Türkiye’de Sanat Eğitimi Ne Kadar Özgür? - ArtDog Istanbul

Türkiye’de Sanat Eğitimi Ne Kadar Özgür?

Bir çocuk ya da genç, sanat eğitimi sürecinde yeteneği ya da geçmişi ne olursa olsun tüm çocuklarla birlikte kapsayıcı ve erişilebilir bir eğitim sistemi içinde olmalıdır. Sanata gücünü ve güzelliğini veren şey budur. Sanatsal ifadede ve temsilde çeşitlilik, sanatın demokratik gücüdür.

/

Türkiye’de sanat eğitimi uzunca bir süredir problemler silsilesiyle karşılaşıyor. Bir yanda Anadolu Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü’nün başına geldiği gibi devlet ya da vakıf üniversitelerinde sanat bölümlerinin kapatılması öte yanda görsel sanatlar derslerinin müfredatta daha az saate sahip olması, bunu gösteriyor. Geçenlerde bir sanat eğitimcisi olan İnönü Üniversitesi’nden öğretim görevlisi Levent İskenderoğlu’nun 21. Yüzyılın Sanat Eğitimi İçin Yeni Bir Model Önerisi: Yeniden Yapılandırılmış Yaratıcı Zihin Modeli makalesini incelerken, bahsettiğim paradoks aklımı kurcalıyordu.2 Olasılıkla öğretmen istihdamı konusunda sıkıntı çeken iktidarın çözümü, eğitim fakültelerini kapatmak olacak gibi görünüyor. Bu ayrı bir konu olarak kenarda durabilir; ben bu yazımda İskenderoğlu’nun önerilerine dair yorumlarımı paylaşmak istiyorum.

Çözüm Atölyeler mi?

İskenderoğlu, içinde bulunduğumuz çağın gereksinimlerine uygun olarak sanat eğitiminde yenilikçi yaklaşımlar sunuyor ve genel olarak sanat eğitimini temel becerilerin yanı sıra düşleri özgürleştirilmiş ve yaratıcı zihni yeniden yapılandırılmış bireyler yetiştirmeyi amaçlıyor. Burada özellikle sanat eğitiminde ihmal edilen bazı alanlar tespit ettiği ve bunların neler olduğu ve nasıl doldurulacağına dair önermelerde bulunuyor. Bu noktada kendisinin önerdiği atölyeler şu şekilde: Temel Sanat Eğitimi, Yaratıcılık, Görsel Düşünme, Estetik Düşünme ve Eleştirel Düşünme Atölyeleri. İskenderoğlu bu alanların ihmal edildiğini ve ancak bu atölyeler ile bu ihmalin ortadan kaldırılabileceğini varsayıyor.

Bu atölyeler sanat eğitimine katkıda bulunarak öğrencilerin çok yönlü gelişimini destekleyebilirler. Sanat eğitimi konusunda – bir akademisyen olarak – bazı akademik metinleri tek başıma ya da meslektaşlarımla ulusal ya da uluslararası alanda kaleme aldım. Çocuklar ve gençler için sanat eğitiminin bütüncül, yaratıcılığı, eleştirel düşünceyi ve kültürel kavrayışı destekleyen birçok alanı sahiplenmesi gerektiği belirtilmeli.

Önemli Olan Yaratıcılık

Sanatın elbette yaratıcılık ve ifade ile doğrudan ilgisi var ve çocuklar ile gençlerin bu alanları keşfetmeleri sağlanmalı. İkinci önemli olgu, kültürel farkındalık konusu ve çocuklar ile gençlerin çeşitli kültürel geleneklerle ve çağdaş sanat uygulamalarıyla tanıştırılması gerekir. Bunlara eleştirel düşünme, analiz ve teknik beceri de eklenmeli. Levent İskenderoğlu bir yanda sanatın temel kavramları, teknikleri ve tarihine odaklanarak öğrencilere sanatın evrensel dilini öğretmenin önemini vurgularken, özgün sorunlara yaratıcı çözümler üretme becerilerini geliştirmek, farklı disiplinler arası yaklaşımlarla yeni estetik değerler yaratılacak bir yaratıcılık atölyesi öneriyor. Öte yandan görsel okuryazarlığı geliştirmeyi, görsel anlatım tekniklerini öğretmeyi ve öğrencilerin görsel dünyayı anlamalarını sağlamayı ileri sürerken, estetik kavramları tartışmanın, sanat eserlerini analiz etmenin ve öğrencilerin estetik algılarını derinleştirmenin önemli olduğu bir estetik atölyesini savlar. Son olarak sanat eserlerini eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmenin, sanatın toplumsal ve kültürel etkilerini anlamanın ve özgün eleştirel düşünme becerilerini geliştirmenin önemli olduğu bir eleştirel düşünme atölyesinin gerekliliğini iletiyor.

Artık içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda bunun önemini yadsıyamayız. Sonuç olarak, günümüzde çocuklara ve gençlere yönelik sanat eğitimi kapsayıcı, çeşitli ve disiplinler arası olmalı, yaratıcılığı, eleştirel düşünceyi ve kültürel farkındalığı teşvik etmeli. Bu hususları göz önünde bulundurarak, çocukları 21. yüzyılın zorluklarına ve fırsatlarına hazırlayan zengin ve anlamlı bir sanat eğitimi sağlayabiliriz. Bu bağlamda ben de naçizane bazı eklemelerde bulunmayı isterim.

İlginizi çekebilir:  Centre Pompidou’da Fotoğrafın Tarihine Yolculuk

Dijitalleşme Unutulmamalı

Öncelikle çağın hakikatlerinden birisi dijitalleşmedir ve bu açıdan dijital sanat pratiklerini de artık eğitim programlarına fazlasıyla dahil etmek büyük önem kazanıyor. Günümüzün dijital çağında, çocuklara ve gençlere sanat eserlerini oluşturmak, düzenlemek ve paylaşmak için dijital araçları nasıl kullanacakları mutlaka gösterilmeli. Tabii bunun yanına disiplinlerarası bir müfredatın ve uygulamanın olmazsa olmaz bir biçimde dahil edilmesi gerekliliğini eklemeliyim. Ama gözlemlediğim kadarıyla en büyük yanlışlardan birisi hem sergilerde hem de üniversitelerde karşıma çıkıyor. Aslında hiç de disiplinlerarası olmayan sunumlar ya da müfredatlar kamuya disiplinlerarası olarak sunuluyor. Resim ya da heykeli, video sanatı ya da dijital sanatla birlikte sunmak disiplinlerarasılık değildir. Disiplinlerarasılık sanat, bilim, edebiyat gibi alanların bir araya gelmesidir. Böyle bir yaklaşımla çocuklar ve gençler farklı bilgi alanları arasında bağlantı kurabilir ve dünyayı bütünsel bir şekilde anlarlar.

Sürdürülebilirlik ve Etik

Bunların yanına sanatın ruhsal yönleri desteklemedeki rolünü unutmamak gerektiğini eklemeliyiz. Sanat çocukların ve gençlerin kendini ifade etme, düşünme ve bazı duygularla başa çıkma araçlarından birisi. Daha erken yaşlarda çocuklara sanatı sadece bir kariyer tırmanma yöntemi olarak göstermek, onulmaz etkiler bırakabilir. Ayrıca topluluk katılımı üzerine de düşünülebilir. Çünkü çocuk ve gençleri sanat projeleri ve iş birlikleri aracılığıyla topluluklarla bir araya getirmek, öğrenme deneyimlerini zenginleştirir ve bir toplumsal sorumluluk ve farkındalık duygusu inşa eder.

Son olarak iki konu çok önemli ve bunlarla sonlandırayım: Birincisi ne kadar özlü sözler söylesek ya da ne kadar erdemli düşünceler savunsak da sürdürülebilirlik ve etik konusu her daim başat önemde. Bir yanda sanat malzemelerinin çevresel etkilerini ve sürdürülebilirlik konusunu mütemadiyen anımsatırken, özellikle kültürel mirasın değerine ve fikri mülkiyet haklarına dair saygı duyulması gerekliliğine her daim dikkat çekmek gerekiyor. Ayrıca bir çocuk ya da genç, sanat eğitimi sürecinde yeteneği ya da geçmişi ne olursa olsun tüm çocuklarla birlikte kapsayıcı ve erişilebilir bir eğitim sistemi içinde olmalıdır. Sanata gücünü ve güzelliğini veren şey budur. Sanatsal ifadede ve temsilde çeşitlilik sanatın demokratik gücüdür. Bu ufuk açıcı metniyle konular üzerine düşünmemi sağlayan Levent İskenderoğlu’na müteşekkirim.

1- Dr. Öğr. Üyesi, Altınbaş Üniversitesi.

2- Levent İskenderoğlu, “21. Yüzyılın Sanat Eğitimi İçin Yeni Bir Model Önerisi: Yeniden Yapılandırılmış Yaratıcı Zihin Modeli”, Sanat ve İnsan Dergisi, 2022-6 (2), s.295-305.

Previous Story

“Dans ve Hareketle Dönüşüyorum”

Next Story

Dijital Meraklar

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.