M.S. 79’da Vezüv Yanardağı’nın patlamasının ardından volkanik küllerin altında kalan, kömürleşmiş bir papirüs tomarının kalıntılarının bir kısmının okunmasıyla Platon’un mezarının yeri ve ölmeden önceki son saatlerini nasıl geçirdiğinin deşifre edildiği iddia ediliyor.
Papiras, 1752 yılında Napoli’de yer alan Herculanem antik şehrindeki Papirüs Villası olarak isimlendirilen yerde keşfedildi. Adını, içerisinde bulunan çok sayıda papirüs tomarından alan villada bulunan parşömenleri deşifre etmek için akademisyenler yıllardır çalışıyordu.
Vezüv’ün Patlaması ve Hiroşima’ya Atılan Atom Bombası
Arkeolog Domenico Camardo, Pompeii‘ye yakın antik bir Roma sahil kasabası olan Herculaneum’da M.S. 79’da meydana gelen patlamanın etkisini, II. Dünya Savaşı sırasında Japonya’nın Hiroşima kentine atom bombası atılmasına benzetiyor.
Patlamadan dolayı kömürleşmiş papirüslere zarar vermeden içinde yazanları okuyabilmek için araştırmacılar, bir dizi tekniği kullanarak yanmış papirüsten 1000’den fazla kelimeyi çıkarmayı başardı; bu da metnin tamamının yaklaşık yüzde 30’una denk geliyor.
Platon’un Mezarının Tam Yeri Tespit Edildi
Çığır açan bu keşifle, antik parşömenin Yunan filozofun son akşamını nasıl geçirdiğini detaylandıran ve Trakyalı bir kız tarafından flüt ile çalınan müziği dinlediğini anlatan, daha önce bilinmeyen bilgiler tespit edildi.
Şifresi çözülen kelimeler ayrıca Platon’un gömüldüğü yerin, kurucusu olduğu ve insanlık tarihinin ilk üniversitesi olarak kabul edilen Platon’un Akademisi’nin müzik veya şiir çalışmalarıyla ilgili bölümü Mouseion’a bitişik bahçede olduğunu gösteriyor. Daha önce sadece genel anlamda Akademi içinde gömülü olduğu biliniyordu.
Platon’un Ölüm Hikâyesi Şüpheli
Leiden Üniversitesi’nden Dr. Bert van den Berg’e göre, Platon’un mezarının tam yerini tespit edebilmek için acele bir arayışa girmek doğru değil. Berg’in altını çizdiği üzere, papirüsün incelenmesinden sorumlu olan İtalyan klasikçi Kilian Fleischer, Yunanca “etaphê” kelimesinin “gömüldü” anlamına geldiğine dair yorumun, kesin olmaktan uzak olduğunu söylüyor.
Dr. Bert van den Berg bu uyarıyla birlikte şu çıkarımını da yazısına ekliyor:
“Her ne olursa olsun, müzik Platon’un felsefesinde önemli bir rol oynadığından, Mouseion’a yakın bir konumda bulunması oldukça makul olacaktır. Platon, büyük eseri Devlet’te müziğin genç kuşakların eğitimindeki yeri üzerinde ısrarla durur.
Doğru müzik türünü ve özellikle de doğru makamları dinlemenin ruh üzerinde faydalı bir etkisi olacağını öne sürmüştür. Geç dönem eseri Yasalar’da Platon, Akademi tarafından desteklenen türden seçkin bir eğitime sahip bir adamı ifade etmek için ‘mousikos anêr’, yani ‘ilham perilerinin adamı’ ifadesini kullanır.”
Platon’un erken dönem eserlerinde savunduğu fikirlerin değişime uğradığı, hatta çok bilinen “idealar kuramı”nı dahi eleştirdiği Yasalar‘da, daha önce felsefesinden kapı dışarı ettiği şairlere ve Musa’lar denilen ilham perilerine ölümüne yakın dönemde önem verdi.
Geç dönem eserlerinde görülen bu radikal değişimden dolayı Platon’un ölüm yerinin de Mouseion denilen, Akademi’nin müzik veya şiir çalışmalarıyla ilgili olarak Musa’lara adanmış bir bölümünde ölmüş olabileceği güçlü bir iddia. Bunun yanında bu iddia, papirüsün artık çok daha iyi okuyabildiğimiz bir başka parçasında geçen Philodemus’un Platon’un ölümüyle ilgili hikâyesiyle de uyumluluk gösteriyor.
Philodemus’un anlatısına göre, Platon yaşamının son dakikalarına doğru ateşlenir ve sayıklamaya başlar ve o sırada orada bulunan Trakyalı bir kız flüt çalarken yanlış ritim tutturur. Bunu fark eden Platon, kızın düzgün flüt çalmamasından yakınır ve kızı küçümser. Platon’un hasta yatağında dahi canlanıp müzik ritmine hayıflanması Philodemus’a umut verse de Platon kısa bir süre ölür. Bu hikâye de papirüste yer aldığı iddia edilen bilgiler ciddi anlamda benzerlik gösteriyor.
Büyük İsimler Büyük Anlatılarla Sarmalanır
Yine de Dr. Bert van den Berg, Platon’la ilgili iddialara şüpheyle yaklaşmak konusunda kararlı. Çünkü halka mâl olmuş isimlerin idealize edilen ölümlerle yâd edilmesi çok rastlanılan bir durum. Bert van den Berg de filozofların ölümünün genellikle onların felsefesiyle uyumlu olacak şekilde hikâyeleştirildiğini, eğer böyle olmazsa sonraki nesillerin o filozofa uygun bir ölüm sahnesi uydurabileceğini söylüyor. Bu nedenle, Platon’un da ölüm döşeğinde dahi yanlış ritmi duyup müzik eleştirmenliği yaptığı iddia edilen ölüm hikâyesinin idealize edilmiş bir anlatı olabileceğini öne sürüyor.
Arkeoloji her geçen gün yeni verilerle karşımıza çıkarken akademi sahasında yeni bulgular şüpheyle karşılanıyor. Papirüslerdeki pasajlar doğru okunmuş olsa dahi anlatılanların ne kadarının gerçeği yansıttığı ne kadarının ise tarihsel kurgular olduğu tartışmaya açık.
İngiliz bir matematikçi ve filozof Alfred North Whitehead‘in “Bütün bir felsefe tarihi Platon’a düşülen dipnotlardan ibarettir” sözünü de düşünürsek, mevzubahis felsefe tarihinin en önemli isimlerinden Platon olduğunda durum daha karmaşık bir hal alıyor.
Bu nedenle Yunan filozof hakkında dolaşıma giren bilgilere temkinli yaklaşmak gerekiyor. Zira bu isimler her zaman büyük anlatılar ve idealize edilmiş sıfatlarla sarmalanmış durumdalar. Buradan bakılınca, acaba Platon’un son saatlerini gerçekten öğrenebilir miyiz?