Ci Demi, Her Şeyin Kötü Gittiğine Dair Emareler serisinden, 2016-2022, arşivsel pigment baskı, 60x48 cm, UV baskı, 365 x 462.5 cm. Sanatçının izniyle

Senin İstanbul’un Hangisi?

///

Küratörlüğünü Refik Akyüz ve Serdar Darendeliler’in üstlendiği “Zamane İstanbulları” sergisi, İstanbul’da yaşayan ve birbirinden farklı tarzlarda üreten 11 fotoğraf sanatçısının yakın tarihli çalışmaları sayesinde kente dair çarpıcı kesitleri bir araya getiriyor.

Silva Bingaz, Osman Bozkurt, Ci Demi, Kıvılcım Güngörün, Ekin Özbiçer, Emin Özmen, Ahmet Sel, Ali Taptık, Kerem Uzel, Erdem Varol ve Cansu Yıldıran’ın işlerinden oluşan fotoğraf sergisi, sanatçıların kenti kişisel bir etkileşim alanı olarak yorumlama pratiklerini ve İstanbul sokaklarında karşımıza çıkan olağanüstü, bir o kadar da olağan tuhaflıkları içeriyor.

Zamane İstanbulları’na, İstanbul hakkında araştıran, düşünen, kurmacalar üreten bir grup yazarın, Yaşar Adnan Adanalı, Fırat Genç, Şebnem İşigüzel, Melisa Kesmez, Biray Kolluoğlu, Gamze Toksoy ve Sibel Yardımcı’nın sergideki fotoğraflardan yola çıkarak kaleme aldıkları metinlerin yer aldığı bir kitap da eşlik ediyor.

Cansu Yıldıran, Barınak serisinden, 2015-2022, arşivsel pigment baskı, 41.3×60 cm – 68.5×100 cm. Sanatçının izniyle.

Serginin sanatçılarından Emin Özmen’in çalışması, hem İstanbul’un kent hafızasında hem de yakın dönem Türkiye tarihinde önemli bir mihenk taşı olan Gezi Direnişi’nden bugüne kentteki toplumsal hareketliliğin peşine düşen fotoğraflardan oluşuyor.

Kerem Uzel, kentteki en sıcak gündemlerden biri olan, Karadeniz ve Marmara Denizi’ni birbirine bağlayacak Kanal İstanbul projesi güzergâhında çektiği fotoğraflarını sunuyor.

Osman Bozkurt İstanbul’un nispeten yeni rekreasyon alanlarına, kente hakim kılınan taşra estetiğine, sürdürülebilirlikten uzak kent peyzajlarına ve bu alanlarla insanların kurdukları ilişkilere bakıyor.

Ali Taptık, İstanbul’un yakın zamana kadar nispeten ‘doğal’ kalmış ama son yıllarda hızla gelişen Kağıthane ve Şişli sınır bölgesindeki Galata, Keçi ve Cendere derelerinin etrafında orta-alt sınıfın yerleştiği mahallelerdeki yapısal dönüşümü anlatıyor.

Ahmet Sel, sergi için özel ürettiği çalışmalarında son yıllarda hem Türkiye hem de İstanbul özelinde çokça tartışılan bir gündem maddesi olan ‘göç’ meselesini ele alıyor.

Cansu Yıldıran, ailelerinden veya genel anlamda toplumdan baskı görmeden, istedikleri gibi yaşayabilmek, kendileri olabilmek için İstanbul’a sığınan ama bu sığınmanın zamanla kentin belirli noktalarına sıkışma haline dönüşmesi ihtimaliyle de karşı karşıya kalan bireylerin, bir anlamda da kendi sonradan edinilmiş ailesinin yaşamına odaklanıyor.

Kerem Uzel, Suriyeli göçmenler, Küçükçekmece yakınlarında, proje kapsamında lüks konutlara tahsis edilecek boş bir alanda futbol oynuyor, Haziran 2020, Dönüşümü Beklemek serisinden, 2020, Arşivsel Pigment Baskı, 35×50 cm. Sanatçının izniyle

Silva Bingaz, İstanbul’u bir kişisel deneyim alanı olarak ele alıp yorumluyor. Gündelik hayatın yakıcı gerçeklerine zemin olduğu için İstanbul’u kendisi için en tehlikeli yer olarak gördüğünü söyleyen Bingaz, belgecilikten, tanımlamaktan, olanı olduğu gibi çekmekten ve formlar içine sıkışmış güzel fotoğraflar oluşturmaktan hoşlanmayan, sezgileriyle hareket eden ve hissettiklerini izleyicilere aksettirmeye çalışan bir fotoğrafçı.

Kıvılcım S. Güngörün sokak sokak dolaşarak kimi kısa bir zaman sonra yitip gidecek uçucu İstanbul parçaları toplayıp biriktiren ve bunları bir araya getirip kentle kurduğu epey karmaşık, biraz kasvetli, biraz oyunbaz ama her daim merakla şekillenen ilişkiyi anlatma yolunu seçen bir koleksiyoncu/fotoğrafçı.

Ci Demi, tam anlamıyla bir İstanbul fotoğrafçısı. Tüm işleri İstanbul’a, İstanbul’la ilgili aşina tuhaflıklara odaklanıyor ve uğursuz olarak tanımladığı enerjinin peşinden koşuyor.

En büyük ilham kaynağı İstanbul olan, kentin sokaklarında rastladığı canlı/cansız süjelerine olabildiğince yakınlaşıp onları flaşının ışığıyla ‘parlatmaktan’ çekinmeyen tarzıyla dikkat çeken Erdem Varol İstanbul’un Doğu ile Batı, gelenek ile modernite, kalabalıklar ile tek başınalık arasında kalmışlığını çoğu zaman nüktedan bir dille görselleştiren bir seçkiyle sergide yer alıyor.

Ekin Özbiçer ise son 10-15 yılda Türkiye’nin geçirdiği sosyal ve politik değişimleri İstanbul ölçeğinde, görece daha Batılılaşmış bir orta sınıf mensubu olarak, hem kendine hem de kentine oryantalist bir bakışla, kentin sokaklarında karşılaştığı kendiliğinden oluşmuş mizansenlerle görselleştiriyor

30 Nisan 2023 tarihine kadar Pera Müzesi’nde izlenebilecek serginin sanatçılarına “Sizin İstanbul’unuz nasıl bir İstanbul’du?” sorusunu yönelttik.

Ekin Özbiçer, Oto-oryantalizm serisinden, 2014-2022, Sanatçının izniyle

Emin Özmen

Benim için iki farklı İstanbul vardı diyebilirim; Gezi’den öncesi ve sonrası. Öncesini hepimiz biliyoruz ve o zamanları birçoğumuz özlüyoruz muhtemelen. Ancak 2013 yılında Taksim’de oluşan ve tüm yurda dağılan vaha, iktidara halkın potansiyeli hakkında önemli fikirler verdi. Ardından, kutuplaşmanın yoğunlaştığı, halkın sadece belirli bir kesimi için hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı, baskının artırıldığı bir döneme girildi.

Ci Demi

Aynı anda melankolik ve korkunç bir yer benim İstanbul’um, hep öyle oldu; iki aykırı uç arasında kalan sonsuz tanımlarla anlatabiliyorum onu, fotoğrafın ihtimalleri, sessiz ve sakin tanıklıklar ile bir toplam inşa ediyorum. Bir hayli kişisel bir teşebbüs benimkisi ve burada ısrarla var olabilmemi sağlayan şey. Şehir, zamansız bir intihar ve kararlı bir yaşama tutunuşun ortasında kalan her şey.

İlginizi çekebilir:  "Hem Var Hem Yokmuş Gibi"

Kerem Uzel

Onlarca yıl kötü yönetimler ve rant uğruna alınan öngörüsüz kararlar ile şehir betonlaştı. Tarihi, kültürel hayatı ve doğası tahrip edildi. Şehrin belleğine sert müdahaleler yapıldı. Verilen mücadeleler tahribatın önüne geçmekte yetersiz kaldı. Bu kaosa ve çirkinliğe rağmen hâlâ birtakım güzellikleri beklenmedik zamanlarda önüme çıkarıyor olması şehirle olan bağımın kopmasına izin vermiyor.

Ali Taptık

Benim İstanbul’um hâlâ ayakta, birçok zamanda. Mimarlık ve mimarlık tarihi eğitimi kente bakışımı biraz zamansızlaştırdı diyebilirim. Özellikle eski semtlerde yürürken kendimi şimdi, geçmiş ve gelecekte hareket ediyor gibi hissediyorum. Sarayın tekrar Kağıthane’ye taşınmasını istiyorum bazen. Bazen de İstanbul depreminin geri aldığı dolgu alanlarda kayık sefasına çıkıyorum. Nostaljiyi çok sevmem, geçmişten gelenleri yaşatmaya çalışıyorum. Yedikule Bostanları’nda olduğu gibi, kaybettiklerim yerine de daha güzellerini düşlemeye, yaratmaya… Kentin her yanını evimin odaları gibi sahipleniyorum, o mekânlarda, yerlerde bir hak iddia ediyorum.

Ahmet Sel

Hayatının yarısından çoğunu yurt dışında geçirmiş eski bir siyasi göçmen olarak İstanbul’a göçmenler üzerinden bakmak benim için kaçınılmazdı. Kalabalıkların içinde görünmez kılınan, saydamlaşan bu insanların yaşamları, duygu dünyaları bana yabancı değil. Nereye giderlerse gitsinler, onların geldikleri dünyayı yanlarında taşıdığını ve göçmenlik hâllerinin hiçbir zaman bitmeyeceğini ben biliyorum. Göçmenler hatıralarındaki manzaralar, evler, dostluklar, renkler ve kokularla yaşarlar, söze “Bizim orada” diye başlarlar…

Erdem Varol

Bu biraz masalsı, biraz distopik şehrin her semti, bambaşka katmanları, kendine has renkleri, direnen parkları, son otobüsleri, pür telaşları, toplumsal sınıfları, mücadeleleri, müdahaleleri, tabiatı, halkları, imkânları ve imkânsız aşklarıyla beni harekete geçiren her ne varsa içinde barındırıyor.

“Zamane İstanbulları” sergisinden, Pera Müzesi, İstanbul

Kıvılcım S. Güngörün

İlk o senelerde belli rotalarında döndüğüm İstanbul, kendini takip eden veya ne yöne gittiği belirsiz, katmanlı manzarası olan merdivenler gibiydi.

Silva Bingaz

Sorunuzda İstanbul’un her gün her durumu nostaljik hale dönüştürmesini yani sürekli değişen bir transformasyonunu kastetmiş olabileceğinizi tahmin ediyorum. Bu dönüşümün temelinde bir kısmıyla Bizans›tan İstanbul olmaya geçişteki panoptik cezaevi yaratma ide’sini görüyorum. Dolayısıyla benim İstanbul’um nostaljik olarak değil ama tarihsel olarak bir panoptik cezaevi. Belki de bunun sonucu olarak betonlaşmış ‘kara’sının can çekişen bir denizle buluştuğu uzamsal bir kütle. Dinamitlenmiş tepelerinin küçük kaygan taşlarında yalpalayan ama bitmeyen çaba ile tırmanmaya çalıştığı milyonlarca sisifosun’un olduğu metaforik bir ada.

Cansu Yıldıran

Benim İstanbul’um kendimi var edebildiğim, ne yalnız ne de yanlış olmadığımı anladığım yerdi. Seçilmiş ailemi bulduğum, beraber direnip beraber güldüğümüz, hüzünlendiğimiz yerdi.

Ekin Özbiçer

Biraz daha az kaotik ama hep kaotik bir İstanbul’du.

Osman Bozkurt

Zihnimiz bize oyunlar oynar, zaman içinde an’ları/anıları istediğimiz şekilde yeniden yazabilir, bunu salt gerçeklik olarak kabullenebiliriz öyle olmasalar bile. Bugünün penceresinden geriye dönüp baktığımda zihnimin derinliklerinde çocukluğumun romantize edilmiş bir İstanbul manzarasını görebilirim, bu şehrin içimde kapladığı yer tarifsiz bir duygu. Ancak İstanbul üzerine çalışırken nostaljiye kapılmamaya gayret ederim, bilgiden ve gerçeklik duygumdan kopmamak kentin bugününü daha iyi okumam için tutunduğum mihenk taşıdır.Şehirler değişir, gelişir, bazen iyi bazen kötü yönde. Sanki biz yaş aldıkça onun değişim hızına yetişemediğimiz ve şehre dair alışkanlıklarımıza veda edemediğimiz için de zorlanırız. Her kuşak için farklı bir İstanbul oldu hep, bu kabullendiğim bir şey. Bugün, doğup büyüdüğüm, beni biçimlendiren ‘o’ şehir yok, elbette okuduğum kitaplardaki İstanbul da yok. Ben kendi İstanbul’uma tanıklık ediyorum ve sanatımla bunu geleceğe taşıma gayretindeyim.

İstanbul’un yüzyılların, binyılların bilgisini hâlâ içinde barındırdığını bilirim, şimdiki zaman geçmişin birikiminden beslenir. Ben de bu birikimin bir parçası olarak hissederim kendimi. İstanbul hem benim bir parçam hem de ben onun bir parçasıyım, aramızda simbiyotik bir ilişki var gibidir.

Previous Story

“İstanbul’da Herkes Nasıl?”

Next Story

Sabiha Çimen’in “Hafız” Sergisi Rotterdam’da

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.

Verified by MonsterInsights