Kısıtlı Mekanda Flanörlük, Yavaşlama ve Gelecek – Beyza Boynudelik

Kavramın doğasındaki “avarelik” kısıtlı mekanda yerine getirilemese de aynı kavramın kilometre taşlarından “durup düşünerek olayları değerlendirmeyi, ince zevklerin keyfini çıkarmayı ve günü dermeyi” görece yavaşladığımız bu dönemde nasıl becerebiliyoruz? Peki yavaşladık mı sahiden? Yoksa aynı etkinlikleri dört duvar arasında gerçekleştirerek yalnızca mekanlarımızı mı sınırlandırdık? Dijital iletişimin, sanal etkinliklerin öneminin arttığı aşikar, her şey bittiğinde bizi nasıl bir kültür ortamı bekliyor?

Kültür dünyamızda farklı alanlarda üreten isimlerin Covid 19 salgınıyla birlikte bu sorulara verdikleri yanıtlar, kültürel algı ve rutinlerinde olan değişimlerle birlikte, kısıtlı mekanda flanörlük, yavaşlama ve salgın sonrası kültür ortamının geleceği gibi konularda düşünmemize aracı oluyor.

Beyza Boynudelik RESSAM

“Sıradan olana övgü.”

Bir gününüzü nasıl geçiriyorsunuz?

Geçici olduğunu bilsek de, beklentimizin ve rutinimizin dışında gelişen bu sürecin ne kadar devam edeceğini kestiremediğimiz bir durumdayız. Hızlı ve gergin olandan, zorunlu bir yavaşlamaya ve çoğu yönden kısıtlanmış bir günlük hayata geçerken, sanırım hep beraber kendi “yeni dünya düzenlerimizi” oluşturma yoluna girdik. Bellekte kırıntılarına rastlayacağımız türden bilgileri yeniden keşfediyor olduğumuz, dahası buna olanca genişliğiyle vaktimizi ayırabildiğimiz bu çok bilinmezli zaman dilimi, başka bir tür konforu da içeriyor bir yandan. Artık uzun uzun düşünmeye, günlük nesneleri, duvarları, evi uzun uzun izlemeye ve değerlendirmeye, varsa evin diğer bireyleriyle yeniden diyaloglar inşa etmeye zamanımız var. Aslında oldukça boş vakitli görünen ama zihinle beraber ev pratiklerinin de her zamankinden fazla zaman aldığı bu -bence- paradoksal süreç, bir yanıyla sıradan olana övgü gibi de geliyor bana.

Evde flaneur olunabilir mi?

Yersiz yurtsuz flaneur’un karşısında ironik bir şekilde eve kök salmaya mecbur kalan bizler varız. Evin koridoru, salonu, mutfağı Benjamin’in pasajlarının yerini bir süreliğine ikame edecek, bu durumda tabi ki evde de flaneur olunabilir. Dediğim gibi, endişeleri, kesintisiz online bağlantıları ve sosyal medya takibini biraz azaltınca, derinlemesine düşünmeye, aylak aylak duruyor gibi görünürken aslında daha duyarak gözlemlemeye, zihnimizde üretmeye ve yeni olasılıklar yaratmaya fırsatımız var. Beni düşünürsek, bir flaneuse olarak ev yaşantım fazlasıyla odak noktası içeriyor. Bu dönemi kendi evim yerine aile evinde geçiriyorum ve yanıma okuyacağım kitaplarımı, desen defterlerimi, düzeltilecek arşivlerimi, 2 kedimi ve köpeğimi de alarak taşındım. Dışarıdaki kalabalık yerine, burada kendi oluşturduğum kalabalığımla beraber, ilgileneceğim aile bireyleri ve çok sayıda hatırladığım anım var beni besleyen. Burada kalmış olan eski eşyalarım ve fotoğraflarımla beraber kendi geçmişime doğru yaptığım arkeolojik kazı, beni evde gezgin kılıyor. Evin nesneleri üzerinden oynadığım anlam ve hafıza oyunları, zaman tasam olmadan, ev içinde yeni kahramanlar bulmamı sağlıyor. Evdeki rutin işlerin yanında çok not alıyorum, çokça fotoğraf çekiyorum. Dünyanın merkezi, bir süreliğine benim için bu ev.

İlginizi çekebilir:  Editör Mektubu: "Nefes Alamıyoruz"

Yavaşlamanın psikolojisi üzerine düşünceleriniz?

Endişe ve kısıtlanmışlık hissi bir yana, çok yoğunken bile yetiştirebildiğimiz günlük işlere şu anda neredeyse zamanı yetirememe duygusu… Ama şöyle bir etki de bu hissime eşlik ediyor: Sağlıkla, güncel hayatın devamıyla ilgili korkularımıza rağmen, evlere kapanmak, aileye, ve kendi içimize böylesi bir dönüş, 80’li ve bir kısım da 90’lı yılların yazlarını hatırlatıyor sanki; gerçekten uygun olan her sektörün yavaşladığı, 1-2 aylığına yazlıklara göç edilen, güneşli, akşam üzerleri sessizleşen, belki uzun süreli ve çıkarsız arkadaşlıkların temellerinin atıldığı, çocukluğumun yazlarını… “Acele etmeden yaşamayı bildiğimiz zamanlar” olarak görüyorum o dönemleri. Demek ki böyle bir ara lazımmış hayatlarımıza diyorum… İşte şu anda da büyük şehrin bir manada “citta slow” mantığına yakın bir çerçevede dönüşüyor olduğunu görmek, böylesi dingin bir akşamüstü havası yaratıyor zihnimde –tabi haberleri açana kadar. Belki bahsettiğim zaman diliminden ayrıştığımız tek nokta, tepkisizce izlediğimiz, hızla dönüşen ve belleksiz gündemimiz oluyor.

Corona salgınının kültür sanat ortamını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?

Kültür sanat ortamı, tüm diğer alanlar gibi bu döneme ayak uydurmaya başladı bile. En azından bir süre, teknolojiden yararlanarak dijital ortamlarda ve sanal mekanlarda işleri göreceğiz, mümkün olduğu kadarıyla da deneyimleyeceğiz. Tamamlayıcı bir seçenek olan internet, şu an elimizdeki tek iletişim yolu. Bu yolla belki de tüm sanat kurumlarındaki şartlar eşitlenerek demokratik bir ortam oluştu. Tüm sergi konuşmaları, toplantılar online ortama taşındı, hatta her zamankinden daha fazla “bağlantılıyız” diyebilirim. Bu durumun da katkıları olacak elbette, sanatçılar bu süreçteki deneyimlerini de bir şekilde işlerine dahil edecekler. Değişen günlük dil, hayatımıza katılan yeni kavramlar, kişisel hikayeler bir şekilde bu dönemi anlatacak işlerde yerini bulacak. Bu dönemde üretimine devam eden sanatçılar da var, sadece kendi yaşamına odaklanan ve gözlemlemekle süreci tamamlayacak olanlar da. Ben bu ikisi arasında gidip gelenlerdenim. Zamanımın büyükçe kısmını yaşantımı izlemeye, duyumsamaya ve anlamlandırmaya ayırsam da, günün sonunda desen defterleri ve yeni üretilecek işlerin eskizlerine dönmüş bulabiliyorum kendimi. Sanat ortamının ise durgunluklar yaşasa da tüm zorluklara rağmen tamamen çökeceğini düşünmüyorum. Belki tüm bu süreç, gereksizce hızlanan ve sanatçı duyarlılığını göz ardı etmeye başlamış olan sanat ortamımıza bir nefes molası olur.

Previous Story

Kısıtlı Mekanda Flanörlük, Yavaşlama ve Gelecek – Korhan Gümüş

Next Story

Kısıtlı Mekanda Flanörlük, Yavaşlama ve Gelecek – Feridun Andaç

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.