SALT’ın, salgın döneminde sanat üretimi ve paylaşım modellerini yeniden düşünmek, yerleşmiş pratiklerin sorgulanmasına aracılık etmek üzere gerçekleştirdiği sohbetler “hiyerarşik olmayan, ortak bir öğrenme süreci” şeklinde tasarlanan Çalışma Grupları’na dönüşüyor. Kurum ile sanatçı, küratör ve araştırmacılar arasında üretim ve sergileme ötesinde bir iş birliği alanı oluşturan Çalışma Grupları, çeşitli araştırma gündemlerinin SALT desteğiyle dışarıdan katılım ve tartışmaya açıldığı bir platform olarak işlev gösterecek.
Çevrimiçi ortamda, sınırlı sayıda kayıtlı katılımcıyla kapalı oturumlar olarak yürütülecek Çalışma Grupları, literatür ve arşiv taramasının yanı sıra okuma, çeviri ve tartışma seanslarından oluşacak. Araştırmaları başlatanların davet ettiği uzmanlar içeriğin zenginleşmesine katkı sağlarken her çalışmanın son oturumu sonuçların değerlendirmesine ayrılacak.
Batu Bozoğlu’nun Acının Fotoğrafları: American Board of Commissioners for Foreign Missions Arşivi’ni Okumak, Burak Delier’in Ölüm/Hayat Olasılıkları adlı atölyeleriyle ağustos ayında başlayacak olan Çalışma Grupları; Can Altay, Sena Başöz, Hera Büyüktaşçıyan, Deniz Gül, Sibel Horada, Gülsün Karamustafa, Ali Miharbi, Hasan Özgür Top ve Oda Projesi’nin (Özge Açıkkol, Güneş Savaş ve Seçil Yersel) atölyeleriyle yıl sonuna kadar sürecek. Program içerikleri ve atölyeler kapsamında herkese açık olarak düzenlenecek çevrimiçi konuşma ve sunumlar saltonline.org ve kurumun sosyal medya kanallarında duyurulacak.
Çalışma Grupları: Batu Bozoğlu Atölyesi
Acının Fotoğrafları: American Board of Commissioners for Foreign Missions Arşivi’ni Okumak
6 Ağustos, 13 Ağustos, 20 Ağustos, 27 Ağustos
SALT’ın “hiyerarşik olmayan, ortak bir öğrenme süreci”ne dayalı Çalışma Grupları’nın ilki, sanatçı Batu Bozoğlu tarafından başlatılıyor. Çevrimiçi ortamda düzenlenecek dört oturumluk atölyede Bozoğlu ve kayıtlı katılımcılar, SALT Araştırma bünyesindeki American Board of Commissioners for Foreign Missions
(ABCFM) Arşivi üzerinden I. Dünya Savaşı ve sonrasındaki yıkım ve dönüşümlerin sivil hayata etkilerini inceleyecek. Savaşta ailesini ve evini kaybeden, tramvalarını kayıt altına alma imkânı bulunmayan bireylerin yaşadıkları dönemin toplumsal ve siyasal gelişmeleriyle değerlendirilecek.
Beş kişilik atölyeye katılım başvurusu için 2 Ağustos Pazar gece yarısına kadar bu formun doldurulması gereklidir. Değerlendirme sonucunda kabul alan başvuru sahipleriyle 5 Ağustos Çarşamba gün içerisinde iletişime geçilecektir.
Atölye dili Türkçe’dir. Program döneminde, davetli uzmanların katılımıyla herkese açık olarak düzenlenecek buluşmaların ayrıntıları, SALT Online sosyal medya kanallarında duyurulacaktır.
Program
6 Ağustos 19.30 Grup Tartışması: “Arşivle Tanışma”
13 Ağustos 19.30 Grup Tartışması: “Travmanın İzi”
20 Ağustos 19.30 Sunum: Nazan Maksudyan, “Amerikan Kaynaklarında Merzifon Anadolu Koleji’nin Savaş Yılları”
27 Ağustos 19.30 Değerlendirme: “Travmayla Yüzleşme”
Çalışma Grupları: Burak Delier Atölyesi
Ölüm / Hayat Olasılıkları
8 Ağustos, 22 Ağustos, 5 Eylül, 19 Eylül, 3 Ekim, 17 Ekim, 31 Ekim
Çalışma Grupları’nın ikinci programında, sanatçı ve akademisyen Burak Delier’in başlattığı araştırma tartışmaya açılacak. Çevrimiçi ortamda düzenlenecek yedi oturumluk atölyede Delier ve kayıtlı katılımcılar, ölüm ve hayat biçimleri arasındaki bağlantıları siyaset, ekonomi, toplumsal ilişkiler ve sanat pratikleri üzerinden irdeleyecek. Metin okumaları, yorumlamalar, mekân incelemeleri ve performatif öğrenme yöntemleri eşliğinde, ölümle karşılaşma anlarının yaşam için ne gibi olasılıklar barındırdığına bakılacak.
Sekiz kişilik atölyeye katılım başvurusu için 2 Ağustos Pazar gece yarısına kadar bu formun doldurulması gereklidir. Değerlendirme sonucunda kabul alan başvuru sahipleriyle 5 Ağustos Çarşamba gün içerisinde iletişime geçilecektir.
Atölye dili Türkçe’dir. Program döneminde, davetli uzmanların katılımıyla herkese açık olarak düzenlenecek buluşmaların ayrıntıları, SALT Online sosyal medya kanallarında duyurulacaktır.
Delier’in araştırmasının amaçlarına ilişkin bilgi, kendisinin kaleme aldığı şu metinden edinilebilir: “Günümüzde biz modernlerin hayatı ancak ölüm ve son fikirleriyle anlaşılabilir. Bu, sadece bilim insanlarının son kırk sene içerisinde yoğunlaşarak söylemekte olduğu ‘türün ölümüne/sonuna doğru yol almakta oluşumuz’ bakımından değil, aynı zamanda ölümlerden geliyor oluşumuz (sömürgecilik, savaşlar, katliamlar, tehcirler, soykırımlar) bakımından da böyle. Bunun yanında, bugünkü dünyamızda salt biyolojik bir sorun olarak anlaşılan saf bir ‘doğal ölüm’ (eceliyle ölmek) fikrinin üzeri örtülmüş durumda; dünyamızda her ölüm az ya da çok insan yapımı. Ne yaşayanlar olarak biyolojik ölüme erişimimiz var ne de erişebildiğimiz ölümler saf ve doğal; fakat toplumsal, politik, ekonomik organizasyonlar üzerinden birçok ölüm biçimine erişimimiz var: ‘medeni ölüm’, ‘beşerî ölüm’ (Orlando Patterson), ‘çıplak hayat’ (Giorgio Agamben), çalışma hayatındaki biyolojik/fiziksel/sınıfsal ölümler ve zihinsel tükenişler, sağlık hizmetlerine, sağlıklı ve ucuz ve gıdaya ulaşma-ulaşamamaktan kaynaklanan ölümler…
Tıpkı yaşamakta olan birinin ancak ölüm endişesiyle karşılaşarak hayatını bir hayat kılabilmesi gibi, biz de tarihsel, toplumsal, politik, ekonomik organizasyonlar içinde ölüm ile karşılaşmalarımıza odaklanarak, bu karşılaşmaları yaşam kaynakları hâline getirebilmenin olasılıklarını arayacağız: Günümüzde güçlenen ölüm ve son fikrinin ‘kederli tutkusu’nu nasıl ‘mutlu bir karşılaşma’ya, hayat sevincine çevirebiliriz? Sanat bu çabamızda işimize yarabilir mi? Peki, kapatılma ile sanat arasındaki ilişki nedir? Mahpuslar neden yazar, resim yapar, duvarlarını süsler, bedenlerine dövme yapar? Hayat ve ölüm arasında bir eşik mekânı olan mezarlık, tam da bu aradalığı ile nasıl bir hayat/ölüm biçimine işaret eder ve sakladığı olasılıklar nelerdir? Geçmiş, şimdi ve geleceğin ölüm olasılıklarıyla kuşatıldığı günümüzde sinema nasıl bir açıklık, bir yaşam olasılığı üretebilir? Felakete doğru gitmekte olan topluluklar olarak, felaketten gelmekte olan topluluklardan neler öğrenebiliriz? Koronavirüs salgını sırasında şahit olduğumuz üzere, kısmi de olsa durmak mümkünse ve üretim makinesini yani kapitalizmi durdurmak hayat olasılığımız için bir zorunluluk hâline gelmişse, durmanın, durmamızın koşulları nelerdir?
Amacımız, hayat diye bize sunulan ölüm biçimlerini hayata çevirmenin yollarını ya da ölüm diye sunulanın nasıl bir hayata denk geldiğini araştırmak ve tartışmak; bunu da hayat/ölüm pusulasını merkezine alan bir yöntemle yapmayı planlamaktayız. Öğrenmenin özünde kendini dönüştürmek ve kendini dönüştürmenin de temel bir yaşam edimi olduğunu hatırlayarak araştırmayı yaşama açık, deneyimsel ve pratik bir süreç olarak kurgulamaktayız.”
Program
8 Ağustos 14.00 Grup Tartışması: “Toplumsal ölüm, toplumsal hayattır”
22 Ağustos 16.00 Sunum: Aslı Zengin, “Ölümün Mekânsal Kıyıları”
5 Eylül 14.00 Grup Tartışması: “Kapatılma ve Sanat İlişkisi”
19 Eylül 14.00 Sunum: Umut Tümay Arslan, “Bir uzlaşmama sanatını nasıl hayal edebiliriz?”
3 Ekim 14.00 Grup Tartışması: “Her Zaman Ölüm ve Hayat Arasında: Biyopolitika, Zombiler ve Vampirler”
17 Ekim 14.00 Grup Tartışması: “Sondan sonra: Durmak başlamaktır?”
31 Ekim 14.00 Değerlendirme: “Ne yaptık? Ne gördük? Ne duyduk? Ne öğrendik?”