Like The Day, 2020 Kağıt üzerine suluboya 41x61 cm

Melek Mazıcı’dan Sonsuz Eserler

Melek Mazıcı'nın Türkiye, Finlandiya ve Uzakdoğu'nun izlerini taşıyan "Endlessness" sergisi Galeri Nev'de açıldı. Sanatçı, doğanın şekilleri, renkleri ve ışığından esinlenerek eserlerinde ritim ve mekân duygusunu yansıtıyor. Sergi, 25 Mayıs'a kadar ziyaret edilebilir.

Eserlerinde Türkiye, Finlandiya ve Uzakdoğu’dan izleri bir araya getiren Melek Mazıcı, Endlesness sergisiyle Galeri Nev’de. ArtDog Istanbul’a konuşan Mazıcı, “Bana en çok ilham veren şeyler doğa, doğadaki şekiller, renkler, ışık ve bilinçaltım. Müzikteki gibi ritim ve mekân duygusunu resimlerime yansıtıyorum. Bunlar eserlerimde önemli mihenk taşları” diyor.

Melek Mazıcı’nın son dönem eserlerine yer veren Endlessness, 25 Mayıs’a kadar Galeri Nev İstanbul’da. Helsinki merkezli sanatçı sergide, doğup büyüdüğü Türkiye’den renkleri, uzun süredir yaşadığı Finlandiya topraklarından manzaraları ve Uzakdoğu kültürünün sade olanı öne çıkaran öğretilerini bir araya getiriyor. Yedi yıl aradan sonra yeniden İstanbullu izleyicisiyle buluşan Mazıcı ile Endlessness’ı konuştuk.

Yedi yıl aradan sonra Endlessness ile İstanbul’dasınız. Serginin üretim sürecini anlatır mısınız? Size neler ilham verdi? Üretim yaparken nelere dikkat ettiniz?

Aslında bu sergi 2020’de gerçekleşecekti ancak Covid salgını araya girince, 2024’te Galeri Nev İstanbul’da gerçekleşiyor. Haldun Dostoğlu ile uzun yıllara dayanan bir işbirliğimiz var. İlk kişisel sergim, 1993’te gerçekleşti ve o zamandan beri belirli aralıklarla Galeri Nev İstanbul’da kişisel sergilerim oldu.

Ben bir sergiye iki-üç yıl gibi bir sürede hazırlanıyorum, ancak sergi olsun olmasın her gün sabah 10’dan akşam 4’e kadar atölyede düzenli olarak çalışan bir sanatçıyım. Günlük disiplinimi hep koruyorum. Her sergiye hazırlanırken belirlediğim temalara, tekniklere, anlatım biçimlerine yoğunlaşıyorum. Öncelikle her sergim bir öncekinden farklı. Eserlerime yeni bir bakış açısı ve yeni şeyler katıyorum. Bana en çok ilham veren şeyler doğa, doğadaki şekiller, renkler, ışık ve kendi bilinçaltım. Müzikteki gibi ritim ve mekân duygusunu resimlerime yansıtıyorum. Bunlar eserlerimde önemli mihenk taşları.

Bu sergide renkler benim için çok önemli. Paletim daha da genişledi ve renkleri cesurca kullanıyorum. Her zamankinden daha fazla ışığı farklı açılardan çalıştım. Bazı işlerimde katmanlar arasında bir saydamlık ve çeşitli katmanlar, derinlikler var. Ama asıl önemlisi, paletim inanılmaz bir şekilde genişledi, canlandı ve daha renkli hale geldi.

Whispering Breeze, 2023 Tuval üzerine akrilik boya, 100×120 cm

Serginin ismi neye dikkat çekiyor?

Endlessness benim için, izleyicinin her zaman eserlerimi gördüğü ve sürekli olarak yeni detaylar ile bakış açıları bulduğu bir süreç demektir. En azından umarım ki onlar sonsuz bir şekilde bunları bulurlar. Her insanın yorumu ve deneyimi bu zincirin bir halkasıdır; sonsuz, yorum zincirinin bir parçası, sürekli bir şekilde çoğalıyor. Her seyircinin hayatta deneyimi farklıdır, bu nedenle her seyirci resmimi kendi deneyimiyle yorumlar ve böylece sayısız yorum zincirleri oluşur.

Eserlerde Finlandiya, Türkiye ve Uzakdoğu’dan izler bir araya geliyor. Bu bölgeler Endlessness’daki eserleri nasıl etkiledi?

Tüm kültürler, onları çevreleyen doğa beni etkiliyor. Bu etkileri bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde atölyeme taşıyorum. Onları farklı estetik kaygılar ve çeşitli tekniklerle tekrar yorumlayarak tamamen yeni bir şey ortaya çıkarıyorum. Finlandiya’daki mevsimsel ışık değişimleri, Türkiye’deki renk çeşitliliği ve Japon kültüründen aldığım minimalizm yaklaşımı gibi farklı coğrafyaların ve kültürlerin sanatıma büyük etkisi var. Bu çeşitli deneyimler, eserlerime derinlik ve çeşitlilik katıyor. Tüm bu etkileşimler, bilincimle birleşip kendi estetik anlayışımla yeni bir sentez oluşturarak tamamen farklı yeni bir şey yaratmama yardımcı oluyor.

Eserlerin odak noktasından bahseder misiniz?

Eserlerimde kendi sanatsal dilimi kullanıyorum, sonra ışık ve renk gibi unsurları ekliyorum ve son olarak bilinçaltımı abstrakt formlarla tuval üzerinde ifade ediyorum. Ancak izleyicilere bunu açıklamak veya anlatmak istemiyorum. İzleyicilerin kendi deneyimlerinden eserlerimi yorumlamalarını ve kendi hikayelerini oluşturmalarını tercih ediyorum. Seyircilerin kişisel deneyimleriyle eserlerimi farklı şekillerde yorumlayabileceği düşüncesi, benim için önemli ve seyirciye hazır reçeteler oluşturmak istemiyorum. Çünkü eserlerimin doğası abstrakt ve herkesin kendi deneyimlerine göre farklı anlamlar çıkarabileceği nitelikte.

Sergide hikayesini özel olarak paylaşmak istediğiniz bir eser var mı?

Sergideki eserlerim hepsi benim için özel. Onları birbirinden ayırmak mümkün değil çünkü her biri farklı anıların, seyahatlerin ve derin duyguların, deneyimlerin hepsinin yansımaları. Her bir eser, benim için özel ve de benim için yeni bir anlam taşıyor.

Bu eserleri yaparken belirli bir dengeye, belirli bir harmoniye, estetik kendi dilime dikkat ediyorum. Aslında eserlerin çoğu çabuk yapılmış gibi gözüküyorsa da uzun günler, hatta aylar geçiriyorum bir işi yaparken. Bunun hangisi özel hangisi değil, bunu bilmek çok zor. Hepsi benim için çok özel. Ben seyirciye o işi çıkarıyorsam bunun birçok sanatsal ve duygusal kriteri var. Eserlere isim verirken de çok özen gösteriyorum. Bu isimler bana neyin nereden olduğunu daha sonra hatırlatıyor. Uzun uzun düşünüyorum onlara isim verirken. Benim için eserlere isim vermek de kendi içinde uzun bir süreç.

Eserlerinizde canlı, baharı hatırlatan renkler göze çarpıyor. Resimde renk unsuru sizin için ne kadar önemli?

Renkler benim için gerçekten çok önemli. Uzun kışları olan bir ülke olan Finlandiya gibi bir yerde yaşadığımızı düşünürsek, kış mevsiminde çalışırken kendime renkli ve ışıklı bir dünya yaratmak beni ayakta tutuyor ve bundan büyük bir zevk alıyorum. Bu, hem ruhsal olarak beni besliyor hem de sanatsal olarak daha geniş bir perspektif sunuyor. İnsanlar, deneyimlerinden ve kendi renk algılarından yola çıkarak benimle konuşurken, ortaya çıkan hikayeler beni büyülüyor. Sanatçı olarak deneyimlerimin artması beni daha da cesaretlendiriyor, teknik olarak da bilgim her geçen gün artıyor. Onun içinde renklerle çalışmak benim için büyük bir zevk ve bu süreçte de kendimi iyi hissediyorum. Kendi eserlerimle olan ilişkim de benim için son derece önemli; çünkü bu ilişki, yaratıcılığımı güçlendiriyor.

İlginizi çekebilir:  Olafur Eliasson'dan Yeni Sergi: "Titreyen Ufaklar"
Summer Hues, 2023 Tuval üzerine akrilik boya, 110×100 cm

Eserlerin ana malzemelerini sulu boya ve akrilik boya oluşturuyor. Bu boyalarla çalışmak size nasıl hissettiriyor?

Eserlerimde sulu boya ve akrilikle çalışmayı çok seviyorum çünkü ikisi de tamamen benim tarzıma uygun malzemeler. Fiziksel olarak bol su kullanmamın nedeni ise resimlerimde genellikle büyük alanların transparan olmasını istememden kaynaklanıyor. Bu katmanları ince bir şekilde oluşturabilmem için suyun büyük yardımı dokunuyor. Dolayısıyla, akrilik ve sulu boya, benim için gerçekten işbirliği içinde çalışan malzemeler.

Web sitenizi incelediğimde, “Bilinçdışımla, yani bilmediğim bir şeyle birlikte çalışıyorum” cümlenizi gördüm. Bu cümleyi bizim için detaylandırır mısınız?

Genellikle bilinçli olarak farkında olmadığım düşünceler, duygular ve deneyimlerle etkileşimde bulunuyorum. Bu etkileşim, bilinçaltımın, düşünce süreçlerime ve davranışlarıma derinlemesine etki ettiğini gösteriyor. Dolayısıyla, bilinçli olmasam da içsel kaynaklarımdan güç alabiliyor ve bu kaynaklarla birlikte hareket edebiliyorum. Bu durum, bilinçaltımla işbirliği yaparak daha derin bir anlayışa ve kendimi daha iyi keşfetme fırsatına sahip olduğumu düşündürüyor, bu da benim için önemli bir felsefi perspektifi yansıtıyor.

“İzleyiciyle işi birlikte yarattığımızı söyleyebilirim” diyorsunuz. Seyirci eserlerinizin neresinde?

İzleyiciyle işi birlikte yarattığımı söylemek istiyorum, çünkü eserlerim atölyeden çıktıktan sonra izleyiciyle yeni bir hayata başlıyor, yeni anlamlar kazanıyor. Seyircinin algıları, yorumları ve duygusal tepkileri işin içine giriyor ve bunu önemsiyorum. Dolayısıyla, eserlerim sadece fiziksel olarak sergilendiği yerde değil, izleyicinin zihninde ve duygularında yolculuk yapıyor ve var oluyor. Bu yüzden, eserlerim izleyicinin deneyimiyle birlikte şekillenir ve tamamlanır.

Gelecek projelerinizi öğrenebilir miyiz?

2026’da Helsinki’de kendi kişisel sergimi düzenleyeceğim ve ardından büyük bir ışık ve renk projesine girişeceğim. Helsinki’deki Lux Helsinki festivaline katılıp şehrin önemli bölgelerini ışıklandırarak bir tür ışık sanatı sergileme fırsatını değerlendireceğim. İlk defa fiziksel olarak ışığı kullanmayı planlıyorum ve bu projede her zaman olduğu gibi yeni malzemelerle çalışacağım. Bu gerçekten heyecan verici bir süreç olacak.

Finlandiya’da Mutluluk ve Sanat

1981 yılından bu yana Finlandiya’da yaşıyorsunuz. Türkiye ve Finlandiya arasındaki kültür-sanat çevreleri açısından farkları merak ediyorum. Finlandiya’nın bu alanda örnek alınabilecek özellikleri var mı?

Finlandiya’da ve birçok yabancı ülkede, Türkiye’de sergiler yapıyorum. Finlandiya’nın sanat hayatında oldukça aktif bir şekilde yer alıyorum. Türkiye’nin sanat ve sanatçılarını uzaktan takip ediyorum, ancak her şeyi çok içten bilmiyorum. Ancak, Finlandiya’daki sanat ortamı hakkında konuşursak, burada sanatçılar için birçok burs imkânı bulunuyor. Bunların bir kısmı devlet bir kısmı da özel vakıf bursları. Proje bazlı burslar özellikle yaygın, kendi projelerinizi yazıp, bu projeler için burslar alabiliyorsunuz. Bu gerçekten harika bir destek, aynı zamanda belirli bir sorumluluk da getiriyor.

Finlandiya’nın kuzeyde bulunması, nüfusunun az olması ve pazarın daha küçük olması devletin sanatçılara destek olmasını sağlıyor. Ayrıca, buradaki sanat izleyicisinin de oldukça geniş bir kitle olduğunu söylemeliyim. Bir de çok önemli bir nokta var, devlet değişik aralıklarla çağdaş sanatçılardan eserler satın alıyor. Bu eserler daha sonra devlet dairelerinde, okullarda ve hastanelerde sürekli olarak sergileniyor. Bu durum, insanlar için harika bir fırsat çünkü her gittiği devlet dairesinde gerçek ve modern sanatın eserleriyle karşılaşıyor. Bu, devletin sadece sanatçıları desteklemekle kalmayıp aynı zamanda halkı sürekli gerçek sanat eserleriyle buluşturması anlamına geliyor.

Daha önce dergimizde dosya konusu olarak işlediğimiz Finlandiya ve Dünya Mutluluk Raporu’ndaki birinciliği hakkında sizin de fikirlerinizi almak isterim. Sizce Finlandiya neden bu kadar mutlu?

Evet, Finlandiya gerçekten sosyal bir devlet, nüfusunun küçük olması bazı avantajlar sağlıyor. Ancak bu, Finlandiya’nın herhangi bir sorunu olmadığı anlamına gelmiyor. Her ülkede olduğu gibi, Finlandiya’nın da kendi içinde bazı sorunları var elbette. Ancak, ülkenin güvenliği, özgürlüğü ve vatandaşına sunduğu hizmetler, Finlandiya halkını memnun ediyor. Örneğin, çocuğunun doğduğu günden itibaren eğitim hayatı boyunca hiçbir ücret ödemeden eğitim alması gerçekten önemli bir avantaj. Fırsat eşitliği sağlanması ve bunun için eğitime büyük paralar harcamadan en iyi eğitimi vermesi önemli bir unsur. Dolayısıyla, Finlandiya’da vergi öderken insanlar genellikle memnun oluyor. Vergiler yüksek olmasına rağmen, hizmetlerin karşılığını alacaklarından eminler.

Finlandiya’da sivil toplum oldukça güçlü bir konumda. Sivil toplumun politikaya etki edebilmesi ve isteklerini etkili bir şekilde ifade edebilmesi dikkate değer bir özellik. Çeşitli meslek kuruluşları da son derece güçlü bir şekilde faaliyet gösteriyor.

Previous Story

Yeşim Akdeniz’den “Flanşlı”

Next Story

Mardin’de Güneşin Peşinden

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.