Maceraperest Bir Mimarın Fotoğrafhanesi - ArtDog Istanbul
Arif Hikmet ve askerler Kızıldağ’da kayak taliminde, 1915–1919. (fotoğraftan detay.)

Maceraperest Bir Mimarın Fotoğrafhanesi

İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Galerisi’ndeki Maceraperest Bir Mimarın Fotoğrafhanesi sergisi, Arif Hikmet Koyunoğlu’nun 1900’lerden 1930’lara uzanan fotoğraflarıyla hem kişisel hikâyesine hem Türkiye’nin erken Cumhuriyet yıllarına ışık tutuyor. Sanâyi-i Nefîse’den Sarıkamış’a, Yeraltı Fotoğrafhanesi’nden Anadolu kentlerine uzanan kareler, mimarın çok yönlü yaşamını ortaya koyuyor.

İstanbul’un tarihsel gelişimini, kültürel yapısını ve insan profilini araştırmayı merkezine alan İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Cumhuriyetin önemli mimarlarından Arif Hikmet Koyunoğlu’nu odağına alan yeni sergisine kapılarını açtı. Maceraperest Bir Mimarın Fotoğrafhanesi: Arif Hikmet Koyunoğlu 1893–1982 başlıklı sergi, sanatçının yaşamına ve Türkiye’nin dönüşümüne kendi objektifinden tanıklık ediyor. 20. yüzyıl başına dair çarpıcı bir panorama sunan bu görsel anlatı, İstanbul’da yetişmiş çok yönlü bir sanatçının bakışıyla şekilleniyor.

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Arif Hikmet Koyunoğlu Fotoğraf Koleksiyonu’ndan derlenen sergide; Sanâyi-i Nefîse Mektebi’ndeki öğrencilik yıllarından başlayarak İstanbul ve Anadolu’daki mesleki uğraşlar, Balkan ve I. Dünya Savaşı dönemleri ile birlikte Ankara, İstanbul, Bursa, Nevşehir ve Kırşehir gibi kentlerdeki tarihî yapılar ve Koyunoğlu’nun tasarımı olan Türk Ocağı Binası’nın detayları da yer alıyor.

Şiddetli bir kış günü bir değirmen önünde Erzurumlular, 1915–1919.

Cumhuriyet’in İlk Anıtsal Binalarını Tasarladı

Köklü bir Osmanlı ailesinden gelen Koyunluoğlu, yüksek Osmanlı kültüründe yetişmiş, yeni kurulan genç Cumhuriyeti savaşlardan çıkıp kucaklamış gençlerden biriydi. Yeni rejimin ilk anıtsal binalarını inşa eden mimar olarak tanındı. Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı mimarisinden esinlenen, zamanla ulusal kimlik arayışı ve modernleşmeyi de gözler önüne seren eserler üretti. Ankara’daki Türk Ocağı Binası ve Etnografya Müzesi en tanınan yapıtları oldu.

Aşkı Hatırla
Aşkı Hatırla Mobil

Cumhuriyet’in simge yapılarının mimarı aynı zamanda yaşamı boyunca seyyah, asker, galerici, gazeteci ve fotoğrafçı olarak da üretmiş çok yönlü bir sanatçıydı. Henüz 10 yaşında edindiği ilk fotoğraf makinesiyle, hayatı boyunca hem kendi deneyimlerini hem de dönemin kültürel ve mekânsal dönüşümünü özenle belgeledi. Sarıkamış Cephesi’nde bulunmuş ve o dondurucu felaketten sağ kurtulan az sayıdaki asker arasında yer alan Koyunoğlu, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecindeki sarsıcı kırılmaları cephelerde, sokaklarda, atölyelerde ve evlerin içinde fotoğrafladı. Kimi zaman mülteci kamplarında, kimi zaman İstanbul’un merkezinde açtığı Yeraltı Fotoğrafhanesi’nde bu tutkusunu profesyonelce sürdürdü.

Arif Hikmet ile Avusturyalı bir subay, Erzurum, 1915.

31 Farklı İşle Örülü Bir Yaşam

Koyunoğlu’nun yaşamı, mimarlıktan askerliğe, galericilikten nakliyeciliğe kadar uzanan 31 farklı işle örülüdür. Sevecen bir aile babası, üretken bir zanaatkâr, atılgan bir asker ve enerjisi hiç bitmeyen bir sporcu olarak hayatı dolu dolu yaşadı. Her işe merakla sarılan, çalışmayı ve eğlenmeyi seven bu çok yönlü kişiliğiyle, sadece modern mimarinin değil, modern Türkiye’nin de sembol isimlerinden biri oldu.

Sergi, Koyunoğlu’nun bireysel tarihini Türkiye’nin inşa süreciyle birlikte düşünmeye olanak tanıyor. Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Sultan’ın yanında yetişmiş annesinden aldığı güçle, Balkanlar’dan Kafkaslara, Erzurum’dan Napoli’ye uzanan coğrafyada savaşlar, sürgünler ve farklı iş kolları arasında geçen çok katmanlı yaşamı, bireysel hafızadan kolektif belleğe uzanan bir hikâyeye dönüşüyor.

Nilüfer Köprüsü altında Arif Hikmet’in eşi Mübeccel Hanım, kızları Özcan ve akrabaları, Bursa, 1930’ların ilk yarısı

Döneminin Görsel Tarihçisi

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Arif Hikmet Koyunoğlu Fotoğraf Koleksiyonu’ndan derlenen sergide; şehir manzaraları, mimari detaylar, portreler, sokaklar ve gündelik yaşam sahneleri yer alıyor. Fotoğraflar, mimariyle fotoğrafçılığı estetik ve düşünsel bir çerçevede buluşturarak, Koyunoğlu’nun sadece bir mimar değil, aynı zamanda yaşadığı dönemin görsel tarihçisi olduğunu ortaya koyuyor.

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Üyesi M. Özalp Birol sergi açılışında yaptığı konuşmada Koyunlu oğlunun çok yönlü bir insan olduğuna vurgu yaparak  “Son derece iyi bir aileden gelmesine karşın hayata adeta bir Ispartalı gibi hazırlanmış, çok zor koşullarda yaşamayı becermiş bir insan,” dedi.

Eyüp’te Bostan İskelesi kıyısında Reşadiye Mektebi, arkada Eyüp Camii’nin minareleri, V. Mehmed Reşad Türbesi’nin ve diğer türbelerin kubbeleri, İstanbul.

“Koyunoğlu’nun ‘ikinci mesleği’ olarak adlandırdığı fotoğrafçılığını ön plana çıkardık”

İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Müdürü F. Gülru Tanman ise sergiye dair şunları anlattı:

“Arif Hikmet Koyunoğlu, Türkiye mimarlık tarihinde önemli bir yere sahip bir isimdir. Doğal olarak, ziyaretçilerin ve onu tanıyanların bu sergiden bir mimarlık sergisi beklemesi şaşırtıcı değildir. Ancak biz bu serginin tam tersini vurgulamak istiyoruz: Bu aslında bir fotoğraf sergisi. Çünkü Arif Hikmet Bey, 1903 yılında henüz 10 yaşındayken ilk fotoğraf makinesini almış ve hayatı boyunca nereye gitse fotoğraf makinesini elinden hiç bırakmamıştır.  

“Dolayısıyla, bu sergide koleksiyonun bize gösterdiği doğrultuda,  Koyunoğlu’nun ‘ikinci mesleği’ olarak adlandırdığı fotoğrafçılığını ön plana çıkardık.  Elbette mimarlıkla ilgili bölümlerimiz de mevcut. Benim için önemli olan bir diğer husus, çağdaşlarında nadir görülen bir şekilde anılarını çok eğlenceli ve detaylı bir biçimde anlatmasıdır. Genellikle mimarları sadece mesleki üretimleri üzerinden tanır ve değerlendiririz. Fakat araştırmalarımızda gördük ki, Arif Hikmet Bey’in anlattıkları fotoğraflarıyla birebir örtüşüyor. Bu nedenle, sergide yer alan tüm tırnak içindeki anılar ve metinler doğrudan kendi anlatımlarına dayanıyor. Hepsini duvara taşıma imkanı bulduk; yani fotoğraflar kendi hikayeleriyle birlikte sergide yer alıyor.”

Arif Hikmet’in Yeraltı Fotoğrafhanesi’nde çektiği iki kadın, İstanbul, 1920–1921.

“Sergide 86 fotoğraf yer alıyor”

Serginin proje yöneticilerinden Mustafa Ergün, 2024 yılında koleksiyonu dijitalleştirme amacıyla başlattıkları programı 2025’in başında tamamladıklarını, öncelikli hedeflerinin araştırmacıların erişimine açmak olduğunu belirtti. Daha sonra Arif Hikmet Koyunoğlu’nun hayatına dair derinleştikçe koleksiyonun sergiye dönüşebileceği fikrinin doğduğunu söyleyen Ergün, “Sergide yaklaşık 86 fotoğraf yer alıyor ve üç ekranda toplam 140 görselle destekleniyor. Beş bölümden oluşan sergi, Koyunoğlu’nun yaşamının farklı yönlerini anlatıyor. Arif Hikmet Bey, çok erken yaşta fotoğrafla tanışmış ve 1982’deki son röportajında bile karanlık odada film beklettiğini anlatmış; fotoğraf tutkusunun ne kadar derin olduğunu gösteriyor,” dedi. Sergiye dair şu detayları paylaştı:

“Sanayi-i Nefise’den mimarlık eğitimi aldıktan sonra Balkan Savaşı’na gönüllü katılan Koyunoğlu, Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi’nde görev aldı ve askerlerin kayak eğitimi almasını sağladı. İşgal altındaki İstanbul’da mimar olarak çalışamadığı dönemde, Bağlar Caddesi’nde açtığı yeraltı fotoğrafhanesinde fotoğrafçılığını profesyonel boyuta taşıdı. Yaşadığı zorluklar sonucu Ankara’ya geçti. Sarıkamış Cephesi’nde hayatta kalan az sayıdaki askerlerden biriydi, bu deneyimini Harp Mecmuası’na gönderdiği fotoğraflarla belgeledi. Fotoğraflarında mimarinin yanı sıra dönemin kültürel ve toplumsal yaşamı da yer alıyor; böylece görsel tarihçi kimliği ön plana çıkıyor. Yeraltı Fotoğrafhanesi’nde çektiği kadın portreleri, dönemin sosyal tabularını aşan cesur çalışmalar arasında yer alıyor; pek çok negatif bilinçli olarak imha edildi.

Arif Hikmet Koyunoğlu’nun otoportresi, 1968 (?).

“Koyunoğlu, mimarlık ve fotoğrafçılığı iç içe sürdüren çok yönlü bir sanatçıydı. Savaş, göç ve siyasi karmaşanın yaşandığı dönemlerde fotoğraf makinesi hem belgeleme aracı hem de hayat arkadaşı oldu. Anılarında ve fotoğraflarında yaşadığı zorlukları samimi ve detaylı biçimde aktarması, onu çağdaşlarından ayıran önemli bir özellikti. Sergi, Koyunoğlu’nun hayatını bireysel bir portreden öte, Türkiye’nin modernleşme sürecine tanıklık eden görsel bir belleğe dönüştürüyor.”

Sergide Koyunoğlu’nun fotoğrafları sadece geçmişe tanıklık eden belgeler değil; geçmişin içinden bugüne seslenen güçlü anlatılar olarak yer alıyor. İzleyiciyi 20. yüzyıl başından 1930’lara kadar uzanan bir görsel yolculuğa çıkaran sergi, mimarın anıtsal yapılarla bireysel hafızalar arasında kurduğu derin bağları görünür kılıyor.

*Maceraperest Bir Mimarın Fotoğrafhanesi: Arif Hikmet Koyunoğlu 1893–1982, 17 Mayıs 2026 tarihine kadar İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Galerisi’nde ziyarete açık. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Arif Hikmet Koyunoğlu Fotoğraf Koleksiyonu’na ise dijital olarak katalog.iae.org.tr adresinden erişilebilir.

Previous Story

Dışarısı Büyürken Peki ya Biz, İçeridekiler?

0 0,00