Yapı Kredi bomontiada’da ve çevrimiçi platformda devam eden Mamut Art Project‘in bu yılki 8. edisyonunun mimarlığını üstlenen Ceren Özşahin ve Zeynep Tümertekin‘in özel bir hikayesi var. İkisi de eski birer Mamut sanatçısı. Farklı ülkelerde eğitim alıyor, daha sonra bir araya gelerek kendi stüdyolarını kuruyorlar. Bu yıl #Map20 için mekan tasarımı yaparken kendi anılarıyla bir kez daha yüz yüze gelen ikili ile projelerini ve dünyada kendinden başka bir gündem bırakmayan pandeminin, mimariye etkilerine ilişkin değerlendirmelerini konuştuk.
Pandemi, Şehirleşme ve Yapılaşmayı Sorgulatıyor
- Pandemi her alanı olduğu gibi mimariyi de etkiledi, etkiliyor. Corona virüsün mimari trendlerini ve müşterilerin bu anlamdaki taleplerini nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz? Özellikle ülkemizde ne gibi değişiklikler öngörüyorsunuz?
Pandemi süreci ile günlük ve sosyal hayatımızın büyük bir bölümünü geçirdiğimiz evlerimiz hesapta olmayan fonksiyonlar da üstlenmeye başladı. Hepimizin evlerine gösterdiği özenin artmasının yanında evde bir çok yeni fonksiyona da yer açılmaya çalışılıyor. Evler artık gerçek anlamda bir kozaya dönüşürken eminim hepimiz kozamızı nerede yapacağımızı sorguluyoruzdur: Şehirde mi yoksa yemyeşil doğanın içerisinde mi? Bu süreç bize
şehirleşmeyi ve yapılaşma ezberlerini sorgulatıyor elbette.
- Siz de iki eski Mamut sanatçısı olarak sonradan bir araya gelerek bir stüdyo kurdunuz. Şimdi bu stüdyoyla Mamut’un mimarlığını üstlenmek nasıl bir his? Duygusal anlamda farklı bir bağın var olması işe ne şekilde yansıdı?
Mamut bizim için aile demek. Yeniliklere açık, gençlere güvenen ve hep daha fazlasını yapmak isteyen bu aile bizi sanatçısı olduğumuz süreçte de bugün olduğu gibi destekledi ve bize inandı. Bu destek ve güven de bizim tasarım sürecimizde çok daha özgür ve yaratıcı olmamızı sağladı. İkimizin de eski Mamut Art Project sanatçılarından olmamız, sergiyi farklı bakış açılarından değerlendirmemiz konusunda bize yardımcı oldu.
“Mekanın Kendisinin de Serginin Bir Parçası Olmasını İstedik”
- Mamut Art Project mekanıni tasarlarken nasıl bir vizyonla, nelere dikkat ederek hareket ettiniz?
Studio Mada olarak tasarıma olan yaklaşımımız her projede mevcut durumun bize sağladığı veriler üzerinden başlıyor. Yapının dokusu, ritmi ve sirkülasyonu serginin tasarımına yol gösteren ana unsurlardan. Mamut 2020 için bu süreç oldukça heyecanlı başladı, tarihi Bomonti Bira Fabrikası’nın içinde yer almanın getirdiği sorumluluk ve gerçekleştireceğimiz tasarımın yapı ile diyaloğu bizim için en önemli nokta oldu. Taşıyıcı sisteminin etrafında
konumlanan ve farklı kotlarda sergileme imkanı yaratan modüller tasarladık. Mekanı beyaz galeri duvarları ile kapatmak yerine, kolon ve kirişleri, tasarladığımız modüller ve yarı geçirgen düşey sergi elemanları ile çerçevelemek, sanat eserlerinin yanında mekanın kendisini de serginin bir parçası olarak kullanmak istedik. Bu sergi tasarımıyla alışıldığın dışında eserlere ulaşılabilir hissettiren, eser izleme açıları ve kotları yarattık. MAP 2020’nin sergi tasarımında ayrıştığı noktalar, 28 özgün modül. Bu modüllerden oluşan boyutlar, düzlemler ve açılar ve bu boyutların yarattığı sirkülasyon.
Alternatif Çalışma ve Yaşam Alanları
- Studio Mada’nin sunduğu temel hizmetlerden ve sizi heyecanlandıran gelecek projelerinizden kısaca bahsedebilir misiniz?
Studio Mada, İstanbul merkezli multidisipliner bir tasarım ve mimarlık ofisi. 2018 yılında Ceren Özşahin ve Zeynep Tümertekin olarak birlikte kurduk. Mimarlık, iç mimarlık, ürün ve sergi tasarımı alanlarında çalışıyoruz. Mamut Art Project bu pazar günü bitiyor, eş zamanlı yürüttüğümüz Simbart Galeri yeni açıldı. Bu günlerde sergi tasarımı ile paralel olarak alternatif ortak çalışma alanları ve yaşam alanları üzerine çalışıyoruz. Sonar+D İstanbul
vesilesiyle başladığımız bir konuşma serisi var: “Paralel Zihinler”. Farklı disiplinlerden ve arka planlardan çok keyifli insanları bir araya getiriyor ve konuşturuyoruz. En yakın zamanda bu serinin ikincisini gerçekleştirmeyi planlıyoruz.