Sanatçı Stüdyoları, Şehrin Toleransı ve Paula Rego’nun Hikayesi - ArtDog Istanbul
Paula Rego, Sit (Otur), 1994, Tuval üzerine pastel boya I Pastel on canvas, 160 x 120 cm. Özel Koleksiyon

Sanatçı Stüdyoları, Şehrin Toleransı ve Paula Rego’nun Hikayesi

  • Yeni kitabınız “Kentin Aynaları / İstanbul’un Sanatçılarından Yansımalar” ismiyle çıktı. Bu kitapta sanatçıların yaratıcılık süreçlerini de ortaya koyuyorsunuz. Kitabınızı nasıl tanımlarsınız? Kitabın ana fikri ve projesi nasıl ortaya çıktı?

Aslında kitabın tüm ana fikri sanatçı stüdyolarına girmek ve keşfetmek üzerine ortaya çıktı. Ama sanatçıyı stüdyoda ziyaret etmenin eski bir bakış olduğunu biliyordum. Bu nedenle bu bakış açısını biraz değiştirmek istedik ve sanatçıları kendi çevreleriyle ilişkileri ve kendi alanlarında incelemek istedik. Şehirle bağlantıları, eserleriyle ilgili fikirleri nasıl elde ettikleri, kısacası evet sanatçıların çevreleriyle bağlantılı şekilde nasıl ürettiklerini ve yarattıklarını da ortaya koymak istedim.

Paula Rego, Salazar Anavatanı Kusarken, 1960, Tuval üzerine yağlı boya, 94 x 120 cm. Lizbon CAM-Fundação Calouste Gulbenkian Koleksiyonu izniyle

“Bir Hikâyeyi Tek Bir Hikâye ile Anlatmak İmkansızdır”

  • Sizce sanatçıların çevresi ve çevreleriyle olan ilişkileri yaratıcılık süreçlerinde neden bu kadar önemli?

Kitapta toplam 12 sanatçı var ve hepsi de kendi bakış açılarından çevrelerini değerlendiriyorlar. Bunun önemli bir şey olduğunu düşünüyorum. Küratörlüğünü üstlendiğim Paula Rego sergisinde John Berger’in önemli bir cümlesinden ilham aldık. Berger şöyle yazmıştır; bir hikâyeyi tek bir hikâye ile anlatmak imkansızdır. Bu nedenle serginin ismini de buradan esinlendik. Bu ne demek: her şeyin içinde bir tür karşıtlık vardır. Bir hikâyeyi tekrar ve tekrar aynı şekilde anlatmak imkansızdır. Kitabımdaki her sanatçı burada yani İstanbul’da yaşamıyor ama burada belirli bir tecrübeleri var ya da bu şehirde doğmuşlar. Kitapta onların yaratıcılık serüvenlerini bu şehirle bağlantılı olarak araştırdım diyebilirim.

  • Sizce İstanbul’u bu bağlamda ilgi çekici ya da heyecanlandırıcı kılan nedir?

Burası çok farklı bir yer. Benim açımdan burası bir tür laboratuvar. Tüm dünyaya dair farklı bir bakış açısı sunuyor. Her zaman farklı kültürleri buluşturan bir şehir olmuş. Kitapta ele aldığım sanatçılar açısından da bu durumun öne çıktığını fark ettim. İstanbul aslında bir barometre. Dünyadaki farklı şehirlere bakacak olursak. Bir şekilde İstanbul’un farklı kültürler ve yaşamlar için en toleranslı şehir olduğunu görebiliriz. Ama yine de kitapta bazı sanatçıların azınlıkların yaşamlarındaki zorluklardan bahsettiğini görüyoruz. İstanbul’da bunu da görmek mümkün: Tüm tarih boyunca bir yandan büyük tolerans ama diğer yandan da azınlıklar ya da bazı toplulukların yaşadıkları zorlukları da görüyoruz. Ben yaptığım araştırmalarda yine de şu an büyük bir tolerans içinde bir şehir görüyorum. Bir yazar olarak kitaptaki sanatçıların farklı fikirlerde olduğunu görmek ve yazmak beni besledi diyebilirim. Kitabın teması kapsamında sanatçıların fikirlerinin öne çıkması ve önem kazanması benim için çok önemliydi.

Fotoğraf: Paula Rego Vivian Girls’u (Vivian Kızları) yaparken, 1984. Kaynak: Instagram / @peramuzesi

Eserleri 10 Yıl Boyunca Sakladı

  • Paula Rego’ya gelecek olursak… Geçtiğimiz haziran ayından 87 yaşında hayatını kaybetti. Eserleri birçok müzede sergileniyor. Venedik Bienali’nde de sergilendi ama sanatçının her zaman farklı duruşu, cinsiyetçilik ve toplumsal konulara bakış açısı önem kazanıyor. Sizce Paula Rego gibi bir sanatçıyı İstanbul gibi bir şehirde ve Pera Müzesi’nde sergilemenin önemi nedir?
İlginizi çekebilir:  Johan Inger'in "Carmen"i

2018’de İstanbul’u ziyaret ettiğimde birçok galeriyi ziyaret etme fırsatı yakaladım. Bu gezilerimde birkaç sanatçının figürlerini ver resimlerini Paula Rego’nun figürlerine benzettim ve aslında Rego’yu bilmiyorlardı. Bu durum bana ilham verdi. Sonra Pera Müzesi ekibine anlattım. Ekip bana Paula Rego’nun burada çok bilinmediğini söylediler. Birçok kişi Rego’yu en önemli kadın sanatçıları arasında göstermekte.

Rego’nun önemini şu şekilde anlatabilirim: Öncelikle 60’larda yaptığı eserlerde kolonyalizm, emperyalizm gibi temaları görüyoruz, savaşları tuvallere taşıdığınız, Portekiz’in girdiği savaşları anlattığını görüyoruz. Bu açıdan çok cesur olduğunu düşünüyorum. Birçok konuda her şeyin farkında. Portekiz’de doğuyor ama sanat eğitimini Londra’da alıyor. Örneğin bu sergide görebileceğiniz önemli bir eseri, bir halı mevcut. Bu eseri 1966 yılında yapıyor. Bu eserin konusu Portekiz’in tarihinde en büyük yenilgisini anlatıyor. Bu eseri ondan talep eden bir otel ve bu temayı görünce eseri asmayı reddediyorlar. Rego’nun savaş karşıtı duruşu, toplum sorunlarına bakış açısı oldukça önemli.

Diğer yandan, cinsiyetçilik konularını ele alışı ve cinsiyetçiliğin aslında ne kadar akışkan bir yönü olduğunu da eserlerde görmek mümkün. Bu konuda oldukça modern ve zamanının çok ilerisinde bir sanatçı.

Paula Rego, Kızıl Maymun Karısını Dövüyor, 1981, Kâğıt üzerine akrilik, 65 x 105 cm. Ostrich Arts Ltd. Koleksiyonu izniyle
  • Rego’nun aynı zamanda kişisel hayatını da eserlerinde gösterebildiğini görüyoruz. Toplumsal konuların dışında kendisini de sanatının ortasına koyabilen bir sanatçı diyebilir miyiz?

Rego’nun Pera Müzesi’nde de sergilenen eserleri arasında görebileceğimiz harika bir serisi var. Kendi depresyonunu resmettiği eserler çok farklı ve önemli. Bu eserleri depresyondayken yaptığını ve 10 yıl boyunca sakladığını biliyoruz. Çünkü depresyonundan utanıyor. Resimler ortaya çıktığında ise kendisinin en cesur halini görüyoruz. Toplum ruhsal hastalıklara nasıl tepki veriyor biliyor. Resimler ortaya çıktığında kendi kürtajını resmettiğini görüyoruz. Sadece bununla kalmıyor, Rego devletlerin kürtaj yasalarıyla ilgili yasaların arka sokaklara nasıl yansıdığını da gözler önüne seriyor. Bu durumu hala yaşıyoruz. Şu an Amerika’da yaşanan olaylarla paralellik olduğunu görüyoruz. Kısacası sanatçının temalarının hala önemini
koruduğunu söylemek mümkün. Burada olmayan başka resimlerini de Hannover’deki bir sergide sergileyeceğiz. Bu resimlerde de insan kaçakçılığını ve farklı kültürlerde kadınların sünnet olma gelenekleriyle ilgili temalar görüyoruz.

  • Paula Rego’ya iyi bir toplum eleştirmeni demek mümkün mü?

Evet, o insanların ve toplumların nasıl hareket ettiğini nelerden motive olduklarını, neyi neden yaptıklarını biliyor. Toplumsal gelişmeleri takip ediyor. Hiyerarşinin nasıl ele alındığını ve nelere yol açtığını görebiliyor. Ama en önemlisi Rego’nun eserlerinde insan ilişkilerindeki duyguları ve hisleri görebiliyoruz.

“Paula Rego: Hikayelerin Hikayesi” sergisinden. Pera Müzesi, İstanbul
“Paula Rego: Hikayelerin Hikayesi” sergisinden. Pera Müzesi, İstanbul
Previous Story

POLVO ile İlk Kişisel Sergisi “Why So?” Üzerine

Next Story

Osman Nuri İyem “Yeniden Cesur Dünya”yı Anlattı

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.