Kavramın doğasındaki “avarelik” kısıtlı mekanda yerine getirilemese de aynı kavramın kilometre taşlarından “durup düşünerek olayları değerlendirmeyi, ince zevklerin keyfini çıkarmayı ve günü dermeyi” görece yavaşladığımız bu dönemde nasıl becerebiliyoruz? Peki yavaşladık mı sahiden? Yoksa aynı etkinlikleri dört duvar arasında gerçekleştirerek yalnızca mekanlarımızı mı sınırlandırdık? Dijital iletişimin, sanal etkinliklerin öneminin arttığı aşikar, her şey bittiğinde bizi nasıl bir kültür ortamı bekliyor?
Kültür dünyamızda farklı alanlarda üreten isimlerin Covid 19 salgınıyla birlikte bu sorulara verdikleri yanıtlar, kültürel algı ve rutinlerinde olan değişimlerle birlikte, kısıtlı mekanda flanörlük, yavaşlama ve salgın sonrası kültür ortamının geleceği gibi konularda düşünmemize aracı oluyor.
Gül İrepoğlu
SANAT TARİHÇİSİ VE YAZAR
““Az”ın aslında yeterli, “yavaş”ın da aslında gerekli olduğunu keşfetmek.”
Bir gününüzü nasıl geçiriyorsunuz?
Yaşadığımız korkunç günlerin getirdiği acılar, kaygılar ve onların uzantısı yoğun önlemler yaşamı değiştirdi elbette, ben de hemen hemen hep evdeyim. Zaten evde oturup çalışmaya alışkınım, kitap yazma süreçlerimin son aşamalarında bir kaç hafta evden çıkmamışlığım çoktur. Evi severim, kütüphanem evdedir, masam salonda durur, bol müzikli ev ortamında rahat yazarım. İçinde bulunduğumuz atmosfer kaçınılmaz biçimde odaklanmayı zorlaştırıyor; ara ara olan bitenden soyutlanıp yaratıcılığa sığınmak her zamankinden daha fazla çaba gerektiriyor, ancak olanaksız değil. Her zamanki hızımı yakalayamasam da bazen sabah uyanır uyanmaz, bazen gece zihnim olmayacak bir anda berraklaştığında verimlice yazıyorum ve yazarken bunları okuyacak olanların imgelemlerinde yapacağı yansımaları hayal ederek mutlu oluyorum, çünkü bir kaç aydır üzerinde çalıştığım yeni kitap projem yemek ve aşkı sanat tarihinin görselliğiyle birleştiren bir kurgu. Kitabı mimari formasyonumla düzenleyeceğim, sanat tarihi formasyonumu kurgunun özgürlüğüyle birleştireceğim, yemeğin kışkırtıcı çağrışımlarını da bütünün içine katıp olayı pişireceğim! Amacım yaşamakta olduğumuz günlere karşın insanları hayallerin renkli dünyasına taşımak ve gönüllerinde yeni ufuklar açmaya uğraşmak. Bu bağlamda şimdi mutfağa daha fazla zaman ayırdığımı belirtmeliyim, yeni yeni yemekler ve pastalar deniyorum, bu yalnızca hep evde olmanın getirdiği o ortak eğilimden değil aslında, bu projenin de bir parçası. Denk geldi diyelim.
Evde “flaneur” olunabilir mi?
Bence “flaneur” olmak için belli bir plan izlen(e)mez, yaşantının uzantısı size getirirse getirir flanörlüğü. Genel beklenti (veya tarif), esinlerin sokaktan gelmesiyse de, ben buna katılmıyorum. Sokağa çıkmadan da türlü medyaya bakarak, kitap karıştırarak gözlem yapılabilir, hayal kurulabilir, yeni fikirler üretilebilir ve yansıtılabilir. Entelektüel birikim yeterlidir.
Yavaşlamanın psikolojisi üzerine düşünceleriniz?
Yavaşlamak… Aslında hepimizin gereksinim çoktan duyduğu bir şeydi. Ancak zorunlu oluşu toplumu rahatsız etti. Öte yandan önce enfekte olanlarla ya da ön saflarda mücadele etmek zorunda olanlarla, sonra da sıkıntıda olan herkesle empati kurmayı ve sağlığın değerini bilmeyi öğrendik hep birlikte. Bence karamsarlığa kapılıp kendini koyuvermemek önemli. Bir de ne olursa olsun her şeyi kontrol altında tutmanın mümkün olmadığını kabullenmek. “Az”ın aslında yeterli, “yavaş”ın da aslında gerekli olduğunu keşfetmek ve elde bulunanla hayatı güzelleştirmeye çalışmak benim kazanımlarım oldu diye düşünüyorum. Yaşantımızın normal akışında izlemeye yer aç(a)mayacağımız bazı konserlerle, filmlerle evdeki ekranda buluşmak, kitap okumak ve durup düşünmeye vakit ayırmak da genel bir yavaşlama kazanımıdır bence.
Korona salgınının kültür sanat ortamını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
Toplu izlenilen gösteri sanatları ve sergiler bu günlerden zarar gördü kuşkusuz, normale dönüldüğünde olabildiğince telafi edilebilir umarım. Bireysel yaratıcılık ise; örneğin yazmak, bestelemek veya resim yapmak bu zorunlu yalnızlık ve sakinlik içinde farklı esinlerle yeni yollara açılabilir, elbette her zamankinden biraz daha fazla gayreti gereksinerek. Odaklanma sorunun üstesinden gelebilenler için yeni projeler üretmek için de verimli bir ortam olabilir bu, olumlu yönden bakmaya çalışalım diyorum.