Performans sanatçısı Ata Doğruel, 6 hafta boyunca karanlık bir odada kalarak, gece-gündüz evreleri ve buna bağlı olarak şekillenen zaman algısı alt üst eden bir çalışmaya imza attı. Sanatçının 7 Kasım’da başladığı performansı 17 Aralık Cumartesi günü saat 19.00’da içinde bulunduğu karanlık odadan çıkmasıyla sona erdi.
Müze içerisinde belirlenen karanlık bir odada 40 gün / 960 saat boyunca aralıksız kalan sanatçının tek ışık kaynağı, içeriye mum getiren seyirciler oldu. Oda sadece seyirciler orada kaldığı sürece aydınlandı. Sanatçı, odaya mumla gelen her bir katılımcıyı fotoğraflayarak süreci belgeledi.
Performansını “40 sayısı benim için çok değerli ve dönüşümün sayısı olarak yorumlanıyor. 40 günde bir takım değişimler, dönüşümler yaşadığıma eminim. Odaya giren Ata ile şimdiki Ata aynı kişiler değil. Bundan sonraki hayatım eskisinden daha farklı olacak gibi görünüyor,” sözleriyle değerlendiren Doğruel, toplumsal yaşam ve sosyal ilişkilerin yanı sıra bedensel, ruhsal değişimler üzerine gözlem yapmayı ve sanatçı/seyirci ayrımının belirsizleştiği bir ortamda katılımcıları da bu sürece dâhil etmeyi hedefleyerek yola çıktığını anlatıyor.
Performansa Dair Notlar
Sanatçı 40 günlük deneyimini geçirdiği oda, şayet içeride ellerindeki mumla bir ziyaretçi yoksa, zifiri karanlık… Ata Doğruel performansın en başından beri hemen önünde bulunan deftere günlük notlarını yazıyor. Bu günlük aynı zamanda sanatçının ziyaretçileriyle iletişim kurmasını da sağlıyor. Sanatçı kendisine sorulan sorulara da bu günlük aracılığıyla yazarak cevap veriyor. Örneğin, kasım ayının ortalarına doğru bir gün günlüğüne yazdığı cevaplardan birinde göz probleminden söz ediyor. “Son 2 gündür kuruyor-muma bakamıyorum.” O günlerde defterine en çok gözüyle ilgili notlar düşüyor.
“Şimdi odam aydınlansın isterken karanlığa gömülmek zorunda kaldım.”
“Mumdan kaçıyorum, insana yaklaşıyorum.”
Performİstanbul kurucu direktörü ve performansın küratörü Simge Burhanoğlu, Ata’nın göz bebeklerinin büyüdüğünü, ufacık bir mum ışığının bile onu rahatsız ettiğini söylüyor. Ata’nın daha fazla mum ve aydınlık peşindeyken gözlerinin verdiği rahatsızlıkla doktorun tavsiyelerine uymak zorunda kaldığını ve zaman zaman gözlerini dinlendirmek için kapamak zorunda olduğunu anlatıyor.
Burhanoğlu operasyonel süreci sağlıklı götürmek için Ata’ya kişisel yorumlar yapılmasının yasak olduğunu anlatıyor. Onun performansına yön verecek herhangi bir olayın yaşanmaması için çok titiz çalışıldığının altını çiziyor. “Özne o ve bu süreç onun süreci” diyor.
7’inci Güne Dair Notlar
Performansın 7’inci günü… “Biraz korku var evet. Bilinmeyenin korkusu,” yazıyor defterine Ata. “Önce benim için ‘bilinmeyen’- burası-yani karanlık odaydı, seyirciyle iletişimdi… Şimdi ise benim için bilinmeyen; burada bu kadar süre kaldıktan sonra dışarıya çıkma eylemi.” Çıkınca Ata için ilk birkaç gün garip olacak. “Ama insan her şeye alışıyor, bunu bu odada öğrendim,” diye ekliyor. Şimdi bir müzede, 7/24, haftalarca sıra dışı bir deneyimin öznesi. “Özel hayatınızı yatağınızın yanındaki bir komodinin tek bir çekmecesine indirgiyorsunuz, kavuşmaya dair düşündüğümde gökyüzünden sonra ilk bu geliyor aklıma. Kamusal bendenden çıkıp tekrar özel yaşama geçiş hali,” diye yazıyor bir de aile özleminden söz ediyor: “Bir de aileme kavuşma mevzusu var tabi. Annemi hayatım boyunca bu kadar özlediğimi hatırlamıyorum.”
8’inci Güne Dair Notlar
Performansın 8’inci günü… Ata günlüğüne şu notları düşüyor: “Gözlerim son iki gündür sürekli kuruyor. Muma bakamıyorum artık. Hani güneşe bakamazsın ya, onun gibi. Performans çok garip bir hal almaya başladı. Mum ışığını insanla birleştirip, insan varsa odam aydınlansın, hayatım aydınlansın diyorum. Ama şimdi muma bakamıyorum bile. Tam olarak karanlığa gömüldüm. Şimdi sadece insan kaldı. Mumla geliyorlar, mumdan kaçıyorum. İnsana yaklaşmaya çalışıyorum. Mum varken de gözlerimi kapatıyorum artık. Çünkü açıkken kuruluk rahatsız ediyor. Yani odada ışık varken de karanlıktayım artık. Şimdi sadece insanların konuşmaları, kendilerini açmaları, samimi niyetleri iyi geliyor bana. Renk katıyor, devam etme gücü veriyor. Işık gitti kaynağım kaldı hayatımda.”
9’uncu Güne Dair Notlar
Performansın 9’uncu günü… Odaya sağlık problemi nedeniyle maksimum 2 ya da 3 kişinin girmesi isteniyor. İlk günlerde yemek yemekte günlük çekiyor sanatçı. Midesi bulanıyor. İlerleyen saatlerde odaya gelen 2’li, 3’erli gruplarla birebir diyalog kuruyor. Samimi ilişkiler ve diyaloglar yaşanıyor.
Gerçek ve Rüya
Zaman ilerledikçe gözleri artık karanlığa uyum sağlamaya başlıyor. Annesi ancak rahatsızlığı geçtikten sonra aranıyor ve gözleriyle ilgili bilgilendiriliyor, merak etmesin diye rahatsızken haber verilmiyor. “Gözler iyileşmeye başladı,” notu düşüyor deftere: “Bu insanları görebilmek istiyorum. Dışarıyı düşünmüyorum. Düşünceler akış halinde saatlerce düşünüyorum ama her şey bana kısacık geliyor.”
Defterde yazılan notlarda gördüğü rüyalardan söz ediyor: “Rüya görüyorum her şey renkli; yeşil, kırmızı ama uyanınca simsiyah bir dünyam var.”
Bir ziyaretçi gözlerini muayene ettirmesini istiyor. Şöyle cevap veriyor: “Muayene ettirmek istiyorum ama performanstan çıkamam.”
Simge Burhanoğlu, Ata’nın gözlerinin yavaş yavaş iyiye gittiğine söylüyor. Ata “İnanıyorum, zihin bazı şartlarda bir şeylerin değişmeyeceğine inandığı zaman adapte oluyor,” diyor. Performansın ilerleyen günlerinde Ata’nın değil insanların zaman algısının değiştiği fark ediliyor. Beş dakika kalırım diyen seyircinin yaklaşık 2 saat kaldığı bile oluyor. Burada adeta bir zaman kayması yaşanıyor.
Ata’nın buradaki zamanı Burhanoğlu’nun aktarımıyla gün ve saat kavramı olmadığından dolayı sanki 4-5 saatlik akşamlar gibi geçiyor. Arada uyuyup uyandığı tek bir gün yaşıyor gibi olduğunu iletiyor Burhanoğlu. Bu karanlığın tek renkli yanı rüyalar. Rengârenk, belli belirsiz, berrak ama çok mu çok canlı rüyalar gördüğünden söz ediyor Ata’nın. Ata’nın “Oda gerçek değil, rüyalar gerçek hayat gibi. Karanlıkta otururken rüyadaymışım gibi geliyor,” dediğini aktarıyor.
Diyaloglar
Ziyaretçiler ve Ata arasında geçen ilginç diyaloglar da günlük kayıtlarına düşünüyor. Örnek vermek gerekirse: “Ben de yaşayarak görüyorum – sadece ekstrem durumlarda ortaya çıkan bir güç var içimizde”, “Karanlığa uyanmak garip”, “Arada uyandığım tek bir günü yaşıyor gibiyim”, “Sirk hayvanı değilim ben canlıyım”… Tabii bu diyaloglardan ilginç aforizmalar da ortaya çıkıyor: “İnsan insanın ışığıdır ama her insan değildir” ve “İnsan insanın ışığıdır diyorum ama her insan ışık kaynağı değil, her insan mum getirse de” …
Ata, bu karanlık odada 7-8 saat deliksiz uyuduğunu yazıyor. Bu nedenle de zamanın büyük bir kısmını uyumadan geçiriyor. Her şeyin bir film gibi olduğuna vurgu yapıyor. “Daha bir kere bile bu odada sıkılmadım,” diye ekliyor.
12’nci Güne Dair Notlar
“12 gün kuruma geçti sanki” notu düşüyor deftere. “Birisi parmak şaklattı geçti sanki,” diye devam ediyor notlarına. 5’inci günden 12’inci güne kadar kuruyan gözleri bir anda iyileşiveriyor. Seyirci yokken aralarda göz bandını takıp dinleniyor, seyirci geldiğindeyse profesyonel dağcı gözlüğü takıyor. “Ata’nın bu performansı tamamlamak için önünde bir engel kalmadı,” diye söylüyor Simge Burhanoğlu. Ata’nın vücudunun kendi başının çaresine bakmaya başladığını belirtiyor ve Ata’nın yorumu: “Ama ne yalan söyleyeyim hayatımın en dehşetli ve belirsiz zamanlarından biri… Gözlerimde kalıcı bir hasar olup olmayacağı belli değil.”
19’uncu Güne Dair Notlar
Ata’nın defterinden; “Karanlığa o kadar alışıyorum ki günden güne, sanki yakın arkadaşım gibi ya da sevgili. Ondan başkası yok gibi hissettiriyor. Dışarısı nasıldı unuttum artık. Sanki hep buradayım, yoktu önceki hayat.”
Son gün
Bugün son gün. Ata “İlk 10 gün, 20 gün gibi geldi; 10-30 arası 5-6 gün gibi” yazıyor. Artık burada günlük rutin ve alışkanlıklar gelişti. Ata çok huzurlu görünüyor. Defterine “Karanlıkta vakitlerim evdeymiş hissi veriyor,” diye not düşüyor. Genelde insanlar çok etkileniyor bu karanlıktan. “İçeride küçük bir fener de mi yok, gerçekten hiç çıkmıyor mu?” diye merak edip soruyorlar. “Bunu keşke yapmasa” diyenler var. İnsanlar sınırlarını ne kadar genişletebilir? Ata bu soruya karanlıkta yanıt arıyor…
Artık anne özlemi biraz olsun diniyor. Yazı şekli bile değişmiş. Karmaşıklaşmış, harfler içe içe girmiş. Başlarda bir sürü konu hakkında bir sürü soru varmış kafasında. Sonrasında konular sadeleşmiş. İçeri girip bir şeyler çizenler olmuş. Piercinglerini bırakanlar, defterine resim çizenler.. İlk gün İstanbul’dan atlayıp gelen bir izleyicinin verdiği d vitamini, protein barlar ve Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği kitabı performansın seyirciye ne kadar geçtiğinin kanıtı. Başka şehirlerden gelen ziyaretçiler de…Tavla hatta bir kavanoz içerisinde toprak getirenler…
Bugün 17 Aralık saat 19.00… Ata birazdan bulunduğu odadan çıkacak. Bugüne dair yazdığı şu notlar göze çarpıyor: “Hep güneşi özlediğimi sanıyordum ama ayı da görmeyi özlediğimi fark ettim. Havaların soğuduğunu gelenlerin kıyafet değişiminden anlıyorum.”
Simge Burhanoğlu tam 40 gün önce Ata’nın son sözünü yazdığı notu gösteriyor. Şunlar yazıyor: “Sen, Simge Burhanoğlu, 17 Aralık akşamı karşıma geçip ‘Ata bitti’ demeden, her ne pahasına olursa olsun bu odayı terk etmeyeceğim. Ata Doğruel, 7 Kasım 2022, OMM”
Seyirci
Ata kendine hayranlık duyanların olduğunu not düşmüş. Performansın sonucunu merak edenleri de. Bir ziyaretçi, seyirci defterine şu notu yazmış: “Ben belki küçük bir mumla ışık oldum ama siz karanlığınızda birçok kişinin dünyasını aydınlatıyorsunuz.” Hatta notlardan birinde büyük harflerle “17 ARALIK’TA GELİCEM” notu dikkat çekiyor. Konuşmak isteyenlerin sayısı da hayli fazla. Performansın kendisinden daha çok dönüşümünü merak edenler var. Metinde ya da posterde gördükleri ve kafalarında tahayyül ettikleriyle, gerçekte deneyimledikleri arasında uçurum var. Seyirciler “Hiç bu kadar etkileneceğimi tahmin etmiyordum, beni bu kadar içine alacağını düşünmemiştim, karanlığın etkilerinin bu şekilde olacağını düşünmüyordum,” diyorlar. Öncesinde bir düşünce ve beklenti var. Seyirci performanstan çıktıktan sonra “Bu başka bir şeymiş” diyor.
Ekip
Performans, 2020 yılında İdil Tabanca’nın koleksiyonuna girmiş ancak o yıl geçekleştirilememiş. İdil Tabanca’nın ziyaretleriyle ve yaptığı yorumlarla performansa verdiği destekten söz ediliyor. Aynı şekil de Erol Tabanca’nın da… Performanstaki rolleri ve önemleri çok büyük. Sonuçta kolay bir iş değil, burada gerçekleştirilen. Performans sonrası Ata’nın hayatına kaldığı yerden devam edebilmesi için her şeyi büyük bir titizlikle, en ince ayrıntısına kadar ele alınıyor. Bu alanın, bu performans için tahsis edilmesi de çok anlamlı. Bu anlamda kesintisiz olduğu için dünyada bir ilk. Müzeyi 40 gün 40 gece açık tutmak da ayrı bir cesaret ve titizlik gerekiyor. Kısacası ortaya çıkan bu benzersiz işin arka planında da çok büyük bir destek ve emek göze çarpıyor.