Mardin Bienali açılışı, Alman Karargahı

“Sanatın Paylaşılması Önemlidir”

Bu yıl Mardin Bienali’nin ana sponsoru olan Hitay Vakfı’nın kurucusu ve koleksiyoner Emin Hitay ile vakfın vizyonunu ve misyonunu konuştuk. Hitay, “Bir koleksiyoner olarak kavramsal araştırmalar, dünyadaki sanat eğilimlerindeki güncel durumları izleyebilmek, yeni sanatçılar ve eserleriyle karşılaşabilmek ve söyleşilerle de bu eğitsel süreci kuşaklararası bir yayılımda desteklemeyi önemli buluyorum” diyor.

//

Hitay Vakfı ne zaman kuruldu? Vakfın vizyonu ve misyonundan bahseder misiniz? Vizyon ve misyonlarınızı belirlerken nasıl bir yol izlediniz?

Hitay Vakfı’nı resmi olarak 2019’da kurduk, ancak öncesinde uzun bir süre vakfın yapılanması, açılması için bürokratik çalışma süreçleri devam etti. Covid 19 salgınından kısa bir zaman önce de kuruluşumuz tamamlandı.

Vakıf, eğitim, kültür ve sanat alanına destek olma, gerçekleştirdiğim kişisel katkıları büyütme gayesi ile de resmileşerek işlevini kazandı. Yaklaşık 40 yıldır uluslararası bir sanat koleksiyonu yapıyorum, edebiyat, sanat yayınları ve kültür dünyasından çok besleniyorum. Vakfı, eğitim ve sanat dünyasındaki ihtiyaçlar konusunda yaptığımız destekler ve çalışmaları büyüterek daha fazla kişiye ulaşmayı arzu ederek düşündüm. Sanat alanında çeşitli projelere, görsel sanatlar alanında çalışan ve üreten sanatçılara, küratör ve yazarlara ve birçok projeye katkıda bulunabilecek eşitlikçi ve şeffaf, hesap verilebilir bir misyon ve vizyon çatısı altında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu sayede kişiler ve kurumlar arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi, üretimin arttırılmasına da katkıda bulunuyoruz.

Vakfımızın misyon ve vizyonunu belirlerken kişisel olarak yıllardır bazen Hitay Holding üzerinden ve bazen de kişisel olarak gerçekleştirdiğim sanat ve eğitim katkıları oldukça belirleyici oldu. Türkiye’nin güçlü ve desteğe ihtiyaç duyan sanat dünyasında üretimin devam edebilmesine bir nebze de olsa katkı sunabilmek, eğitimde fırsat eşitliğini savunabilmek öz değerlerimiz arasında zaten yer alıyordu. Hitay Vakfı da yine bu vizyondan beslenmeyi kendine bir görev biliyor.

Destek çalışmalarımız ağırlıklı olarak sanat ve kültür alanında ancak sadece bununla kalmıyor. Aynı zamanda çeşitli seviyelerde ve yaş gruplarında öğrencilere burs destekleri, eğitimlerine katkı, depremzede destekleri ve birçok toplumsal konuda yaşamsal destekler sunmayı da oldukça önemsiyoruz. Ülkece yaşadığımız büyük bir acı olan depremde de bir yıl boyunca ülkenin farklı bölgelerindeki birçok üniversite öğrencimize eğitim bursu sağlayarak öğrenimlerine destek olduk. Nihayetinde, dayanışma ve birliktelik içinde projelerimizi daha da büyüterek bu yıl 6. Mardin Bienali’ne de sponsor olarak katkılarımızı sürdürülebilir bir sanat ekosistemi ve eğitim için gerçekleştiriyoruz.

Bu yıl ilk defa bir bienale sponsor oldunuz, bu sponsorlukla ilgili neler söylersiniz? Size göre önemi nedir? Bir koleksiyoner olarak sizin için önemi nedir?

6. Mardin Bienali ile ilk kez bir bienale bu kapsamda bir sponsorluk desteği sağlıyoruz. Ancak devam eden İstanbul Bienalleri’nde de uzun yıllardır her zaman gerek hami olarak gerek de özel projelerinde desteğimi sürdürmeyi daima önemsiyorum. Bu açıdan bienaller ile olan ilişkimiz yeni değil ancak Mardin Bienali ile olan sponsorluk çalışmamız yepyeni bir iş birliğinin başlangıcı. Mardin Bienali’ni her ziyaret ettiğimde bienalin direktörlerinden Döne Otyam ile kapsamlı sohbetler ederdik, bienalin her yıl nasıl zor hazırlanabildiğinden, bütçesel açıdan sponsorlukların öneminden de sıklıkla konuşurduk. 2010’dan beri hazırlanan bu bienal bulunduğu bölgede ve Türkiye’de sanat dünyasına ciddi katkılar sunmayı sürdürdü. Bienalin daha da kolay bir şekilde hazırlanabilmesi, devamlılığı, sanatın dünyayı irdeleme, gözden geçirme ve güncel tartışmaları sunabilme olanaklarının artarak devam edebilmesi adına destekte bulunmayı bir süredir düşünüyordum. Ocak ayı itibariyle görüşmelerimizi sıklaştırarak dayanışma içinde bir bienal için sponsorluk iş birliğimizi başlattık.

Bir koleksiyoner olarak da kavramsal araştırmalar, dünyadaki sanat eğilimlerindeki güncel durumları izleyebilmek, yeni sanatçılar ve eserleri ile karşılaşabilmek ve söyleşilerle de bu eğitsel süreci kuşaklararası bir yayılımda desteklemeyi önemli buluyorum.

Sonucunda, Hitay Vakfı ve Mardin Bienali’nin bu yıl başlattığı ilk iş birliği uzun soluklu bir girişim olarak kararlaştırıldı, gelecek yılların sinyalini de burada vermek isterim.

Mardin Bienali’nin gelişimi hakkında neler düşünüyorsunuz?

2010’da başlayan Mardin Bienali bölgeyi güçlü bir sanat rotası haline dönüştürdü. Bu yıl geçtiğimiz haftalarda ziyaret ettiğim 60. Venedik Bienali’nde birçok yerli ve yabancı dostumun 6. Mardin Bienali ile olan sponsorluk iş birliğimizi kutlamasına mutlulukla şahit oldum. Ancak sadece bir kutlama ile değil bienali de ziyaret etme planlarını da aktif biçimde yapıyorlardı. Gittikçe uluslararası bir seviyeye ulaşan, Türkiye içinde sanatçılara alan açan ve dayanışmayı, ülkedeki sanat alanının güçlenmesine de önemli katkılar sunan bir yapı Mardin Bienali. Daha da güçlü, sürdürülebilir ve alana daha büyük katkılar sunabilmesi üzerine bu gayelere destek için Hitay Vakfı olarak çalışmalarımız ile heyecanlı bir yolculuğa çıktık.

Siz de bir koleksiyonersiniz ve sanata destek veriyorsunuz. Türkiye’de sanata verilen destekler artıyor ancak yeterli değil. Neler söylersiniz?

Dediğiniz gibi Türkiye’de sanat destekleri çok yeterli değil. Ben koleksiyoner olarak birçok genç sanatçıdan koleksiyonuma eser eklemeyi önemli buluyorum ve bunu koleksiyon yapmaya başladığım günden bu yana sürdürüyorum. Aynı zamanda üretim ve atölye destekleri vermeyi de öncelikli olarak her zaman sağlamaya çalışıyoruz. Bu alanda çok fazla zorluk var, üreten herkes için devam edebilmek oldukça zor olabiliyor. Her durumda çok daha geçmişten bugüne bakarsak destekler bireysel ve kurumsal ölçekte elbette artıyor. Birçok şirket, sanat ve eğitime katkıda bulunuyor. Ancak kökten çözümler ve değişimler için daha büyük katkılar, yepyeni yapılanmalar görmek değerli. Son yıllarda yerel yönetimlerin sanat ve kültür alanına olan destekleri ile yeni mekanlar, alanlar açılmaya başladı. Henüz pek olamayan bir yerel yönetim kültür politikaları üzerinden bir aktarım yapabilirsek eğer, bu alanın sürdürülebilir olabilmesine katkı sağlama çabası görünür şekilde arttı, ancak henüz tabii ki yeterli değil. Kişisel, kurumsal ve yönetimsel açıdan yapılabilen her bir destek alana ve sanat kültür üreticisine, bu alanın profesyonellerine katkı olarak büyüyerek dönecektir.

İlginizi çekebilir:  São Paulo Bienali de Ertelendi

Size göre bir koleksiyonerin ülkedeki sanat gelişimindeki yeri nedir? Ya da böyle bir yeri var mıdır?

Koleksiyonerlerin ülkedeki sanatın gelişiminde önemli bir rolü var. Çünkü sahip oldukları sanat eserleri ve destekleriyle sanatçıları teşvik ederek, sanat piyasasını canlandırırlar, üretime katkı ve destek sunabilirler. Koleksiyonlarına ekledikleri sanat eserlerini toplumla, izleyici ile buluşturarak, sanatın paylaşılması, bir eser koleksiyona girdikten sonra az kişinin izlencesinden daha çok kişiye ulaşması açısından önemlidir diye düşünüyorum. Bununla birlikte kitap ya da çeşitli yayınlar çıkarabilirler ya da bu gibi destekleri sağlayarak sanat ortamındaki üretimlerin, projelerin kalıcı olarak yayınlaşarak tarihe geçmesine de destek olabilirler. Aynı zamanda, koleksiyonerlerin sanat etkinliklerine ve çeşitli projelere, destek ve dayanışma isteyen birçok sanat etkinliğine, bienallere katkıda bulunması, sanat alanının büyümesine ve çeşitlenmesine de imkân tanıyor diye düşünüyorum. Keza ülkemizde yine koleksiyoner ailelerin önemli müzeleri bulunuyor. Buradan da göreceğimiz şekilde sanat alanına olan katkılar bir koleksiyoner tarafından yadsınamayacak ölçekte önemli. Bu şekilde, koleksiyonerlerin sanat alanının gelişimindeki, irdelenmesindeki katmanlı ve derinlikli etkisi, sanatın toplumsal, kültürel ve ekonomik boyutlarını güçlendirip, derinleştiriyor.

 “Evimde ve İş Yerimdeki Eserler Arasında Büyük Bir Harmoni Var”

Bir koleksiyoner olarak, eser seçiminde nelere dikkat ediyorsunuz? Sizin için bir eseri farklı kılan ya da koleksiyonunuza eklenebilir kılan nedir?

Uluslararası bir seçki ve disiplinler arası bir yaklaşım ile birçok farklı jenerasyondan yerli ve yabancı sanatçının eseri koleksiyonda yer alıyor. Türkiye’nin modern ve çağdaş dönemlerine de referans veren bir yönelim aynı zamanda mevcut. Bir eserin koleksiyona eklenmesi konusundaki en heyecan verici şey benim için kavramsal anlatısı ve kişisel beğeni. Genel anlamıyla evimde ve iş yerimde sergileyebildiğim kısımlarda yer alan eserler arasında büyük bir harmoni izleniyor. Burada konu olarak sosyo-kültürel ve toplumsal odak, bazen sanatın kendi tartışmalarını eserlerde izleyebiliyoruz. Koleksiyona ekleneceği zaman disiplin ve anlatı ile kişisel beğeni ve devamlı izleme/düşündürme çağrışımı oldukça önemli benim için. Bu noktada çoğunlukla eserler daha dikkatli bir seçki ile yerini buluyor, eserler arasındaki gerek içerik gerek de formal yaklaşım bir denge içinde sergileniyor. Koleksiyon bu açıdan dünyanın değişimi ve güncel konular ile kişisel bir bakış içinde şekilleniyor diyebilirim.

Türkiye’de sanatın gelişiminde koleksiyonerlerin yerini nasıl yorumlarsınız? Sizce yeterince aktif yer alıyorlar mı?

Sanatın gelişiminde koleksiyonerlerin rolü, bir ülkenin sanat ekosisteminin canlılığı ve büyümesi için kritik bir öneme sahip bana kalırsa. Koleksiyonerler, sanat eserlerinin alımı, korunması ve sergilenmesi yoluyla sanatçıları desteklerken, aynı zamanda sanat üretiminin ve piyasasının dinamizmine de katkıda bulunuyorlar. Türkiye’de de bu durum benzer bir şekilde geçerli. Ancak, Türkiye’deki koleksiyonerlerin sanatın gelişimindeki rolünü değerlendirirken bazı önemli noktaları göz önünde bulundurmak gerekir. Mesela, Türkiye’deki koleksiyonerlerin sanata olan ilgisi ve bu alana yaptıkları yatırım ya da destek miktarı nedir? Son yıllarda, Türkiye’de sanat piyasasının büyüdüğünü ve koleksiyoner sayısının artığı görüyoruz. Sanat alanımız uluslararası ölçekte çok güçlü ancak bazı diğer ülkelere kıyasla koleksiyonerliğin henüz daha küçük bir ölçekte olduğu söylenebilir.

Aynı zamanda Türkiye’deki koleksiyonerlerin sanat eserlerini toplumla nasıl paylaştığı ve erişilebilir kıldığı da oldukça önemli. Müzeler açarak, eserlerini ev ya da iş yerlerinde sergileyerek ve bu alanlara izleyiciler alarak katkıları sürdürmeye devam edebilirler. Sanatın daha geniş kitlelere ulaşması, toplumla etkileşim kurması açısından bunlar önemli.

Sonuç olarak, Türkiye’deki koleksiyonerlerin sanatın gelişiminde, üretiminde ve devamlılığında önemli bir rol oynadığı söyleyebilirim. Ancak, daha fazla koleksiyonerin sanata olan ilgisini artırması ve bu alana daha fazla katkıda bulunması, Türkiye’nin kültürel ve sanatsal mirasının daha da zenginleşmesine katkı sağlanması gerekliliğini de belirtmeliyim. Bu noktada, sanatın desteklenmesi ve gelişimi için sanatseverler, koleksiyonerler, sanat kurumları ve devletin iş birliğini çok önemli buluyorum.

ArtDog Istanbul 22. Sayı150,00Mayıs – Haziran 2024

6. MARDİN BİENALİ “GELECEĞE” Sayısı

ArtDog Istanbul basılı dergi satış noktalarını görmek için tıklayın.

Kapak Görseli: Halil Altındere, “Star Wars: Mardin,” 2024, 3D animasyonlu video, 3D Generalist: Utku Turan
PİLOT Galeri’nin izniyle

Başarılı

Previous Story

Bunu Kim Yaptı?

Next Story

‘Daha Uzaklar’ın Ötesinde

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.