LENSİN ARKASINDAKİ DEHA
Norman Parkinson’ın retrospektif sergisi, moda dünyasında çığır açan fotoğrafçının 20 yıllık kariyerini ele alıyor. Sergide aynı zamanda uluslararası anlamda ses getirmiş dört fotoğrafçı yer alıyor: Milton Greene, Terence Donovan, Terry O’Neill ve Jerry Schatzberg. İngiliz fotoğrafçı Norman Parkinson (1913-1990) 20’nci yüzyıl moda fotorafçılığının öncülerinden. Parks olarak da bilinen sanatçı Harper’s Bazaar, Queen and Vogue gibi dergiler için yaptığı çekimlerle geleneksel moda fotoğrafçılığının sınırlarını zorladı. Katıksız bir İngiliz mizah anlayışını fotoğraflarına dahil eden Parkinson, modellerini stüdyonun dışında sokaklarda sahilde ve egzotik mekanlarda fotoğrafladı. Cristino Carrillo de Albornoz’un kürate ettiği ve Fondazione Bisazza’nın Iconic Images ile organize ettiği sergi 1948-1968 yılları arasında kadının, moda ve portredeki temsilinde yaşanan değişimi gözler önüne seriyor.
“Norman Parkinson, Fashion Photography 1948-1968” 13 Mart-7 Haziran 2020 tarihlerinde Fondazione Bisazza’da.
FRANSIZ ‘AVANT-GARDE’ TASARIMCI
‘Thierry Mugler Couturissme’ retrospektifi moda ve özel tasarım ürünleriyle çığır açan Fransız tasarımcının ‘avant-garde’ işlerini izleyiciyle buluşturuyor. Altı bölümlük bir opera gibi düzenlenen sergi, Mugler’in olağanüstü mekânlardaki ikonik kreasyonlarına ve iş birliklerine ışık tutuyor. Thierry-Maxime Loriot’in kürate ettiği sergide, Mugler’in 1977-2014 yılları arasında ürettiği yaklaşık 150 kıyafetin yanı sıra aksesuarlar, tiyatro kostümleri, video film arşivleri ve daha önce sergilenmemiş çizimleri yer alıyor.
‘Thierry Mugler Couturissime’ 8 Mart 2020’ye kadar Kunsthal, Rotterdam’da.
MODA TARİHİNDE YOLCULUK
The Met’in 150. yılı kutlamaları kapsamında gerçekleşen ‘About Time: Fashion & Duration’ adlı sergi izleyiciyi 1870’lerden günümüze modanın tarihinde bir yolculuğa çıkarıyor. Henri Bergson’un “la durée” (süre) konseptini merkezine alan sergi, kıyafetlerin günümüz gelecek ve geçmişle nasıl bir ilişki kurduğunu inceliyor. Serginin “hayali anlatıcısı” ise Virginia Woolf’un metinlerinden alınmış. Siyah kıyafetlerden oluşan ve kronolojik olarak dizilen sergi, modada modernleşmenin ve geçiciliğin izini sürüyor. Serginin zamansal çizelgesini siyah kombinlerden önce veya sonra bir dönemde üretilmiş, ancak şekil, motif, malzeme, desen, teknik veya dekorasyon yönünden siyah kıyafetlere benzeyen beyaz kombinler sekteye uğratıyor. Örneğin, 1870’lerin sonunda yapılmış presenses elbisesi tarzında bir elbise, Alexander McQueen’in 1995 yılında ürettiği ‘Bumster’ adlı bir etek ile yan yana sergileniyor. Modanın geleceğini merkezine alan son bölüm serginin zaman konseptini çağımızın popüler sürdürülebilirlik temasına bağlıyor.
‘About Time: Fashion & Duration’ 7 Mayıs-7 Eylül 2020’de The Met’de.
CESUR VE ERİŞİLEBİLİR GİYİM POPÜLERLEŞTİ
İngiliz tasarımcı Mary Quant retrospektifi mini eteklerden pantolanlara, renkli taytlardan makyaj malzemelerine 200’ü aşan ve aralarında tasarımcının kişisel arşivinden parçalardan oluşuyor. Sanatıçının 1955 yılında Londra’da ‘Bazaar’ adlı butiğini açışından, 1975 yılında modada çığır açan küresel bir markaya dönüşme hikâyesi gözler önüne seriliyor. Küratörlüğünü Jenny Lister ve Stephanie Wood üstlendiği sergi, “dönemin sosyal ve tarihi bağlamını” da kapsıyor. O dönemlerde Quant’ın dükkanında yer alan renkli ve eğlenceli tasarımlar adeta savaş sonrası Londra’da yaşayan insanları umutlu olmaya çağırıyordu. Modanın cinsiyet kurallarını sarsan, mini eteği popülerleştiren ve kadın pantolonlarını resmî giyim konumundan çıkaran Quant aynı zamanda modayı erişebilir yapan önemli tasarımcılardan.
‘Mary Quant’ 4 Nisan-6 Eylül 2020 tarihlerinde V&A Dundee’de.
1970’LERİN GECE KULÜBÜ
Brooklyn Museum’da yer alacak sergi, New York’un ve dünyanın önde gelen gece kulüplerinden biri olan Studio 54’un tarihini merkeze alıyor. O dönemde Vietnam Savaşı’na karşı bir mücadele sürüyor, Yurttaşlık Hakları, LGBTQ+ ve kadın hakları için sesler yükseliyordu. Punk, disco ve hip hop gibi yeni şarkı türlerinin çaldığı kulübe farklı cinsiyetlerden, sosyopolitik ve finansal kesimlerden insanlar özgürce katılabiliyordu. Kronolojik olarak kurgulanan sergi, Studio 54’u New York’un zengin tarihine yerleştirmek için 1919 yılındaki Prohibition döneminden 1970’lere uzanan bağlamda ele alıyor. Sergide, fotoğraf, moda, çizim ve filmin yanı sıra daha önce hiç sergilenmemiş kostüm çizimleri ve tasarımları yer alıyor. Planlar ve mimari modeller kulübün yenilikçi yönünü ve doğasını yansıtırken, dudak uçuklatan tema partilerinin belgeleri otuz üç ay boyunca aktif kalan kulübün yaşanmışlığını gözler önüne seriyor. Brooklyn Museum’un baş küratörü Matthew Yokobosky’nin kürate ettiği sergi, gece kulübünün kapanmasından sonraki yılları da kapsıyor ve Studio 54 estetiğinin devam eden etkisinin altını çiziyor.
‘Studio 54: Night Magic’ 13 Mart-5 Temmuz 2020 tarihlerinde Brooklyn Museum’da.
“SİYAH GÜZELDİR”
1950’lerin sonları ve 1960’lar boyunca Kwame Brathwaite’in ”Black is Beautiful” (Siyah Güzeldir) adlı politik sloganı sanatçının fotoğraflarıyla popülerleşmeye başladı. İkinci ‘Harlem Renaissance’ının öncülerinden Brathwaite’ın kariyerine odaklanan sergi sanatçının merak uyandıran hikâyesini izleyiciye sunuyor. Aktivist ve siyahi milliyetçi Marcus Garvey’in yazılarından etkilenen Brathwaite ve ağabeyi Elombe Brath, African Jazz Arts Society Studios (AJASS) adlı müzik topluluğunu ve siyahi kadınlar için Grandassa Models adlı modellik ajansını kurdu. New York’taki Aperture ve Kwame S. Brathwaite tarafından organize edilen sergi, izleyiciyi Grandassa modellerinin, Afrikan Amerikan sanatçıların, moda tasarımcılarının, kuaförlerinin ve müzisyenlerinin yer aldığı 1960’ların ‘Naturally’ adlı moda gösterilerine götürüyor.
‘Black is Beautiful: The Photography of Kwame Brathwaite’ 27 Haziran-6 Eylül 2020 tarihlerinde Columbia Museum of Art’ta.
ODAĞINDA GERÇEKLİK VAR
‘Untold Stories’ adlı sergi, Alman fotoğrafçı Peter Lindbergh’in 1980’lerden günümüze uzanan 140 fotoğraflık bir seçkiyi sunuyor. Sergide, sanatçının Vogue, Harper’s Bazaar, Interview, Rolling Stone, W Magazine, the Wall Street Journal gibi dergiler için çektiği fotoğraflar yer aliyor. Seçki, gerçekliği yapay olanın önüne koymasına rağmen sinematik olmayı başaran fotograflardan oluşuyor. Ölümünden kısa bir süre önce Lindbergh’in kürate ettiği serginin metnini sanatçının yakın arkadaşlarından Wim Wenders kaleme almış.
‘Untold Stories’ 1 Haziran 2020’ye kadar Kunstpalast, Düsseldorf’da.
SÜRDÜRÜLEBİLİR MODA ANLAYIŞI
‘Sustainable Thinking’ sergisi izleyiciyi sanatta ve modada sürdürülebilirlik üzerine düşünmeye davet ediyor. Son zamanlarda sanatçılar doğa ile olan ilişkimiz, sürdürülebilirlik ve organik malzeme kullanımı ve yeniden kullanabilirlik gibi konular üzerine çalışıyor. Genç tasarımcılardan lüks markalara, moda endüstrisi de ekolojik malzemeler ve üretim süreçlerini optimize etme bakımından üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Sergi farklı bakış açılarına sahip sanatçıları, moda tasarımcılarını ve tekstil üreticilerini bir araya getirerek onları yeni projeler üretmeye, teknolojileri kullanmaya ve fikir alışverişi yapmaya davet ediyor.
‘Sustainable Thinking’ 13 Nisan 2020’ye kadar Museo Salvatore Ferragamo’da.
FARKLI AYAKKABILAR, FARKLI KÜLTÜRLER
Paris’teki Musée des Arts Décoratifs’te yer alan ‘Marche et démarche’ adlı sergi izleyiciyi ayakkabının tarihinde bir yolculuğa çıkarıyor. Küratörlüğünü Dennis Bruna’nın üstlendiği serginin, mimarı ve tasarımcısı Eric Benqué. Sergi, günlük yaşamımızın vazgeçilemez bir aksesuarı olan ayakkabının kültürel önemini sorguluyor ve ayakkabının Orta Çağ’dan günümüze, Batı ve Doğu kültüründeki yerini inceliyor. Ayakkabının, resimlerin, objelerin, fotoğrafların, filmlerin kamu ve özel koleksiyonların ve reklamların dahil olduğu yaklaşık beş yüz objeyi gözler önüne seren sergi, günlük bir nesnenin sıradandan sıradışına nasıl dönüşebileceğini vurguluyor.
‘Marche et démarche’ 22 Mart 2020’ye kadar Musée des Arts Décoratifs’de.
İZ BIRAKAN SİNEMA KOSTÜMLERİ
Küratörlüğünü Elisabetta Bruscolini’nin üstlendiği sergi, sıradışı sinema kostümleriyle adından söz ettiren Annamode kostüm evinin terzilerinin yeteneğini, yaratıcılğını ve işçiliğini gözler önüne seriyor. Annamode terzileri 1950’lerden bu yana tutkuyla yaptıkları kostümlerle İtalyan kostüm tasarımcılarının adını uluslararası düzleme taşıdı. Sergi programında, 1950 ‘Dolce vita’ filminden günümüze uzanan aralarında büyük bütçeli uluslararası filmler için yapılan kostümlerin bulunduğu seçki, kostüm evinin işlerini en iyi temsil eden 100 kostümü izleyiciye sunuyor. Serginin ilk ve son bölümü, modern sinema tarihinde çığır açan Federico Fellini ve Piero Tosi’ye şapka çıkartıyor. Fellini ve Tosi’nin filmlerinde kullanılan ve narin olmaları nedeniyle daha önce hiç sergilenmemiş kostümler sergide yer alıyor. Film meraklılarının kaçırmaması gereken bir sergi.
‘Cinemaddosso da Cinecittà a Hollywood i costumi di Annamode’ 15 Haziran 2020’ye kadar Museo Nazionale del Cinema, Torino’da.