“Untraditional” sergisinde, çocukluklarını Kütahya’da birlikte geçiren sanatçı ikilisi Ertuğrul Güngör ve Faruk Ertekin, yaşadıkları kentin kültürel hafızasından esinleniyor. Seramiğin hassas ve kırılgan doğasına rağmen, edebi ve görsel kültürden günümüze aktarılan güçlü dokuları benimseyerek zıtlıklar arasında bir denge kurmayı hedefleyen sanatçılar, sergideki üretimlerinde seramik sanatını modern tasarım ögeleri ile yeniden yorumluyor.
Erken Cumhuriyet dönemi yağlı boya eserlerinden İznik çinilerine, geleneksel kadın motiflerinden seramik sanatına uzanan geniş bir imgelem havuzundan beslenen sergiye dair sorularımızı sanatçılar Ertuğrul Güngör ve Faruk Ertekin birlikte yanıtladı.
Birlikte üretme pratiğiniz ilk ne zaman başladı?
Ortaokulda, ortak bir arkadaşımız aracılığıyla tanıştık ve ikimizin de küçük yaşlardan itibaren graffitiye ilgi duyduğunu fark ettik. Belki de şehrin en genç çizerleri olabilirdik. Evlerimiz birbirimize çok yakındı ve bu yakınlık, eskizler yapmaya ve duvarlara uygulamaya başlamamıza olanak tanıdı. Bir grup oluşturduk ve birlikte üretmeye başladık. Tabii ki, illegal çalışmanın stresli yanları da oldu. Bir kamu binasını boyarken yakalandık ve ailelerimiz, arkadaşlığımıza bir süre ara vermemizi istedi. Yaklaşık 6 ay boyunca görüşmedik diyebilirim. Ancak sonra, liseye birlikte hazırlanmaya başladık ve resim bölümünü kazandık. Bu süreç, üniversitede yüksek lisans ve atölye çalışmaları şeklinde devam ettik.
“Untraditional” adlı son serginizde de birlikte ürettiğiniz işleriniz yer alıyor. Sergi fikri nasıl ortaya çıktı?
Sergi fikri, son sergimiz olan “Untraditional”da yer alan işlerimizin yanı sıra ortaklaşa ürettiğimiz işlere odaklanmamızın bir sonucu olarak doğdu. Açıkçası, atölyede düzenli olarak üretim yaparak eserleri biriktiren tipte sanatçılar değiliz. Tam tersine, genellikle odaklanıp derinlemesine bir metin üzerinde çalışırız ve enerjimizi tamamen sergiye yönlendiririz. Serginin ana fikri, bu dönemde birbirimize sık sık sorduğumuz basit gibi görünen ama derin anlamlar barındıran sorularla şekillendi: Biz ne yapıyoruz? Ne hedefliyoruz? Bu sorular, bizi içine çektiğimiz düşünce ve duygusal zeminde derinleştirdi ve serginin temelini oluşturdu.
Birlikte ürettiğiniz işlerin yer aldığı bir sergi açmak size nasıl hissettiriyor?
Tabii, iş birliğiyle üretilen işlerin sergilenmesi, heyecan verici bir deneyim. Sergi, ortak çalışmalarımızın ve birlikte geçirdiğimiz zamanın bir kutlaması niteliğinde. İzleyicilerin işlerimizi görmesi ve bu deneyimi paylaşması bizi oldukça heyecanlandırıyor. Sergi, gelecekteki projelerimiz için de ilham kaynağı olacak. Bu sergi, sanat ve iş birliğinin gücünü kutlamak için harika bir fırsat sunuyor.
Serginin kavramsal çerçevesi hakkında neler söylersiniz?
Tabii, serginin kavramsal çerçevesi, geleneksel sanat anlayışını sorgulamak ve izleyiciye alışılmışın dışında bir düşünsel deneyim sunmak üzerine odaklanıyor. Sergide yer alan eserler, geleneksel motiflerle etkileşimde bulunurken, çağdaş figürlerle zihinsel bir diyalog kuruyor. Geleneksel desenler, eserlerin yüzeyinde yeni semantik katmanlar oluştururken; figürler, izleyicilere gelenekselin sınırlarını zorlayan bir deneyim sunuyor. Bu çerçeve içinde, sergi izleyicilere sanatın sınırlarını genişletme ve geleneksel kalıpları aşma fırsatı sunuyor.
Galerinin iki katına yayılan sergideki üretimlerinizi biraz detaylandırabilir misiniz? İzleyiciye nasıl bir anlatı sunuyorsunuz? Hangi kavramlar konulara değiniyorsunuz?
Katlara ayırmadan bir cevap verelim.. Eserlerimizde genellikle seramik malzemenin kırılganlığı ve zorluğu gibi özellikleri kullanarak, izleyicilere derin bir düşünsel deneyim sunmayı hedefliyoruz. Geleneksel motifler ve desenler, eserlerimizin temelini oluştururken, modern perspektifler ve konseptlerle birleştirilmişlerdir. Bu sayede, izleyicilere geçmişle günümüz arasında bir köprü kurmayı ve geleneksel sanatın evrimini göstermeyi amaçlıyoruz.
Ayrıca, eserlerimizde toplumsal cinsiyet normları, kimlik ve köken gibi önemli konuları da ele alıyoruz. Sanatın toplumsal ve siyasi boyutlarına da vurgu yaparak, izleyicilerin düşünmeye ve tartışmaya teşvik etmeyi amaçlıyoruz. Sergimizde yer alan eserler, izleyicilere geleneksel sanatın sınırlarını zorlama cesareti ve sanatın toplumsal etkisini sorgulama fırsatı sunuyor.
Bu sergiye hazırlanma süreci sizin açınızdan nasıl bir deneyimdi?
Sergiye hazırlanma süreci bizim için oldukça yoğun bir deneyimdi. Her bir eserin detaylarını ve anlamını kavramak için birlikte yoğun bir şekilde çalıştık. Bu süreç oldukça yorucu oldu ve zamanla takvim ve saatle ilişkimizi kaybettik. Eserlerimizi tam anlamıyla ifade etmek için çaba gösterdik. Gerçekten de atölye bizden rahatsız olana kadar çalıştık diyebiliriz..
Birlikte çalışma sürecinizde birbirinizi nasıl besliyorsunuz? Birlikte nasıl bir iş bölümü yapıyor, birbirinizi nasıl tamamlıyorsunuz?
Bahsettiğim gibi, çok küçük yaştan beri birlikte üretiyoruz. Artık “Sen onu yap, ben bunu yaparım”ın ötesinde, otomatik bir şekilde süreçle ilgili bir işin başında buluyoruz kendimizi. İlk olarak, birlikte fikir alışverişi yaparız ve serginin konseptini belirleriz. Her ikimiz de farklı bakış açıları ve deneyimlere sahip olduğumuz için, birbirimizi besleyerek ortak bir vizyon oluştururuz. Ayrıca, birimiz zımparalarken diğerimiz tornada çalışır veya birimiz tahrir çekerken diğeri boyada… Kısacası kirlenmeden bırakmayız atölyeyi.
Seramik birlikte üretme süreci açısından nasıl bir malzeme?
Kolektif çalışmaya en uygun malzeme olabilir. Birçok farklı malzemeyi birlikte denedik birbirimize en ihtiyaç duyduğumuz malzeme seramik.
İkinizde Kütahya’da doğup büyüdünüz. Seramik malzemeyi üretimlerinizde tercih etmenizde kentin kültürel hafızasının etkisi var mı?
Fazlasıyla var oturduğumuz apartmanların dış cephesi bile çinilerle kaplıydı. Her apartmanın altında bir çini atölyesi. Şehrin dinamiği bu. Hediyelikçe dükkanlar, endüstriyel üretim yapan fabrikalarda çalışan tüm seramikçi akrabalarımız ve her yer motif etkilenmemek mümkün değil.
Sergide kullandığınız renk ve imgelerle ilgili neler söylemek istersiniz?
Çini denilince akla gelen ilk renkler genellikle mavi ve beyaz olabilir, belki sıradan gelebilir ama bazen tüm dünyayı mavi beyaz bir filtrenin içinde görüyoruz diyebiliriz. Ancak zamanla, repertuarımızı genişletmek adına kırmızı gibi farklı renkleri de kullanmaya başladık. Renk, sanatçının imzası haline gelebilecek kadar önemlidir ve bu imzayı değiştirmek bizim için zor olmuştur, ancak sürekli olarak yeni denemeler yapıyoruz.
İmgeler açıkçası günlük yaşadığımız anlardan ortaya çıkan şeylerdir. Seramik, biraz deneysel bir malzeme olduğu için, başına geçip çalışmaya başladığınızda gözünüzün önüne gelen imgeler, karoya dökülen bir mozaik gibi olabilir. Bu imgeler, kişisel deneyimlerimizden, doğadan veya çevremizden esinlenmiş olabilir ve serginin temasına uygun olarak dönüşebilir.
“Untraditional” aynı zamanda geleneksel sanat anlayışını sorgulayan da bir sergi. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bazen bildiğiniz, alışık olduğunuz şeyleri bırakmak, yeni bir şeyler denemek, bilineni reddetmek zor gelir insana. Bilinen yoldan ilerlemek hep güvenli bir limandır. Eleştirilmekten ve yanlış yapmaktan korkar çekiniriz. Ama bir yerden yeni bir şeyler yaratma farklı olma, öncü olma dürtüsü bizi hep daha da ileriye iter. Sanatta da sanatçı geleneksel olanın izini eserlerine taşırken kendi yaratıcılığıyla çağdaş olanı eserinde yansıtır. Bir yandan çağdaş sanatın tohumlarını atarken diğer yandan geleneksel sanatın kuralları da değişime uğratır. Yenilik ve fark yaratır. Estetik anlayışı değiştirir. Çini sanatındaki estetik olan dekoratif motifler de çini sanatçılarının alışık olduğu güvenli limanlardır. Biz bu limanı terk ekip yeni bir kıta arayışındayız belki de… Bakalım zaman neler gösterecek.
*”Untraditional”, Anna Laudel’de 28 Nisan’a kadar görülebilir.