Tiyatro ve dijital enstalasyonun bir araya geldiği Çirkin oyununun prömiyeri İKSV Tiyatro Festivali kapsamında 2 Kasım Perşembe günü Hope Alkazar’da gerçekleşti. Biletli gösterimleri festivalden sonra cuma ve cumartesi günleri HOPE Alkazar’da devam edecek olan, Firuze Engin’in kaleme aldığı ve Güray Dinçol’un yönettiği, Nihal Yalçın ile Onur Berk Arslanoğlu’nu buluşturan Çirkin, mekana özel yepyeni bir deneyim olarak tasarlandı. Tiyatro dünyasına yeni bir deneyim alanı sunacak oyunda, seyirci de kendini dijital görsel uygulamaların içinde bulacak. Bu dijital evrenin detayları üzerine bu deneyimi tasarlayan xtopia proje ekibinden; kurucusu ve sanat direktörü Lalin Akalan, sanat direktörü ve görsel sanatçı Amir Ahmadoghlu, yaratıcı teknoloji uzmanı Çağatay Güçlü ve görsel sanatçı Burak Dirgen ile konuştuk.
Çirkin’in dijital dünyasını tarif eder misin?
Amir Ahmadoghlu: Bunun için aslında metne ve oyuna hakim olmak gerekiyor. Metnin tamamlayıcı bir yanı her zaman dijital tarafı oldu. Neredeyse oyunun akışını değiştirdi. Geleneksel mizansene, bakışa yeni bir perspektif kattı, sinematik bir dünya sundu. Bu evrenin içerisinde oyuncu, ses ve bizim yarattığımız immersive (kapsayıcı)dünya bir bütün haline geldi. Başta hayal edilen geleneksel tiyatro mantığına eklenen bu yeni katman farklı duygu aktarım biçimlerine alan açtı. Ve bunun çok modern bir tiyatro oyununa dönüştüğünü söyleyebiliriz. Immersive, tiyatro ekibi için çok tanıdık bir kavram değil. Dijital evren tamamen hikayesel, yani her kelimenin karşısı bir hikaye geliyor gibi değil. Dolayısıyla bizim yaptığımız, sanatçıların yarattığı üzerine kendi yorumlarımız oldu. Aslında izleyici o dijital evren içerisinde hem oyuncu hem de immersive dünyadan farklı yorumlar alacak. Net bir görsel dünya vermek istemedik. Hikaye anlatma biçimimizde izleyicide soru işareti bırakmak istedik. Uzaktan baktığımızda bir bütün ama farklı açılardan baktığınızda başka bir duygu durumunu yaşatabiliyor. Perspektifler hep değişiktir. O perspektiflerin değişimi sayesinde bu dünyanın da anlatım biçimi çok farklı gözüküyor.
ArtDog Istanbul basılı dergi satış noktalarını görmek için tıklayın.
Kapak Görseli: Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’da açılan bir sergide heykeli incelerken, 1934, BYEGM
Kapak Tasarımı: Burcu Ocak
Bu dünyayı tasarım ve teknik olarak nasıl hazırladınız ve nasıl bir çalışma süreci geçirdiniz?
Lalin Akalan: Bu proje, sanıyorum bundan yaklaşık 9 ay önce, HOPE Alkazar’da yeni fikirler üzerine konuşurken xtopia’ya geldi. Ana yapımcısı Yağmur (Dolkun) dijital eserlerle birlikte oluşturmak istedikleri, kapsayıcı bir tiyatro projesinin olduğunu söylediğinde, hem yoğun iş takvimi hem de ülkemizdeki deprem gündemi nedeniyle bunu yapamayız diye düşünürken, oyunun yazarı Firuze Engin’in mitolojik elementlerle dolu metnini okudum ve âşık oldum. İçinde kendimi, herkesi buldum diyebilirim.
Tiyatroya bir ilk defa böyle bir adım atacaktık. Sahne sanatlarını her yönüyle keşfetme arzumla harekete geçtim. xtopia olarak buna bir laboratuvar süreci olarak yaklaştık. Yönetmen, oyuncular, müzik, ışık; zaten çok profesyonel bir ekip tarafından yaratılıyordu; bir immersive evren hayal edilmişti. Biz de xtopia olarak her projeye özel ekipler kurmamızla tanınıyoruz, hemen bunun için kolları sıvadık.
Beraber bu vizyonu hayata geçirebileceğim en doğru isimleri seçmeye çalışırken, ilk aklıma gelen isim, önceki tiyatro deneyimlerine de dayanarak projenin sanat yönetmeni Amir oldu. Burak daha önce Google projesinde uyumla çalıştığım, işlerini beğendiğim bir görsel sanatçıydı. İlk defa bu projede tanıştığım – yine tiyatro geçmişi olan, Çağatay da yaratıcı teknolojist ve farklı sistemleri buluşturabilen, görsel dünyaya ilişkin animasyon yazabilen, yani iyi problem çözen bir isim oldu. Konuşmaya başladıkça görseller hızlıca kafamızda belirmeye başladı. Teker teker metni yeniden okuyup dinamik bir yaratım sürecine başladık. Bizim estetik dilimiz, biraz sınırsız. Tiyatronun tüm unsurlarına saygı duyarak dijital dünyayı dengeli kılmak en zorlandığımız kısım oldu. Bu şekilde anlatıya alan açmış olduk. “Nasıl daha ‘kraft’ kalabiliriz” sorusuyla da daha soyut, figüratif bir yerde ilerlemeye çalıştık. Bir anlatı tiyatrosunda olması gerektiği gibi, ne kadar kapsayıcı olursa olsun, beden diliyle asıl anlatıcı oyuncu.
Amir Ahmadoghlu: Ekip olarak zaten hakim olduğumuz bir süreçti. Dolayısıyla bağlantı noktalarını rahatça kurabildik. Çeşitli görselleştirmelerle ekibi hayal ettiğimiz dijital evrene aşina kıldık. Sonunda ortak dili ve o estetiği onlara sunmayı ve orada el sıkışmayı başardık.
Çağatay Güçlü: Projeyi Touch Designer ile hazırladık. Bu platformda, her izleyici için yumuşak bir izleme deneyimi yaşatmak için sweetspot dediğimiz bir görsel noktayı belirlemek büyük önem taşıyordu. Bu sürtünmesiz izleme deneyimini elde edebilmek için tüm mekanı farklı kamera açılarından simüle eden bir kompleks anamorfik kamera sistemi hazırladık. Her şeyin gerçek zamanlı aktığı bir süreçte çalışmak hem tasarım sürecinde hem provalarda işleri çok hızlandırdı.
Cinema 4D, Blender, gibi 3 boyutlu tasarım programları, yapay zeka kaynakları, after effects gibi animasyon programları projenin sürecinde aktif olarak kullanıldı. Bütün bunları, nodül tabanlı bir program olan “Touch Designer”da bir araya getirdik. Ayrıca çeşitli animasyonlar ve sahne değişimleri gibi tüm öğelerin program içerisinde gerçek zamanlı sürüldüğünü söyleyebilirim.
Var olan mapping sistemi Touch Designer üzerinden oluşturulmuştu. Sanırım yaptığımız en çılgınca şey birhack / tweak ile bu sistemi projeksiyon harmanlamaları ve yerleşimleri ile Resolume’e aktarmak oldu.
Bu şekilde çok katmanlı bir işte içerik, tasarım, mekan ve dijital yaratım nasıl bir araya geliyor?
Burak Dirgen: İçerik, bu yaratıcı yolculuğun yönünü belirlerken, tasarım bu yolu görsel bir haritaya dönüştürüyor. Dijital yaratım, oyunun dünyasını mekanda canlandırarak görsel bir deneyim sunuyor. İçerik, tasarım, mekan ve dijital yaratım, bir araya gelerek izleyicilere bu büyülü dünyayı keşfetme fırsatı sunuyor. Her biri bu yolculukta ayrı bir anahtar gibi.
Çağatay Güçlü: Aslında, bu katmanların bir araya gelmesi tam anlamıyla bir senfoniye benziyor. İçerik, her şeyin temelini oluştururken, tasarım ona estetik bir dokunuş katıyor. Mekân, bu iki unsurun fiziksel olarak yaşandığı yer. Dijital yaratım ise, hikayeyi daha derin ve etkileşimli bir seviyeye taşıyan unsur. Her katmanın kendi içinde bir bütünlüğü var, ancak bir araya geldiklerinde tam anlamıyla sıra dışı bir deneyim oluşturuyorlar.
ArtDog Istanbul basılı dergi satış noktalarını görmek için tıklayın.
Kapak Görseli: Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’da açılan bir sergide heykeli incelerken, 1934, BYEGM
Kapak Tasarımı: Burcu Ocak
Xtopia’nın ve senin yaratıcı üretim yolculuğunda bir tiyatro oyununun dünyasını yaratmak nasıl bir yerde duruyor?
Çağatay Güçlü: Tiyatro geçmişim, bu projede benim için bir avantaj oldu. Sahne üzerindeki dinamikleri, karakter gelişimlerini ve izleyici etkileşimlerini daha iyi anlamamı sağladı. Tüm bunlar teknolojik yaklaşımla birleşerek, katmanlı ve zengin bir deneyim ortaya çıkarmamıza yardımcı oldu. Dijital ve fiziksel elementlerin bu denli iç içe geçtiği bir projede, tiyatronun klasik öğelerini modern bir bakış açısıyla ele almak, hem derinlik kattı, hem de yenilikçi bir perspektif sunmamıza olanak sağladı.
Tiyatronun bana öğrettiği şey, hikayelerin insanları nasıl etkileyebileceği ve duygularını nasıl harekete geçirebileceği. Klasik tiyatro eğitiminden gelenler için bu çok yeni ve heyecan verici bir deneyim olsa da, benim için tiyatro yapmayı bıraktığım dönemden gelen bir hatırayı canlandırma girişimiydi.
Amir Ahmadoghlu: xtopia’nın buradaki cesareti geleneksel, ultra insan ilişkileri içinde olan bir sanatın parçası olup, onunla birlikte bir dijital evren yaratmak oldu. Bu birey olarak beni de cesaretlendirdi. Bu süreçte zorlayıcı unsurlar olsa da, farklı dünyaları bir yerde buluşturmak, bunu başarmak büyük bir cesaret istiyor.
Son olarak; izleyicinin nasıl bir deneyimin içine gireceğini hayal ediyorsunuz?
Burak Dirgen: İzleyiciler, hikayenin içinde yolculuk eden birer gezgin olacaklar. Bu deneyim, hikayenin bir parçası olarak hissetmelerini sağlayacak; duygu yüklü anılar, büyüleyici görseller ve sürükleyici diyaloglarla dolu olacak ve izleyicileri oyunun dünyasına keşfe çıkaracak.
Lalin Akalan: Bugüne kadar pek eşi görülmemiş bir iş ortaya çıkardık. Immersive olarak, farklı dijital bazlı projektörler kullanılarak yapılan tiyatro ve performanslar var ancak bu bir ilk. Seyirci ayakta ve uzaktan bakmıyor, seyretmiyor, yer değiştirmiyor, dijital eserlerin içinde oturuyor ve oyunculara yani anlatıcıya çok yakın. Samimi bir deneyim alanı oluşuyor, izleyici hikayenin içinde bir yolculuğa çıkıyor.
Amir Ahmadoghlu: İzleyiciler tüm duygularıyla oradaki o evreni hissedecekler. Tiyatronun o çıplak duygusu nasıl insana geçiyorsa, görselin çıplaklığı birbiriyle karışıp çok sıra dışı bir his yaratacak. İzleyici immersive dijital dünyanın tiyatro sanatçısıyla naif bir sevişmesini izleyecek ve bu hiç bir yerde muhtemelen karşısına çıkmayacak. Bu sevişmeyi görüp, büyük bir haz duyup o tiyatro alanından, o dünyadan ayrılacaklar. Gerçekten izleyici olarak orada oturmayı çok isterdim.