Farklı disiplinlerden sanatçıların zihin ve duygu dünyalarına konuk olduğumuz ArtDog İstanbul Karantina Günlükleri serisi devam ediyor. Bugün Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel bölümü mezunu, beton heykelleriyle tanınan sanatçı Güler Güçlü’yü konuk ediyoruz.
Güler Güçlü’nün “What Was The Matter/Neden Böyle Oldu” başlıklı kişisel sergisi, Ferda Art Platform‘da ziyarete açık. Sergide, Güçlü’nün demir konstrüksüyonlar üzerine yığma beton kullanarak ürettiği heykellerin yanı sıra yerleştirme ve çeşitli kâğıt işleri de yer alıyor.
- Olabildiğince izolasyona dikkat ederek geçirilen pandemi sürecinde, zihninizi en fazla meşgul eden, konu ve sorular neler oldu?
Bu süreçte düşüncelerini bir noktaya odaklamak oldukça zor, bir yandan artık bizler için sadece birer rakam haline gelen ve her gün artarak yenilenen; biten insan hayatları, diğer taraftan ilk okuldan beri ezberlediğimiz; “İnsan sosyal bir varlıktır” cümlesinin hayattaki karşılığı… İnsanın ve kurduklarının, adına medeniyet ya da uygarlık dediğimiz, kırılganlığı ve bütün bunlar sürerken kendini yaratan insanın yeni durumlara uyum sağlama kabiliyeti ile kendini her şartta var etme çabası. Yaşamda kalma arzusu, kaybetme korkusu gibi…
- Peki bu süreçte dizi ya da filmlerle aranız nasıl? Neler izliyorsunuz?
Çok fazla şey izleyemediğim bir dönem oldu benim için, fakat okuduklarımla ve bu sürecin bana düşündürdükleri ile doğru orantılı olarak tekrar takrar izlediğim insanlık tarihi belgesellerinden söz edebilirim. Örneğin Jared Diamond – “Tüfek, Mikrop ve Çelik” belgeselleri. Buna bir de güncel olarak ekleyebileceğim Netflix- “Gıda
Suçları”…
- Müzik ya da podcastlerden hangileri size bu dönemde eşlik etti?
Caz vazgeçilmezim, geçen yaz canlı dinleme şansı bulduğum İtalyan trompetçi Paolo Fresu’ yu son zamanlarda saplantılı bir biçimde dinliyorum. Açık Radyo’nun çok sayıda podcast’ini dinliyorum, bunlardan favorim ‘Didik Didik Freud’.
- Son olarak neler okuyorsunuz, kısaca bahsedebilir misiniz?
Okuma konusunda oldukça verimli bir süreç oldu. Yine tabi yaşadıklarımızın etkisiyle bazı okuduğum kitapları yeni bir bakış açısıyla tekrar okudum. İlk olarak distopya ve korku psikolojisi ile ilgili okumalar… Yine örnek vermek gerekirse ; Lars Fr. H. Svendsen’den “Korkunun Felsefesi”, Frank Furedi’den “Korku Kültürü”, Yevgeniy İvanoviç Zamyatin’den”Biz” ve Aldous Huxley’den “Cesur Yeni Dünya”…
Pandeminin ilk şokunu atlattıktan sonra ise post modern dünyayı ve post modern dünya insanını anlamak için Zygmunt Bauman kitapları okuyorum…