Kısıtlı Mekanda Flanörlük, Yavaşlama ve Gelecek – Feridun Andaç

Kavramın doğasındaki “avarelik” kısıtlı mekanda yerine getirilemese de aynı kavramın kilometre taşlarından “durup düşünerek olayları değerlendirmeyi, ince zevklerin keyfini çıkarmayı ve günü dermeyi” görece yavaşladığımız bu dönemde nasıl becerebiliyoruz? Peki yavaşladık mı sahiden? Yoksa aynı etkinlikleri dört duvar arasında gerçekleştirerek yalnızca mekanlarımızı mı sınırlandırdık? Dijital iletişimin, sanal etkinliklerin öneminin arttığı aşikar, her şey bittiğinde bizi nasıl bir kültür ortamı bekliyor?

Kültür dünyamızda farklı alanlarda üreten isimlerin Covid 19 salgınıyla birlikte bu sorulara verdikleri yanıtlar, kültürel algı ve rutinlerinde olan değişimlerle birlikte, kısıtlı mekanda flanörlük, yavaşlama ve salgın sonrası kültür ortamının geleceği gibi konularda düşünmemize aracı oluyor.

Feridun Andaç
YAZAR

“Yaşamın doğası değişecek.”

Bir gününüzü nasıl geçiriyorsunuz?

İçteki zamanla barışık yaşadığım için, “eviçi zaman” dediğim kavramla yeni bir boyutta buluşmanın yüzleşmesini yaşadım ister istemez. Kapanma değil, ama içe dönme sürecinde birtakım incelikler çıkmadı değil karşıma… Sessizleşme, suskunluk, havanın rengi/kokusunu algılama biçimi, ışığın dönüşme halleri… Galiba doğaya bakma/algılama biçimimi yeni baştan gözden geçirdim. Zira, Alemdağ gibi ormanlık bir yerde yaşadığımdan, her sabah dinlediğim kuş seslerinin ne denli arttığının iyice farkına vardım. Bulutların rengi bile değişti bu süreçte. Ötede ise; “yasak”/ “korunma”, “korku” ve “kaygı”/ “endişe” gibi düşüncelerle yüzleşilince; ister istemez insan düşünme/duyma, hatta okuyup yazma rotasını bile bunlarla geçirir biçimler oluyor. Okuma seçimlerimi yazma edimime göre belirlerken, şu sıralar duygu/algı durumuma göre listelediğimi söyleyebilirim.Bu süreçte neredeyse okuduğumun izdüşümü olabilecek denli yoğunca yazmaya yöneldim. Kendi payıma bileşik kaplar gibi bir hayatımızın olduğunu test etmemiz açısından da iyicil bir yanı var bu sürecin. Üstelik çok rüya gören biri olarak, rüyalarımın biçimi/rengi/konusu/mekânı değişti.

Evde “flaneur” olunabilir mi?

Bir tür “ruh aylaklığı” diyebileceğim bir durumla yüzleştim diyebilirim. Hiçbir şey yapmamak, amaçsız bu iç mekânda gezinmek değildi tabii ki bu; tam tersi; çoklu bir uğraşın haritasını çıkardım diyebilirim. Neydi bunlar derseniz: Ayıklama, Listeleme, Tasnif, Öncelik, Program: yolculuk/yazı, Yarım kalan kitapların yazımına dönme, Farklı okumalara pencere açma, Yeni yazarların keşfi, Yeni defterlere kapı aralama, Yeni düşüncelerle yüzleşmek: örneğin kitaplığımda okumayı (zamanı gelince) bekleyen bazı kitapların okunmaya başlanması: “Hayvanlardan Tanrılara Sapiens”/Yuval Noah Harari; “Varoluşçular”, Sarah Bakawell; “Rızanın İmalatı”, Edward S. Herman, Noam Chomsky.

İlginizi çekebilir:  Tuhaf Zamanların Edebiyatı - Hakan Bıçakçı

Yavaşlamanın psikolojisi üzerine düşünceleriniz?

Yavaşlık size şunu öğretiyor: Hayatın asıl ritminin nerede aktığını görüp düşünüyorsunuz. Ve kendi patikanızı da o yönde açmaya çaba gösteriyorsunuz. Yani derinlik ve yoğunluk da öylece geliyor hayatınıza. Doğa burada başat öğe. Beni en çok kendine çeken, varlığını özleten de doğa oldu demeliyim bu yavaşlık düşüncesiyle.

Sonra insan sesi. İnsana dokunma duygusu. Bunu sözle/yazıyla yapmak başka bir şey; göz göze gelerek, sesle, görerek dokunmak bambaşka bir şey. Sonra, yavaşlık asla aylaklık değil; tam tersi hayatın ritmi oradan başlıyor. Bunun nasıl olabildiğini gösterdi bu süreç, bunu demeliyim. Ruhsal olarak arınma ritimlerine dönme gereğini hissediyorsunuz. Bunu da keşfettiğimi söylemeliyim.

Korona salgınının kültür sanat ortamını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?

Kesinlikle etkileyecek. Her biçimde hem de. Bir kere yaşamın doğası değişecek. Algı biçimimiz, teknolojinin hayatımıza müdahalesi; ve özellikle de insanın doğaya/toprağa bakışı/dönüşü yeni anlam kazanacak. Bütün bunlar sanat algısında, üretiminde, düşüncesinde de “yeni”nin ne anlamda olması/gelişmesini gündeme taşıyacak. Şu gördüğümüz medya (sanalı, dijitali vb.) artık “çöp ürün” yapmaktan vazgeçecekler. İnsan ruhunu oyalayan, çürüten, yozlaştıran şeylerden zorunlu olarak uzaklaşacaklar. Zira karşılarına eminim ki daha aydınlık bakan, kendine gerekli olmayanı çöpe gönderen bir çoğunluk görecekler. Hayatlarımızı bu kadar tehdit eden olgular karşısında eğer insanlık hala suspus, boğun eğerek, giderek pısırıklaşarak kirlenen suyu yudumlayıp, zehirlenen havayı solumaya, o kirli paslı “ürün”/ “yapıt” diye sunulanlara rağbet ediyorsa; varsın dünyanın çivisi iyice çıksın. Ama bu bir dönüşüm süreci. İnsanlık sınavı yani. Küresel kapitalizm kendi ayarını yaparken, insanlık da kendine dönecektir diye umut ediyorum.

Previous Story

Kısıtlı Mekanda Flanörlük, Yavaşlama ve Gelecek – Beyza Boynudelik

Next Story

Kısıtlı Mekanda Flanörlük, Yavaşlama ve Gelecek – Gül İrepoğlu

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.