Sonsuz Döngü - ArtDog Istanbul
Zafer Akşit, Benliğin Tahterevallisi, Metal Tahterevalli, duvar, ayna, 2022

Sonsuz Döngü

///

Entelektüel olarak zorlu kavramları minimal ama çekici bir estetikle dengelemek konusunda yetkin bir sanatçı olan Zafer Akşit’in, disiplinler arası yapıtları, objelerden enstalasyona, videodan performansa uzanan çeşitli disiplinleri kullanmasıyla karakterize edilebilir. Yapıtlarında hazır nesnelerin manipülasyonları ile bu nesnelerle var olmak için üretilen objelerin birlikteliği, kelime algımızı eleştirel ama çoğu zaman ironik bir şekilde sorgulayan bir bütünlük oluşturur. Akşit, bu anlamda gerçeği nasıl algıladığımızı, doğru ve doğru olduğunu düşündüğümüz varsayımlardan nasıl bilgi ürettiğimizi inceler.

Zafer Akşit’in kişisel sergisi Quell is Other People Collect Gallery’nin Juma Binası’nda ve Tophane’deki iki mekanında eş zamanlı olarak yer alıyor. Sergi, Nietzsche’nin “ebedi dönüş” fikrini ortaya atarken cümle arasında kullandığı ‘Einsamste Einsamkeit’ ikilemesinin farklı yoruma açık doğası etrafında şekilleniyor. Einsamkeit kelimesi hem yalnızlık (loneliness) hem de tek başınalık (solitude) olarak çevrilebilir. Bu sözcükler birbiri yerine kullanılabilecek iki kelime olarak görünse de bu iki benzer sözcük arasındaki nüans büyük bir anlam farklılığı yaratır. Bu anlam farklılığı üzerine kurgulanan eserler disiplinler arası pratikler ile deneysel bir yaklaşım içinde yerleştirme, video ve seyirci etkileşimi ile izleyicinin eserleri interaktif biçimde deneyimleyebileceği ironik bir oyun alanı yaratıyor.

Zafer Akşit, Daha da Mükemmel Aşıklar, Saat, güvenlik kamerası, televizyon, kablo, 2016

Yapıtlar kendilerini tek başınalığın çekiciliği ve yalnızlığın yıpratıcılığı, birlikteliğin telkini ve bir aradalığın kaçınılmazlığı arasında geçişkenlik içinde konumlandırıyor. Kaybın reddedilişinin olanaksızlığını çaresizce tersine çevirme çabasına, insanın kendisi ile olan ilişkisinin dahi ‘öteki’den soyutlanmasının imkansızlığına, eylemlerimizin bazen nafileliği, bazen boşunalığı ve bazen de farketmediğimiz sonuçlarına dair, teklik, ikilik, çiftlik ve çokluğun birbiri içine girdiği bir oyun alanına davet ediyor.

Collect Gallery’nin iki ayrı mekanında eş zamanlı olarak gerçekleşen “Quell is Other People” sergisinde yer alan dört eserden üçü Tophane’de yer alan sergi mekânında sunuluyor. Mekânının giriş katında Even Perfect-er Lovers / Daha da Mükemmel Aşıklar ve interaktif Seesaw of the Self / Benliğin Tahterevallisi adlı çalışmaları yer alıyor. Yine interaktif bir yerleştirme olan One or the Other / Biri ya da Diğeri üst katta sergileniyor. Juma Binası’nda bulunan sergi alanı ise, Slab of Damocles / Demokles’in Betonu başıklı çalışmaya ev sahipliği yapıyor.

Seesaw of the Self / Benliğin Tahterevallisi

Seyirci ilk olarak, yarısı bir duvarın arkasında saklı kalan, yan yana konumlanmış iki çelik tahterevalliden oluşan, etkileyici boyutu ve ham endüstriyel estetiği ile galeri alanına hâkim olan Benliğin Tahterevallisi adlı üç boyutlu çalışmayla karşılaşıyor. Tahterevallinin oturakları, seyirciyi tahterevallinin makine benzeri yapısıyla oturup etkileşim kurmaya davet ederken oturakların hemen karşısında bulunan ayna, seyirciye tahterevalliyle tek başına, yalnızca kendisi ile oynayacağı bir oyun vaat ediyor. Ancak seyirci tahterevalliye oturduğunda, her tahterevalli gibi, bu tahterevalliyi de tek başına kullanamayacağını fark ediyor. Benliğin Tahterevallisi kendisini yalnız, tekil bir katılımcının kullanmasına izin vermiyor, hareketsiz duruyor ve kullanıcısını duvara monte edilmiş aynada kendi yansımasını görebileceği bir yüksekliğe taşımıyor.

Seyirci, Benliğin Tahterevallisi’nin etrafında dolaştığında, tahterevallilerin sadece duvarın içinden geçmediğini, birbirine bağlı bir kaldırma mekanizmasıyla son bulduğunu anlar ve tahterevalliyi kullanabilmek için yanındaki oturakta oturan başka birine ihtiyaç duyduğunu fark eder. Yapı bireyin sembolik olarak aynada kendisiyle yüzleşmesi için tek bir kişinin kendi yansımasını yakalamasına izin vermemektedir. Ancak yanındaki ikinci oturağa başka bir ziyaretçi oturduğunda, eserin mekanizması herhangi bir oyun parkındaki “gerçek” bir tahterevallide olduğu gibi bir senkronizasyon içinde yukarı ve aşağı hareket etmeyi sağlar ve böylece seyirci kendi yansımasını görebilir.

Benliğin Tahterevallisi, bireyin kendisi ile tek başına yüzleşmesinin mümkün olup olmadığını sorgular. Yalnızca toplumsal iş birliği içinde, yalnızca karşılıklı bir ilişki içinde ve yalnızca başka bir insanla uyum içinde, kişinin aynada yalnızca bir an için de olsa kendi yansımasıyla yüzleşebileceğinin altını çizer. Bir zamanlar tutarlı, evrensel ve mutlak olarak anlaşılan ayna ve kişinin kendi yansıması, sayısız yansıma parçalarına bölünür. Ancak belli bir süre, belli bir mekân ve belli bir durumda geçerli olabilecek gerçekliğin en azından küçük bir kısmını algılamanın bir nebze olsun rahatlığını sağlayabilecek fragmanlara bile tek başına asla ulaşılamaz oluşunun anlatımıdır. Dolayısıyla, benliğin farkına varmanın koşulunun da sosyal iş birliğine eşit katılım gereksiniminin bir ifadesidir.

Even Perfect-er Lovers / Daha da Mükemmel Aşıklar

Daha da Mükemmel Aşıklar, Félix González-Torres’in 1991 tarihli ikonik eseri “İsimsiz” (Mükemmel Aşıklar)’a gönderme yapıyor. Torres’in Mükemmel Aşıklar’ı, aynı zamanı gösteren ancak zamanla senkronizasyonlarını kaybeden yan yana iki saatten oluşur. Tıpkı zamanın ve onun algısının iki ayrı insan için asla eşit görünmediği gibi, González-Torres bu eserinde kendisi için rasyonel ve nesnel ama aynı zamanda duygusal ve öznel olan heterojen bir zaman kavramını ortaya koyar. Saatlerin mekanizmasının kusurlu doğasını kullanarak, bireyler arasında mükemmel bir birlikteliğin imkânsızlığını gözler önüne serer.

Daha da Mükemmel Aşıklar ise saatler arasında bir senkronizasyon bozulmasına izin vermiyor. Böylece zoraki bir uyum hissi yaratmaya ve hatta romantik veya başka her türlü ilişkinin doğal sonunu dahi inkâr etmeye çalışıyor. Bir güvenlik kamerası saatin hareketini gerçek zamanlı olarak bir ekrana yansıtırken, nesne ve nesnenin ekrandaki yansıması izleyicinin önünde sürekli bir uyum içinde görünüyor. Tıpkı Joseph Kosuth’un Bir ve Üç Serisi’ndeki anlambilim oyununda olduğu gibi Akşit’in çalışması, birincil ve ikincil gerçekliği birleştirerek, gerçek eşzamanlılığın ancak sanal olarak sağlanabileceğini ortaya koyuyor. Buradaki objeyi iki farklı gerçek saat olarak değil, tek bir gerçek öğe ve bunun medyaya yansıması olarak karşımıza çıkararak, mükemmelliğin ancak tekillikten kaynaklanabileceğinin altını çiziyor. Akşit’in işi narsist bir aşk anlayışına da gönderme yapıyor, bireyin mükemmel partneri ancak kendi benliğinin yansımasında, idealize edilmiş bir kişiliğin sahte bir temsilinde bulduğunu ima ediyor. Bu anlamda Zafer Akşit, yansımasına âşık olan çocuk, Narkissos antik mitine de çağdaş bir yorum getiriyor.

İlginizi çekebilir:  Fotoğrafla Dolu 10 Gün

One or the Other / Biri ya da Diğeri

Galerinin zemin katından üst kata çıkan izleyiciler, üstünde bir elektrik anahtarı bulunan kaide benzeri bir formdan ve bu kontrol istasyonundan bilinmeyen konumlara doğru dağılan kablolar ile karşılaşarak Biri ya da Diğeri çalışması ile etkileşime girme şansı buluyor. Üzerinde elektrik düğmesi bulunan kaidenin hemen önünde ise bu kaideye elektrik kablosu ile bağlı, normalde yarı saydam olan camının siyah opak boya ile boyanmış bir floresan lamba görüyor. İzleyici ışık düğmesine bastığında, etkileşim içinde olduğu bu sistemden bir ışık, bir görüntü ya da herhangi bir tepki beklese de seyircini, önünde görünür, algılanabilir hiçbir şey meydana gelmediğini fark ediyor. Seyirci eyleminin sonuçlarının farkında olmasa da anahtarın aktivasyonu gerçekten bir reaksiyon başlatıyor. Sanatçı doğrusal olmayan bir anahtarlama sistemi kullandığından, sistem elektrik akışını seyircinin hemen önünde bulunan siyah boyalı ampul ile zemin katta caddeye bakan galeri vitrinindeki dört floresan ampul arasında yönlendiriyor. Yani düğmeye basılması ya siyah boyalı ampulü söndürerek elektriği vitrindeki ampullere yönlendiriyor ya da vitrindeki ampulleri söndürerek siyah boyalı ampule yönlendiriyor. Düğmeye basan seyirci, önündeki siyah boyalı ışık tüpünü aydınlatabilir, ancak öyle olsa bile, ışık siyah boyalı ampulün içinde göremez. Ya da vitrindeki ampulleri aydınlatır ancak bulunduğu yerden vitrinde yanan lambaları göremez. Seyircinin eyleminin sonucu ancak Tophane sokaklarında yürüyen insanlar tarafından deneyimlenebilir. Her durumda, eylemin somut bir sonucu her zaman ortaya çıkar ancak, izleyici/operatör kendi eylemini anlayamaz veya gözlemleyemez.

Biri ya da Diğeri, insan eyleminin öngörülemezliğini, bu eylemlerin sonuçlarına dair farkındalığımızın yetersizliğini ve bireysel eylemlerin asla izole kalmadığını ortaya koyuyor. Ortak bilinç yoluyla birbirimize bağlı olduğumuz gerçeğini, çoklu insan ağlarında, karmaşık kolektivizmde ve küresel birliktelikte iç içe geçmiş sosyal varlıklar, “homo socialis” olduğumuzu vurguluyor. Bununla birlikte bizlere ancak minimum bir gerçeklik sunabilen duyusal, fiziksel, psikolojik algımızın sınırlılığını ortaya koyuyor.

Slab of Damocles / Demokles’in Betonu

Quell is Other People, Collect Gallery’nin Juma Binası’ndaki alanında Demokles’in Betonu çalışmasının sunumu devam ediyor. Temiz ve steril galeriyle bir tezat oluşturan krikolar ile yerden 30-40 santim yukarıya kaldırılmış ham beton bir blok ile karşılaşan seyirci, betonun altına baktığında bir televizyon görüyor. Ekranda ise beton bloğu yukarıda tutmak için bloğa karşı can havli ile üflüyor gibi görünen farklı ancak kimlere ait olduğu anlaşılması zor ağızlar görünüyor. Zafer Akşit bu çalışmasında yine algıyla oynayarak medya-gerçekliğimizin temsil ettiği hakikat kavramını ironik bir şekilde sorguluyor. Ekranlarda görünen bizlere gerçek olarak sunulsa da elbette bugün biliyoruz ki fiziksel ve birincil realitemiz ile bağlantılı olan ama kendi varlığını oluşturan, kendi kuralları olan başka bir realite, ikincil bir dünya ve bir meta ortamını izliyoruz. Bu anlamda Akşit’in işi basit bir medya eleştirisinin de ötesine geçerek, aynı zamanda geleneksel gerçeklik inşası fikirlerini de eleştirel bir şekilde sorguluyor. İlk (gerçek) dünyada, hiç kimsenin bu beton bloğu havaya üfleyerek havada tutamayacağı aşikâr olmasına rağmen bu betonu havada tutanın ekrandan betona doğru var olmayan bir hava akımı olarak sunulması, medya-gerçekliğinin gerçek dünyanın ağır yükünü kaldırabileceği kadar saçma gözüküyor. Burada sanatçı, kitlesel ve sosyal medyanın hayatın, insani varoluşumuzun yüklerini kaldırmasının mümkün olup olmadığını eleştirel bir şekilde sorguluyor. Hepimiz omuzlarımızda tonlarca ağırlık gibi görünen duygu ve düşünceleri, bu duygu ve düşüncelerin bizi nasıl endişeli ve zayıf hale getirebileceğini deneyimliyoruz. Ağır betonun ekran üzerinde oluşturduğu tehdit gibi, hayatın ağırlığı, herhangi bir resmi ölçekte ölçülemez, tartılamaz ve hatta çoğu zaman görünmez olsa da her an bizimledir. Demokles’in Betonu ekranın üzerinde asılı kaldığı gibi, Damocles’in kılıcı da başımızın üzerinde asılı duruyor, bu ürkütücü ağırlığın her an üzerimize gelme tehdidini temsil ediyor.

Demokles’in Betonu, dünya üzerinde hiçbir koruyucu, iyileştirici etkisi olmayan ekran gerçekliğinin kusurlarını ve yalan vaatlerini gözler önüne seriyor. Sonuçta beton bloğu havada tutan, bu ekran yanılsamasının fantezisi değil, krikoların hidrolik mekanizması, endüstriyel mekaniğin basit dünyası, kısacası, gerçek fizik yasalarıdır.

“Quell is Other People” sergisinde Zafer Akşit, medya gerçekliğine yönelik eleştiriyi sınırlı algımızın parçalı durumuna dair farkındalık yaratma çağrısıyla birleştiriyor. Serginin benzersiz niteliği, gerçeklik kurgularımıza dair bu eleştirel incelemeyi, insan iş birliği ve etkileşimi için bir çağrı ile birleştirme becerisine dayanıyor. Kişinin kendini bulma arayışının ancak sosyal birliktelik eylemleri ile var olabileceği savı ise Quell is Other People’a sosyo-politik bir boyut kazandırıyor. Sergi aynı zamanda bu zen-vari çelişkinin kendimizi keşfetmek ve herkes için daha hümanist bir toplum inşa etmek için kaçınılmaz ama aynı zamanda çözümsüz olmayan bir yolculuk olduğunu da gözler önüne seriyor.

“Quell is Other People”, Zafer Akşit, @Collect Gallery 09.12.2022-29.01.2023

Previous Story

Salt Araştırma Fonları 2023 Başvuruları Başladı

Next Story

Çevrimiçi Sergi: Suyun Altında Nefes Almak

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.