gerekir. Bu, fiziksel güvenlik, çevresel güvenlik ve prosedürel güvenlik gibi uygun güvenlik önlemlerinin uygulanmasını içerir.
Yazıda bahsedilen skandallar, sergiler için güvenlik önlemlerinin geçmişten bugüne önemini hatırlatmaktadır. Sanat yapıtları kazalar, vandalizm ve çevresel tehlikeler de dahil olmak üzere çeşitli kaynaklardan gelebilecek hasarlara karşı savunmasızdır. Bundan dolayı güvenli bir biçimde sanat yapıtları bu tehditlere karşı korunmalıdır.