Dirimart Pera, 3 Eylül’de İnci Eviner’in kişisel sergisi Bir Adanın Sinir Uçları’nı izleyiciyle buluşturuyor. Bir Adanın Sinir Uçları sergisinde sanatçının son dönemde ürettiği aynı başlıklı hareketli görüntü yapıtı ile atölyesinden yola çıkarak onu galeri mekânında yeniden anlamlandırdığı Atölyenin Yankıları başlıklı yerleştirmesi görülebilir.
Eviner, Bir Adanın Sinir Uçları başlıklı video işinde, Marmara Denizi’nde konumlanan ve bünyesine, 20. yüzyılın başında 80.000 köpeğin sürgün edilerek katledildiği bir geçmişin nüfuz ettiği Hayırsızada’dan ilham alıyor. Tarihsel imgeler, bitkiler ve hayvan-oluşa dair karmaşık bir imgeler dünyasıyla varoluşun kırılgan ve geçici doğasını sorguluyor. Adanın çoklu kartografyalarını üst üste çakıştıran sanatçı, bu çakışmaların yarattığı beklenmedik karşılaşmaların izini sürüyor.
Duyumsal ve Duygusal Bir Ağ
Bir Adanın Sinir Uçları, toplumsal ile psişik olanın birbirine dolandığı duyumsal ve duygusal bir ağın içine hapsolmuş karmaşık ilişkilerin sahnelendiği ıssız adanın toprağına gömülü olanı açığa çıkartmak için çeşitli senaryoları bir araya getiriyor. Videoda, kültür tarafından kodlanmış imgeler, kavramlar, söylemler ve temsil biçimlerinin birbiri üzerine yığıldığı bir sahnede tekil senaryolardaki özneleşme süreçleri psişik bir koreografiyle ifade buluyor. Antoine Ignace Melling’in 18. yüzyıl Oryantalist gravürlerinin manzaralarından camilerin eğilip bükülen minareleri, minareden uzanan sarı bir peruk ile bir çift kır atın kuyrukları arasındaki özdeşimler ya da aykırılıklar, Antigone’un ritmine eşlik eden baltalı adam, bir kuklanın oynatıcısıyla girdiği mücadele; çarpık bir fantezi dünyasının arasından sıyrılıp çıkan tüm bu figürler, bitmek bilmez bir çabanın içinde iktidarın şifrelerini çözmeye çalışıyor.
İnci Eviner’in Atölyenin Yankıları başlıklı yerleştirmesi ise, onun sanatçı olarak kendi süreçlerini açığa çıkartıyor. Sanatçı, kendi atölyesinde gizlenmiş parçalı ve her yere nüfuz eden işleyişleri deşifre etmek amacıyla, yapıtlarının zaman içinde arkasında bıraktığı imaj parçaları, fotoğraflar, kostümler, eskizler ve belgeler için olası varoluş sahneleri kurguluyor. Eviner’in kendini bir yabancı olarak konumlandırdığı atölyesinde yapıtlarının doğuşunda rol alan ve kendine yer bulamamış nesnelerin yeni anlamlarla çoğaldığı bu yerleştirme, onların birbirleri arasında olası yeni ilişkiler kurmasına alan açıyor. Sanatçı, Atölyenin Yankıları ile, kimliğin en derin katmanlarına sızmış olan kültürel ve psişik kodlar ve alışkanlıklarla yüzleşmek için bu sefer atölyesine dönüp bakıyor. Video tekniğinin önerdiği uzam ile tarih ve şiddet arasındaki kesişim noktalarını bir adada buluşturan sergi, Eviner’in atölye pratiğine ve yapıtlarının ötesine de bir bakış imkânı sunuyor.
Sanatçının huzursuz hafızalarına alan açan Bir Adanın Sinir Uçları sergisi, 3 Eylül–6 Ekim tarihleri arasında Dirimart Pera’da görülebilir.