Eser Gündüz’ün Microswitch sergisi, çocukluğun neşesini ve oyun alanını yetişkinliğe taşıma cesaretiyle örülmüş bir bellek alanı. Gündüz’ün yapıtlarında yer alan oyuncak imgeleri; artık bir kenara kaldırılmış, unutulmuş ya da sembolik birer nesneye dönüşmüş çocukluk kalıntılarından ibaret değil. Onlar, bu sergide yaşamın kenarından sökülüp alınarak yeniden merkezine yerleştiriliyor.
Microswitch, izleyiciyi hem nostaljik hem de eleştirel bir evrene davet ediyor. Sergide, sanatçının yetişkinliğe taşınmış oyuncakları, oyun ve üretkenlik kavramlarını yeniden sorgularken, çocukluğun unutulmuş ama yok olmamış öğelerini görünür kılıyor.
Oyun ve Oyuncaklar
Oyuncağın, bireyin doğayı ve yaşamı anlamak için kullandığı ilk araçlardan biri olduğuna dikkat çeken Gündüz, sergisinde bu nesneleri birer “arzu alanı” olarak konumlandırıyor. Oyun ve oyuncaklar aracılığıyla kurduğu dünyada, toplumsal normlar ve üretkenlik baskılarına rağmen süren bir direnişi ifade ediyor.
“Mimarlık yapan bir yetişkin olarak profesyonel anlamda resim yapma kararı almam ve bu kararı çevremle paylaşmam, içimde yetişkinlik hayatıma rağmen gizli gizli devam eden oyunu herkese ilan etmem demekti,” diyen Gündüz, serginin aynı zamanda yetişkinliğe bir meydan okuma olduğunu vurguluyor. Oyun oynama kararlılığının, zaman zaman dışlanmaya ve anlaşılmamaya yol açtığını belirten sanatçı, tuval ve boya gibi araçlarla bu oyun alanını sürdürmeye devam ettiğini söylüyor. Sanatçıyla oyuna yaklaşımı ve sanatsal pratiğine dair bir söyleşi gerçekleştirdik.
Serginizin adı Microswitch bir kırılma ya da geçiş hissi uyandırıyor insanda. Biraz açmanız mümkün mü?
Son hazırladığım seri Microswitch dinamik renklerle dolu, gerçekten çok keyif aldığım bir üretim sürecinin sonucu ortaya çıktı. Kendi tarihimden yola çıkarak insanın sessiz kalmış bazı yanlarını açığa çıkarmaya çalıştım. Hepimizin oyuncakları oldu, hepimiz oyunlar ve hayaller kurduk. Bu unutulan ya da hâlâ yaşatılmaya çalışılan dünyamız nasıl tutkulara dönüşebilir biraz bunun üzerine düşünerek ilerledim. Mekanik robotlar ve retrofuturizm etrafında şekillenen içeriklerimden sonra daha kişisel yaklaştığım, çok yönlü bir sergi oldu.
Serginin ana hattını oluşturan oyun kavramı, çoklukla çalışmanın zıttı olarak algılanır, olgunlaşamama hali ile bir tutulur. Oysaki canlıların içgüdüsel olarak hayatı öğrenmesinin bir yöntem olduğunu biliyoruz. Kurar, bozar, yeniden yaparız, öğrenme bitmez. Bu anlamda sizce sanatla oyun arasında nasıl bir bağ var?
Evet oyun hayatın en temel süreçlerinden. Aslına bakarsak uykuda bile zihnimiz rüyalar aracılığıyla sürekli bizimle oyun halinde. İnsan hayatta kalabilmek için, hiçbir alanı kalmasa dahi oyun oynamaya çalışıyor. Yetişkinliğe bunu taşıyabilmek daha yaratıcı ve özgün bir hayat için kesinlikle gerekli bir yol. Ben de öğrencilik ve sanatçı olarak ilk yıllarımda konsantrasyonumu sağlamak için her zaman oyun oynadığımı farz ettim, elimdeki parçaları bozup birleştirerek, renkleriyle ve dokularıyla oynayarak, onları tekrar ve tekrar kurarak, başka bir deyişle onları oyuncaklarım gibi görerek ürettim. Bu anlamda resim benim için hem oyun alanı hem de hayatı kurgulayarak öğrendiğim bir okul oldu.
İşlerinizde mimarinin olanaklarından yararlanırken çocukça bulunabilecek figürleri, renk skalalarını kullanmaktan kaçınmıyorsunuz. Öte yandan denge işlerinizde başat önem taşıyor. Sanki bir dünya kurguluyor, onu yansıtıyor gibisiniz. Eser Gündüz’ün dünyası nasıl bir dünya, izleyiciyle ne paylaşmak istiyor?
Mekân genel olarak resimlerimde öncelikli bir konumda. Resimlerimde bu mekânları kurgularken, nesneler bir boşlukta süzülüyor gözükse dahi uzaklık yakınlık algısını yaratmaya çalışıyorum. Çocuksu unsurların bu yaratılan mekânlarda çokça yer alma nedeni ise bu çizimleri çok daha özgün ve akademik çizimin tekdüzeliğinden kurtulmuş farklı bir düzlem olarak görmem. Çağdaş sanat bence tam da böyle bir şey olmalı; akademinin kalıplarını ile oynayarak o kalıpların dışarısına da çıkabilmek.
Eser Gündüz’ün Microswitch adlı sergisi Art On İstanbul Piyalepaşa’da 31 Mayıs’a dek görülebilir.
28. Sayı şimdi basılı ve dijital versiyonuyla satışta!
ArtDog Istanbul basılı dergi satış noktalarını görmek için tıklayın.
Basılı dergi siparişiniz 1-5 iş günü içerisinde adresinize teslim edilir. Dijital sayı siparişiniz ise e-posta adresinize PDF olarak gönderilir.