Trans Rage, 25–27 Temmuz tarihleri arasında Hackney’deki Chats Palace’ta izleyiciyle buluşuyor. Sergi, Britanya hükümetinin trans haklarına yönelik saldırılarına karşı öfkeyi dönüştüren bir sanat alanı yaratıyor.
“Öfke, tenimin gözeneklerine sızarken beni renklendiriyor. Hayatta kalmama engel olan koşullarda var olma zorunluluğunun doğurduğu bir öfke bu.” Trans tarihçisi Susan Stryker’ın 1994 tarihli metninden alınan bu sözler, Londra’da açılan Trans Rage sergisinin çıkış noktası. Sergi, trans bireylerin maruz kaldığı baskılara karşı bir ses yükseltme çabası.
Lea Leaff Pond ve Sunny Hayward tarafından küratörlüğü üstlenilen sergi, Central Saint Martins’te küratörlük eğitimi alan bu iki ismin bir arkadaş buluşmasında şekillendirdiği bir fikirle ortaya çıkmış. Gündemde yer alan EHRC’nin geçici rehberliği gibi transfobik politika önerilerine karşı sanatla direnişi örgütleyen bu girişim, “trans öfke”yi bastırmak yerine görünür kılmayı amaçlıyor.
“Trans neşesi elbette önemli. Ama sürekli başkalarına hoş görünmeye çalışmak zorunda kalmak bizi tüketiyor,” diyor Hayward. “Bu sergi, trans bireylerin öfkelenme hakkını da savunuyor.”
Sergide yer alan işler, politik olduğu kadar kişisel ifadeler de içeriyor. Örneğin sanatçılardan biri olan Moses, meme ameliyatı öncesinde çektiği bir otoportreyle katılıyor: Sime bulanmış bedeniyle bir koltukta oturuyor ve sigara içiyor. “Sim, onun için zırh gibi,” diyor Hayward.

19 eserden oluşan sergide heykelden video sanatına, fotoğraftan canlı performansa birçok farklı ifade biçimi bir araya geliyor. Ayrıca TransActual’ın, trans bayrağı renkleriyle dekore edilmiş “trans tuvaleti” de sergide yer buluyor; bu nesne son dönemde Britanya’daki tuvalet yasaklarına karşı bir direniş simgesi hâline gelmişti.
My Genderation’ın hazırladığı video dizisi trans bireylerin yaşam öykülerini aktarıyor; sergide sergilenen objelerden biri ise bir katılımcının testosteron enjeksiyonları için kullandığı iğnelerden oluşuyor.
“Öfkeyi sadece yıkıcı bir duygu olarak değil, dönüştürücü bir güç olarak görüyoruz,” diyor Pond. “Bizi bastıran sistemlere karşı bu öfkeyi estetik, güçlü ve politik bir dile dönüştürmek mümkün.”
Trans öfkesini görünür kılmayı hedefleyen sergi, yalnızca bir sanat etkinliği değil; aynı zamanda bir karşı anlatı, bir direniş pratiği. Pond ve Hayward, bu serginin ilk adım olduğunu, ileride her yıl düzenlenecek daha geniş kapsamlı projelerle bu politik mücadelenin devam edeceğini belirtiyor.
Trans Rage, 25–27 Temmuz 2025 tarihleri arasında Londra, Chats Palace’ta ziyaret edilebilir.