Salman Rushdie ve Elif Şafak Yarışıyor - ArtDog Istanbul

Salman Rushdie ve Elif Şafak Yarışıyor

/

Booker-McConnell şirketi bir edebiyat ödülüne sponsor olurken işlerin buraya geleceğini, dünyanın en prestijli edebiyat ödüllerinden birine ismini vereceğini tahmin eder miydi bilmiyoruz ama bugün Man Booker ödülü almak bir yana, uzun listesine bile girmek, dünya yayıncı ve edebiyat ajanlarının radarına yakalanacağız anlamına geliyor. 1969-2001 yılları arasında Booker-McConnell Ödülü, 2002-2019 yılları arasında Man Booker Ödülü adıyla dağıtılan ödül, bu yıl Booker Ödülü adıyla sahibini bulacak.

Kısa bir süre önce Booker uzun listesi açıklandı. Büyük haber: Adaylardan biri de Elif Şafak, 10 Minutes 38 Seconds in This Strange World/ On Dakika Otuz Sekiz Saniye adlı romanıyla listede. Bu satırlar yazılırken gelen bilgiye göre, 3 Eylül’de kısa liste açıklanacak ve 14 Ekim’de ödülün sahibini öğreneceğiz. Peter Florence, Liz Calder; Xiaolu Guo; Afua Hirsch ve Joanna MacGregor bu senenin jüri üyeleri.

Booker ödülleri listesindeki çoğu yazar ve kitaba, Türk okuru yabancı değil aslında. Ülkemizde farklı yayınevlerince adayların kitapları yayınlandı, yayınlanıyor. Yayınlanmamış olanların Türkçe hakları ile ilgili de kıyasıya pazarlıklar sürüyor.

YAŞAYAN EFSANE ATWOOD LİSTEDE

Doğan Kitap Margaret Atwood’un The Handmaid’s Tale/ Damızlık Kızın Öyküsü adlı romanını yayınladığında, kitap feminist okumaların başına yerleşti, dizisi çok konuşuldu, ödüle aday olan The Testaments da Damızlık Kızın Öyküsü’nün devamı niteliğinde. Doğan Kitap da yakın tarihin en saygı duyulan yazarlarından Kanadalı Margaret Atwood’un kitaplarını yayınlamayı sürdüreceği haberini verdi.

NİJERYA VE İNGİLTERE MİZAHI

My Sister, the Serial Killer/ Kız Kardeşim Seri Katil, Nijerya asıllı İngiliz Oyinkan Braithwaite imzalı bir roman. Bir ilk roman olmakla birlikte kısa sürede büyük ilgi gördü, farklı dillerde yayın anlaşmaları ardı ardına geldi ve son başarısı Booker Ödülü uzun listesine girmek oldu. Kitabın konusu başlığında özetleniyor aslında: Kız kardeşinizin seri katil olduğunu öğrenseniz ne yapardınız? Bir “aile mevzusu” olduğunu düşünür ve ona yardım etmek için elinizden geleni mi yapardınız, yoksa adalete teslim mi ederdiniz? Can Yayınları’nın alt markası Mundi’nin yayınladığı, The New York Times’da “Bomba gibi bir kitap. Keskin, patlayıcı ve komik” olarak tanıtılan kitapta Braithwaite’in yanıtını bulacağız.

YİRMİNCİ YÜZYIL AVRUPASI

Deborah Levy’nin kitabına gelince… Everest Yayınları Things I Don’t Want to Know/ Bilmek İstemediğim Şeyler’i yayınladı daha önce. Güney Afrika’da geçen bir çocukluk, İngiltere’ye göç, huzursuzluk ve hiçbir yere ait olamama hissi, kadın yazarlık ve daha birçok evrensel konuyu içine alan bir çalışmaydı. Bu kez Saul Adler adlı narsist bir tarihçinin başrolde olduğu, bir kazayla başlayan ve Avrupa’nın geçmişine ve bugününe uzanan bir romanla okurların karşısında yazar: The Man Who Saw Everything. Roman, bireysel suçluluk meselesini hem açığa çıkarıyor hem de adeta bir anlamda sorguluyor. Romanın başlığında geçen “Everything/Her şey” sözcüğü hem romanın baş kahramanının hem de bizlerin hayatına göndermeler yapıyor. Adler’in yaşadığı aşklar ve hayal kırıklıkları 20. yüzyıl Avrupa’sı ışığında anlatılıyor.

İNSANLIKTAN NASİBİNİ ALAMAMIŞ DÜNYA

Siren Yayınları bir süre önce Valeria Luiselli imzalı Los Ingrávidos/ Kalabalıkta Yüzler’i okurlarla buluşturdu. Çağdaş Latin Amerika yazınının parlayan yıldızlarından biri Luiselli, yayıncısının notunda kitap için “Kurmaca ile düzmeceyi, mizah ile hüznü, yazın ile gerçeği birbirinden ayıran sınırları incelikli bir biçimde bulandıran Kalabalıkta Yüzler, okuru yazara, yazarı şaire, şairi ölümsüz bir roman kahramanına dönüştürüyor” deniyordu. Aday olan kitabı ise henüz Türkçede yok, Lost Children Archive insanlıktan nasibini almamış bir dünyada insan kalabilmenin romanı olarak tanıtılıyor. Bir yanda sıradan bir Amerikan ailesi eğlenceli bir aile gezisine çıkacak, hedefleri ise Apacheria’ya gitmek. Diğer yanda çantalarında bir oyuncak, İncil ve temiz iç çamaşırlarıyla sınıra ulaşmaya çalışanlar, sonu bilinmez bir yolculuğa çıkanlar var. Sınırlara, göçmenliğe, aidiyete dair önemli bir roman olan Lost Children Archive bir diğer favori aday.

MAX PORTER’A DİKKAT

Monokl, Max Porter’ın, Grief is the Thing with Feathers/ Tüylü Bir Şeydir Şu Yas romanını yayınlamıştı daha önce. Aday olan romanı Lanny için biraz daha beklememiz gerekecek. Porter için çağının en hassas ve duyarlı yazarlarından biri deniyor. Lanny’nin, yaratıcılık ve ruhun böylesine saldırı altında olduğu bir dünyada anarşist bir enerji taşıdığı söyleniyor. Londra yakınlarındaki bir kasabada Max Porter gerçek ile mitin sınırlarıyla oynuyor, başrolünde bir İngiliz oğlan çocuğu var.

YİNE, YENİDEN: SALMAN RUSHDIE

Bir diğer aday, Salman Rushdie, Can Yayınları tarafından yayınlanıyor, Quichotte Cervantes’in Don Quixote’siyle doğal olarak akraba olan deneysel bir roman. Rushdie’nin listede yer alması okurları şaşırtmadı.

 

BİR BAŞKA FRANKİŞTİYN

Jeanette Winterson ismini Sel Yayıncılık tarafından yayınlanan kitaplarından biliyoruz. Sexing The Cherry/ Vişnenin Cinsiyeti, Written On The Body/Bedende Yazılı, The Daylight Gate/ Günışığı Kapısı ilk akla gelenlerden. Booker adayı romanının anahtar kelimeleri şöyle: transhümanizm, yapay zeka, kuir aşk. Çoğu eleştirmene göre çağımızın en yaratıcı yazarlarından biri olan Winterson imzalı Frankissstein’ın yolu açık görünüyor.

İlginizi çekebilir:  Instragram Kültür-Sanat Mekanlarını Eve Getiriyor

İRLANDA’NIN YÜKSELEN YILDIZI

Bir diğer romanın başrolünde ise seks, ölüm ve uyuşturucu var. Aşkın gizemleri var. Trajikomik bir anlatı, melankolik bir çalışma, zekice bir kurgu Night Boat to Tangier. Kevin Barry’nin büyük beğeni toplayan romanının, İrlanda’nın yükselen yıldızının listede olması önemli bir gelişme. Artık gençliklerini geride bırakmış iki gangster üzerinden anlatılan hikaye bir diğer Booker sürprizi.

HEM KADIN HEM SİYAH OLMAK

Bernardine Evaristo Girl, Woman, Other’da modern Britanya’ya ve siyah kadın olmaya dair bir anlatı paylaşıyor okurla. Eleştirmenlerin ortak görüşü enerjisi ve temposuyla son dönemin en özgün yazarlarından biri olduğu yönünde. On iki kadının hayata, aşka, var oluşa, kadın olmaya ve dahası siyah kadın olmaya dair canlı anlatımları romanı oluşturuyor.

BİR HAZİNE

An Orchestra of Minorities için Boston Globe “trajik ve olağanüstü bir romanın ötesinde: burada tarihsel bir hazine var” diyor. Sevdiği kadın için her şeyden vazgeçen Nijeryalı bir çiftçinin öyküsünü kaleme alıyor Obioma.

ÇAĞIN DAHİSİ

Bir diğer favori: New York Times’ın “zeki kurguların yazarı”, Los Angeles Times’ın “örneğine az rastlanan bir dahi” diye tarif ettiği John Lanchester. Yükselen sulara, yükselen korkulara, derinleşen politik ayrılıklara dair bir gizem romanı The Wall, aşk, güven ve hayatta kalmaya dair bir öykü.

KOCA ROMAN TEK BİR CÜMLE

Ve Lucy Ellmann… Ducks, Newburyport hakikat ile yalan arasına sıkışmış Ohio’lu bir ev kadınının hikâyesi. Çocukları için endişe ediyor, Afrika’daki filleri, mutlu çiftlerin yatak odası maceralarını merak ediyor, Amerika’nın dününe ve yarınına bugünden bir ses, olmuş ve olacak felaketlere dair bir roman. Yine favorilerden. Dahası 1020 sayfalık bu roman aslında tek bir cümle, sonsuz virgüllerle ve “İşin aslı…” diye başlayan ve neredeyse yüzlerce sayfa süren yan cümleleriyle bir metin deneyi. Ducks, Newburyport eleştirmenleri şaşırttı, okurların yorumlarını da zaman içinde göreceğiz.

Weltliteratur: Nasıl Anlamalı?

Bu bağlamda gözden kaçırılmaması gereken bir kitabı hatırlatmakta fayda var. Adam Kirsch imzalı The Global Novel: Writing the World in the 21st Century/ Küresel Roman: 21. Yüzyılda Dünyayı Yazmak Vakıfbank Kültür Yayınları etiketiyle yılın ilk aylarında yayınlandı. Goethe 1827 yılında yaptığı bir konuşmada “weltliteratur”, yani “dünya edebiyatı” kavramını kullanıyordu, bu bir ilkti. “Kendini her yerde ve tüm zamanlarda yüzlerce ve yüzlerce insanda gösteren şiirin, insanlığın evrensel mülkü olduğuna tamamen ikna oldum… Ulusal edebiyat artık anlamını yitirmiş bir terimdir; dünya edebiyat çağı kapıdadır ve herkes onun yaklaşmasını hızlandırmak için elinden geleni yapmalıdır.” Amerikalı edebiyat eleştirmeni ve şair Adam Kirsch, Goethe’nin sözlerinden yola çıkarak dünya edebiyatını, milli edebiyat ve milli kültür anlatılarının karşısına koyduğu küresel romanı tartışıyor kitabında. Bir romanı küreselleştirenin ne olduğunu, aralarında kışkırtıcı benzerlikler saptadığı yedi ünlü yazarın eserleri rehberliğinde tartışıyor. Orhan Pamuk, Japonya’dan Murakami, Şili’den Roberto Bolano, Nijerya’dan Chimamanda Ngozi Adichie, Pakistan’dan Mohsin Hamid, Kanada’dan Margaret Atwood, Fransa’dan Michel Houellebecq ve İtalya’dan Elena Ferrante. Günümüz edebiyatını, dünyaya açılmak için uğraşan Türkiye edebiyatını okurken bu hacmi küçük ama iddiası ve kapsamı büyük kitap önemli bir rehber olabilir birçok okur için. Dünya çapındaki edebiyat ödüllerine, örneğin Booker ödüllerine baktığımızda Kirsch’in vurguladığı kimi ortaklıkları görüyoruz.

GÖÇMEN DEĞİL, GÖÇ EDEBİYATI ÇAĞI

Göçmen edebiyatı değil göç edebiyatı çağındayız artık, 70’lerin feminizmi, 80’lerin teknolojisi, 90’ların hak ve kimlik arayışları değmiş karakterler başrolde, küresel felaket kurguları hiç olmadığı kadar çok okunuyor ve ilgi çekiyor, medeniyetin insan türünün yok oluşu bir mesele, eylem ve sözlerinin başka dilde nasıl yankılanacağının farkında olan yazar profilleri çağındayız. Dahası yıllar yılı seslendirilen “çevrilemezlik” yılgınlığa sürükleyen bir tuzak Kirsch’e göre, bir adım sonrasına da biz gidelim, günümüzde her metin çevrilebilir, yazar kendini hangi dilde rahat hissediyorsa yazabilir, hatta İngilizce düşünüp kendi dilinde bile yazabilir!

DÜNYAYI DÜNYAYA YAZMAK

Artık 21. yüzyılda dünyayı yazıyor ve dünyaya yazıyor kalem oynatanlar. Okur da dünyaya bir tık uzakta. Böylesi bir çağda edebiyat ödüllerini, Booker gibi prestijli ödüllerin adaylarını bu yaklaşımla da okuyup anlamak gerekiyor. Eserin ve okurun biricikliğinin formülü çok da karmaşık değil aslında. Çağlar açılıp kapanıyor, yeni isimlendirmelerle yeni dönemler başlıyor ve okur her zaman iyi hikâyenin izini sürüyor.

Previous Story

Rap Müzisyenlerinden Mesaj Var 
Görüyoruz, 
Duyuyoruz, Konuşacağız!

Next Story

Bomonti’nin Meçhul Akıbeti

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.