Dünyanın en önemli Kafka uzmanları arasında olan Reiner Stach’ın yazdığı, üç ciltlik biyografisinde Kafka’nın İspanyol Gribi zamanında yaşadığı ‘tuhaflığı’ da okumak mümkün.
1918’de, devam eden Birinci Dünya Savaşı ile birlikte önce Avrupa sonra dünyanın birçok ülkesini saran İspanyol Gribi salgını iki yıl boyunca üç büyük dalga halinde sürdü. Salgın 50 milyon insanın yaşamına, ayrıca büyük sosyal ve ekonomik yıkıma maloldu. Salgına yakalananlar arasında yazarlar ve sanatçılar da vardı, bunlardan biri de Franz Kafka’ydı. Stach, Kafka biyografisinde salgın zamanını şöyle anlatıyor:
“Prag, Ekim 1918. Yaşanan bilindik bir grip salgını değildi. Yıkıcı, küresel bir salgına dönüşecek bir hastalığın semptomlarıydı. Ve salgın, büyük bir afet gibi hızla yayılıyordu… Eylül sonunda ilk vakalar teşhis edildi, Ekim ayının ilk haftasında Viyana ve Berlin metropollerinde yaklaşık iki yüz kişi ölmüştü, Ekim ayı ortasındaysa artık günde iki yüz kişi ölüyordu.”
“Okullar, tiyatrolar, sinemalar kapalıydı, morglar dolu, doktorlar ve hemşireler güçlerinin sonundaydı. Salgın zirveye ulaştığında Kafka da hatalığa yakalandı. Doktor 14 Ekim, Pazartesi günü gelmişti. Ailesiyle birlikte yaşayan Kafka’nın ateşi 40 dereceye çıkmıştı, yoğun bakıma ihtiyaç duyuyordu ve evde karantinaya alınmalıydı. Evden bir hastaneye nakledilemeyecek kadar zayıf düşmüştü.”
Çünkü Kafka daha önce de çok ciddi bir hastalık geçirmişti: 1924 yılında ölümüne neden olacak tüberküloza, 1917’de yakalanmıştı. Kafka muhtemelen tüberküloza çalıştığı Bohemya Krallığı İş Kazası Sigortacılığı Enstitüsünde yakalanmıştı. O zamanlar işçi ölümlerinin dörtte birinin nedeni tüberkülozdu ve Kafka da işi gereği de hasta işçilerle çok sık bir araya geliyordu. Yaşadığı bu ağır hastalık sebebiyle 1922 yılında durumu o kadar kötüleşmişti ki Kafka erken emekliliğe ayrıldı. Büyük olasılıkla, İspanyol Gribine yakalanınca tüberküloz geriye dönüşü olmayan bir evreye geçmişti.” Reiner Stach, bu nedenle Kafka’nın İspanyol Gribine yakalanmasını “ölümcül darbe” olarak nitelendirir.
Ama 1918’e geri dönelim, yani Kafka’nın İspanyol Gribine yakalandığı zamana. Kafka evde karantina altında tedavi görürken, ülke de büyük bir siyasi çalkantının ortasındaydı. Çekler bağımsızlık mücadelesi veriyor, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na karşı direniyordu. Kafka, hasta penceresinden bakarken dışarıdaki yürüyüşleri izleyebiliyordu. Habsburg Hanedanlığı da en az Kafka kadar hastaydı o vakitler.
Tarih 28 Ekim’i gösterdiğinde Avusturya İmparatoru, müttefikler kuvvetlerle ateşkes imzaladı, ABD Başkanı Wilson Çekler’in bağımsızlık hakkı üzerine bir söylev veriyordu.
Kafka hasta penceresinden Çekoslovakya’nın kansız bir şekilde kuruluşunu izliyor ama içeride kan kusuyordu. İspanyol Gribi, tüberkülozu tetiklemişti.
Sonunda Kafka, diğer pek çok mağdurdan görece hafif atlattığı İspanyol Gribini atlatıp çalıştığı sigorta şirketine gittiğinde Habsburg Hanedanlığı çekilmiş, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Avusturya ve Macaristan olmak üzere bağımsız cumhuriyetler haline gelmiş ve Çekoslovakya kurulmuştu.
Reiner Stach, Kafka’nın geçirdiği bu süreçle ilgili, “Kafka Habsburg monarşisinin bir öznesi olarak hastalığa yakalanıyor, ateşler içinde yatıyor ve demokratik Çekoslovakya’nın bir vatandaşı olarak ateşli hastalıktan uyanıyor: Korkutucu ama aynı zamanda garip.” Tıpki Kafka’nın romanları gibi…
Kaynak: Die Welt