İstanbul’un kalbinde, Galata’nın dar ve taşlı sokaklarında bir müze var artık: Kedi Müzesi. Geçmişle bugünü, sanatla tasarımı birleştiren müze, şehrin insanlar dışındaki sakinlerinin, İstanbul’un çoktandır ortak değerlerinden biri haline gelen kedilerinin hikâyelerini anlatıyor. İstanbul, tarihin her döneminde kedilere ev sahipliği yapmış bir
Bu sayı için başka şeyler yazacaktım, güzel şeyler, hayatımızın küçük renkleriyle ilgili. Ama çoluk çocuk sınırlara, dikenli tellerin önüne yığılan, soğuk bir sabahta Ege’nin buz gibi suyuna – oysa biz tatile gittiğimizde güneşin altında ne hoş, ne tatlıdır aynı su –yarı bellerine
3. haz Bir başka sanat yapıtında, Pieter Quast’ın Handa Kavga Eden Köylüler (1630) adlı gravüründe şiddetin haz ile harmanlandığı garip bir tahrip sahnesi vardır. Ortada dizleri üstüne yığılmış bir kişiye aklını kaybetmiş gibi görünen üç köylü saldırmaktadır: biri bıçak ile tehdit etmekte,
1980’lerin ilk yıllarıydı. Philadelphia’nın bana yabancı sokaklarında aylak aylak dolanıyordum. Bir sokak sanatçısı-ki o yıllarda onlara da yabancıydım-Afrika ritimleri eşliğinde hem dans ediyor, hem de dünyanın yaklaşmakta olan sonuyla ilgili bir diskur çekiyordu. Bedenini kullanma biçiminden klasik eğitimli, kullandığı dilden de entelektüel
Böyle olacağını herhâlde hiç kimse düşünmemişti. Evet dünya ısınıyor gibiydi -bu da tam olarak emin olmadığımız bir şeydi- ama bugün, şimdi bir etkisini göreceğimizi kimse söylememişti. Buzlar eriyecek, deniz seviyesi yükselecekti. Maldivler’de ev almadıysanız sorun yoktu, Venedik’i de dünya gözüyle gördüyseniz üzülecek
Dinginlik, kendine dönüş, huzur sessizlikle tasvir edilir genellikle. Zihnin mutlak sessizliği. Düşüncelerin, hatıraların gürültü yapmadığı bir yer, bir zaman. Bu kendine dönebilme hâli, tabiatta sadece insanoğluna mahsus. Diğer hayvanlar devamlı tehlikelere karşı tetikte olmak zorunda olduklarından, insanın sahip olduğu kendine dönebilme lüksüne
Bir bienali daha idrak etmiş olmanın kıvancıyla önümüzdeki sergilere baktığımız havaların soğumayı reddettiği şu geç sonbahar günlerinde uzun zamandır kafamda gezinen bir meseleyi burada sizlerle birlikte düşünmek istiyorum. Bu konuda bir yargım olmadığı gibi konuyu düşünürken ihtiyacım olan temel donanım ve becerilere
1. göbekli tepe Bilim insanları, araştırmacılar, tarihçiler, antropologlar her ne kadar Göbekli Tepe’deki kalıntıların M.Ö. 10.000 civarında inşa edilmiş tapınaklarıyla ilk ve karanlık bir dinin kanıtı olduğu konusunda anlaşmış görünseler de, bu tür metafizik bir yaklaşımı bilimsel olarak destekleyecek hiçbir delil yoktur.
Dün gibi hatırlarım; Roscoe Mitchell, bir konser öncesinde, sahne arkasında bir arkadaşımızın kendisine hediye etmek istediği sesli bir oyuncağı etraflıca inceledikten sonra “sesini tamamen kontrol altına alamadığım hiçbir alete dokunamam sahnede” diye zarifçe anlatmaya çalışmıştı sahnedeki olayın ve sesin kendisi için ne
Size sorsam sevgili okuyucu, mükemmel haftasonunuz nasıl geçer diye, ne derdiniz? Bu soruyu buraya bırakıp zamanda biraz geriye, şu meşhur ekonomi-finans gazetesi Financial Times’ı ilk elime aldığım güne gidelim. Bugün gibi hatırlıyorum. Londra’da talebeyken bir iş görüşmesine çağırılmıştım. Tek takım elbisemi –
Bu yazıya giriş olarak ancak bir dipnotta duyurabileceğim bir hayli “deep” bir not’tan sözetmek isterim. Ocak 2019’da kendi önerim üstüne Sanat Dünyamız’da “Sanatkaç” adlı bir köşeye başlamıştım. Burada iki yazım yayınlandıktan sonra üçüncü yazım, editör değişimi dışında hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedilmiş, ve