Neredeyse çeyrek asır süren ve 32 bin metrekarelik yapılar topluluğunu bugüne getiren çalışmalarda, mimari proje müellifleri Afife Batur, Gülsün Tanyeli, Yıldız Salman, Deniz Aslan ve Feridun Çılı ile birlikte Gazhane Çevre Gönüllülerinin mücadelesinin çok önemli bir yeri var. Hasanpaşa Gazhanesi’ni bugüne getiren
Güven Bana” (2009), “Sonra” (2012) gibi ödüllü kısalarıyla tanıdığımız Nazlı Elif Durlu’nun ilk uzun metraj filmi “Zuhal”, Ekim ayında Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ilk kez seyirciyle buluşuyor. Ardından uluslararası prömiyer için Kuzey Avrupa’nın en büyük film festivali Tallinn Black Nights’a doğru
Çok uzun bir süre- 2020’nin Mart ayından 2021 yılının yaz aylarının başına kadar gezegenin başrolünde pandemi vardı. Gözle görünmeyen bir virüs gündemin en tepesine oturdu, hakimiyeti eline aldı, yaşam ve ölüm arasında tercih yapmakla sınanınca insan türünün yarattığı uygarlığa ait ne varsa
İsveç Konsolosluğu İstiklal Caddesi’nin sonunda geniş bir arazide yer alıyor. Göz kamaştırıcı zariflikteki bina 1757 yılında İsveç tarafından satın alınmış. Bir Osmanlı Köşkü olan yapı 1818 yılında tamamen yanmış ve uzun süre restore edilmemiş. Aslına uygun olarak yeniden renove edilen binanın yeniden
Gündelik hayatın nesnelerini işlevinden kopartıp malzemenin hafifliği ve sıradanlığı ile yeniden ele alan Şakir Gökçebağ, izleyiciye çevresini başka yönlerden görme imkânı sağlıyor. Süpürge, mandal, hortum, tuvalet kâğıdı, halı ve askı gibi malzemelerle, basit görünen ama çok katmanlı üretimlerinin yer aldığı Redimeyd adlı
Mustafa Taviloğlu neredeyse yarım asırdır hala ilk günkü heyecanıyla sanatı destekleyen bir isim. Koleksiyonunda 2300’ü geçen sayıda iş yer alıyor. Taviloğlu’nun, Türk Sanatının farklı dönemlerinden oluşturduğu sanat koleksiyonu 50 yıllık bir birikimin ürünü. Geniş bir yelpazeye sahip olan koleksiyon, klasik Türk resminden
ContempoNeo çok yeni. Nedir, nasıl doğdu ve gelişti? Ali Güreli: Sekiz aylık bir çalışma ile 2020 Aralık ayında Virtual Contemporary Istanbul ile online fuar maceramıza başladık. Birinci edisyonun eksiklerine rağmen başarılı olduğunu söyleyebilirim. Takip eden aylarda bir çok yeni düşünce gelişti ve
Her şey 16 yıl önce umut vaat eden bir fikirle başladı. İstanbul’un kendine özgü bir çağdaş sanat fuarı olmalıydı ve Contemporary Istanbul bu misyonu üstlenecekti. Bugün geldiğimiz noktadan geriye bakınca, fuarın büyük bir boşluğu doldurduğunu ve İstanbul’un kültür ve sanat yaşantısına büyük