TÜİK’in 2024 verilerine göre kültür harcamaları yüzde 83,3 artarak 408,3 milyar TL’ye ulaştı; ancak bu harcamaların GSYH içindeki payı yüzde 0,9’da kaldı. Türkiye’de kültür, politik ve ekonomik düzeyde uzun süredir ikincil bir alan olarak görülürken, TÜİK’in 2024 verileri aslında çelişkili bir tablo ortaya koyuyor. Rakamlar büyürken, bu artışın kültür emekçisinin hayatına nasıl yansıdığı sorusu hâlâ belirsizliğini koruyor.
Yükselen Enflasyonun Gölgesinde
2024 yılında kültür harcamalarının yüzde 83,3 artarak 408 milyar liraya ulaşması etkileyici görünüyor. Ancak bu rakamı değerlendirirken Türkiye’nin 2024 yılında yaşadığı yüksek enflasyon ortamını göz ardı etmemek gerekiyor. Yıllık enflasyonun yüzde 50’lerin üzerinde seyrettiği bir dönemde, yüzde 83,3’lük artış reel olarak daha mütevazı bir büyümeye işaret ediyor.

Özellikle dikkat çekici olan, hanehalkı kültür harcamalarının yüzde 91,5 artması. Ancak harcama kompozisyonuna bakıldığında, bilgi işleme ekipmanlarının yüzde 25 pay alması, bu artışın önemli bir kısmının teknolojik ürünlere (telefon, bilgisayar, tablet gibi) gittiğini düşündürüyor. Kitapların sadece yüzde 18,1 pay alması ise okuma kültürünün geri planda kaldığına dair endişe verici bir sinyal.
Yayıncılık Zinciri Sayıların Neresinde?
TÜİK’in 2024 Kültür Ekonomisi verileri, kültür alanındaki büyük ekonomik hacmi ortaya koyarken, yayıncılık sektörünü oluşturan editör, çevirmen, yazar, matbaa işçisi, dağıtımcı ve kitapçı gibi görünmez emek halkalarının bu büyümeden nasıl pay aldığı sorusunu yanıtsız bırakıyor. Kültür ekonomisi 408,3 milyar TL’lik bir büyüklüğe ulaşmış olsa da, bu rakamların yayıncılık emekçisinin günlük hayatına nasıl yansıdığı hâlâ büyük bir belirsizlik taşıyor.
Editör ve Çevirmen: Kültür Ekonomisinin Görünmeyen Omurgası
Yayıncılığın fikrî üretim tarafında yer alan editörler ve çevirmenler, sektörde en yüksek eğitim düzeyine sahip grupların başında geliyor. TÜİK verilerine göre kültürel istihdamın yaklaşık yarısı yükseköğretim mezunu. Bu grubun önemli bir bölümünü de yayıncılık alanında çalışan beyaz yakalı emekçiler oluşturuyor.
Ancak bu yüksek eğitim düzeyi, düzenli gelir ve güvenceli çalışma anlamına gelmiyor. Çünkü:
-
Serbest çalışan editör ve çevirmenler tekil projeler üzerinden parça başı ücretlerle çalışıyor,
-
Telif ücretleri enflasyon karşısında hızla değer kaybediyor,
-
Sosyal sigorta ve emeklilik hakları büyük ölçüde kişisel inisiyatife bırakılıyor.
Kültür ekonomisi büyürken, yayıncılığın entelektüel omurgasını taşıyan bu kesim istatistiklerin içinde görünür, fakat sosyal politikalarda görünmez kalıyor.
Telif Gelirleri: Büyüyen Pazarda Daralan Pay
Hanehalkı kültür harcamalarında kitabın hâlâ yüzde 18,1’lik paya sahip olması, Türkiye’de hatırı sayılır bir okur piyasasının sürdüğünü gösteriyor. Kitap hâlâ sinema, dijital platformlar ve bilgi işlem ekipmanlarıyla birlikte en güçlü üç kültürel harcama kaleminden biri. Ancak okurdan yayınevine, yayınevinden yazara uzanan telif zincirinde büyümeden doğrudan pay alan kesim son derece sınırlı. Kitap fiyatlarındaki artış:
- Dağıtım ve matbaa maliyetlerine,
- Kâğıt fiyatlarındaki döviz bazlı yükselişe,
- Stok, depo ve iade yüklerine doğrudan yansırken, telif oranları çoğu yayın dalında aynı hızla güncellenemiyor. Sonuç olarak kitap satışları artarken bile, yazarın, çevirmenin ve editörün reel geliri geriliyor veya yerinde sayıyor.
Matbaa ve Dağıtım: Yayıncılığın En Kırılgan Halkaları
Basılı yayıncılığın ekonomik olarak güçlü görünmesinin ardında en büyük yükü taşıyan alanların başında matbaa sektörü geliyor. Enerji maliyetlerindeki artış, ithal kâğıda bağımlılık, makine bakımı ve işçilik giderlerinin her yıl katlanarak yükselmesi, matbaaları ciddi bir darboğaza sürüklüyor. Özellikle 2023–2024 döneminde maliyetlerin kontrol edilemez biçimde artması, küçük ve orta ölçekli birçok matbaayı ya kapasite küçültmeye ya da tamamen kapanmaya zorladı. Bu durum, yayıncılık zincirinin en temel üretim ayağında giderek daralan bir alan yarattı.
Dağıtım cephesinde ise tablo daha da karmaşık bir hâl alıyor. Zincir kitabevlerinin piyasadaki ağırlığı karşısında küçük ve bağımsız dağıtımcılar ayakta kalmakta zorlanıyor. Uzayan ödeme vadeleri yayıncıların nakit akışını bozarken, iade sistemi hem yayınevlerini hem de matbaaları sürekli bir belirsizlik içinde bırakıyor. Kitap basılıyor, depolanıyor, gönderiliyor; ancak satılıp satılmayacağı, ne zaman parasının tahsil edileceği çoğu zaman uzun süre netleşmiyor.
Kültür Alanında 957 Bin Kişi Çalışıyor
Raporda kültürel istihdama dair veriler de yer alıyor. Kültürel istihdamda cinsiyet dağılımı görece dengeli bir görünüm sergilerken, çalışanların yüzde 52,2’sini erkekler, yüzde 47,8’ini ise kadınlar oluşturuyor. Yüzde 47,8’lik kadın istihdamı, Türkiye ortalamasının üzerinde bir temsile işaret ediyor ve kültür sektörünün kadın emeğine açık bir alan sunduğunu gösteriyor. Ancak bu nicel denge, nitel eşitlik anlamına gelmiyor. Dolayısıyla veriler, kültür sektörünün kadınlar açısından erişilebilir bir alan olduğunu ortaya koysa da, eşitlik meselesinin temsilin ötesinde, ücret, statü ve süreklilik başlıklarıyla birlikte yeniden düşünülmesi gerektiğini hatırlatıyor.


