Kavramın doğasındaki “avarelik” kısıtlı mekanda yerine getirilemese de aynı kavramın kilometre taşlarından “durup düşünerek olayları değerlendirmeyi, ince zevklerin keyfini çıkarmayı ve günü dermeyi” görece yavaşladığımız bu dönemde nasıl becerebiliyoruz? Peki yavaşladık mı sahiden? Yoksa aynı etkinlikleri dört duvar arasında gerçekleştirerek yalnızca mekanlarımızı mı sınırlandırdık? Dijital iletişimin, sanal etkinliklerin öneminin arttığı aşikar, her şey bittiğinde bizi nasıl bir kültür ortamı bekliyor?
Kültür dünyamızda farklı alanlarda üreten isimlerin Covid 19 salgınıyla birlikte bu sorulara verdikleri yanıtlar, kültürel algı ve rutinlerinde olan değişimlerle birlikte, kısıtlı mekanda flanörlük, yavaşlama ve salgın sonrası kültür ortamının geleceği gibi konularda düşünmemize aracı oluyor.
Ali Akay
AKADEMİSYEN, KÜRATÖR
“Yaşam biçimlerimizin zehrini atalım.”
Bir gününüzü nasıl geçiriyorsunuz?
Sabah çok erken kalkmıyorum. Kahve ve haberlere bakıyorum (önce internet gazeteleri, sonra Euronews, France 23, LCI sonra New York Times ve sonra da facebook’tan gelen haberler. Bir kaç kahve bu arada tüketilebiliyor. Sonra 5-10 dakika kültürfizik (top oynadığım gençlik zamanımdan kalma egzersiz hareketleri evin içinde yapılanlar. Bu arada pencereleri açıp evi havalandırmak. Ayrı yerlerde olmak durumunda kaldığımız hayat arkadaşım –eşim– ile uzun konuşmalar (günde iki üç defa tekrarlıyoruz). Sonra telefondan gelen mesajlara cevap vermek: Üniversite, eski arkadaşlar. Arkasından yemek ile ilgili meşgale, ardından ise üniversitede vermekte olduğum dersleri hazırlamak (bu günün çeşitli zamanlarında aralıklı bir şekilde devam eden bir uğraş ve ardından derslerin olduğu gün ve saatlerde ses kaydı ile birini, diğerini ise skype ile gerçekleştiriyorum. Yemek hazırlıkları sırasında önce televizyondan haberlere (Türkiye haberleri bilhassa) bakmak ve ara sıra da yine internetten Fransız haberlerine bakmak. Akşam olduğunda ise yemek yedikten sonra bazen –ender iyi film bulmak zor- ama varsa eğer televizyonda film veya internetten bulduğum bir filmi seyretmek veya bazen ikiye de çıkabiliyor filmler.
Evde “flaneur” olunabilir mi?
Yani evde flaneur olmak bana göre zor. Eğer sayılabilirse, sanal bir flanörlük gibi bir şey belki; ama buna flaneur demek bana zor geliyor. Bazı günlerde ise tabii ev temizliği gerekmekte (her gün değil tabii). Flaneur’e baktığımızda çok üzücü bir örneğimiz var önümüzde: Nazi Almanya’sından kaçan ve Almanlar tarafından yakalanıp kampa kapatılan ve daha kötü bir kampa yollanacağı sırada Almancaya çevirdiği Saint-John Perse’in yardımıyla kampa gitmekten kaçıp Pireneler’de İspanya Fransa sınırında Port-Bou’da 26-27 Eylül 1940’da aşırı morfin alarak intihar eden Walter Benjamin flaneurlük üzerine olan çalışmasını bitiremeden orada bulunan Georges Bataille’a vermişti el yazmalarını. Yaşamış olsaydı kendisi bitirecekti herhalde (?). Flaneur olmak onun çalışma alanını da belirlemekteydi; ama asıl kütüphaneydi bu alan. Aragon’un kitabından yola çıkarak gerçekleştirdiği Pasajlar belki de bugün başka bir şekilde ele alınan bir çalışma halinde okunacaktı. Evde okumaya devam edelim biz de bugünkü “sosyal izolasyon” dönemlerinde, bekleyerek bu sirayetin bitmesini… Ve de Edgar Morin’in bugünlerde söylediği gibi: “Yaşam biçimlerimizin zehrini atalım! Yoksa dayanışmasız bir küreselleşme içinde sosyal ve psikolojik olarak boğulup kalınmaktaydı.” Teknolojik açılım halklar arasındaki dayanışmayı gerçekleştiremiyorsa bunun nasıl bir açılım olduğunu tekrar düşünmek gerekmektedir. Halbuki virüs göstermekte ki, bizim kaderlerimiz ortaktır, dışlamalarımız değil!”
Yavaşlamanın psikolojisi üzerine düşünceleriniz?
Belki çok hızlı bir hayat yaşıyorduk. Ben bundan şikayetçi değildim. Ayda bazen bir veya iki seyahat yapıyordum nerdeyse sene içinde. Bu sefer alışmamız gerekecek. Son otuz yıldır yer değiştirerek (seyahat, konferans için sergi için yaptığım seyahatler (dünyanın 4 yerine Şili’den Taipei’ye kadar -Avusturalya hariç- kıtalar arası yaptığım seyahatleri tekrar yapacağımı zannetmiyorum artık) veya ders vermek için daha uzun dönemlerde gittiğim şehirlerdeki üniversiteler ve müzeler (Humboldt, Sorbonne, Paris VIII, I.N.H.A, Columbia, E.N.A.M). Yaşanan bir hayat alışkanlıklarını bırakmayı öğrenmek gerekecek artık. Ama tabii bugünkü durumda endişe ucunu göremediğimiz bir zaman birimi ile karşı karşıya olmamamız. Ama durumun bir zaman sonra değişeceği umudunu taşımaya devam ediyorum; fakat bu yeni bir ruh hali olacak sanırım. Kitaplarımdan birinin başlığı “Sanatın ve Sosyolojinin Ruh Hali” (Bağlam Yay.) idi. Bir bakıma bu dönem arkada kalmış olabilir. Başka bir yaşam biçimine gitmeye başladığımızı görmek gerekecek. Ruhumuzu da buna göre ayarlamak durumundayız. Kendimize dönüp bakmak, eski tinsel alıştırmaların bugünkü durumu üzerine düşünmek yeni psikemizi belirlemeye başlayacak. Yavaşlama demek kendi kendinin endişesi içine girmenin başlangıcı olmaya yüz tutmaktadır. Bu yavaşlama iyi bir şey olabilir, yeter ki sevdiklerimiz ile birlikte olmaya devam edelim.
Corona salgınının kültür sanat ortamını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
Sanatı nasıl etkileyecek? Kültürü etkileyeceği kesin: daha evvel düşünmediğimiz bir sürü şey değişmek zorunda kalacaktır. En azından yeniden “eski tas eski hamam haline gelinceye kadar!” Sanat ve düşünce bireysel uğraşlar, yalnızlık gerektiren anlar; ama bazen de kolektif bir şekilde düşünebilmenin (ikili veya birden çoklu) avantajları da yok değildir. Ama buluş, sanatsal yaratı sanatçıların yalnız kaldıkları anlarda ortaya çıkabiliyor. O bakımdan “sanatı nasıl etkileyeceğini” söylemek, sanat yazarı veya küratör veya sosyolog olarak bana düşmez; sanatçıların yapabileceği şey bu. Keşke bu hep vurgulansa! Bunu fark etmeyenler varsa bunu bu virüs ile değil daha önceden fark etselerdi. Ama bu yeni dünyasal durumun etkili olacağı tabii ki kesin. Etika hiç olmadığı kadar hayatlarında herkesin ihtiyacı olan bir şey. Eski hızda yaşanmayan bir durum üzerine eskisi gibi yaşamak, davranmak çok zor olacak herhalde, ortalama insanlar için. Ama bunu bugün öğrenmek zorunda kaldık. İsterdi ki gönül, bu başka şartlarda öğrenilseydi. Bugün yaşanmasaydı.