Kısmet’se Yarın İsyandayız! - ArtDog Istanbul
Suat Armağan Koçak. Fotoğraf: Ulaş Beşoklar

Kısmet’se Yarın İsyandayız!

Suat Armağan Koçak, 2019’da başladığı yolculuğun ürünü olan ilk albümü "Kısmet" ile Anadolu’nun minimalist geleneğini şehir hikâyeleriyle buluşturuyor. Progressive ve psychedelic dokularla örülen albüm, her parçasına eşlik eden video çalışmaları ve 22 Ekim’de Roxy’de gerçekleşecek lansman konseriyle dinleyiciye çok katmanlı bir deneyim sunuyor.

/

Suat Armağan Koçak’ın, 2019 yılında başladığı projesinin ilk albümü Kısmet dinleyiciyle buluştu. Dokuz şarkıdan oluşan bu debut albüm, gitarist, prodüktör ve şarkı yazarı Koçak’ın türler ve disiplinler-arası cesur yolculuğunu kayıt altına alıyor.  Kısmet, çağdaş gitar performansını yalın vokal yaklaşımıyla harmanlayarak Anadolu’nun minimalist müzik geleneğini kendi şehir hikayelerinde yeniden yorumluyor. Hipnotik Anadolu ritimleri ve motiflerinden beslenen albüm, progressive, psychedelic ve zaman zaman kaotik stilin bir sentezini sunuyor. Albümün her parçasına farklı görsel sanatçıların, şarkılardan ilham alarak hazırlarladıkları video temelli çalışmalar eşlik ediyor. Albümün lansman konseri 22 Ekim’de Roxy’de gerçekleşecek. Koçak ile Kısmet‘in müzikal yolculuğunu konuştuk. 

Öncelikle sizi biraz tanıyalım. Müzikle kurduğunuz bağın başlangıcını ve bu bağın sizi bugüne taşıyan serüvenini nasıl tarif edersiniz?

1987 yılında Ankara’da doğdum. Lise yıllarında babamın Bee Gees, Deep Purple, Led Zeppelin, Queen kasetlerini dinleyerek müzik yapmaya ilgi duydum. Üniversite sonuna kadar rock ve metal gruplarında gitar çaldım, şarkı söyledim, besteler yaptım. Bir yandan da klasik gitar tekniğimi ve repertuarımı geliştirmek üzere çalıştım. Müzik okumayı öğrenme niyetiyle korolarda görev aldım. Hacettepe Kimya Mühendisliğinde lisans eğitimimi tamamlamaya yaklaşırken kariyerime müzikle devam etmeye karar verdim. 2012 de İTÜ Müzik İleri Araştırmalar Merkezinde Klasik Gitar Performans master programına kabul edildim. Burada çağdaş müziğe, elektronik müziğe, türk müziğine daha çok eğilme fırsatı buldum. Klasik gitarist olarak solo ve oda müziği konserleri verdiğim bu süreçte prodüktörlük, aranjörlük yaptım. Reklam müzikleri ve video temelli işler için müzik yazdım. İlk solo albüm Kısmet‘e kadar geçen süreç Türkiye’de müzisyen olarak yaşadığım coğrafyaya entegrasyonum olarak tanımlayabilirim.

Suat Armağan Koçak. Fotoğraf: Ulaş Beşoklar

Kısmet albümüyle birlikte ses dünyanızda hangi yeni sınırları keşfettiniz; bestelemeye, düzenlemeye veya prodüksiyona yaklaşımınız bu albümle nasıl şekillendi?

İstanbul müzik habitatı çok renki malumunuz. Şehrin karışıklığı, iç içe geçen her şey beni küçülmeye ve ham olana sürükledi. Stüdyoda olana değil konserde duyulana çekildim. Aklımda kurduğuma değil çıkan sonuca odaklandım. Böylece sınır belirlenmiş oldu. Elimizde hangi enstrümanlar, defterimde hangi cümleler, yanımda hangi müzisyenler varsa sınır o. Bu sınırlar bana fazlasıyla yeterli geliyor.

Albümün genel çerçevesinden biraz bahsedelim. Bu şarkıları nasıl bir çatı altında birleştirdiniz?

Kısmet albümü daha önceden yayınladığım müziklerin hem nedenini araştırıyor hem de yeni üretimlerin gideceği yolu çiziyor. Bu yanıyla bir kilometre taşı diyebilirim. Sözcük, ritm, melodi ve motiflerle kurduğum bütün ilişkiler bir “hal” bir bütün olarak da bir “hallenme” durumu. Albümdeki “Bavul” parçasındaki asma davul ve bariton gitar döngüsü ya da albüme adını veren Kısmet‘ in hararetli gitar ve davulları için bu çok katmanlı duygu durumunun  bir parçası örneğin. Albümdeki anlatıcı da bu duygu durumundan nasibini alıyor elbette. Aynı anda hem kötüyü hem mağduru; hem suçluyu hem güçlüyü oynuyor. Albüm yayınlanırken dinleyiciye bir not düşmüştüm. İlk cümlesini yinelemek isterim. “Kısmet: Kimliklerin değil, insan olmanın müşterek halleri etrafında dönen bir dünyanın itaatsiz hikâyeleridir”. Araştırdığım şey 

istmodern
istmodern mobil

Peki bu albümü daha önce yayınladığınız parçalardan ayıran nedir?

Albüm öncesinde yayınladığım bir çok parça plansızca bestelenip hemen yayınlanmış işlerdi. Bunların nerede buluşacağını tasarlamak istemiyordum açıkçası. Mesela 2022’de yayınlanan “Sürün” elektronik ritmler yazıp kurguladığım saykodelik bir Ankara havası. Hemen sonrasında gelen “Ben Hiçbir Gün” alternatif rock şarkısı. “Orient” bir çağdaş bale performansı için bestelediğim bir sözsüz müzik. Bütün parçalar görünmez bağlarla birbirine bağlı benim kafamda. Fakat ilk defa Kısmet bu bağları herkese görünür kıldı. Beş yeni prodüksiyon ve bu albüm için bestelenmiş dört yeni beste yan yana geldi. Bu ayrımı dinleyicinin çıkarması çok daha heyecan verici tabii ki.

Suat Armağan Koçak “Kısmet” albümünün kapağı. Albüm cover artwork: Selin Gömüç.

Albüm bana şunu hatırlattı; o düzen için bir çaba var ama sonuçta senin elinde olmayan da bir şeyler var. O noktada kısmete bırakıyorsun. Doğru mudur?

Aslında “Kısmet” kelimesi benim için “koyvermek”ten ziyade sürekli yeniden şekillenen bir süreç anlamına geliyor. Hiçbir beste sen “bitti” diyene kadar tamamlanmış olmuyor. Parçaların ilk çıkışındaki düzen, çalan müzisyenlerin, dinleyenlerin ve hatta dinleyecek olanların ruh hâline göre yeniden şekilleniyor. O yüzden kısmet hem geçmişe hem de geleceğe bakabilen, iyiyi ve kötüyü aynı anda barındıran, dini tandanslı bir kelime olsa da ona sıkışmayan kapsayıcı bir kavram. Bu yönüyle huzur veren bir kaos aslında.

Albümde bu farklı haller kendini gösteriyor: Kısmet parçasında sinirli ve enerjik bir çıkış varken, Bavul’da tek bir sesle nereye kadar gidebileceğimi aradım; daha köşeye çekilmiş, yorgun ama dingin. Bu dönüşümlerde birlikte çalıştığım müzisyenlerin de büyük payı var. Mesela Fuat Çağlar Aytan’ın Kısmet, Sarıkız parçalarında davulda ördüğü zemin ve Selim Aydın’ın bas gitardaki “az çoktur” yaklaşımı parçaların hem sahnede hem de kayıtta sürekli evrilmesine katkı sağlıyor. Canlı performanstan beslenen müzisyenler olarak düzenli olarak bir araya gelip müzik yapıyor olma hali hepimizi daha sağlıklı ve mutlu yapıyor düşüncesindeyim. Çağların önerdiği bir “groove” ya da atak başka bir parçanın zemini için kapılar açıyor. Ben bunu konser düzeyine çıkarmak istiyorum hatta. Kısmet ismi ne zaman aklıma düştü hatırlamıyorum ama Selim’in payı vardır kesin. “Nasip” “Kısmet” esprileri eksik olmaz aramızda. 

Albümde her parçaya birbirinden farklı videolar eşlik ediyor. Bu fikir nasıl ortaya çıktı ve albüme etkisi nedir?

Bu soruya en iyi cevabı kapak görselinden yola çıkarak verebilirim. Kapakta ters dönmüş bir çay bardağında bir kahve falı var. Bu iş birlikte video-ses işleri yaptığım Selin Gömüç’ün çalışması. İlk gördüğümde, “Lütfen bunu başka hiçbir yerde kullanma, bu benim albüm kapağım olacak” dedim ve kaptım. O sırada henüz albümün adı Kısmet bile değildi.

Albümün kayıtlarını tamamladıktan sonra çevremdeki sanatçılara parçaları dinletip fikirlerini aldım bir süre. Bu süreçte Uğurcan Ataoğlu’nun teşviki ile farklı sanatçıları bir araya getiren bir kolektif proje fikri doğdu. Bir kısmı eskiden birlikte çalıştığım, bir kısmı Kısmet sayesinde tanıdığım kendi dallarında müthiş işler yapan sanatçılar video çalışmalarıyla bambaşka bakış açıları sağladılar. Bilge Ekşi, Selin Gömüç, Uğurcan Ataoğlu, Candaş İşcan, Hazel Kılınç, Deniz Karagül ve Talip Özer işleriyle katkıda bulunan sanatçılar. Bu vesileyle hepsine binlerce teşekkür. 

Dinleyiciyi bundan sonra neler bekliyor?

Bunun yanında filmlerine, şarkılarına, danslarına sözlerine benim müzikal dünyamdan bir parça isteyenlerle ortak projeler hep sürüyor. Kısmet albümüne girmemiş, pişmeye devam eden müzikler var. Bunların bir kısmını konserlerde çalıp seyirciyle birlikte tamamlıyorum. Bir kısmı ise yeni parçalara ilham oluyor. Açıkçası bu albüm bizleri nereye götürecek heyecanla çalışıyoruz. Lansman konseri 22 Ekim’de Roxy İstanbul’da. Bekliyoruz.

Previous Story

Sonbahar Sahneleri

0 0,00