Ata Doğruel “Işık Kaynağı” Performansı, OMM, 2022, Fotoğraf: Gülbin Eriş

Karanlığın Gözü

//

Ata Doğruel’in 40 gün / 960 saat aralıksız gerçekleştireceği, Türkiye’de bir müzenin ev sahipliği yaptığı ilk kesintisiz en uzun süreli performans örneği “Işık Kaynağı”, Odunpazarı Modern Müze’de (OMM) devam eden “Yas ve Haz” sergisine paralel olarak, Performistanbul işbirliğiyle ve Simge Burhanoğlu küratörlüğünde sanatseverlerle buluşuyor.

İdil Tabanca Koleksiyonu’na tekrar gerçekleştirilme hakkı ile 2020 yılında dahil olan performans, TEPTA sponsorluğunda 7 Kasım – 17 Aralık tarihleri arasında OMM’da ziyaret edilebilecek. Ata Doğruel, performans öncesinde ArtDog Istanbul’un sorularını yanıtladı.

  • 40 gün boyunca kesintisiz olarak OMM’un karanlık bir odasında bulunacaksınız. Bu performansın en önemli öznesi sizsiniz ama “karanlık” da bir o kadar önemli. Odaya sadece izleyicilerin mum getirmesine izin verilecek. Tek ışık kaynağı bu olacak. “Karanlık” bu performans çerçevesinde sizin için ne ifade ediyor?

Evet, oda tamamen karanlık olacak ve sadece seyirci kendi iradesiyle dışarıdan mum getirip odayı aydınlatmak isterse oda aydınlanacak. Seyirci yoksa oda karanlık kalacak. Yaşamıma devam etmekte zorlanacağım, belki devam edemeyeceğim. Mesela yazı yazamayacağım, tuvaleti kullanmakta güçlük çekeceğim, yemeğimi yemek bir uğraşa dönüşecek, yatağımı toplayamayacağım, çorabımı seçemeyeceğim gibi bir sürü yaşamsal eylemim sekteye uğrayacak. Yani insan yoksa yarım bir hayatı sürdürmek durumunda kalacağım. Bu bağlamda; odayı aydınlatan seyirci olmadığında, yani oda karanlık olduğunda, bu durum ‘yalnızlığın karanlığı’na göz kırpıyor olacak. Kendi hayatlarınızdan da düşünebilirsiniz; bir odada, evde tüm ihtiyaçlarınız karşılanabilir ama günün sonunda hayatta yalnızsanız, arkadaşlarınız, sosyal çevreniz yoksa etrafınızda, pek de renkli değildir yaşamınız, hayatınızın ışığı eksiktir. Çünkü insan insanın ışığıdır. Bunu özellikle pandemi sürecinde tüm dünya aynı anda deneyimledi mesela, ilginç bir süreçti.  Diğer yandan odayı aydınlatan seyirci olduğunda bu bir anlamda hayatımın aydınlanmasını, ‘birlikteliğin aydınlığı’nı gösteriyor olacak.

Ata Doğruel “Işık Kaynağı” Performansı, OMM, 2022, Fotoğraf: Gülbin Eriş
  • Uzun bir süre görme algınızın kesintiye uğrayacağını düşünürsek, diğer algılarınızın kuvvetleneceğini düşünüyor musunuz? Bu durum sizde geçici ve kalıcı hangi hallere ve değişikliklere sebep olacak hiç düşündünüz mü? Bu performans sırasında duyma, koku alma ve dokunma gibi algılarınızı besleyecek etkenler olacak mı?

Açıkçası bu tür bir soruyu hiç düşünmemiştim. Çünkü yapmak istediğim şeyin bağlamından çok uzak bir konu. 2018-2019 yıllarında fikri oluştururken, yani sadece seyircinin aydınlatabildiği karanlık bir odayı tasarlarken, bunu karanlığın asıl amaç olduğu ve uzun süre karanlıkta kalmanın diğer duyularıma nasıl etki edebileceğini görmek istediğim bir deney olarak tasarlamamıştım. Bunu, toplumsal ilişkiler ve birey, insan ve temel insani ihtiyaçlar bağlamında tasarlamıştım. İşin doğrusu benim için fikri uygulamak birinci öncelik. Bu fikri uygularken başıma gelen, gelebilecek, kalıcı veya geçici hasarlarla ilgilenmiyorum. Sanatsal ifadem için ne gerekiyorsa onu yapmaya çalışıyorum.

  • OMM’da karanlık bir odada 40 gün… Tuvalet ve yemek gibi ihtiyaçlarınız nasıl karşılanacak? Performans alanında doktor bulunacak mı?

Odanın orijinal mimarisinde tuvalet, lavabo yok. Ancak OMM ekibi sırf bu performans için odanın bir köşesine bir kabin inşa ettirdi. Kabinin içerisine tuvalet ve lavabo yerleştirildi. Kısaca müze içerisinde canlı sanat gerçekleştirilebilecek bir oda yaratıldı. Kendileri de bu bağlamda uzun süreli performans için mekan kurulumunda, belki de Türkiye’deki tek deneyimli ekip oldular böylece. Odayı standart bir yaşam alanı olarak düşünebilirsiniz. Yatak, komodin, tuvalet, lavabo, havalandırma, ısıtma, masa, sandalye, minderler gibi uzun temel eşyaların olduğu bir oda tasarlamıştım ve müze gereken her şeyi sağladı. Performans alanında sürekli bekleyen bir doktor bulunmayacak ancak içeride hem tuvalet kabinine hem de yatağımın başucuna acil durum butonları yerleştirildi. Herhangi bir ihtiyaç anında bu butonlardan birine bastığım anda güvenlik görevlileri içeriye girip duruma müdahale edebilecekler. Eğer konu sağlık problemi ise bir doktorun alana gelmesi vakit almayacaktır çünkü müze şehir merkezinde bulunuyor. Yemek yeme konusuna gelirsek; Performistanbul ekibinden Ayda Bayram tüm süreç boyunca performansın görevlisi olarak müzede olacak. Ayda, günde iki öğün olmak üzere saat sabah 11 ve akşam 7’de yemeğimi mum ışığında odaya getirip bırakacak. Ben yemekleri gördükten sonra mumu da alarak alandan çıkacak. O an seyirci yoksa karanlıkta yiyeceğim ve eğer mumlu bir seyirci varsa görerek yiyebileceğim. Seyirciden beklediğim de bu zaten; bir odayı aydınlatmanın ötesinde, bir yaşamı aydınlatmaları.

“… bir görevli günde iki öğün olmak üzere, saat 11.00 ve 18.00’de yemeğimi mum ışığında odaya getirip bırakacak. Ben yemekleri gördükten sonra mumu da alarak alandan çıkacak.”

  • 40 yaşınıza giderken 40 performans fikri ve 40 sayısının sembolizmi hakkında neler söylersiniz?

2018‘in sonlarında Performistanbul’a ve Performistanbul’un kurucu direktörü ve performansın küratörü Simge Burhanoğlu’na bir niyetimi açıkladım. Buna göre; ‘40 yaşıma kadar 40 günlük performanslar yapacağım.’ dedim ve sonrasında 2019 başında ilk gerçekleştireceğim 40 günlük performansın taslağını onlara sunmamla birlikte süreç gerçekten başlamış oldu. ‘Işık Kaynağı’ bu serinin ilk performansı olacak. Fikir önce kağıt üzerinde tekrar gerçekleştirme hakkı ile 2020 yılında İdil Tabanca’nın koleksiyonuna girdi, ve o sene gerçekleştirmeyi planlıyorduk ancak pandemi yüzünden ertelendi.

Neden 40 diye soracak olursanız konuyu şöyle açıklayabilirim; performans sanatının en can alıcı noktası dönüştürücü süreçler içermesidir. Hem performansı yapan kişi açısından hem de izleyici açısından performans sanatı iki tarafı da süreç içerisinde dönüştüren bir yapıya sahiptir. Çünkü sahne sanatlarının aksine performans sanatında her şey tıpkı hayat gibi gerçek. Ve bizi dönüştüren şey aslında bu gerçeklik olgusu. Bence performans sanatının, özellikle uzun süreli performansın dönüştürücü özelliğini en özünde yansıtabilecek optimum süre 40 gün. Çünkü 40 dönüşümün sayısıdır. Ve bunun tarihsel de bir arkaplanı var aslında.

40 sayısı farklı yüzyıllarda ve farklı kültürlerde toplumlarda hep fark edilmiş bir sayı. Nedeni tam olarak açıklanamıyor ama baktığınız zaman Tibet’teki keşiş de Anadolu’daki sufi de öğretilerinde 40 günlük inzivaya yer veriyor. Veya Hristiyanlıktaki orucun 40 gün olduğunu görüyorsunuz, İslam’da Muhammed’in 40 yaşında peygamberliğini ilan etmesi de örnekler arasında. Mesela Orta Çağ’da, Portekizliler kıyıya yanaşan yabancı ticaret gemilerinin mürettebatını karaya almadan önce kıyıda 40 gün bekletiyorlar ki bulaşıcı hastalıkları olmadığından emin olsunlar. Örneğin; karantina kelimesi italyancada 40 sayısından türemiş bir kelimedir,. Bunların yanında; delinin birinin kuyuya bir taş atması ve 40 akıllının çıkaramamasından tutun da ölen kişinin 40’ının çıkması ya da bebeğin sağlıklı doğduğuna dair ilk 40 günün geçmesinin beklenmesi gibi kültürlere yerleşmiş bir çok örnek var. Sanıyorum 40 sayısının mistik bir tarafı var, insana dair 40 günlük geçiş, bir dönüşümün gerçekleşebilmesi için yeterli, kararında bir süreyi ifade ediyor. Bu yüzden birbirinden belki de habersizce yüzyıllar boyu insanlar bu sayıyı hayatlarında, inançlarında, dillerinde, kültürlerinde uygulamışlar. Hayatın kendisi zaten bir dönüşümden ibaret. 40 gün ise bunun bir çeşit mikro-temsili diye düşünüyorum.

İlginizi çekebilir:  Nils Frahm Zorlu PSM’ye Geliyor

“Seyirci Gözlerim Olacak”

  • İçeri mumla giren seyircinin rolü ne olacak?

Öncelikle şunu belirteyim; seyirci odaya mum getirmek zorunda değil. Yani içeri mumsuz da girip benimle karanlığı da paylaşabilir. Ya da ortamda mum getirmiş başka bir seyirci varsa onun ışığından o da yararlanabilir. Mum getiren seyircinin konumu, doğal olarak ilk aşamada odayı aydınlatan olarak belirecek. Yalnızca mum ışığı sayesinde etrafı görebileceğim için, seyirci adeta gözlerim olacak benim. Onlar sayesinde görebileceğim. Onlar yoksa göremeyeceğim.  Fakat seyircinin konumu zamanla, aslında odayı aydınlatmanın ötesinde bir insanın yaşamını aydınlatma üzerine ilerleyecektir diye düşünüyorum. Seyirci süreç içerisinde, isterse kitap getirip mum ışığında kitap okumamı sağlayabilir veya basit masa oyunu getirip bunları oynatabilir gibi sınırsız ihtimaller söz konusu. Bu bir tiyatro değil. Belirsizlik performans sanatının belki de en temel öğesi. Neler yaşanacak, seyirci ne kadar yaratıcı olacak süreç içerisinde göreceğiz ama bir şeyden eminim; bana karanlıkta 40 gün geçirmek için gereken gücü haftalar içerisinde gelişen diyaloglar, kurulan bağlar, yaşanan hikayeler sağlayacak. Çünkü insanın olduğu karanlık bir oda, ışıklı ama insansız bir odadan daha aydınlıktır diye düşünüyorum.

  • Tanıtım metninde toplumdan izole geçirdiğiniz 3 yıllık sürece vurgu yapılmış. Bu süreç sizin tercihiniz miydi? Biraz daha bilgi verir misiniz?

Bu süreç tam olarak benim tercihim değildi. 2018 başlarında İstanbul’da üniversiteyi bitirince bir seçim yapmam gerekti. Ya standart bir işe girip geçimimi sağlayacaktım ya da performans sanatına devam edecektim. Çünkü bu tür işler yapmak istiyorsanız standart işlerde çalışamazsınız. Haftalar süren bir performans için öncesinde hazırlık süreci, sonrasında toparlanma süreci derken 40 günlük bir performans sizin 4-5 ayınızı alıyor örneğin. Hiçbir işveren ‘Pekala, performans için sana 4 ay izin veriyoruz’ demez. O süreçte performansa devam etmek için işe girmemeyi ve para kazanmamayı tercih ettim. Daha doğrusu sistem beni buna zorladı. Geçimimi sağlayamadığım için de ailemin Ankara’daki evindeki odama dönmek zorunda kaldım. Bu süreç yıllarca sürdü. Odamdan çıkmıyor, topluma karışamıyordum. Tüm sosyal çevrem İstanbul’da kalmıştı ve Ankara’da sokağa çıkmak için bile param yoktu. Bireysel izolasyonu iliklerimde hissettiğim o süreçte deneyimledim insana duyulan ihtiyacın ne kadar önemli bir temel ihtiyaç olduğunu ve  ‘Işık Kaynağı’ fikri ortaya çıktı. O dönemde sık sık aklımda tekrarlanan bir cümleydi ‘insan insanın ışığıdır’ sözü.

“…bana karanlıkta 40 gün geçirmek için gereken gücü haftalar içerisinde gelişen diyaloglar, kurulan bağlar, yaşanan hikayeler sağlayacak. Çünkü insanın olduğu karanlık bir oda, ışıklı ama insansız bir odadan daha aydınlıktır diye düşünüyorum”

  • Performansın “İnsan insanın ışığıdır” fikrinden yola çıktığı belirtiliyor. İnsanlığı ‘aydınlatan’ gerçekten onun kendi türü müdür?

Ben birbirimize ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. ‘Yalnızlık Allah’a mahsustur’ gibi hafif arabesk ama çok yerinde bir söz var bizde. Ben bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Elbette 7/24 sürekli insana ihtiyacımız olduğu söylenemez. Benim performansta yapacağım şey bu düşüncenin biraz daha sert, çarpıcı bir yorumu. Ancak birbirimize duyduğumuz ihtiyacı hepimiz hayatlarımızda hissediyoruz, biliyorum. Arkadaşının olmadığı bir hayat ne kadar renksiz olurdu. Yakın arkadaşınızla paylaştığınız bir diyaloğun, bir yabancıyla yaptığınız kısa sohbetin veya samimi bir bakışın hayatımızda yarattığı canlılığı görmezden gelemeyiz. Bu dönemsel bir şey de değil. Tarih boyunca böyle olan, insana dair temel bir durumdan bahsediyoruz.

“Beklentim Dönüştürücü Olması”

  • Performanslar arasında sürdürdüğünüz yaşamdan bahsediyorsunuz. Yaşam sizin için performans mı, performans yaşam mı?

Performans yapmıyorken sadece yaşamın içerisindeyim diyebilirim. Ama performanstayken sadece performanstayım diyemiyorum. Haftalar süren bir performans yapıyorsanız, bu artık sizin için bir performans mı yoksa yaşamın kendisi mi ayırt etmek güç. Çünkü performansta yatıp kalkıyorsunuz. Mesai bitti performanstan çıkayım yarın sabah geri gelirim diye bir durum söz konusu değil. Performanstan ancak sürecin sonunda çıkıyorsunuz. Bu anlamda sanat-hayat ayrımı benim işlerimde belirginliğini yitiriyor… Bu bağlamda performans bir yaşam diyebilirim. Ancak yaşam bir performans mı? Emin değilim çünkü performans sanatında seyirci ana unsurlardan biri. Eğer gerçekleştiriyor olduğunuz eylemin bir izleyicisi yoksa veya dokümente etmiyorsanız, bu bir performans değil sizin kendi hayatınızın bir parçası oluyor. Sanatsal bir değeri var mı bilemiyorum

  • Süreç mutlaka yaşayınca şekillenecek ancak bu performanstan beklentileriniz nelerdir?

Performanstan tek bir beklentim var o da dönüştürücü olması. Çünkü süre olarak 40 günü belirlememin yukarıda bahsettiğim gibi sebepleri var. Uzun süreli performansın dönüştürücü özelliğini en iyi ortaya çıkaracak sürenin bu olduğunu düşünüyorum. Umarım süreç benim için de, seyirci için de dönüşümlerin gerçekleştiği, safhaların atlatıldığı bir süreç olacak diye ümit ediyorum. Dönüşümün ne olacağını, nasıl gerçekleşeceğini bilemeyiz ama ben tüm içtenliğimle kendimi sürece açıyor, dönüşüme izin veriyor olacağım.

Karanlık Bir Odada 40 Gün

Previous Story

Sothebys’de Orta Doğu Sanatı Müzayedeleri

Next Story

“Büyücü Eve Geliyor”

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.