Hayat, Sanat, Pandemi: Pencereler&Balkonlarda Yakınlıklar

/

“Diğer tarafdakiler gibi davranırsak, diğer tarafta oluruz. Dünyayı değiştirmek yerine elde edeceğimiz tek şey, yok etmek istediğimiz şeyin bir yansımasına dönüşmekten başka bir şey olmaz.”

Yukarıdaki alıntı, Jean Genet’ın ‘Balkon’ oyunundan. Genet, Balkon’da toplumu bir genelev olarak tasarlamıştı, bu genelevde insanlar düşlerini yaşayabiliyordu. Müşteriler, başpiskopos, yargıç, generaldi; cinsellik ve iktidarla ilgili fantezilerini tatmine çalışıyorlardı. Veya bir yargıç, suçunu hemen itiraf eden hırsız kadının ayağına kapanıp ağlıyordu. Genet’e göre, ‘var olabilmek için kötülüğe gereksinen iyilik, kokuşmuş bir aldatmacaydı.’

Pek çok düşünür de aynı fikirde birleşir, örneğin Nietzsche, ”Uzun süre uçuruma bakarsan uçurum da sana bakar,” der. İyi ama uçuruma bu kadar uzun süre bakmak gerekir mi? Üstelik de tam da bu zamanda, karşımızda görünmez ve hızla yayılan Covid-19 isminde bir düşman varken?

İyi ama uçurum yerine nereye bakacağız? Soruları çoğaltmak mümkün: Salgının yarattığı karanlığa bakarken biz de bu karanlığa mı dönüşeceğiz, örneğin. Kendimizi salgından korumaya çalışırken diğer tarafa, iktidar ve tahakküm alanına geçmemiz an meselesi mi? Peki, eve hapsolmuşken toplumsal olan nasıl devam edecek, dayanışma tecritte nasıl kurulacak? Dahası da var, salgın önlemleri kapsamında müzeler, galeriler kapanmış, sanatçılar eve hapsolmuşken, sanatı nerede bulacağız? Sanat olmadan tahakküme, erke ve korkuya karşı gelinebilir mi?

Tüm bu sorular, çok sayıda insanı meşgul ediyor bu sıralar. Almanya’nın başkenti Berlin’deki sanatçılar da şimdilerde bunun gibi pek çok sorunun etrafından birleşiyor. Neyse ki tüm bu soruların yanı sıra ortaya atılan, “Galeriler, müzeler salgın nedeniyle kapanmışken, neden açık hava bir müzeye dönüşmesin?” sorusu, yaklaşık 50 Berlinli sanatçıyı kişisel izolasyonlarından balkonlarına çıkardı.

Küratörler Övül Durmuşoğlu ve Joanna Warsza, balkonları sergi alanlarına dönüştürmek için Berlin Prenzlauer Berg bölgesindeki sanatçılarla bir proje başlattı. Proje kapsamında Berlinli 50 sanatçı, evlerinin balkonlarından ve pencerelerinden yapıtlarını sergilemeye başladı.

Küratörler, bu sanat projesinin, sosyal izolasyon ve bireyselleşmeye karşı bir duruş ve dayanışma hareketi olduğunu söylüyor: “Korona virüsü salgını ve yarattığı korku bireyleri tek başına bırakmamalı!”

Sanatçı Raul Walch, Raabestraße’deki evinin balkonunda yapıtını sergiledi.

‘Hayat, Sanat, Pandemi: Pencereler&Balkonlarda Kurulan Yakınlıklar’ projesinin davet metninde şu ifadeler yer aldı:

“Henüz kendimizi nasıl konumlandıracağımızı bilmediğimiz yeni bir devrin başlangıcındayız. İlk somut deneyimler, içerisi ile dışarısı arasındaki ilişkinin ve bugün ile ertesi gün arasındaki mesafenin değişiminde; özel, kamusal ve politik alanın yer değiştirmesinde yaşanıyor. Aynı zamanda bakım ve korunma ihtiyacımızla  kırılganlıklarımız büyüyor ve yeni anlamlar kazanıyor.

İlginizi çekebilir:  Sosyal Mesafeli İlk Tiyatro Oyunu

Balkonlar özel alanı dışarıya açar: Genelde evin bittiği yerlerdir, ama şimdilerde bu pek de geçerli değil. Balkonlar kendi siyasi tarihlerinde, otorite ve tahakküm platformları da oldular ama bunun yanı sıra sarih olanı ve umudu da temsil ettiler. Bugünse balkonlar, ev hapsinden dünyaya açılan eşik görevi görüyor; biraz temiz hava alabileceğimiz, güneşe çıkabileceğimiz veya bir sigara içebileceğimiz ‘acil çıkışlar’ oldular. Hareket özgürlüğümüzün kısıtlandığı bu günlerde balkonlar, gündelik performansın ve hatta sivil hareketin mekânına dönüşebilir. Nasıl ki her mimarı ekolün kendi balkonunu tasarlama tarzı varsa, herkesin de balkonunu kullanma tarzı vardır – bilhassa da bugünlerde.

Karantina zamanında, biz Berlin kültür işçilerinin çoğu da buradayız; birbirimizden çok uzak değiliz ama her zaman olduğu gibi ‘mevcut’ da değiliz. Kâr odaklı bilgi teknolojilerinin etkilerini eleştirel olarak değerlendirmeden, şimdi bizden kendimizi dijital alana adamamız isteniyor.

Berlin’in önemli bir işgal, devralma ve bir gecelik-sergi geçmişi var. Eski Doğu Almanya’da – baskısız veya sansürsüz sanat ve yaşam anlamında – ‘kamusal’ alan dışarısı değil, evlerin mutfaklarıydı. Özellikle Prenzlauer Berg, Doğu Almanya’da ev direnişlerinin kritik bir sayıya ulaştığı yerdi.

Balkon projesi şimdi, Prenzlauer Berg’de yaşayan sanatçıları, pencerelerini ve balkonlarını etkinleştirmeye / yaşatmaya davet ediyor. Bütçeler, açılışlar ve kalabalık olmadan bu proje, yaşam belirtileri, sanat, akrabalık ve bağlantı işaretlerini aramak için samimi bir yürüyüş (uygulanabilir düzenlemeler çerçevesinde) öneriyor. Bazılarımızın planlarından ve sevdiklerinden koptuğu bir zamanda, tecrit ve bireyselleşmeye karşı dünyanın balkonlarına dönüyoruz ve her şeyi virüsün ve yarattığı korkunun elinde bırakmıyoruz.”

‘Hayat, Sanat, Pandemi: Pencereler ve Balkonlarda Kurulan Yakınlıklar’ projesine katılan sanatçılar arasında Venedik Bienal’inde yapıtları sergilenen kavramsal sanatçı Olaf Nicolai, Sırp video sanatçısı Marta Popivoda, çalışmaları bienallerde gösterilen Alman-İtalyan sinemacı Rosa Barba da var. Raul Walch, Yeremya Günü, Alisa Margolis ve Theo Eshetu da yakın mahallelerden projeye katılıyorlar.

Küratorşler
Joanna Warsza und Ovül Durmuşoglu
© christian lohse
Previous Story

‘Bill Viola: Geçici’ Sergisi Dijitalde

Next Story

Kafka, İspanyol Gribine Yakalandığında

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.