Türkiye, 6 Şubat 2023 günü, sabaha karşı merkez üstü Kahramanmaraş olan iki büyük depremle sarsıldı. Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa ve Hatay başta olmak üzere 15’ten fazla ili şiddetli bir şekilde sarsan deprem, 11 şehirde ağır yıkıma ve binlerce kişinin ölümüne neden oldu. Depremler, ülkenin güney ve güneydoğu bölgesindeki bu şehirleri neredeyse topyekûn yok etti. Şehirlerdeki binaların yüzde 50’si, yüzde 60’ı yıkılmış; yıkılmayanlarsa güç bela ayakta duruyordu… Depremden hemen sonra bölgeden sosyal medyaya düşen ilk görüntülerde şehir merkezlerinde yıkılan dev binalardan yükselen toz bulutundan göz gözü görmüyordu. Dev toz bulutları dağıldıkça görüntülerdeki yıkım da ağırlaşmaya başladı. İlk şokun etkisinden kurtulabilenler, dev enkaz yığınları arasında sevdiklerini kurtarmaya çalışıyordu.
6 Şubat sabahı çöken binalar dev enkaz yığınları oluşturdu. Depremin ardından yapılan ilk resmî açıklamalarda binlerce insanın öldüğü ve yaralandığı bilgisi verildi. Depremler, ülkenin güneyinde ve güneydoğusunda binlerce yıldır tarihi ve kültürel zenginliklere de ev sahipliği yapan kentlerden geriye birer moloz yığını bırakmıştı. Depremin ilk şokunu atlatanlar bölgede yer alan insanlığın ortak mirası Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi, Şanlıurfa Göbeklitepe, Hatay Arkeoloji Müzesi ve Adıyaman Nemrut Dağı Ören Yeri’nin de aralarında bulunduğu çok sayıda tarihi ve kültürel miras alanlarının zarar görüp görmediği konusunda endişe duyuyordu. Ajanslara konuyla ilgili düşen ilk haberde binlerce yıllık tarihi Gaziantep Kalesi’nin yıkıldığı bildiriliyordu. Dünya basınında da kısa sürede yer bulan haberde bölgede bulunan bir dizi tarihi ve kültürel yapının isimleri sıralanarak durumları hakkında endişe duyulduğu dile getiriliyordu.
Ajanslara düşen peşi sıra haberlerde Hatay Arkeoloji Müzesi, Gaziantep Kalesi, Diyarbakır Surları, Malatya Arslantepe Höyüğü, Hatay’daki Latin Katolik Kilisesi’nin de aralarında olduğu çok sayıda tarihi kültürel miras alanının yıkıldığını ya da ağır hasar aldığını kayıtlara geçti.
Müzelerin Durumu
Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden beklenen ilk resmi açıklamada depremin meydana geldiği ilk andan itibaren personelin sağlık durumu, müze ve ören yerlerinin güvenliği, müze binası ve eserlerin durumuyla ilgili gerekli çalışmaların yürütülmekte olduğu belirtiliyordu. Açıklamada ek olarak depremden etkilenen Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Osmaniye, Diyarbakır, Adana müzelerinde herhangi bir hasar meydana gelmediği; Kahramanmaraş, Elbistan, Adıyaman, Malatya müzelerinde ise ufak çatlaklar dışında bir hasar oluşmadığı aktarıldı.
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün açıklamasında, “…Depremden etkilenen illerimizden, Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Osmaniye, Diyarbakır, Adana Müzelerimizde herhangi bir hasar meydana gelmemiştir. Kahramanmaraş, Elbistan, Adıyaman, Malatya Müzelerimizde ufak çatlaklar dışında bir hasar oluşmamıştır. Müzelerimizin koleksiyonlarında ciddi bir hasar tespit edilmemiştir. Bununla birlikte, etrafında bulunan binaların tehlike oluşturabileceği ihtimali göz önünde bulundurularak Kahramanmaraş Müzemizin taşınabilir nitelikteki koleksiyonu güvenli bir müzemize nakledilmiştir” cümleleri öne çıkıyordu.
Müzeler ile ören yerlerinin güvenli durumda ve kontrol altında olduğunun duyurulduğu açıklama şu cümlelerle devam etti: “Hatay Arkeoloji Müzemizin bir bölümünde hasar meydana gelmiştir. Bakanlığımızca, acil durum eylem planımız doğrultusunda en hızlı ve kapsamlı personel takviyesi bu müzemize sağlanmıştır. Ayrıca elektrik kesintilerinin güvenlik zafiyeti oluşturmaması için müzemize güneş enerjili kamera sistemleri kurulmuştur. Dünya Miras Alanlarımızdan Malatya Arslantepe’de kerpiç duvarlardan hafif kaymaların bulunduğu ve geçici çatı örtüsünde yer yer çökmeler olduğu tespit edilmiş ancak alanda ciddi bir hasar oluşmamıştır. Diyarbakır surlarının sınırlı bir bölümünde hafif dökülmeler olduğu, yine Diyarbakır Suriçi’nde bulunan St. George Kilisesi’nin girişinde ufak çaplı dökülmeler bulunduğu tespit edilmiştir. Şanlıurfa, Göbeklitepe ve Adıyaman Nemrut Dağı gibi diğer dünya miras alanlarımızda hiçbir olumsuzluk tespit edilmemiştir. Gaziantep Kalesi ve Malatya Yeni Cami başta olmak üzere anılan şehirlerde bulunan Bakanlığımıza bağlı olsun veya olmasın tescilli tarihi yapılarda ve müzelerimizde oluşan hasara ilişkin detaylı çalışmalar devam etmektedir.”
UNESCO’dan Kültürel Mirasın Korunması İçin Destek
Depremin hemen ardından tarihi yapı ve kültürel miras alanlarıyla ilgili haber kanallarına yansıyan bir diğer açıklama Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından yapıldı. UNESCO sözcüleri, yıkılan veya tahribata uğrayan tarihi yapı ve kültürel alanlarda meydana gelen hasarın hızlı bir şekilde tespit için Uluslararası Anıtlar ve Sitler Koruma Konseyi (ICOMOS) ile birlikte uzmanlar görevlendireceklerini açıkladı. Yapılan açıklamada Dünya Miras Listesi’ndeki Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzaj Alanı’ndaki çok sayıda yapının yıkılmasından üzüntü duyulduğu ifade edilirken, depremin merkez üssüne çok uzak olmayan ve Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Göbekli Tepe, Nemrut Dağı ve Arslantepe Höyüğü’nün zarar görme ihtimalinden endişe edildiği bildirildi.
UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay, Twitter hesabından “UNESCO, bu bölgeleri hızla güvence altına almak ve istikrara kavuşturmak amacıyla hasarın kesin bir envanterini oluşturmak için uzmanlarını seferber ediyor” dedi.
Zarar Gören Tarihi Yapılara Ne Olacak?
Yıkıma ve tahribata uğrayan kültür varlıklarının hasar tespiti ve korunması Türk ve dünya kamuoyunda merak konusuydu. Kültür ve Turizm Bakanlığı, hasar tespiti konusunda üniversitelerin eski eser konusunda uzman mühendis, mimar ve öğretim görevlilerinin oluşturduğu ekiplere ilaveten üniversitelerden akademisyen desteği alınacağının altını çizdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Medeniyetlerimizi yaşatan tüm yapılarımızda hiçbir kalıntı, enkaz veya moloz olarak değerlendirilmeyecek, yapıdan ayrılan her bir parça koruma altına alınarak, yapılacak restorasyonlarda aslına uygun şekilde değerlendirilecektir. Tarihine sahip çıkan bir millet olarak, vatandaşlarımızın bu konuda gösterdikleri hassasiyete teşekkür ediyor, tüm eski eserlerimizin depremin yaşandığı ilk andan itibaren korumaya alındığını belirterek, ihyası konusunda da müsterih olmalarını rica ediyoruz” dedi.
11 ilde zarar gören kültürel mirasın korunması için üniversitelerin eski eser konusundaki uzmanlarından oluşturulan ekipler çalışmaya başladı. Ersoy, depremlerden zarar gören tüm kültür varlıklarının hasar tespitini yapmak ve güvenliklerini sağlamak için çalıştıklarını yapılardan ayrılan her parçanın koruma altına alınıp restorasyonlarının aslına uygun şekilde hızla gerçekleştirileceğini bildirdi.
Bölgedeki Binlerce Yıllık Tarihi Yapılardan Notlar…
Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden yapılan bir diğer açıklamada, 11 ili etkileyen depremlerin, asırlardır ayakta olan Habibi Neccar Camii, Asırlık Adıyaman Ulu Camisi, Aziz Nikola Ortodoks Kilisesi başta olmak üzere birçok yapıya irili ufaklı zararlar verdiği belirtildi. Bölgedeki kültür varlıklarının depremin ardından durumları medya gün gün geniş yer buluyordu.
Bu haberi yayına hazırladığımız sırada yapılan son açıklama ise Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden geldi. Depremden etkilenen illerde yer alan 29 müzede küçük hasarlar olduğu, tamamen fiziki bir yıkımın tespit edilmediği belirtildi. Kültür Varlıkları ve Müzeler Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Yahya Coşkun, sadece Hatay Müzesi’nde bir blokta hasar olduğunu belirterek “Onun haricindeki müzelerimizde genel fiziki hasar yok denecek kadar az. Çok ufak sıvaların, boyaların, kaplamaların düştüğü örnekler var. Müzelerimizde telafi edemeyeceğimiz bir kayıp yok. Diyarbakır Müzesi’nde temizlik çalışmaları dahil tüm süreç bitti. Açılışa hazır durumdayız; çünkü tek bir eserimiz bile zarar görmemişti. Dünyanın en büyük iki mozaik müzesi olan Hatay Arkeoloji Müzesi ve Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi’nde mozaiklerde tek bir hasar yok, bir parça bile yerinden oynamış değil. Saint Pierre Kilisesi’nde ise daha sonradan yapılmış çevre duvarında dökülmeler var, orijinal tarihi dokusunda bir zarar yok” dedi.
Depremde hasar gören eserlerin restorasyon sürecinin başladığını da vurgulayan Coşkun, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde deprem nedeniyle hasar görmüş eserlerin restorasyonunu bitirdiklerini vurguladı: “Hatay Arkeoloji Müzesi’nde çalışmalarımız devam ediyor. Öncelikle restorasyon için ihtiyaç duyulan malzemeler temin ediliyor ve ardından restoratör arkadaşlarımız çalışmaya başlıyor. Çok kısa zamanda küçük eserlerimizin restorasyonunu tamamlayacağız.”
Gaziantep’te Hasar Alan Kültürel Miraslar
Depremlerde tarihi Gaziantep Kalesi de büyük hasar gördü. Roma döneminde gözetleme kulesi olarak inşa edilen ve daha sonra 5’inci yüzyılda Bizans İmparatoru 1’inci Justinianus tarafından genişletilen tarihi kale; Kurtuluş Savaşı sırasında şehrin Fransız ve İngiliz işgaline karşı verdiği mücadeleyi onurlandıran bir mekan olan Gaziantep Savunma ve Kahramanlık Panoramik Müzesi’ne dönüştürülmüştü. Merkez Şahinbey ilçesindeki tarihi Gaziantep Kalesi’nin doğu, güney ve güneydoğu kesimlerindeki burçların bir kısmı depremde yıkıldı. Enkazlar yola saçıldı. Kalenin etrafındaki demir parmaklıklar çevredeki kaldırımlara dağıldı, ayrıca yanındaki istinat duvarı çöktü. Bazı burçlarda büyük çatlaklar gözlemlendi.
Türkiye üzerine yaptığı belgesel fotoğraf çalışmalarıyla da tanınan Reza, instagram hesabından Gaziantep Kalesi’ne ait bir fotoğrafını paylaşarak depremle ilgili şu notu düştü: “Aylarca Suriyeli mülteci çocukları ve Türk çocukları eğittim; çarşısı ve eski hamamı ile kale en sevdiğim yerlerdi. Bu yüzden derin bir üzüntü içindeyim.”
Tarihi Antep Evleri de büyük zarar gördü. Arda arda gerçekleşen şiddetli depremin etkisiyle Gaziantep Bey Mahallesi’nde yer alan evlerin duvarlarının çöktüğü gözlendi. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin kültürel miras değerleri arasında yer alan genellikle ikişer katlı inşa edilen tarihi evler yüksek duvarlı geniş avlularıyla öne çıkıyordu.
Gaziantep merkezde bulunan tarihi Bayazhan’da da şiddetli sarsıntıların ardından hasar oluştu. 1900’lü yılların başında İngiliz ve Fransızlar tarafından karargâh ve hapishane olarak kullanılan, günümüzde ise kent müzesi olarak ziyaret veren tarihi hanın batıya bakan duvarında çöküntü meydana geldi.
Depremde Gaziantep’in Şirvani ve Karagöz camileri de büyük hasar gördü. 1677’de Gaziantep Kalesi’nin hemen güneybatısına inşa edilen tarihi Şirvani Cami’nin depremde doğu cephesindeki duvarı ve kubbesi çöktü. Gaziantep’in eski yerleşim bölgelerinden Karagöz Mahallesi’nde bulunan tarihi Karagöz Camisi’nin de minaresi depremle yıkıldı. Karagöz Camisi’nin adını Halep ve Antep arasında yaşayan Beydili ve Eymürlü boyuna mensup “Karagözlü” adında bir Türkmen oymağından aldığı biliniyor.
1892 yılında Valide Meryem Kilisesi olarak inşa edilen yapı, bir dönem kilise ve hapishane olarak kullanılarak daha sonra camiye çevrildi. Gaziantep’in en büyük camilerinden biri haline gelen Kurtuluş Cami’ye sonradan eklenen minareler ve kubbe depremde yıkıldı.
Zeugma Müzesi’ndeki Mozaikler Depremi Hasarsız Atlattı
Zeugma Mozaik Müzesi’ne girip her galeriyi tek tek gezdiklerini aktaran Hürriyet gazetesi muhabirleri Ali Rıza Akbulut ve Muhammed Kafadar, Gaziantep’in sembolü haline gelmiş dünyaca ünlü Çingene Kızı mozaiğine de ev sahipliği yapan müzeye dair şu bilgileri paylaştı: “Roma döneminden kalma tarihi sütunlar ayakta. Restorasyon sırasında kullanılan daha yeni alçılar çatlayıp yere dökülmüş ancak eserlerin bütünlüğünü tehdit eden bir durum yok. Mozaiklerde de düşen tek parça görmüyoruz. Müzenin gözde eserleri 1.60 cm’lik Mars Heykeli ve Çingene Kızı ise kusursuz durumda.”
Haberde, Gaziantep Zeugma Müzesi Müdürü Özgür Çomak, ilk depremdeki sarsıntı biter bitmez ailesiyle birlikte müzeyi kontrol etmek için yola çıktığını anlattı. Çomak, müzedeki kamera kayıtlarından tarihi sütunların şiddetli şekilde sallandığını izlediğine, ancak eserlerin hiçbir hasar görmediğine dikkat çekti:
“Bir tane mozaik taşımız dahi dağılmadı.”
Hatay’da Çok Sayıda Tarihi ve Kültürel Miras Zarar Gördü
Depremden en fazla etkilenen kentlerden biri olan Hatay’da, çok sayıda tarihi ve kültürel miras zarar gördü. Çok sayıda önemli tarihi ve kültürel bir mirasa ev sahipliği yapan kentte zarar gören eserlerin korunması için çalışmalar sürüyor. Depremler, mozaikleriyle ünlü Hatay Arkeoloji Müzesi’nin bir bölümünde hasara neden oldu. Müzede gerçekleşen hasar nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanlığı, acil durum eylem planı doğrultusunda müzeye personel takviyesi sağlandığını ve elektrik kesintileri nedeniyle olası hırsızlık girişimlerine karşı müzeye güneş enerjili kamera sistemi kurulduğunu bildirdi. Müze yetkilileri tarafından yapılan incelemelerin ardından 3 bin 500 metrekarelik mozaik sergileme alanıyla dünyanın en büyük mozaik müzeleri arasında yer alan Hatay Arkeoloji Müzesi’ndeki mozaiklerde herhangi bir hasara rastlanmadığı duyuruldu.
Müzenin sembol eseri Hitit Kralı Şuppiluliuma’nın heykeli de depremden zarar görmedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı, “Şuppiluliuma en yakın zamanda ziyaretçiler ile buluşacak” müjdesini verdi. Hitit Kralı II. Şuppiluliuma’nın heykeli, 2013 yılında Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki Tell Tayinat höyüğünde yapılan kazılarda gün yüzüne çıkarılmıştı. Hatay Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen 1.5 metre boyunda 1.5 ton ağırlığındaki bazalt taşından heykel; iri gözleri, şaşkın ve meraklı ifadesiyle de biliniyor. Hatay’da çeşitli müzelerde bulunan eserler ise depremin ardından restoratör ve arkeologlar eşliğinde Hatay Arkeoloji Müzesi’nde toplandı. Müzenin Müdürü Ayşe Ersoy restoratörler ve arkeologlar eşliğinde kentteki diğer müzelerden getirilen 555 eserin ve 3 bin 500 metrekarelik 210 mozaik panonun korumaya alındığını belirtti.
Bugünkü Türkiye sınırları içinde inşa edilmiş ilk cami olduğu kabul edilen, Antakya’daki 14 asırlık Habib-i Neccar Camii de ne yazık ki yıkılan tarihi yapılar arasında yer aldı. 638 yılında Müslüman Araplar tarafından inşa edilen cami, kuzeydoğu köşesinde, yerin 4 metre altında Habib-Neccar’ın ve Şem’un Safa’nın, girişte ise Yuhanna ve Pavlos’un türbelerinin bulunması nedeniyle Hıristiyan dünyası için de önemli yapılar arasındaydı.
Deprem, yine Hatay’ın Alaybeyli köyündeki Darb-ı Sak Kalesi’ni tamamen yıktı. Dağ eteğine inşa edilen kalenin yıkılmasıyla molozlar ve dağdan hareket eden devasa kayalar Bayezid-i Bistami Hazretleri Türbesi’nin girişini de kapattı. Darb-ı Sak Kalesi, milattan önce 333 yılında Pers kralı Darius’un İssos Savaşı’ndan önce Büyük İskender’e karşı kurduğu ve Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman Şah’ın 1084 yılında Antakya’yı fethinden sonra fethettiği kalelerden biriydi.
1514’te yapılan ve 2017’de restorasyonu tamamlanarak tekrar ibadete açılan, Mar Yuhanna olarak da bilinen İskenderun Arsuz Rum Ortodoks Kilisesi büyük ölçüde zarar gördü. Yapımı 13 yıl süren ve Anadolu Katolik Kilisesi’nin merkezi olan İskenderun İtalyan Latin Katolik Kilisesi depremden kötü etkilendi. 152 yıllık tarihi kilisenin ayin ve cenaze törenlerinin gerçekleştirildiği alanın neredeyse tamamen yıkıldığı görüldü. Hatay’da Fransız yönetimi sırasında elçilik ve Fransız Bankası olarak hizmet veren Antakya Protestan Kilisesi, yıkıldı. İlk olarak ahşap şekilde inşa edilen Antakya Azizler Petrus ve Pavlus Rum Ortodoks Kilisesi, 1872 depreminde yıkılmış ve yanarak yerle bir olmuştu. Yanan kilise binasının yerine yapılan yeni yapı, taş oymacılığıyla Bizans mimarisinin çok güzel bir örneğini yansıtıyordu. Depremle birlikte kilise harabeye dönüştü.
Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan St. Pierre’nin, M.S. 29-40 tarihleri arasında Antakya’ya gelerek Hıristiyanlığı yaymaya başladığı ilk kilise olan St. Pierre Kilisesi’nin ise depremlerden etkilenmediği görüldü. Mağara kilise olan St. Pierre Kilisesi’nin görevliler tarafından tedbir amacıyla, kapılarının kilitlendiği görüldü. Kiliseye çıkmak için yapılan merdivenler ve zeminde de bozulma olmadığı gözlendi.
Sokullu Mehmet Paşa’nın 1574 yılında Mimar Sinan’a yaptırdığı Sarı Selim Cami’nin minaresi yıkıldı. 1574-1575 yılları arasında inşa edilen cami, medrese, sıbyan mektebi, arasta, han, tabhane, imaret, hamam ve çeşmeden oluşan bir külliyeye sahip. 16. yüzyılda yapıldığı bilinen tarihi Sarımiye Camisi de depremin yıkıcı etkisinden nasibini aldı: Caminin kubbesi, minaresi ve bazı duvarları yıkıldı. Tarihi cami enkazla kaplandı.
Kahramanmaraş depremleri Hatay Devleti’nin tarihi meclis binasını da yıktı. Köprübaşı olarak bilinen meydanda 1927 yılında Fransız mimar Leon Benju tarafından yaptırılan bina, Hatay ilinin Türkiye’ye katıldığı 29 Haziran 1939 tarihine kadar parlamento binası olarak hizmet vermişti. Bina yerle bir oldu.
Hatay’ın simgelerinden tarihi ve turistik Tarihi Uzun Çarşı büyük hasar gören yapılardandı. Deprem sonrasında havadan görüntülenen çarşının çevresinde bulunan evlerin de çöktüğü görüldü. Çarşıda, eski Antakya evleri, tarihi hanlar, hamamlar ve camiler yer alıyordu.
Antakya’nın meşhur haytalı tatlısıyla ünlenen tarihi Affan Kahvesi de büyük hasar gördü. 1911 yılında adını aldığı Affan Mahallesi’nde Fuat Sahilli tarafından yaptırıldı. Tarihi iki katlı taş binanın yapımında Fransız mimarlar ve Halep’ten gelen taş ustalarının çalıştığı biliniyor.
Hatay’da, deprem nedeniyle yıkılan tarihi yapılardan biri de Ata Koleji. İnşasına 1900 yılında başlanan ve 1908 yılında tamamlanan taş bina, Kahramanmaraş depremlerinin ardından ağır hasar aldı.
Anadolu’daki Son Ermeni Köyü Zarar Gördü
Türkiye’nin son Ermeni Köyü olan, Hatay’ın Samandağ ilçesinde yer alan Vakıflı’daki Meryem Ana Kilisesi hem Kahramanmaraş merkezli depremlerde hem de ardından yaşanan akşamki 6.4 büyüklüğündeki sarsıntıda zarar gördü. Vakıflı Mahallesi Muhtarı Berç Kartun, ilk depremlerin ardından kiliseyi ibadete kapattıklarını söyledi: “Son depremde kilise tamamen dağıldı sayılır. Kullanılamaz hale geldi şu an. Dış duvarları düşmüş. İçeride bayağı hasar var. Kilisede ibadet yapılamaz, içine girilemez. Şu an öyle bir halde.”
Depremlerde en çok etkilenen ve neredeyse sağlam binanın kalmadığı Hatay’ın merkez ilçesi Antakya’da şehrin en büyük binalarından The Museum Hotel depremi hafif çatlaklarla atlattı. Otelin ödüllü mimarı Emre Arolat, yapının nasıl ayakta kaldığını, “Sürecin bütünüyle doğru yapılmış olması, doğru koordine edilmiş olmasından kaynaklı bir durum. Yapım aşaması da çok önemli, kontrol aşaması da çok önemli. Dolayısıyla burada başından sonuna kadar evrensel normlara uygun, hem proje hem de yapım normlarına uygun bir süreç yürütüldüğü için beklenen normal sonuç budur,” sözleriyle açıkladı.
Titus Tüneli Ayakta Kaldı
Hatay’ın Samandağ İlçesi Çevlik Örenyeri yakınında bulunan Titus Tüneli yıkıcı depremlerde ayakta kaldı. Roma İmparatoru Vespasianus’un emriyle sel ve taşkınlardan korunmak amacıyla yapılan tünel, 1380 metre uzunluğu, 7 metre yüksekliği ve 6 metre genişliğiyle insan eliyle yapılmış en büyük tünel olarak biliniyor.
Hatay’ın Tarihi Restorasyonu İçin Komisyon
Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Hatay’ın tarihi restorasyonu için komisyon kurulması gerekliliğini vurguladı: “Antakya bize binlerce yıllık imparatorlukların mirasıdır. Onu korumak zorundayız. İnanıyorum ki, bu korumayı da Türkiye Cumhuriyeti yapacaktır. Etrafta buna el atabilecek, düzenleyebilecek başka bir güç, iktidar düşünülemez. Eski ile yeni yanyana. Eskiye belli ki kötü müdahaleler yapılmış zaman zaman. Onu tekrardan aslı ile ortaya çıkarmak şart olmalı. Antakya için hususi bir komisyon kurarak işi götürmeliyiz. (…) Antakya’nın Habib-i Neccar Camii’nin yıkılmasını insan anlayamıyor. Fakat yıkıntıdan sonra baktığınız zaman göreceksiniz, bu camiye zaman zaman bazı ilaveler yapılmıştır. Galiba eski yapının bu kadar feci şekilde yıkılıp, ortada sadece bir duvarın kalması bunu göstermektedir. Ortodoks kilisesi, Katolik kilisesi, bunlar 19. asır yapılarıdır görünüşte. Ama temelleri ve esasları eski asırlara uzanıyor. Demek ki binalara yapılan ilaveler, temele ve eski yapıya sadık kalmazsa, başka malzemeler ile, eskinin statik hesaplarına riayet edilmezse, yani restorasyon ve değişime itaat edilmezse böyle bir olay ortaya çıkarır. (…) Bir yandan Antakya şehrinin daha başka düz bir alana yeniden inşa edileceği konuşuluyor. Bir bakıma da buna pek uyulmayacağını düşünüyorum. Çünkü şehrin manzarası, etrafı bakışı, havası, kendine özgü iklimi, insanların burayı terk etmesine pek müsaade etmeyecek. Her zaman için böyle bir vatan çok değerlidir. Dolayısıyla yeni devrin ve tüm Türkiye’nin üniversitenin, uzmanların gözetimi altında yapılması, bu gözetim için plan ve projelerin yurt içinden ve yurt dışından destek alması düşünebilir.”
Göbeklitepe Hasar Görmedi
12 bin yıllık tarihiyle UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan ve dünyanın en eski yerleşim yeri olarak bilinen Şanlıurfa’daki Göbeklitepe, merkez üssü Kahramanmaraş olan iki büyük depreme rağmen hasar almadan ayakta kalan önemli tarihi yapılardan biri oldu. Şanlıurfa’nın Haliliye ilçesine bağlı Örencik
Mahallesinde yer alan tarihi yapının, yaşanan depremlerin ardından hasar görmediği havadan dron görüntüleri ve uzman ekiplerin detaylı incelemelerinin ardından ortaya çıktı. Şanlıurfa İl Kültür ve Turizm Müdürü Aydın Aslan, “Göbeklitepe depremden önce hangi durumda ise depremden sonra da aynı durumdadır, değişen hiçbir şey yok,” diyerek arkeolojik sit alanıyla ilgili “Depremlerden hemen sonra sahaya indik ve başta Göbeklitepe olmak üzere tarihi alanlarda çalışmalarımızı yaptık. Yapısal hasarları tespit etmek üzere çalışmalar yaptık. Göbeklitepe’de incelememizde yapısal ve fiziki olarak hiçbir zarar görülmedi,” ifadelerini kullandı. UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Göbeklitepe’nin hasar almadığı Alman ve Türk araştırmacıların oluşturduğu The Göbekli Tepe Research Project tarafından da onaylandı.
Şanlıurfa’daki Dergâh Cami Hasar Gördü
Dergâh Camii’ne ait çift minarenin uç kısımları depremde hasar gördü. Kilise olarak inşa edilen ve Osmanlı döneminde camiye dönüştürülen Balıklıgöl’ün kenarındaki cami kentin en büyük camilerinden biri olarak da biliniyor.
Deprem Adıyaman Karakuş Tümülüsü’nü Yıktı
Nemrut Dağı eteklerinde bulunan Kommagene Krallığı dönemine ait 2 bin yıllık Karakuş Tümülüsü’nün ayakta kalan tek sütunu bölgedeki şiddetli depremlerden etkilenerek devrildi. Yaklaşık 10 metre yüksekliğindeki sütun üzerinde II. Mithridates ile kız kardeşi Laodike’nin kabartmaları ile tokalaşma sahnesi ve Grekçe yazıtlar yer alıyordu. Kültür Bakanlığı, tokalaşma sütunun çalındığına dair çıkan haberleri yalanladı. Yıkılan sütunun Adıyaman Müzesi’ne nakledildiği ve güvende olduğu vurgulandı.
Adıyaman’ın Kahta ilçesinde yer alan ve tarihi milattan önceye dayanan bu tümülüs, Kommagene Krallığı’na ait bir anıt mezar. Doğu, batı ve güney yönlerine ayrı ayrı sütunlar halinde yapılan bu yapı günümüze kadar sadece 4 sütun olarak varlığını koruyabildi. Bunlardan ikisi doğu, diğer ikisi de batıda yer alıyor.
Zarar gören bir diğer kale Adıyaman’daki Kahta Kalesi’ydi. Depremlerden sonra havadan görüntülenen kalede bazı taşların yıkıldığı görüldü. İçinde su sarnıcı, mescit, toplantı salonu, zindan, mazgallar, ırmağa inen suyolu, güvercinlik merdiveni, kapalı geçiş galerileri bölümleri de olan kalenin, ilk olarak Kommageneliler döneminde yazlık başkentin bir idari merkezi olarak inşa edildiği biliniyor. Roma Dönemi boyunca da varlığını kale, Memlükler bölgeye hükmettiğinde bugünkü şeklini aldı.
Nemrut Dağı Ören Yeri Havadan Görüntülendi
Dünya Mirası listesindeki Nemrut Dağı Ören Yeri depremlerin ardından hasar tespiti için Milli Savunma Bakanlığı tarafından havadan görüntülendi. İncelenen görüntülerin ardından 1987 yılında UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ne giren Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek ve ölümsüzleşmek Nemrut Dağı yamaçlarına yaptırdığı mezar ve görkemli heykellerin depremlerde hasar görmediği belirtildi.
Üç İldeki ‘Ulu Cami’ler Hasar Aldı
Adıyaman, Şanlıurfa ve Kahramanmaraş’ta bulunan ve aynı adı taşıyan Ulu Camii’ler de deprem büyük hasara neden oldu. Kahramanmaraş’a bağlı Elbistan ilçesinde bulunan merkez Ulu Cami’nin minaresi koptu. Şanlıurfa’da bulunan tarihî Ulu Cami’nin minaresi de son yaşanan depremde hasar aldı. Bin yıllık Ulu Cami’nin minaresinin üstünde bulunan, şehrin tek saat kulesi de depremde ayakta kalamadı.
Deprem 5 Bin Yıllık Diyarbakır Surları’nı Vurdu
Şiddetli depremler, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan 5 bin yıllık Diyarbakır Surları’nın bazı noktalarında yıkıma neden oldu. Depremin surlar da meydana getirdiği tahribat hakkında İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulunan Dicle Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İrfan Yıldız, “Yılların verdiği yıpranmışlık ve yorgunluk var ama buna rağmen çok şükür surlarımız dimdik ayakta. Sadece belli noktalarda yıpranmışlığa bağlı olarak taş düşmeleri bulunmaktadır. Bunlar ciddi sorunlar oluşturmuyor,” diye konuştu.
Yine Diyarbakır’ın Suriçi ilçesinde bulunan 2020’de restore edilerek sanat galerisi olarak kullanılan 1600 yıllık St. George Kilisesi de depremde hasar gördü. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre kilisenin girişinde ufak çaplı dökülmeler bulunduğu tespit edildi.
Mesudiye Medresesi’nin Denge Sütunları Dönmeye Devam Ediyor
Diyarbakır’da Mesudiye Medresesi’nin yapımında yerleştirilen taş denge sütunlarının dönmeye devam etmesi, tarihi binanın Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenmediğini gösteriyor. Medresenin iç avlusundaki mihrabın iki yanına yerleştirilmiş döner denge taş sütunları, binanın herhangi bir sebeple çökme veya kaymalarını belirlemek amacıyla konulduğu biliniyor. İnşasına 1198’de Artuklu Meliki Ebu Muzaffer zamanında başlanan, 1223’te Melik Mesud döneminde tamamlanan yapı, Anadolu’nun ilk üniversitelerinden biri olma özelliğini de taşıyor. Medrese günümüzdeyse Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığına bağlı olarak Diyarbakır Yazma Eserler Kütüphanesi’ne ev sahipliği yapıyor.
Kahramanmaraş Müzesi Koleksiyonu Taşındı
2012 yılı Mayıs ayında bugünkü binası hizmete açılan ve envanter kayıtlarında 30 bin eser bulunan Kahramanmaraş Müzesi depremde hasar görmedi. Ancak, müzenin çevresinde bulunan ve koleksiyona tehdit oluşturabilecek binalar söz konusu olduğundan taşınabilir nitelikteki koleksiyonu güvenli olduğu belirtilen bir müzeye nakledildi. Depremlerin vurduğu Osmaniye’de 267 camiden 115’i yıkıldı. Kentteki 133 yıllık Envar-ül Hamit Camii de depremde kısmi hasar gördü.
Malatya’daki 7 Bin Yıllık Arslantepe Höyüğü’nde Hasar Oluştu
Dünya Miras Alanları arasında bulunan 7 bin yıllık Arslantepe Höyüğü’nün kerpiç duvarlarında meydana gelen büyük depremlerin ardından hafif kaymalar oluştuğu tespit edildi. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, geçici çatı örtüsünde yer yer çökmelerin olduğu ancak ciddi bir hasar oluşmadığı bildirildi.
1894’te Malatya’da Büyük Zelzele olarak adlandırılan depremde yıkılan Hacı Yusuf Camii’nin yerine inşa edilen ve yapımı Sultan II. Abdülhamid tarafından desteklenen halk arasında Teze Camii olarak bilinen Yeni Cami, iki büyük depremin ardından yıkıldı. Cami, 1964 yılında meydana gelen depremde de büyük hasar görmüş kubbe ve duvarlarında meydana gelen çatlaklar Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştı. 6 Şubat’ta birbiri ardına gerçekleşen şiddetli depremlerin ardından ise caminin sadece duvarlarının bir bölümünün kaldığı görülüyor. Halk arasında kullanılan taşların beyazlığı nedeniyle Sütlü Minare adını aldığı bilinen Malatya Sütlü Minare de Kahramanmaraş merkezli depremlerde hasar gördü.
Kültürel Mirasın Korunması İçin Çağrı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, meydana gelen depremlerde en ağır hasara uğrayan Hatay ile ilgili bir açıklama yayınlayarak, “Hatay’daki kültürel miras alanları derhal koruma altına alınmalı” dedi. Konuyla ilgili Twitter hesabından bir açıklama paylaşan Kılıçdaroğlu, “Medeniyetler beşiği Hatay’da Cami, Kilise ve Havralar yıkıldı. Yıkılan ibadethane ve kültürel miras alanları derhal koruma altına alınmalı ve tüm parçalar güvenli alanda tutulmalı. Eşsiz Hatay’ı biz yeniden ayağa kaldıracağız, oradaki her bir çakıla ihtiyacımız olacak” ifadelerini kullandı.
Hatay’ın Antakya ilçesindeki Rum Ortodoks Kilisesi’nin Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Fadi Hurigil de kilise adına bir açıklama yaparak şunları söyledi: “Çan düştü, ezan sustu, hazan göçük altında. Sıradan bir şehir değildi Antakya. M.Ö. 300 yılında başlayan ve günümüze kadar süren hikayesi içinde mimari ve kültürel mirası ile hala yaşamakta olan kadim bir kent Antakya. İmparatorların gözdesi olmuş, Antik Çağ’ın 3 büyük metropolünden biri Antakya. O çağlarda nüfusu birkaç yüz binlere ulaşmış, güzelliği ve halkının yaşadığı hayat ile dillere destan olmuş, Doğunun kraliçesi Antakya. Azizler Petrus ve Pavlus’un, Mesih İsa’nın öğretisini anlattıkları, inananlara ilk kez ‘Hristiyan’ adının verildiği kutsal kent Antakya. Doğal taş döşeli sokakları, kendine özgü nitelikteki avlulu evleri, bunların içindeki yaşam biçimi ile Antakya. Üç büyük dine mensup insanların beraberce yaşadıkları, inançların kardeş olduğu, bütün insanlığa örnek olacak barış, dostluk ve kardeşlik kenti Antakya. Tarih boyunca en çok can kaybının yaşandığı 4 depremden ikisinin olduğu şehir Antakya. Tahminlere göre M.S. 115 yılında 7.5 şiddetinde meydana gelen depremde 260 bin kişi hayatını kaybetmiş. M.S. 525 yılında 7 büyüklüğündeki depremde ise 250 bin kişi ölmüş. Öyle ki son büyük deprem olan 1872 yılında Antakya’nın üçte biri yerle bir olmuş. Bugüne kadar ya depremler ya da istilalar ile yıkılmış şehir Antakya.
1872’deki son büyük depremde ahşap olan ve yıkılan kilisemizin yerine taştan yapılan ülkemizin en güzel ve heybetli 10 kilisesinden biri olan Azizler Petrus ve Pavlus Rum Ortodoks Kilisemiz maalesef bir kez daha yıkıldı. Tarih tekerrürden ibaret derler ya, Keşke tekerrürden ibaret olmasaydı. Tarih bir kez daha yok oldu. Tarihi meclis binası, tarihi camiler, tarihi çarşılar, eski Antakya evleri. Sıradan bir şehir değildi Antakya. O topraklarda doğanlar o şehirde yaşasalar da yaşamasalar da ruhen bağlı oldukları şehirdir Antakya. Tarihte onlarca kez yıkıcı deprem geçiren ve yeniden inşa edilen tarihi kent bir kez daha yok oldu. Anılarımız, geçmişimiz, geleceğe dair umutlarımız, her şeyimiz silindi. Atalarımız geçmişte bu kutsal şehri ve kilisemizi nasıl yeniden inşa ettilerse, bizlerde tarihi kilisemizi ve bu şehri inşa edip yeniden ayağa kaldıracağız. İçimiz her daim belki buruk kalacak. Ama küllerimizden yeniden doğacağız. Yeniden doğacak Antakya, yeniden yükselecek Antakya.”
Çalışmalar Mart Ayında Başlıyor
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ise Hatay Arkeoloji Müzesi’nde yaptığı açıklamada 11 şehirde zarar gören tarihi ve kültürel yapıları ayağa kaldırmak için önemli bir fon ayrıldığını açıkladı. Kamuya ait kültürel varlıkların hasar tespitlerinin tamamlandığını bildiren Kültür ve Turizm Bakanı mart ayı itibariyle çalışmalara başlanacağını vurguladı: “Şehrin kentsel sit alanında kalan kısmının hem enkaz kaldırma sırasında hem de yeniden yapılandırılması kısmında Kültür ve Turizm Bakanlığının kontrolünde, denetiminde, öncülüğünde yapacağımız çalışmalar olacak. İlk etapta mart ayı itibarıyla hiç beklemeden rölövesi elimizde mevcut olan proje mevcut olan yapıların hızlı bir şekilde restorasyonuna başlıyoruz. (…) Hatay ve Antakya için bir kültür yolu rotası oluşturacağız. Bu rotalar halindeki bütün tescilli yapıların tamamını ayağa kaldıracağız. Tamamen yıkılmış olanları kurtarabildiğimiz parçalarıyla birlikte rekonstrüksiyon şeklinde ayağa kaldıracağız. Burada yeni bir hikâye yazmamız gerekiyor. Bu hikayenin kültür, gastronomi ve turizm ağırlıklı bir hikaye olması gerekiyor. Burada da öncü yapılması gereken anıtsal değeri tescilli yapılar olması gerekiyor.”