Lluvre Museum's Pyramide Photograph: SIPA via AP IMAGES

Louvre’un ‘Çalıntı Eserler’le Dolu Olduğunu Biliyor Muydunuz?

//

Paris’te bulunan Louvre, dünyanın en büyük ve en eski müzelerinden biri. Özel cam piramidiyle Paris’in ikonik yapılarından olan Louvre Müzesi, 380.000 obje ve 35.000 sanat eseri ile dolu. Ancak geçmişi oldukça ilginç, zira bu sanat eserlerinden bazılarını müzedeki yerini ‘hırsızlık’ sonucu bulmuş durumda…

Askeri bir generalken daha sonra kendini imparator ilan eden Napoleon Bonaparte, işgal ettiği ülkelerden binlerce resim, heykel ve sanat eserini Fransa’ya getirdi. Üstelik bunu yapan tek hükümdar da o değil.

Bir Zamanlar Kaleydi, Saraya Dönüştü

Louvre, dünyanın en büyük müzesi haline gelmeden önce, bulunduğu arazi Seine nehri boyunca Paris’in
sınırlarını koruyan bir ortaçağ kalesini barındırıyordu. 12. yüzyılda II. Philip tarafından inşa edilen kale, yaklaşık 30 metrelik yükseklikte bir kuleye sahipti ve bir hendekle çevriliydi. Daha sonra 14. yüzyılda güçlendirilen binanın kalıntılarını bugün müzenin alt katında görmek mümkün.

14. yüzyılda Kral I. François, yeni sarayını inşa etmek için kaleyi yıktı. Rönesans akımıyla şekillenen bina; Fransa’nın dilini standartlaştıran, Osmanlı İmparatorluğu ile ilişkileri geliştiren ve sanatın koruyucusu haline gelen kralın kendi üslubunu da yansıtıyordu. I. François, bir asır boyunca saraya yeni binalar ekleyerek genişlemesini sürdürdü.

Leonardo Da Vinci’yi Saraya Getirdi

Sanata olan ilgisiyle bilinen I. François, Rönesans sanatçısı Leonardo da Vinci’yi saray ressamı, mimarı ve
mühendisi olmak üzere ülkesine davet etti. Bu süre boyunca Clos Lucé Kalesi’nde yaşayan da Vinci,
1516’dan 1519’daki ölümüne kadar Fransa’da kaldı ve öldüğü güne kadar başarılı eserler yarattı.

Da Vinci, saray ressamı olarak ikamet ederken “Floransalı Hanımefendi” resmini yaptı ve onu 1517’de Clos Lucé Kalesi’ni ziyaret eden Aragon Kardinali’ne sundu. Günümüzde dünyanın en ünlü eserlerinden biri olan bu tablo “Mona Lisa” olarak biliniyor.

Leonardo da Vinci, “Mona Lisa”, 1503-1506/1517. Görsel: Wikimedia Commons

Daha sonra I. François’nın eline geçen tablo dönüşümlü olarak birçok sarayın duvarlarını süsledi. Fransız
kraliyet ailesinin düşüşünden sonra ise müzeye giden yolunu buldu. Bir dönem, iktidara gelen Napoleon
Bonaparte’ın yatak odasının duvarına asılmak üzere müzeden çıkarılsa da, yeri esas olarak Louvre Müzesi
oldu. Halen müzeye her yıl binlerce ziyaretçi çekiyor…

Halkın Müzesine Dönüşümü

1789 Fransız Devrimi’nden sonra Louvre Sarayı terk edildi. Ulusal Meclis binayı hükümete devrederek asırlarca kraliyet ailesinin topladığı tüm sanat eserlerini halkın görmesi için bir müzeye dönüştürdü. Louvre 1793’te müze olarak açıldığında 500’den fazla sanat eseri sergileniyordu.

Sadece 500 eser, bu geniş yapı için yeterli değildi. 1794’te Belçika ve Almanya; Peter Paul Rubens, Anthony Van Dyck ve Gaspar de Crayer dahil olmak üzere çoğunlukla Flaman sanatçıların eserlerinden vazgeçmeye zorlandı. Ulusal Sözleşme ile bu eserleri çalmak için kiliseler de dahil olmak üzere pek çok bina yağmalandı ve halka demokrasi aşılamak gerekçe olarak gösterildi. Çalınan eserler arasında Hubert ve Jan van Eyck’in “The Adoration of the Mystic Lamb” (Mistik Kuzu Tapınması) panosu, Michaelangelo’nun “Madonna of Bruges” (Bruggeli Madonna) eseri ve Rubens’in “The Raising of the Cross” (Haçın Yükselişi) işleri yer aldı.

Napoleon Sahnede

Napoleon Bonaparte, 1796’da Fransa’nın İtalya’daki birliklerinde general olduğunda, yağmalama ile
aralarında Antonio da Correggio, Raphael, Michelangelo, ve da Vinci’nin de bulunduğu pek çok esere el
koydu. Piacenza’da 20 tablo ele geçirerek başlayan Napoleon, Milano’da 20 eser daha topladı. Ardından
Bologna Mütarekesi imzalandığında 100 parçalık heykel, tablo ve vazo koleksiyonuna sahip oldu.

Arc_de_Triomphe_du_Carrousel, Görsel: Wikimedia Commons

Devletler arası antlaşmalarda sanat eserlerine ilişkin maddeler bulunması bir norm haline geldi. Napoloeon için ‘en iyi’ eserler toplanana kadar barış olmayacaktı. Bir yıl içinde Vatikan’dan 500 el yazması ve Tolentino Antlaşması’nda 300 antika aldı. Eserler arasında Guercino’nun “The Burial of St. Petronilla” (Aziz Petronilla’nın Mezarı) tablosu, Raphael’in “Transfiguration” (Dönüşüm) tablosu ve Paolo Veronese’nin bugün hala Louvre’da olan “The Wedding Feast at Cana” (Kana’da Düğün) işi bulunuyordu.

Napolyon, Verona ve Venedik’e doğru ilerlerken, 1797’de Campo Formio Antlaşması’nı imzalayan İtalyan şehirleri Fransızlara daha da fazla sanat eseri teslim etmek zorunda kaldı. Eserlerin çoğu Louvre’a gönderilirken, Napolyon Aziz Mark Meydanı’ndaki kanatlı aslan heykelini ve Bazilika’nın dört bakır at figürünü yerinden söktürdü ve gücünü sergileyen bir yapının parçası olarak Fransa’ya getirdi. Bu yapı Louvre Müzesi’nin karşısında bulunan Arc de Triomphe du Caroussel’den başkası değil… (Bugün heykelin tepesinde görülen atlar, 1815’te Venedik’e iade edilen orijinalleri değildir.)

İtalya’nın Ardından Sıra Mısır’da

Napoleon, İtalya’yı süpürdükten sonra gözünü Mısır’a dikti. Bulduğu eserlerin değerini belirlemeye yardımcı olacak bilim adamları ve sanatçılardan kurduğu ekibiyle binlerce antika topladı. Bunlardan en önemlisi, Mısır hiyerogliflerini anlamanın anahtarı olan Rosetta Taşı’ydı. Bu eser 1801 yılına kadar Louvre’da sergilendi.

Louvre, Mısır dışındaki en büyük antik Mısır eserleri koleksiyonlarından birine sahipken, günümüzde mevcut sergide kalan eşyalar, popüler inanışın aksine Napoleon’un fethinden gelmedi.

Rosetta Stone, British Museum, Görsel: blog.britishmuseum.org

Mısır Koleksiyonu British Museum’da

Napoleon, 1798 ile 1801 yılları arasında pek çok antikayı toplasa da, İngilizler Fransızları yendikten sonra Rosetta Taşı’nı ve çalınan eserlerin çoğunu British Museum’da sergilemek üzere ülkelerine götürdü. Öyle ki, Mısır dışındaki en büyük Mısır eserleri koleksiyonun gerçek sahibi de onlar.

Louvre’da bulunan eserlerin çoğunun arkasındaki itici güç olan Napoleon, müzeyi kendi şerefine 1803’te Musée Napoleon olarak yeniden adlandırdı. Ertesi yıl İmparator olarak taçlandırıldığı için, Paris’i zamanın en büyük müzesine sahip, en gösterişli şehir olarak sergilemek istedi. Koleksiyonu 5.000 parçadan oluşuyordu.

Prusya’dan Sanat Eserleri Müzeye Geldi

Napoleon imparatorluk döneminin 1806 ile 1807 arasında Prusya’ya girdi. Rusya sınırına giderken, fetihleri arasında sanat eserleri koleksiyonunu inşa etmek de vardı. Berlin’de 54 tabloya ve Brandenburg Kapısı’nın üstünde yer alan “Quadriga” heykeline el koydu. Münih, Varşova, ve Düsseldorf şehirlerinde de aynı tutumu gösterdi. Özellikle Brunswick Dükü III.Frederick William, kişisel koleksiyonundan 278 resim ve 250 çizimden fazlasını teslim ederek büyük bir kayba uğradı. Prusya hükümdarının devrettiği sanat eserleri, Fransa’nın taşra bölgelerindeki müzelerde sergilenmek üzere dağıtıldı.

Raphael, Rembrandt ve Van Eyck Eserleri

Napolyon Avusturya’da fırtına gibi eserken, Viyana’daki Belvedere Galerisi, onu yatıştırmak için 250 resimden vazgeçmek zorunda kaldı. Bu 36 tablodan 15’i Titian olarak bilinen “Tiziano Vecellio”nun işleriydi. Bugün, Titian’ın “The Entombment of Christ and Woman with a Mirror”ının da aralarında olduğu eserleri Louvre’da sergileniyor.

Prusya ve Avusturya’dan alınarak Fransa’ya gönderilen eserlerin çoğu Raphael, Rembrandt ve van Eyck’e aitti. Louvre’a sığmayacak kadar çok sayıdaki eser ise Napoleon ve eşi Josephine’in evlerine yayılmıştı. Öyle ki, eserlerin Louvre’da sergilenmesi öncesi ilk söz hakkının Josephine’de olduğu söylentiler arasında yer aldı.

İlginizi çekebilir:  MUBI Ekim Programı
Titian, Portrait d’une Femme à sa Toilette (Woman with a Mirror), 1515. Görsel: Wikimedia Commons

Gözler İspanyol Sanatında

İspanya, Avrupa’da meydana gelen tahribattan kurtarılamadı. Napoleon batıda gittiği her şehirde sanat yüklü miktarda sanat eserine el koydu. İspanyol kralı Ferdinand VII’ye sadık kalan soylular dahi özel koleksiyonlarından vazgeçmek zorunda kaldılar. Çoğu kilise ve manastırlardan olmak üzere yaklaşık 1000 adet resim ganimet alındı.

Napolyon İspanya’yı fethettiğinde kardeşine İspanya Kralı Joseph adını verdi. Buna karşılık olarak Joseph
için en doğru hamle İspanya’dan Musée Napoleon’a daha fazla eseri “hediye etmek” olacaktı. Ancak Joseph, Bartolomé Esteban Murillo’nun “Immaculate Conception of the Venerables” adlı eseri gibi gözde tabloları kendisi için sakladı. Ve sonunda hala Murillo’nun eserlerine ev sahipliği yapan Madrid’deki Prado Müzesi’ni yarattı…

Yenilgi, Eserlerin İadesini Başlattı

Napolyon’un 1814’teki yenilgisi üzerine çaldığı 5.000’den fazla sanat eseri eski ülkelerine iade edildi. Yine de Louvre’da kalmaya devam eden eserler de oldu. Tiber Heykeli, Vatikan’daki evine dönmek için çok büyüktü, bu sebeple Papa Pius VII onu Kral Louis’e hediye etti. Aynı yıl Louvre’un ismi de eski haline çevrildi.

Öte yandan, Louvre tarihinde sanat eseri ‘çalan’ tek isim Napolyon olmadı. Azılı suçlulardan biri de Nazi lider Adolf Hitler’di. Fransa Almanya tarafından işgal edilmeden önce Louvre’un küratörleri, korunmaları için
binlerce sanat eserini sakladı. Aralarında “Mona Lisa”, “Venus de Milo” ve “The Winged Victory of Samothrace” (Semadirek Kanatlı Zaferi) de bulunduğu eserlerin çoğu kırsal kesimlerdeki çiftliklere gönderildi. Tablolar daha sonra, Château de Valençay’daki klimalı atlı araba deposunda bulundu.

Pierre Auguste Renoir, Portrait of a Seated Lady, Görsel: Wikimedia Commons

Naziler Çaldıkları Eserleri Louvre’da Sergiledi

Naziler Louvre’un açık kalmasını istedi ancak ünlü eserleri olmadan müzede sergileyecek eser neredeyse yoktu. Naziler bu boşluğu doldurmak için, Yahudi ailelerden el koydukları objeleri/ eserleri sergilemeye başladı. Avrupa’nın dört bir yanından çalınan eserler için bir işleme merkezi haline gelen Louvre’da binlerce parça bir araya getirildi. Yüksek seviyedeki memurlar istedikleri işleri alırken, geri kalanlar müzenin boş duvarlarını doldurmak üzere kullanıldı.

Yahudilerin Yarattığı Sanatı Yok Etmek

Aralarında Pablo Picasso, Henri Matisse ve Salvador Dali’nin de olduğu, Nazilerin ‘değersiz’ gördüğü sanatçıların eserleri, Louvre Müzesi’nin karşısındaki Jardin des Tuileries’deki Jeu de Paume’de satıldı veya yakıldı. Bu durum, Yahudiler tarafından yaratılmış her türlü çalışmayı yok etmeye yönelikti. Neyse ki, çok sayıda küratör ve sanat tüccarı gizlice paha biçilemez parçaları kurtararak çalışmaları müzayede yoluyla kurtarmak için seferberlik başlattı.

“Monument Men” Devreye Girdi

Naziler, Avrupa kültürünü tek elde tutmak amacıyla sanat eserlerini kaçırmak üzere ERR (Einsatzstab Reichsleiter Rosenberg) adını verdikleri bir birim kurdular. Uffizi ve Louvre da dahil olmak üzere evlerden, kiliselerden ve müzelerden yaklaşık 5 milyon parça çaldılar. Buna karşılık kültürel zulümlerle mücadele etmek üzere Müttefik Devletler çalınan eserleri arayacak ve kurtaracak bir ekip yarattı. Bu gruba aralarında kadınlar da olmasına rağmen Monument Men” deniyordu.

Jan van Eyck, The Adoration of the Mystic Lamb (Ghent Altarpiece), 1432. Görsel: Google Arts and Culture

“Monument Men” tarihçiler, öğretmenler, küratörler ve mimarlardan oluşuyordu. Jan van Eyck’in sekiz panelden oluşan “The Adoration of the Lamb” resmi, ortaya çıkarılan ve kaydedilen paha biçilemez eserlerden biriydi ve güvenle Belçika’nın Ghent kentine iade edildi.

İade Edilen ve Edilmeyen Eserler

Naziler yenildiğinde, Fransız hükümeti 45.000 parçayı Holokost’tan kurtulanlara veya mirasçılarına iade etti. Rose Valland, Naziler tarafından çalınan tüm parçaların ayrıntılı bir kaydını tutmuştu. Bununla birlikte, ülkenin savaş sonrası fonlarını artırmak için hükümet tarafından satılan binlerce eser de dahil olmak üzere 16.000 parça iade edilmedi.

Musées Nationaux Recuperation veya MNR, sanat eserlerinin iadesi ile görevlendirildi, ancak 1951 ile 2018 arasında yüzlerce parçadan yalnızca 51 parçası iade edildi. Fransa, sanatı iade etmek için girişimlerde bulunsa da, Louvre’daki 300 parça da dahil olmak üzere hala müzelerinde bulunan yaklaşık 2.000 parça var.

Naziler tarafından çalınan ve halen Louvre’da bulunan sanat eserlerinin sahiplerini bulmak amacıyla, sahipleri bulununcaya kadar sergilenmek üzere oluşturulan bir koleksiyon da var.

Peter Paul Rubens, The Raising of the Cross, 1610-11. Görsel: Wikimedia Commons

Mısır Geri İstedi

Öte yandan Louvre’un galerilerinde sergilenen çalıntı obje ve eserlerinin tek sebebi despot yönetimler değil. Mısır’daki Krallar Vadisi’nde bulunan mezarlarda profesyonel arkeologlar ya da hazine avcılarınca yapılan soygunlar da eserlerin rotasının Louvre’da son bulmasına vesile oldu. Örneğin, 2009’da Louvre’da sergilenen bir dizi fresk parçasının 1980’lerde bir Mısır mezarından yağmalanmış olduğu keşfedildi. Mısır’ın parçaları geri istemesinin ardından, olay Fransa’nın fresklerin çalındığını bilmediğini iddia ederek Mısır’a iade etmesiyle sonuçlandı.

Kayıp Aranıyor

Louvre’un küratörleri sanatı Nazilerden saklamakta çok başarılı olsalar da, 1911’de o kadar şanslı değillerdi. O yıl, Louvre’da akıl almaz bir hırsızlık yaşandı: Mona Lisa ortadan kayboldu! Gün ortasında müzenin çalışanı Vincenzo Peruggia’nın da Vinci tablosunu çaldığı ortaya çıktı. Ve şaheseri kurtarmak iki yıl sürdü.

Öte yandan, 1990 yılında Louvre, Mısır takılarının çalındığını da keşfetti. Sadece 1.000 dolar değerindeki bu hırsızlık bir hafta içinde gerçekleşen ikinci hırsızlıktı. İlki, bir Pierre Auguste Renoir tablosuydu, “Portrait of a Seated Woman” (Oturan Kadın Portresi), çerçevesinden kesilerek çıkartılmıştı. On yıldan daha kısa bir süre sonra, gündüz saatlerinde çerçevesinden başka bir resim daha kesildi. Camille Corot manzarası aslında 1980’lerden beri kaybolan beşinci Corot eseriydi. Tablo sadece 13×19 inç ölçülerinde olsa da, 1.3 milyon dolar değerindeydi. Neyse ki, daha önceki dört resim bulundu ve iade edildi.

Louvre Abu Dhabi

Abu Dhabi’de İkinci Bir Louvre

Aslında Louvre’un sanat eserleriyle dolu labirent galerilerinde dolaşırken bile, koleksiyonun çoğu arşivlerde saklanıyor. Müzeler genellikle koleksiyonlarının yalnızca yüzde 5’ini sergiliyor. Doğrusu müzenin koleksiyonu o kadar büyük ki, Fransızlar 2007’de Abu Dhabi’de ikinci bir Louvre inşa etmeyi onayladı. On yıl sonra, hem Fransa’nın hem de Birleşik Arap Emirlikleri’nin liderleri yeni binayı açmaya hazırdı. 260.000 metrekare olan Louvre Abu Dhabi, Arap yarımadasının en büyük müzesi unvanını da sahibi.

Abu Dhabi’deki müze Louvre adını 30 yıllığına ‘kiralamak’ üzere 525 milyon dolar ödedi. Ayrıca Fransa’ya 300 eser ödünç vermek, yönetim sağlamak ve özel sergilere ev sahipliği yapmak üzere 747 milyon dolar ödeme yapıldı.

İçerik farandwide.com’da Lissa Poirot imzasıyla yayınlanan “Did You Know the Louvre is Filled with Stolen Artwork” başlıklı yazıdan çevrilerek derlenmiştir. 

Previous Story

NFT Özel Dosya: Kripto Sanat ve NFT’nin Koleksiyonerliğe Yansıması

Next Story

Moby Belgeselinden İlk Fragman

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.