Ne Geçmişe Ne Geleceğe Dair: Markiz’de Dehşetli Güzel - ArtDog Istanbul
:mentalKLINIK Fotoğraf: Serkan Eldeleklioglu

Ne Geçmişe Ne Geleceğe Dair: Markiz’de Dehşetli Güzel

Uzun zamandır kapalı olan, bir döneme damgasını vuran Markiz Pastanesi PİLEVNELİ işbirliğiyle :mentalKLINIK ve şef Carlo Bernardini’nin "Dehşetli Güzel"  adlı projesine ev sahipliği yapacak. Sanatçı ikilisinin kara mizahla bezeli yaklaşımıyla üretilen ve şef Bernardini’nin elinden çıkan yenilebilir sanat eserleri ses yerleştirmesiyle birlikte 16 Mart'a dek deneyimlenebilecek. 

//

Beyoğlu’nun tam kalbinde, geçmişin zarafetiyle bugünün kaosunu birleştiren, hikâyeleriyle dilden dile dolaşan Markiz Pastanesi’nin yeniden ne zaman açılacağı ve işlevinin ne olacağı uzun süredir merak konusuydu. Markiz’in tarihsel ve kültürel ağırlığını bilenler, son dönemlerde mekânın içindeki hareketliliği merakla izliyordu. Ve sonunda haber geldi… PİLEVNELİ’nin öncülüğünde 2-16 Mart tarihleri arasında sanatçı ikilisi :mentalKLINIK ve Tuğana Okan Nalçacı (Cutie Cake Co) iş birliğiyle gerçekleşen Dehşetli Güzel (Awfully Marvelous) projesiyle Markiz’de yeni bir dönem başlıyor.  

Markiz Pastanesi, İstanbul’un kültür tarihine damgasını vurmuş, kendine has zarafeti ve lezzetiyle yıllar boyunca hafızalarda yer etmiş eşsiz bir buluşma noktası. İlk olarak 1838’de Lebon Pastanesi adıyla açılan bu mekân, 1940 yılında Avadis Ohanyan Çakır tarafından satın alındığında yeni bir döneme adım attı. Çakır, Paris’in ünlü Marquise de Sévigné çikolata firmasından ilham alarak pastanenin adını Markiz olarak değiştirdi. Meşhur Art Nouveau mevsim panoları, Limoges porselenleri, gümüş servis setleri ve titiz kurallarıyla Markiz, dönemin entelektüellerinin ve sanatçılarının buluşma noktasıydı. Orhan Kemal, Sait Faik, Peyami Safa, Orhan Veli, Mina Urgan, Salâh Birsel, Atilla İlhan ve Haldun Taner gibi isimlerin bir araya geldiği bu mekân aynı zamanda bir sanat mahfiliydi. Ancak zamanla değişen şehrin kültürel dokusu, Markiz’i de tesiri altına aldı. 1980 yılında kapanan, 2003’te yeniden açılsa da eski ihtişamını yakalayamayan bu ikonik mekân, 2016’da bir kez daha kapandı. 2023’te Mehmet Erkul ve Tekin Esen tarafından devralınan Markiz’e yönelik beklentiler, şimdi zamansız bir deneyimle karşılık buluyor.

Markiz. Fotoğraf: Erdem Can

2-16 Mart tarihlerinde Markiz’in nostaljik atmosferinde hayata geçecek Dehşetli Güzel, yaşanmamış olanın deneyimlenebileceği hayalî bir zamana davet ediyor. :mentalKLINIK; yıkım, mizah ve normlar arasındaki çatışmayı görünür kılarak, sadakatin yerini geçiciliğin ve efemer ilişkilerin aldığı çağımızda, tüketim alışkanlıklarımızı ve biçim odaklı dünyamızı sorgulamaya davet ediyor. Bu performans, ideal güzellik algısını bozarak katılımcılara tat, doku ve anılar üzerinden yeniden düşünme fırsatı tanıyor.

Dehşetli Güzel, :mentalKLINIK’in keskin mizahını, Tuğana Okan Nalçacı’nın (Cutie Cake Co) yaratıcı dokunuşlarıyla buluşturarak alışılmışın dışında bir deneyim sunuyor. Kusursuz sunum estetiğine meydan okuyan Dehşetli Güzel kutlama pastası, ziyaretçiyi görselliğin mutlak otoritesini sorgulamaya davet ediyor. Tat, doku ve form arasındaki gerilim, yeme alışkanlıklarının sosyal statüyle nasıl iç içe geçtiğine dair ironik bir anlatıya dönüşüyor.

:mentalKLINIK’in Orkun Şentürk ile birlikte tasarladığı Hayalet Parıltılar ses enstalasyonu, mekânda dedikodular, söylentiler ve güncel tartışmaları, dikkat ekonomisinin boğuk uğultusu eşliğinde yeniden kurguluyor. Yapay zekâ tarafından üretilen diyaloglar, sanki herkes oradaymış gibi pastanenin içinde yankılanarak, sosyal ritüellere dair tanıdık ama tuhaf bir atmosfer yaratıyor. Kopuk ve kesintili konuşmalar, dijital çağın dağınık bilgi akışını yansıtırken, gerçek ile kurgu arasındaki sınırları belirsizleştiriyor.

Dehşetli Güzel, yalnızca damakları değil, koku ve ses enstalasyonlarıyla tüm duyuları harekete geçiriyor ve çağımızın güzellik anlayışına, sosyal prestije ve tüketim alışkanlıklarına ironik bir eleştiri sunuyor. Markiz’in bir zamanlar titizlikle korunmuş kurallarını hatırlayalım: Kravatsız girmek yasaktı, şapkanız yoksa yakınlardaki dükkândan şapka kiralamanız gerekirdi. Bugün ise bu kuralların yerini, tat ve sanat arasındaki sınırsız yaratıcılık alıyor.

Dehşetli Güzel, yalnızca bir yemek performansı değil; aynı zamanda estetik algılarımızı sorgulatan bir sanat deneyi. İnternet üzerinden rezervasyon yöntemiyle ve biletli sistemle ziyaretçilerini ağırlayacak bu projede :mentalKLINIK, bu sıradışı yaklaşımıyla sadece bir yemek masasına değil, geçmişle geleceğin kesiştiği o eşsiz noktaya dokunuyor. Tıpkı Markiz gibi: dışarıdan nostaljik bir zaman tüneli, içeride ise çağdaş bir patlama.

Markiz’in geleceğiyle ilgili sorular hâlâ cevaplanmayı bekliyor. Ama kesin olan bir şey var: Dehşetli Güzel, yalnızca bir proje değil; hem Markiz’in hem de İstanbul’un kültürel belleğinde yeni bir sayfa. Markiz’in ruhunu zamansız bir mikroklimaya dönüştüren projenin detaylarını, sanatçı ikilisi :mentalKLINIK, PİLEVNELİ’nin kurucusu Murat Pilevneli ve Markiz’in sahiplerinden Ömer Esen ile konuştuk.

“Markiz’i Dönüştürmek Niyetinde Değiliz”

:mentalKLINIK

Dehşetli Güzel, Markiz Pastanesi’nin geçmişteki entelektüel ve kültürel işlevine nasıl bir gönderme yapıyor ve bu işlevi güncel bir biçimde nasıl dönüştürüyor? 

:mentalKLINIK olarak Markiz Pastanesi’ni dönüştürmek niyetinde değiliz. Yaşanmamış, hissedilmemiş bir zaman-mekân kurgulayarak “dehşetli güzel” bir hayal kurduk. Bir zamanlar fikirlerin, söylentilerin, dedikoduların ve kültürel buluşmaların odak noktası olarak sosyal hayatın önemli bir merkezi olan Markiz’de yaşananlar, birçok kişinin hayatına zenginlik kattı. Kapandıktan sonraki kuşaklar, şahit olmadıkları bu zamana özlem duydu. İstiklal Caddesi kabuk değiştirdi ve Markiz, şu anda bu değişimin vücut bulmuş bir simgesine dönüştü.

Biz, nostaljinin yumuşak karnına düşmeden, geçici de olsa bugünün anksiyetelerini, söylentilerini ve fikirlerini dolaşıma sokan bir mikroklima yaratmak istiyoruz. Kara mizah, oksimoronlar ve duyusal çelişkilerle katılımcıları sarsan bu proje, kapitalist başarı ve mutluluk fantezilerini sorgularken yıkımı bir kutlamaya, geçmişi bir başlangıç noktasına çeviriyor. Dehşetli Güzel ile sadakatin yerini alan geçicilik ve efemer ilişkiler çağında, bu deneyim kaos, mizah ve güzellik normları arasında bir çatışma yaratarak tüketim alışkanlıklarımızı ve form odaklı dünyamızı sorgulamaya davet ediyor. Yemek artık sadece tüketilmiyor; bir performansa, bir anlatıya ve sonu yeni bir başlangıç adına kutlayan bir deneyime dönüşüyor.

Geçmişin ruhunu taşıyan bu mekân, şimdi yaşanmamış olanın deneyimlenebileceği; ne geçmişe ait bir sahne ne de geleceğe dair bir öneri barındıran bir alan sunuyor.

Bu işiniz yemek performansını kullanarak toplumsal beklentiler ve estetik algılarla hangi yollarla yüzleşiyor ve geleneksel gastronomi ilkelerini nasıl sorguluyor?

:mentalKLINIK’in oksimoron yaklaşımı ile Dehşetli Güzel, yaratım ve yıkımı aynı anda kucaklayarak izleyicinin performansında sonlanan bir deneyim sunuyor. Sanatçı olarak PİLEVNELİ ile geçici bir pastane işletmek, bunu bir de Markiz Pastanesi’nde gerçekleştirebilmek “dehşetli güzel” bir iş. Bu kutlama pastası, yemek kültürünün güncel çılgınlığa dönüşümünü ve bu çevrede gelişen sosyalleşmeyi ele alan; geçmişin Markiz atmosferini günümüzün çelişkili estetik anlayışıyla harmanlayan bir proje.

Bu performatif pastane deneyimi, :mentalKLINIK’in duyusal bir diyalog yaratma yaklaşımıyla şekillendi. Dehşetli Güzel; tat, doku, koku, ses, stil ve hissetme gibi başlıklar altında belirlenen kelime dağarcıkları ile Tuğana Okan Nalçacı’ya yaratıcı bir soru dizisi olarak sunuldu. Çarpıcı ama aynı zamanda yıkıma açık ve her biri tekil formlarda bu pastalar, hem gösterişli hem dağınık, hem çekici hem de dehşetli tüketime sunulan, geçicilik ve çelişkilerle dolu bir kutlama pastası.

Markiz’in yıllardır süregelen belirsizliği ve yeniden açılmasıyla ilgili büyük bir merak ve beklenti var. Bu beklentiyi nasıl değerlendiriyorsunuz. İşiniz bu beklentiye nasıl bir karşılık veriyor? 

Markiz’in yeniden açılması, birçokları için geçmişe bir dönüş hayalini ifade ediyor. Ancak bu proje, nostaljiye hapsolmak yerine bugünün estetik ve duygusal gerçekliklerini keşfetmeye odaklanıyor. Dehşetli Güzel, geçmişin mirasını duyusal bir performans aracılığıyla yeni bir bağlama taşıyor; geçici de olsa bir hafıza alanı yaratarak, yeni buluşmalara, aşklara ve farklı kuşaklar ile disiplinlerin karşılaşmasına yer açıyor. Markiz, bu projeyle bir yandan tarihinin hikâyelerini yaşatırken, diğer yandan çağdaş bir meydan okuma olarak yeni bir anlatı sunuyor. Amaç, kaybedilen duygu ve fikir alışverişi fırsatlarını bir süreliğine de olsa geri kazanmak ve katılımcılara bu büyülü mekânın yeniden hayat bulduğu bir an yaşatmak.

Fotoğraf: Erdem Can

“Misafir Olduğumuzun Bilincindeyiz”

MURAT PİLEVNELİ

Markiz Pastanesi gibi tarihi ve kültürel bir mekânda böyle bir iş birliğine imza atmak, galeri için nasıl bir anlam ve önem taşıyor? Sizi bu projeye yönlendiren itici güç ne oldu?

Farklı mekânlara misafir olmak ve sanatçılarımızın bu mekânlarda işler üretmesinin önünü açarak birlikte yeni deneyimlere imza atmak, her zaman için önceliklerimden bir tanesi oldu. Geçmişte Mecidiyeköy Likör Fabrikası, Kaplankaya Clubhouse ve PİLEVNELİ Yalıkavak gibi mekânlarda yaptığımız iş birlikleri, bu ortak deneyime örnek teşkil ediyor. 

Markiz uzun yıllardır kendi işlevinden uzak, amacına ters işletmelere ev sahipliği yaptı ve türlü badireler atlattıktan sonra, 2024 yılında Tekin Esen ve Mehmet Erkul tarafından satın alındı. Ardından, aslına uygun bir şekilde restore edilmeden evvel, mekânı tekrar hatırlatmak amacıyla kısa süreli projeler tasarlandı. Markiz belki de İstiklal Caddesi’nde bulunan en önemli marka. Mekânın tarihsel değeri ve geçmişi çok yüksek; bu hesaplaşma bile bana itici güç olarak yeter.

Tarihi bir mekânda çağdaş sanat projesi yürütürken, mekânın belleğini korumak ve görünür kılmak adına nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? 

Niteliksizlik ve umursamazlık her geçen gün daha da ağır basıyor. Restorasyon kisvesi altında ilişkisiz uygulamalarla mekânı geri kazandırmaya çalışırken, tam tersine mekân belleği iyice yok ediliyor. Buna engel olabilir miyiz? Bilmiyorum. Ancak en azından desteklemeyerek ve doğruyu yapmaya çalışarak, düşündürmeye ve yaptıklarımız aracılığıyla görünür olmaya katkı sağlayabiliriz. 

Markiz’in mevcut hâline hiç dokunmayacağız; misafir olduğumuzun bilincindeyiz. Mekânın güzelliğini yeniden gözler önüne sererek çağdaş sanat ile bir sentez oluşturmayı amaçlıyoruz, pek tabii ufak dokunuşlarla. Bu buluşmanın bize nasıl bir deneyim sunacağına ve katılımcılar üzerinde ne tür bir dönüşüm yaratacağına tamamen açık bir şekilde tanıklık edeceğiz.

Fotoğraf: Erdem Can

“Mekânın Özgünlüğünü Yaşatacağız”

ÖMER ESEN 

Markiz’in geçmişteki dokusunu koruyarak ilerleyen süreçte mekânın özünü nasıl yaşatmayı planlıyorsunuz? 

Markiz’in geçmişindeki kültürel ve sanatsal değerleri koruyarak, mekânın özgünlüğünü yaşatmayı hedefliyoruz. PİLEVNELİ ile işbirliği yaparak, tarihi dokusunu bozmadan sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapacak bir planlama ile tanıtım yolunu izliyoruz. 2025’e girerken Tanrı Misafiri ile yaptığımız etkinlikte, mekânın korunmasına dair nasıl bir yol haritası izlediğimizi misafirlerimize göstermeye çalıştık. Bu süreç, hem mimari olarak yapıyı hem de Markiz’in taşıdığı kültürel anlamı oluşturduğumuz arşiv sayesinde titizlikle koruyarak ilerleyecek.

Markiz’in web sitesi aracılığıyla, geçmişte burada vakit geçirenlerin anılarını paylaşmalarına olanak tanıyacak bir platform oluşturacağız. Bu sayede, Markiz’in kültürel mirası daha da güçlenecek.

Dehşetli Güzel projesinin ayrıntılarına ve bilet bilgilerine pilevneli.org adresinden ulaşabilirsiniz. 

Previous Story

Anselm Kiefer, Van Gogh ile Buluşuyor

0 0,00